• 426
    birbirimizi hiç kandırmayalım. hepimiz unuttuk, depremzedeler ve belki deprem döneminde orada görevde olanlar hariç. olması gereken de bu aslında. herkes hayatına devam etmeli. yapmamız gereken oradan ders almak, buna göre tedbirler almak ve depremzedelerin hayatını kolaylaştıracak işler yapmaktı.
    ama bunları da yaptığımızı hiç zannetmiyorum.
    vefat edenlere allah'tan rahmet yakınlarına da sabır diliyorum.
  • 430
    daha dün gibi olan hadisenin üzerinden bir yıl geçmiş, zaman ne çabuk geçiyor. acaba bizim için çabuk geçen zaman o bölgenin insanları için de öyle mi?

    mübarek kandil gecesinde vefat eden bütün kardeşlerimize allah'tan rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun inşallah.

    rabbim kalanlara ise sağlık, sıhhat ve afiyet versin. allah bir daha dünyanın hiçbir toprağında afetler yaşatmasın. amin.
  • 431
    hala daha kavrayamadığım deprem. o sırada erzincan'da askerdeydim. bir şeyler hissettik, güvenlik önlemlerinin alınışını gördük ama bir türlü ne olduğunu anlayamadık. habere erişimimiz kısıtlıydı. o dönemki kız arkadaşımın yaşananlara twitter'dan falan şahit olmadığın için çok şanslısın kafayı yerdin şeklinde telkinleri bir yana, babasından ailesinden haber alamayan ya da kötü haberler alan devrelerim bir yana. ne olduğunu idrak edemeden mart ayında dönüp twitter'ı açtığımda yaptığım ilk iş saatlerce geriye doğru gitmek oldu.

    maalesef unutuyoruz. 99 depremlerini unuttuk, van'ı unuttuk. 6 şubat'ı da unutmayalım. yitip gidenlere rahmet, kalanlara sabır ve sağlık diliyorum.

    depremi unutma, unutturma.
  • 432
    üzerinden bir kaç ay geçtikten sonra çoğu kişinin unuttuğu, bugün yıldönümü nedeniyle tekrar hatırladığı ülke tarihinin en büyük felaketlerinden biri.

    bölge halkının önemli bir kısmı hala çadır ve konteynerda. kaybettikleri yakınlarının acısını her gün yaşamaya devam ediyorlar. onlara verilen sözlerin çoğu da tutulmadı. ihmalleri ve sorumluları protesto için bir araya bile gelemiyorlar.

    bizse bir ınstagram story'si ya da bir tweet ile felaketi anarak kalbimizi soğutmaya çalışıyoruz. acı.
  • 433
    17 ağustos 1999 depremini bizzat kocaeli'nde yaşamış biri olarak az çok empati yapabileceğimi zannettiğim deprem idi. fakat gerçek şu ki bu deprem bambaşka zorlukları da içinde barındırıyordu. hadi 20-25 sene önceki imkanlar kısıtlıydı diyelim ama teknolojinin çağ atladığı, uzaya gidiyoruz naralarının atıldığı dönemde cep telefonu operatörlerinin sınıfta kalmasından sebep belki de yüzlerce vatandaşımız sesini duyuramadan göçüp gitti bu dünyadan enkaz altında. deprem ayrı etkiledi, sonra soğuk ayrı etkiledi.
    vatandaşlarımıza ulaşmada geç kaldık, yardım eli uzatmada geç kaldık, yardım edelim derken sınıfta kaldık. yardım kolilerinin içinden fantezi çamaşırlar, parmak arası terlikler, mayolar çıktı. utandık. gönderenler utanmadı belki ama biz utandık. sözlüğümüzden kayıp verdik. sözlüğümüzden psikolojik olarak çok kayıp verdik. gelen görsellerle sürekli kahrolduk. deprem zamanı hamile olan eşim telefonu eline almadı, ben de haber kanallarını onun yanında açmadım etkilenmesin diye. aradan geçti 1 sene, hala izleyemiyor o görüntüleri mesela. psikolojik olarak ülke çapında bir travma yaşadık.
    sonra biz normalleştik. gündelik hayatlarımıza geri döndük, maçlara sevindik, hakeme sövdük, yaz tatillerine gittik, lokantada istediğimiz yemeğin kalmamış olması talihsizliğimize dert yandık. ama deprem bölgesindeki bir çok insan artık istese bile normalleşemedi. insanlar eline sağlık dediği annelerini, en son iyi geceler dediği babalarını, yarın görüşürüz dediği sevgililerini, başını öpüp koklayıp yatırdıkları evlatlarını kaybettiler. bugün çok acı bir gün. belki 10 sene, 20 sene sonra bu denli acıyı hissetmeyecek kimse. depremzedelerin bile yaraları kabuk bağlamış olacak. çünkü öyle oluyor. artık 17 ağustos'u sadece bir kaç düz yazı, instagram hikayesi ve tweet ile anabiliyoruz. ama şu anda 6 şubat 2023 depremi için her şey çok taze. kaybettiğimiz tüm insanlarımız için ve de kaybettiğimiz insanlığımız için allah rahmet eylesin. geride kalanlara sabır versin. bizlere de bir daha bu denli büyük bir afet ile yüzleştiğimizde bizleri koruyacak evler yapacak müteahhitler, mimarlar, mühendisler ve onlara liyakat ile yerine gelmiş olan, onay verici makamda oturan yetkililer ihsan eylesin.
  • 434
    depremin dördüncü günü depremden etkilenen bir ilimize gittik. yardım götüren bir tırda görevli olarak... evi yıkılan akrabalarımız, vefat eden akrabalarımız oldu. onları da ziyaret ettik. bölgede biraz dolaşmış olduk. hani hiç unutmayacağız diyoruz ya dönüşte kendi kendime "unutmak zorundayım" dedim. orada gördüklerimizi, duyduklarımızı unutmak zorundayım. unutmaması gereken devlet yetkilileri hükümet yetkilileri.

    tarif edilemez bir acı yaşandı orada. asıl yazmak istediklerimi yazabileceğimiz günler de gelecek. şimdilik sadece utanıyorum. başka da elimizden bir şey gelmiyor.
  • 435
    memuriyet sebepli antakya'ya taşındım ve 21 metre karelik konteynerda yaşamaya başladım. burada hanımla iki kişi yaşamak bile zor geliyorken konteyner kentteki çoğu evde bir sürü çocuklu aileler var. en basitinden komşumuzun üç çocuğu var. suriyeli bir aile. arada bize tabak yolluyorlar sağ olsunlar.

    şehre bakıyorum, kira fiyatları çok uçuk ve üniversite bölgesi dışında doğru düzgün yaşanılacak yer yok. zaten bölgedeki orta-üst kesim aileler bile artık öğrencilerin yaşadığı apartlara taşınmışlar diye duydum. neredeyse iki sene olacak fakat antakya'nın durumu hala içler acısı. iki sene sonra bile konteynerlarda yaşayan insan sayısı evde yaşayan insan sayısından daha fazladır desem yanılmam sanırım. bir seneye bina dikecek kişiler sözlerini yine tutmamışlar işte, onu anlatmaya çalışıyorum. ortada herhangi bir düzen yok, yapılan bir şey yok. asayiş bile yok. geçen hafta 12-13 yaşındaki bir çocuk motorla çarptı arabama. sorgulayamıyorsun bazı şeyleri.

    bu lafları genel olarak hatay'a atfedemiyorum çünkü iki gün önce iskenderun'a gidince insanlığımı yeniden hatırladım. öyle bir memuriyet günlüğü tadında içimi dökmek istedim. bu sebeple depremde vefat edenlere tekrardan rahmet dileyeyim.
  • 439
    aslında iki tane olan ya da depremleri şeklinde cereyan eden doğa olayı. afrika, arap ve anadolu levhalarının birbiriyle temas ettiği yerde yaşanmıştır.

    türkiye ve deprem konulu başlangıç seviyesi de olsa az biraz bilimsel içeriklerin hepsinde yer alan bilgidir. bizim üzerinde yaşadığımız kara parçalarının aslında levhalar halinde olduğu, afrika levhası sabit iken diğerlerinin bir yöne hareket etmeye çalıştığı, bu sebeple birbirlerine sürtününce depremler olduğu...

    doğudaki arap levhası kuzeye doğru gitmeye çalışır. bunu yapmaya çalışırken de anadolu levhasını batıya doğru iter. "biz bir gün yunanistan'a çarpacakmışız ehe ehe" şeklinde goygoy malzemesi de yapılır bu konu hatta.

    o gün yaşanan depremlerin altındaki temel mekanik de buydu aslında. normalde senede birkaç santimetre hızında yaşanacak, bu seviyede olsa aletsel ölçüm hariç fark edilmeyecek olan ancak levhaların birbirinin yolu üzerinde olmasından ötürü on yıllardır gerçekleşemeyen hareket 2 seferde ve toplam 145 saniyede yaşandı.

    tabi bu hareketin yer yüzünde yarattığı sallantı ürkütücü oldu. özellikle ilk depremde türkiye'nin neredeyse yarısı depremin kendi şehrinde olduğunu sanarak uyanmıştır.

    bu kadar büyük sallantıya ek olarak yılın muhtemelen en soğuk geçmiş birkaç gününden birine denk gelmesi de ayrı bir talihsizlikti.

    sonrası ile ilgili yazılacak çok fazla şey var ama, tuzu kuru iken yazmak şımarıklık gibi geliyor.

    yaşayanlar, sevdiklerini kaybedenler bir kenara; çok uzak olanların bile aslında travmatik olan pek çok olayı/görüntüyü günlerce görebilmesi, bu sebepten toplumsal duyarlılığın ve beraberliğin bir süre için de olsa üst seviye olması belki de güne dair iyi olarak anılabilecek tek notu...

    entrynin başında bahsi geçen anadolu levhasının kuzey cephesi meşhur(!) kuzey anadolu fay hattı oluyor. bu hat üzerindeki deprem fırtınasının oluşma sebebi de aynı; anadolu levhasının batıya doğru itilmesi.

    uzun lafın kısası, beklenen büyük istanbul depremi de aşağı yukarı o gün yaşanan şey gibi olacak. bu tarz büyük bir hareket belki bir seferde belki yine iki seferde olacak. belki aynı günde iki büyük deprem olacak ya da 1999 gibi yakın tarihli iki deprem yaşanacak.

    bu iki depremin yaşandığı coğrafyada 11 milyon insan yaşıyordu. aynı büyüklükte bir alanı ülkenin kuzey batısına çekince en iyimser tahminle 35-40 milyon insan etkilenecek. sadece istanbuldaki kilometrekare başına düşen insan yoğunluğu, 6 şubat depremlerinden etkilenen bölgelerin neredeyse 8 katı.

    6 şubat depreminde, biz uzaktakilerin en yakın kayıpları eğitim ya da iş için batıya gelmiş de geri dönmüş az sayıda arkadaşlarımızdı.

    büyük istanbul depreminde bildiğimiz tanıdığımız arkadaşlarımızın çoğu orada olacak. yıkılan bina sayısı çok daha fazla olaca. yetmezmiş gibi işin kötüsü ayakta kalmış ve yardımların organize edilebileceği o kadar imkanı bol bir şehir de olmayacak...

    düşündükçe insan ürperiyor...
App Store'dan indirin Google Play'den alın