• 163
    bana göre iyi bir kura çekmedik. bu ''yandık, bittik, imkansız'' demek değil ancak iyi bir kura olmadığını kabul etmek lazım. bunun sebebi de şu: 1. torbadan gelenler zaten eyvallah. 2. torbadan, torbanın en güçlü 2 takımından birini çektik. atletico'dan çok daha düşük profilli takımlar vardı. 3. torbadan ajax deplasmanı, 4. torbadan monaco deplasmanı çektik. yani bunlardan çok daha düşük profilli takımlar gelebilirdi. elbette şampiyonlar ligi'nde kolay maç beklemiyoruz. bu onun isyanı değil. sadece bir kura değerlendirmesi olarak iyi bir kura olmadığını düşünüyorum. gelgelelim yapacak bir şey yok. o yüzden hesaplamaya geçelim.

    geçen yıl 11 puan 3 takımı da ilk 24'e sokmuş. o zaman şunu düşünebiliriz: çok ekstra bir sapma olmazsa baraj 10'un altına düşmez, 12'nin üstüne çıkmaz. yani ilk 24 için, 8 maçtan 10-12 puan almak yetecektir.

    şimdi gelelim bizim hesabımıza. öncelikle iç sahada usg ve bodo maçlarına 6 puan yazdık. kimse bana ''bodo zor takım'' falan filan anlatmasın sakın. bodo'ya içerde 3 yazmıyorsak hiç boşuna takımı yıpratmayalım. zor mor, 3 puan yazacağız oraya içerde. 6 puanı buradan almadığımız an işimiz imkansız zaten. asıl meseleye geldik, minimum 5-6 puan çıkarmamız gereken 4 maç: içerde atletico; deplasmanda frankfurt, monaco, ajax maçları. bizim bütün hikayemizi belirleyecek olan mevzu burası. tabii ki çıkıp her maçı oynayacağız, özellikle içerde kimseden korkmak yok ancak gerçekçi olan bu. atletico dışındaki 3 takımdan da çok daha iyi kadroya sahibiz ancak 3 takımla da deplasmanda oynayacağız. bu 3 maç ne galibiyetin imkansız olduğu ne de mağlubiyetin sürpriz olduğu maçlar. güç dengesi böyle. atletico maçına bir şey diyemiyorum. o maçın kan, ter, gözyaşı şeklinde geçeceğine eminim. içerde olması sebebiyle biz kolay lokma olmayız ancak karşımızda da dünyadaki her takımı yenebilecek, her takımı eleyebilecek bir takım var. o yüzden o maç her şeye gebe.

    umarım bizim için en güzel şekilde gelişir senaryo. allah yardımcımız olsun.
  • 164
    rakipler kadar fikstüründe önemli olduğu ligdir.
    mesela bodo çok hazır bir takım. eğer ilk maçı onlarla oynarsak en az liverpool-city maçları kadar zorlanırız.
    bunun dışında ilk 8'i garantilemiş ve premier ligde çok önemli bir maça çıkacağı için as oyuncularını dillendiren bir liverpool'u son hafta evimizde mağlup edebiliriz.

    o yüzden fikstür çok önemli.
    ayrıca çok şanssız bir kura olduğunu da düşünmüyorum.
    en basitinden frankfurt deplasmanı aslında deplasman değil. aralara sızacak ve stadyumda çoğunluğu sağlayacak taraftarımız olacak.
    ajax-monaco ikilisi de pek ala mağlup edebileceğimiz takımlar. yeter ki konsantre ve bulduğunu atan bir takım olsun.
    geriye sadece liverpool-city ve atl madrid üçlüsü kalıyor. e bir zahmet cl'de bunlarla da oynayalım değil mi? zaten bu üçlüyle oynayacağımız iki maçı evimizde oynayacağız. daha ne istiyoruz ki?

    dediğim gibi öyle çok iç karartıcı bir durum yok. fikstüre bağlı olarak büyük sürprizler yaşanacaktır.
  • 167
    36 takımdan oluşan lig. maçların sonunda ilk 8'e giren ekipler doğrudan son 16'ya; 8-24'e arasına giren ekipler ise son 16'ya kalabilmek için eleme oynayacaklar. türkiye'nin tek temsilcisi olan galatasaray:
    a torbasından: liverpool ( ev ) ve m.city ( dep. )
    b torbasından: a. madrid ( ev ) ve e. frankfurt ( dep. )
    c torbasından: bodo glimt ( ev ) ve ajax ( dep. )
    d torbasından: u.s. gilloise ( ev ) ve monaco ( dep. )
    ile eşleşti.
    açıkçası beklediğimizden zor bir kura çektik. herkeste biraz bunun tedirginliği ve olumsuz deneyimlerimizin yarattığı bir karamsar hava hâkim. evvela burası şampiyonlar ligi ve en zayıf denilen pafos ve karabağ'ı bile rakipten çok mücadele etmeden, rakipten çok koşmadan yenemezsiniz. bunu geçen sene rigas ve dinamo kyiv maçlarında gördük. benim adım osimhen, ben icardi, bendeniz sane deyip sahada mücadeleden kaçarsak bu takımların hepsi bizi yener. maalesef bu 8 takımın hiçbiri karşısında favori değiliz. eminim bu takımların hepsi bizimle eşleşmek istiyorlardı. çünkü avrupa'nın saygısını kaybedeli çok uzun zaman oldu. dün nagelsmann'ın sane hakkında söyledikleri de bunu en acı ifadesiydi. bu durum bir bakıma aslında avantajımıza. favori gösterilmemek baskıyı azaltır.

    evvela iç sahada jilet gibi olmalıyız. geçen sezon avrupa ligi'nde iç sahada yaptığımız " tottenham deneyi " bize çok şey hakkında ipucu veriyor aslında. tıpkı geçen sene avrupa ligi'nde olduğu gibi sahamızda bize yan gözle bile bakılmaması lazım. içerdeki maçlarda en az 8 puan toplamalı ve deplasmanda kaybetmemek üzerine bir oyun kurgulamalıyız. evet frankfurt, monaco ve ajax köklü ekipler ve evlerinde tabiki bize karşı favori olacaklar. ancak akıllı ve mücadeleci bir oyunla onlardan puan alabiliriz. onları yenemesek de genel tablo da herkes birbirine rakip olduğundan yenilmezsek de fena olmayacaktır.

    bizim de kadro yapılanmamızda bazı sorunlar var her zaman olduğu gibi. uefa listesinin son gününe bir kaç gün kala henüz üst düzey bir kalecimiz yok. stoperde eksik var. orta alan rotasyonu sadece 3 oyuncu üzerine kurulu, buraya "adam yiyen", takımın enerjisini yukarı çekecek 1 oyuncu ve oyun aklı yüksek, pas bağlantısında usta 1 oyuncu almalıyız. ayrıca zaniolo, cuesta ve jelert'in nitelik olarak şu anki kadronun gerisinde oyuncular olduğunu ve bunlardan çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. ancak asıl sorunumuz, belki de en çok ihtiyacımız olan oyuncu barış alper yılmaz. barış alper'in mücadele gücüne, inatçılığına, fiziksel üstünlüğüne çok ihtiyacımız var. barış hata da yapsa hemen "vazgeçilebilecek" bir oyuncu değil. taraftar olarak bizim de biraz avrupaî düşünmemiz lazım. evet futbolcu yüksek maaş ve diğer başka faktörlerden dolayı kafa karışıklığı yaşayabilir. ancak her futbolcunun bir fiyatı vardır. resmi mukaveleli olduğu kulübü çıkarlarını gözeterek kendisini satmak istemeyebilir. futbolcu da profesyonellik gereği çıkar topunu oynar. örnek hakan çalhanoğlu - galatasaray olası transferi. inter ne dedi? " tabi alabilirsiniz ama 40 milyon euro'ya ". bitti gitti
App Store'dan indirin Google Play'den alın