822
(bkz: #4293703)
izlemelere doyamıyorum ancak nabzım normalleşti. en sevdiğimiz galatasaray avrupa’nın diline doladığı galatasaray haftasını keyifle geçiriyoruz çok şükür.
ancak hem sosyal platformlar hem sözlükte toksikleşmenin tam gaz devam ettiğini de üzülerek gözlemliyorum. geçen hafta okan buruk’tan nefret edenler cirit atarken bu hafta okan hocayı tek kelime eleştiremezsiniz grubu cirit atıyor. ben kendi adıma ikisinden de bıktığımı usanmış durumdayım.
okan hoca’nın galatasaray başında olduğu en kusursuz planı izlediğimizi düşünüyorum. geçtiğimiz yıllarda referans aldığımız her avrupa maçında zor duruma düştüğümüz en az 20 dakika vardı. bu maçta skordan bağımsız kompakt görünmediğimiz tek bir an hatırlamıyorum. bana göre bu durumu mümkün kılan, geçtiğimiz yılardan çok daha önde olduğumuz hususların kendimce en önemlilerini açıklamak isterim.
ilk defa oynamak istediğimiz oyununu ekmek ve su gibi ihtiyaç duyduğu bek ikilisi ile sahaya çıktık sonunda. boey varken diğer bekte kazımcan, angelino gibi isimlerle oynadık. jakobs’un geçen sezona iyi girdiği sekansta diğer tarafta kaan ayhan’la oynamak durumunda kaldık. berkan, köhn gibi isimler de cabası. ancak singo-jakobs hattı pozisyonları gereği eşleştikleri isimlere üstünlük sağladıkları gibi pres şemasında öne çıkan stoperlerimizin arkasında boşalan alana atılan tüm yüksek şiddetli koşuları da hatasıza yakın süpürdüler. beni diğer sevindiren kendilerinin back-up’ı olan eren-sallai ikilisinin de aynı fiziksel dayanıklılıkta olup daha hücumcu karakterde olmaları. kısacası kağıt üstünde eksiksiz bir bek dörtlümüz mevcut.
diğer husus ise ilkay gündoğan. yaşından ve almancı oyuncuların liderlik karakterinden çekindiğim için negatif taraftaydım transferine. iki konuda da haksız görünmekten mutluyum umarım böyle devam eder ilkay. bize saha içinde en çok ihtiyacımız olan oyunu soğutmayı ve yönetmeyi katıyor ilkay. mertens’in ikamesi pozisyonunda düşündüğümüzde mertens orta saha karakterli bir oyuncu olmamasının da etkisiyle topu aldığı anda tek pasla pozisyona gitmeyi istiyordu genel olarak. bu durum yorgunluğumuzun artmasına neden oluyordu zaman zaman. torreira zaman zaman oyunu soğutsa da ön tarafta bunu yapabilen ve topu efektif kullanan bir oyuncumuzun olması hem enerjimizi daha verimli kullanmamızı hem de kompaktlığımızın bozulmamasını sağlıyor. ilkay’ın da öncülüğünde liverpool maçını yeri geldiğinde uyutmayı çok iyi başardık.
öte yandan liverpool maçında kulübeden gelen sallai, eren, formsuzluğu can sıksa da sara gibi isimler de geçmişe göre oh dedirtiyor. 65-70’ye yorulan takıma sahada berkan gibi kaan ayhan gibi sırıtan isimler yerine ilk 11 çıksa şaşırmayacağımız isimler atabilmek bizi çok rahatlatıyor.
ön tarafta osimhen ve barış’ı aynı anda oynatmamız da işleri çok değiştiriyor rakip savunma adına. rahat çıkan arka dörtlüyle bizi kapatmalarını çok zorlaştırıyoruz çünkü ilk dakikadan itibaren arkaya gelen herhangi bir uzaklaştırma topunu dahi kalelerinden alma ihtimalinin yüksek olduğunu hissettiriyoruz rakibe.
eksik olduğumuzu düşündüğüm ise iki nokta var. birincisi rakip sahada etkili bir set oyunumuz yok bizim. geriden çıkarken osimhen-barış ikilisi olduğu sürece kusursuz bir plana da ihtiyacımız yok zaten ancak rakip yarı sahada nitelikli bir şekilde çeviremiyoruz topu. ilerleyen maçlarda bu tarafımızı sınayacak takımlar olacaktır. ilkay’ın da tecrübesiyle burayı geliştirmeliyiz düşüncesindeyim. singo-jakobs bekleriyle oynadığımız senaryoda topun bizde olacağı maçlarda torreira-sara-ilkay orta sahası bana cazip geliyor ancak sara’nın bir an önce kendine gelmesi lazım. sezon başı kampında iyi görünüyordu ancak şu an veteran gibi bir ağırlığı var sebebini anlamakta zorlanıyorum. bu hali nedeniyle onun duran top sihrinden de maruz kalıyoruz.
öte yandan davinson-abdülkerim lemina-torreira göbek dörtlümüzün ve barış-osimhen gibi fark yaratan üç hattımızın ikamesi yok kadroda. devre arasına kadar sağlıklı kalmaları için dua etmeliyiz. beşiktaş maçını kazandığımız senaryoda da lig özelinde her maç bu 6’lıdan en az ikisi yedek başlamalı düşüncesindeyim. yusuf demir’i devre dışı bıraktığımız senaryoda ikisi u-23 olmak üzere üç ekleme yapmalıyız buraya savunma, orta alan ve ön hat için ikame olabilecek. zaten u-23 hakkımızı neden kullanmadık anlamak mümkün değil.
son parantez uğurcan’a açayım unutmadan. nerden bakarsanız bakın kötü yönetilmiş bir sürecin sonunda yüksek bir rakama geldi. ancak o rakamları unutturması nasıl olacak diye hayal kursak kötü oynadığımız anadolu maçları ve avrupa’da imza maçları oynamalı derdik heralde. o açıdan rüya gibi bir hafta geçirdi. özgüvenle ve ritmle enteresan seviyeler göstermişti trabzon’un şampiyonluk senesinde. çıtayı oranın da üstüne koyabileceği bir ivme buldu şu an.
son olarak, yapıcı eleştiri iyidir hoştur. yukarıda yer alan başlıklar geçtiğimiz yıllarda insanların okan buruk’u eleştirme sebepleriydi. jakobs-singo-lemina üçlüsünün yerine kaan-berkan-sara varken çok daha şiddetli ön alan baskılarıyla zor duruma düştüğümüz maçlar oldu örneğin. mutlaka doğru olmayan eleştiriler de olacaktır ancak küfür, hakaret ve çıkar olmadıkça her galibiyette, geçmişte eleştirenleri hırpalamayalım lütfen.
izlemelere doyamıyorum ancak nabzım normalleşti. en sevdiğimiz galatasaray avrupa’nın diline doladığı galatasaray haftasını keyifle geçiriyoruz çok şükür.
ancak hem sosyal platformlar hem sözlükte toksikleşmenin tam gaz devam ettiğini de üzülerek gözlemliyorum. geçen hafta okan buruk’tan nefret edenler cirit atarken bu hafta okan hocayı tek kelime eleştiremezsiniz grubu cirit atıyor. ben kendi adıma ikisinden de bıktığımı usanmış durumdayım.
okan hoca’nın galatasaray başında olduğu en kusursuz planı izlediğimizi düşünüyorum. geçtiğimiz yıllarda referans aldığımız her avrupa maçında zor duruma düştüğümüz en az 20 dakika vardı. bu maçta skordan bağımsız kompakt görünmediğimiz tek bir an hatırlamıyorum. bana göre bu durumu mümkün kılan, geçtiğimiz yılardan çok daha önde olduğumuz hususların kendimce en önemlilerini açıklamak isterim.
ilk defa oynamak istediğimiz oyununu ekmek ve su gibi ihtiyaç duyduğu bek ikilisi ile sahaya çıktık sonunda. boey varken diğer bekte kazımcan, angelino gibi isimlerle oynadık. jakobs’un geçen sezona iyi girdiği sekansta diğer tarafta kaan ayhan’la oynamak durumunda kaldık. berkan, köhn gibi isimler de cabası. ancak singo-jakobs hattı pozisyonları gereği eşleştikleri isimlere üstünlük sağladıkları gibi pres şemasında öne çıkan stoperlerimizin arkasında boşalan alana atılan tüm yüksek şiddetli koşuları da hatasıza yakın süpürdüler. beni diğer sevindiren kendilerinin back-up’ı olan eren-sallai ikilisinin de aynı fiziksel dayanıklılıkta olup daha hücumcu karakterde olmaları. kısacası kağıt üstünde eksiksiz bir bek dörtlümüz mevcut.
diğer husus ise ilkay gündoğan. yaşından ve almancı oyuncuların liderlik karakterinden çekindiğim için negatif taraftaydım transferine. iki konuda da haksız görünmekten mutluyum umarım böyle devam eder ilkay. bize saha içinde en çok ihtiyacımız olan oyunu soğutmayı ve yönetmeyi katıyor ilkay. mertens’in ikamesi pozisyonunda düşündüğümüzde mertens orta saha karakterli bir oyuncu olmamasının da etkisiyle topu aldığı anda tek pasla pozisyona gitmeyi istiyordu genel olarak. bu durum yorgunluğumuzun artmasına neden oluyordu zaman zaman. torreira zaman zaman oyunu soğutsa da ön tarafta bunu yapabilen ve topu efektif kullanan bir oyuncumuzun olması hem enerjimizi daha verimli kullanmamızı hem de kompaktlığımızın bozulmamasını sağlıyor. ilkay’ın da öncülüğünde liverpool maçını yeri geldiğinde uyutmayı çok iyi başardık.
öte yandan liverpool maçında kulübeden gelen sallai, eren, formsuzluğu can sıksa da sara gibi isimler de geçmişe göre oh dedirtiyor. 65-70’ye yorulan takıma sahada berkan gibi kaan ayhan gibi sırıtan isimler yerine ilk 11 çıksa şaşırmayacağımız isimler atabilmek bizi çok rahatlatıyor.
ön tarafta osimhen ve barış’ı aynı anda oynatmamız da işleri çok değiştiriyor rakip savunma adına. rahat çıkan arka dörtlüyle bizi kapatmalarını çok zorlaştırıyoruz çünkü ilk dakikadan itibaren arkaya gelen herhangi bir uzaklaştırma topunu dahi kalelerinden alma ihtimalinin yüksek olduğunu hissettiriyoruz rakibe.
eksik olduğumuzu düşündüğüm ise iki nokta var. birincisi rakip sahada etkili bir set oyunumuz yok bizim. geriden çıkarken osimhen-barış ikilisi olduğu sürece kusursuz bir plana da ihtiyacımız yok zaten ancak rakip yarı sahada nitelikli bir şekilde çeviremiyoruz topu. ilerleyen maçlarda bu tarafımızı sınayacak takımlar olacaktır. ilkay’ın da tecrübesiyle burayı geliştirmeliyiz düşüncesindeyim. singo-jakobs bekleriyle oynadığımız senaryoda topun bizde olacağı maçlarda torreira-sara-ilkay orta sahası bana cazip geliyor ancak sara’nın bir an önce kendine gelmesi lazım. sezon başı kampında iyi görünüyordu ancak şu an veteran gibi bir ağırlığı var sebebini anlamakta zorlanıyorum. bu hali nedeniyle onun duran top sihrinden de maruz kalıyoruz.
öte yandan davinson-abdülkerim lemina-torreira göbek dörtlümüzün ve barış-osimhen gibi fark yaratan üç hattımızın ikamesi yok kadroda. devre arasına kadar sağlıklı kalmaları için dua etmeliyiz. beşiktaş maçını kazandığımız senaryoda da lig özelinde her maç bu 6’lıdan en az ikisi yedek başlamalı düşüncesindeyim. yusuf demir’i devre dışı bıraktığımız senaryoda ikisi u-23 olmak üzere üç ekleme yapmalıyız buraya savunma, orta alan ve ön hat için ikame olabilecek. zaten u-23 hakkımızı neden kullanmadık anlamak mümkün değil.
son parantez uğurcan’a açayım unutmadan. nerden bakarsanız bakın kötü yönetilmiş bir sürecin sonunda yüksek bir rakama geldi. ancak o rakamları unutturması nasıl olacak diye hayal kursak kötü oynadığımız anadolu maçları ve avrupa’da imza maçları oynamalı derdik heralde. o açıdan rüya gibi bir hafta geçirdi. özgüvenle ve ritmle enteresan seviyeler göstermişti trabzon’un şampiyonluk senesinde. çıtayı oranın da üstüne koyabileceği bir ivme buldu şu an.
son olarak, yapıcı eleştiri iyidir hoştur. yukarıda yer alan başlıklar geçtiğimiz yıllarda insanların okan buruk’u eleştirme sebepleriydi. jakobs-singo-lemina üçlüsünün yerine kaan-berkan-sara varken çok daha şiddetli ön alan baskılarıyla zor duruma düştüğümüz maçlar oldu örneğin. mutlaka doğru olmayan eleştiriler de olacaktır ancak küfür, hakaret ve çıkar olmadıkça her galibiyette, geçmişte eleştirenleri hırpalamayalım lütfen.