• 801
    galatasaray’ın hücum değil savunma takımı olması gerektiğine gösteren maç. yemezsek bir şekilde atarız, atıyoruz. sahada mücadele gördüğümüz ilk maçtı bu sezon. sahada doğal lider bir sürü oyuncu var. burası devler ligi burada 90 dk konsantrasyon gerekiyor, ne olursa olsun oyunu bırakmak, oyundan düşmemek gerekiyor. herkesin emeğine sağlık, mücadele görmek gözlerimizi yaşarttı. şurada oynadığın top, galibiyet bambaşka bir his.
  • 803
    sesim gitti. şahane tribün vardı. çok da güzel bir oyun ortaya koyup gerçekten güzel bir galibiyet aldık.

    ancaaak

    doğu tribününe bakan ses sistemi yine ve yine çalışmıyor. okunan kadroyu, değiştirilen oyuncuyu duymadık. kuzeydeki skorboard olmasa kim girdi kim çıktı onu bilemeyeceğiz. milyonluk takımlar kurup evinde ingiltere şampiyonunu konuk ettiğin maçta bu aksaklıkları yaşıyor ve seni diri tutan taraftarına yaşatıyorsan sen yanlış yoldasın. geçen sene de aynı şeyi yaşamıştık ses sisteminde.
  • 804
    bu maçta değişiklikleri özel konuşmak gerek. tam geciktik derken geldi değişiklikler ve tutarlıydı. 79 73 gibi ilk değişiklik oluyordu ancak 65te biz sallaiyi yanda gördük. hemen sonra da icardi de kenara geldi. maç duramadığı için giremediler.

    osi can verecek diye dışarı çıktı. ilkay’ın da çıkması gerekeceği belliydi. hoca merkezdeki kurnaz (ilkay) eksik kalmadım diye icardi’yi osi yerine attı. orada santrafor kalsın istedi. bu tercih eleştrileblir ama makul bir hamluduğu malum herhalde. ıcardi girerken ilkay’ın sıradaki kişi olacağı görünüyordu.

    singo çok iyi olduğundan göze çarpmadı ama sallai hep arkada kademede. yunus özellikle torriki çok güzel kerte alıp işini yapıyordu ama bitti adam. özellikle en çok dayak yiyen oyunculardan biriydi. sallai yunus’un yerine girdi. dediğim gibi singo çok iyi olduğu için ön alan baskıları sıkıntı yaratabilirdi, insan sonuçta. her hamlenşn en kötü hata payı var. o hata payı yaşansaydı da sallai öyle güzel arkaya girdi ki, oyna devam.

    barış da bitti. önce bir 4-4-2 baskı da önde bıraktı hoca barılı. bir nevi benfica kerem gibi. ama rakip kanatları çiftlediği için hemen koşucu eren içeriye atıldı. burada önemli olan koşucu eren. örneğin sane’yi eren veya sallai yerine atsak vücuda oynamamız lazım. daha arkaya koşuları yeterli frekansta görmedik (görürüz sıkmayın canınızı). bir daha hatırlatıyorum, rakip 2 kanatta da rakip kaleye giden 2şer oyuncu ile devam etti. canım 2ye 1 mi oynamak istiyorsun ben hemen şurayı bir bek’liyim.

    bir de sara var tabi. standart değişiklik. hem rakip takibi yapmaya devam hem de al veri olan bir oyuncu atayım dedi hoca. ilkayı bir tık daha oynatsak iş mahkemesi ceza keser, suyunu sıktık adamın. ki sara da muhtemelen maç içinde uyarıldı.

    bu arada değişiklikleri girenlerin performansından da övmemek lazım. zira o, kararı verirken tahmin edilebilecek bir şey. profil açısından ben cuk oturduğunu daha da önemlisi fikri takibi yüksek tutarlı olduğunu düşünüyorum.

    ben sadece lemina yerine bir orta saha atabilir diye düşünüyordum. lemina maç içerisinde daha iyi hale geldi. maç ısındıkça farkındalığı arttı. yoksa çevre kontrollerinde maç başında sıkıntı vardı. ancak yine de ben değişikliği bekliyordum zira cebinde sarı kart var ve artık maç sonunda oksijen bitecek stadda. okazyon gereksinimi göstermedi ya da imkan vermedi bu değişiklik olmadı. belki de gereksizdi zaten.
  • 807
    taktiksel olarak iyi hazırlanılan, maçın başından sonuna kadar konsantrasyonu korunan, takım olarak aslanlar gibi mücadele edilen ve sonunda çok çok önemli bir galibiyetin alındığı maç oldu. inanın yenilsek de üzülmezdim. frankfurt maçının aksine olması gerekeni yaptık ama buraya kadardı der geçerdim.

    şampiyonlar liginde başarı için kritik olan psikolojik rijitlik, fiziksel güç ve taktik disiplinin hepsi vardı dün akşam. okan hocanın çıkardığı 11 bunu vaat ediyordu. değişikliklerle de bunu korudu.

    icardi-osimhen ve ilkay-sara ikilisinin aynı anda olmaması önemliydi. sane bu maçta haklı bir kesik yedi. sonradan girenler sallai ve eren düşen fizik gücünü tekrar arttırdılar. bunların biri bile eksik olsa eminim bize cezayı keserlerdi. farklı bir şekilde önde olsak bile takımı zayıflatacak bu değişiklikleri yapmamamız lazım.

    mümkün değil gözüyle bakılan maçtan altın değerinde 3 puan aldık. aynı anlayışla şimdi sıradaki maça odaklanacağız. özellikle deplasmanda da bu konsantrasyonu koruyabilirsek play-off’a kalma ihtimalimiz ciddi şekilde artar.
  • 808
    fiziksel olarak kotu durumda oldugumuz ve formumuzun dipte oldugu bir zamanda bile liverpool'a karsi kazaniyorsak, avrupada nasil oynamamiz gerektigini okan hoca gormustur artik.

    kaleciye kadar baskiya gerek yok, baski stopere kadar, boylece rakip baskidan ciksa da dengesiz yakalanmiyorsun.

    gereksiz savunma cikislari yok.

    orta sahada lemina gibi fizikli bir oyuncu rakibi tutuyor, torreira ile 6 numara cikmak intihar.

    su taktikle yenemeyecegimiz takim yok, hele de formdaysak.
  • 810
    görmek istediğim her şeyi gördüğüm için skorundan bağımsız bir şekilde beni çok mutlu etmiş olan maç.

    maç öncesi aklımdan geçenleri (bkz: #4291397) bire bir yansıtarak böylesine bir maçın nasıl oynanması gerektiği konusunda ders verdi okan hoca. frankfurt maçından sonra bu maçın telafisi anca liverpool galibiyetiyle yapılır demiştim, herkesin emeğine sağlık.

    son olarak, sen insan mısın be torrik? *
  • 812
    haddimizi bilerek oynadığımız karşılaşma. şampiyonlar ligi'nde rakip kim olursa olsun önceliğimiz savunma olmalı. hücumumuz oldukça atletik ve skor üretebilecek isimlerden oluşuyor. savunmada sağlam kaldığımız sürece puan alabiliriz. topa sahip olma ve yüksek eforlu prese gerek yok, koş koş oyununda geçtiğimiz maçlarda gördüğümüz gibi perişan oluyoruz. umarım bu zihniyet tüm maçlara yansır ve sonuç almaya devam ederiz.
  • 816
    "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek." diye açıklıyordu ali sami bey galatasaray'ın temel kuruluş hedefini...
    1 ekim 1905'te galatasaray lisesinin beşinci sınıfında edebiyat dersi esnasında ali sami yen, asım tevfik sonumut, reşat şirvani, cevdet kalpakçıoğlu, abidin daver, kamil gibi öğrenciler baş başa vererek galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verirler...

    ve tam da 1 ekim 2025 tarihinde, kuruluşun 120. yılında okan buruk önderliğindeki galatasaray'lı topçular ingilizlerin şampiyonu liverpool'u 1-0 ile yenerek kurucularının ruhunu şad ederken, galatasaray adını dünyaya bir kez daha hatırlatıyorlardı...

    şampiyonlar ligi ikinci hafta maçı gece yarısı onikiyi geçtikten sonra bitti bitmesine da aslında 24 saat evvel maslak'ta başlamıştı. sosyal medya analizcileri(!)nin gazıyla "kaç fark yiyeceğiz?" şımarıklığı ile "light" taraftarlar evlerinde mışıl mışıl uyurken, "cimbomun çocukları" liverpool'un konakladığı hotelin önüne gelip, havai fişeklerle ingilizleri korkutup, uyutmuyor, "cehenneme hoş geldiniz" mesajı veriyordu.
    bir gece evvel yakılan ateş, maça ümitsiz gelecek bir çok taraftara "galatasaraylılığı" hatırlatırken, ali sami yen'de saatler 22.00yi gösterirken desibel rekorları kırılıyordu ki liverpoollular şaşkınlıkla etrafa baka kalıyor, salah kulaklarını kapatıyordu. deplasman tribününe gelen liverpool'lular ülkelerinde dönüşlerinde yaşadıkları ortamı anlatmak için video çekerken, bir yandan da ultraslan tribünde açılan "rest in peace ahmet& jota" pankartını alkışlıyordu...

    bir kaç haftadır "acımasızca" eleştirilen okan buruk, maçtan 1 gün evvel kemerburgaz'daki basın toplantısında bir yandan rakiplerinin premier ligde kaybettikleri crystal palace maçını hatırlatıyor, diğer taraftan da "maça başlayan kadro ile bitirecek kadronun aynı olmayacağını ve her topçuya ihtiyacı olacağını" söyleyerek salı gecesi sahaya süreceği kadronun ip uçlarını veriyordu. oyuna da oldukça "sert" ve güçlü adamlarla başladı. singo sağ bek, jakobs sol bek ve birbirlerine uyumlu uzunlar sanchez ve abdülkerim stoperde yer alıyordu. önlerinde torreira ve lemina yer alırken, ilkay'ın tecrübesi ve oyun aklına güveniliyordu. gol yollarında ise barış, yunus ve sakatlığı atlatan osimhen bulunuyordu. takıma uyum sürecini atlatamayan, bir de fizik yönünde güçsüz gözüken sane kulübedeydi de barış alper uzun kollu forma ile takım arkadaşının eksikliğini aratmıyordu.

    taraftarın coşkusuna eşlik eden şok presle maça başladı galatasaray, rakipleri daha oyuna uyum sağlamaya çalışırken, idmanlanan pozisyonu da buldular, yunus'un ara pasında barış ceza sahasına girdi de pas mı şut mu ikileminde kötü bir vuruşla alisson'a ilk kurtarışını yaptırdı. okan buruk'un lige damgasını vuran tarzıdır rakip ceza sahası önünde başlayıp, çok adamla baskı kurmak, çok da maç puanlar kazanmıştır da zamanla "antitezi" bulununca galatasaray kalesi de sıkıntılar yaşıyordu. "upgrade" etmişti hoca kendini, rakip analizini de yaparak, bazen liverpool ceza sahası çevresinde press yaptırıken, çoğunlukla da lemina ve torreira ile rakip orta sahayı kapatıp, stoperlerin oyun kurmasına müsaade ediyordu, hal böyle olunca konate ve van dijk uzun attılar, durdular, seken toplar galatasaraylılarda kaldı...

    deplasman takımı adına gakpo'nun ortasında ekitike kafayla auta yollarken topu, maçın kırılma anı da ilk çeyrek saat biterken yaşandı. savunma arkasına yollanan topta "apokerim" ekitike'yi kaçırdı, "düşürsem düşürmesem" tereddütü yaşarken, biraz da rakibini bozdu ve onun şutunda iyi yer kaplayan uğurcan golü önlerken, devamında gakpo'nun boş kaleye yolladığı topu jakobs ikinci bir kaleci edasıyla çıkarıyordu. "atak sonlandırmak" deyimi vardır ya, liverpool bunu yapamadı ve oyunda kalan topta ilkay'ın zekası, torreira'nın oyun görüşü birleşince, barış bek özelliği olmayan szoboszlai'yi tekte yakalayıp, yüzüne şamarı yiyince hakem penaltıyı gösteriyordu. napoli forması ile liverpool'a karşı penaltı kaçıran osimhen, o günleri unutmuş mudur bilmem de bir golcü cesareti ve öz güveniyle topun başına geçti ve skorbordu değiştirdi...

    geriye düşmek slot'un planında var mıydı bilinmez de yine de bildikleri oyunu oynamaya devam ettiler, galatasaray da özellikle torreira ile ani preslerle top kapmaya. o anların birinde osimhen'in pasında ilkay'dan önce konate kornere atarken, sonrasında sanchez'in rövaşetası fotojenikti. bir kaç dakika sonra yine torreira-osimhen işbirliğinde nijeryalı aşırttı, alisson yerindeydi, topu yakaldı da yardımcı hakem yanlış ofsayt bayrağı kaldırıyordu. galatasaray torreira ile devre biterken bir kez daha top kaptı, osimhen ceza sahasına santimetreler kala düşürüldü ve kazanılan serbest atışta abdülkerim'in şutunda penaltı itirazları arasında hakem devreye giden düdüğü çalıyordu. liverpool'un da ilk yarı akıllarda kalacak bir pozisyonu wirtz'in şutunu uğurcan'ın uçarak kornere çelmesi ve köşe atışında konate'nin boş kafayı dışarı atmasıydı.

    ikinci yarıya deplasman ekibi daha baskılı başlarken jakobs'un kafayla geri pasını uğurcan son anda çeliyor, bir kaç dakika sonra ise hafta sonu alanya'da singo-icardi işbirliğinde arjantinli'nin golüne benzer ekitike'nin bir dokunuşunu uğurcan çıkarıyordu. ev sahibi kontrollü oyununu devam ettirirken, liverpool çözüm bulmakta zorlanıyor, topu da fazla ayaklarında geveleyince kaptırıyorlar ki 49. dakikada osimhen kendi kazandığı topla gitti, şutunu savunma engellerken, pas bekleyen yunus saçlarını yoluyordu. yine çok geçmeden osimhen topu çaldı, sürdü, ceza sahasına girdi ve plasesinde alisson sakatlanma pahasına golü engelliyordu.

    mevcut topçularla eşitliği sağlayamayacağını anlayan arne slot, milyon euroluk salah ve ısak'ı oyuna dahil ederek hücum hattını fazlalaştırdı da galatasaraylılar istim üstündeydi, çok dikkatli ve çalışılmış planın dışına çıkmıyorlardı. futbol bu, hatalar oyunu bazen kazalar da olacaktı ve bunlardan birinde ısak ceza sahasına girerken plaseledi uğurcan meşin yuvarlağı kucaklarken, 8 dakika sonra bradley'in kafası auta gidiyordu.
    "önemli olan başladığımız değil, bitirdiğimiz kadro" diyen okan buruk, yunus'un yerine sallai, sakatlanan osimhen'in yerine ıcardi ve yorulan ilkay'ı da sara ile değiştirerek güç tazeliyordu. dakikalar ilerleyince de tüm gücünü tüketen barış eren'le değişiyor, galatasaray'ın kanatları da tazeleniyordu. rakip baskı kuruyor, top çeviriyor da uğurcan'ı zorlayacak pozisyon bulamazken, maçın fransız hakemi birden singo-konate düellosuna penaltı düdüğü çalıyorduç buz kesmişti sami yen, çıt çıkmıyordu, desibeller yerlere inmişti de okan buruk'un kulübeden el sallayarak yan hakeme koşusu uyandırıyordu herkesi bu kabüs gibi uykudan: penaltı değildi, konate singo'ya vurmuştu ve var'a giden turpin de kararını hemen değiştiriyordu...

    sonrasında bir ömür gibi geçen 8 uzatma dakikası... geçmek bilmeyen dakikalar, saniyeler... mc allister'in auta giden uzun mesafeli şutu, torreira'nın direği yalayan füzesi...
    ve son düdük...

    yorgunluktan yerlere kapanan sarı kırmızılılar, sevinçten ağlayan taraftarlar ve okan hocayı tebrik etmeden kaçan "centilmen!" hollandalı arne slot... hepsi mehter marşı eşliğinde yaşanan sahneler... bir de ultraslan tribünü önünde takımıyla birlikte hak ederek üçlü çeken okan buruk... gerçekten inanan taraftar, sahaya yüreğini koyan futbolcular ve maça kafa yoran teknik adam...

    gerisi mi? sosyal medyada gönderilerini silen, taslaklara hazırladıkları "istifa" tweetlerini atamayan ve yapmacıktan sevinenler... sonraki maça kadar sessiz moda alabilirler kendilerini...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...ray1-0liverpool.html
  • 817
    bu maçın önemine dair kendi bakış açımı paylaşmak istiyorum;

    maçtan önce şöyle düşünüyordum madem böyle bir kadro kurduk madem bu kadar yatırım yapıldı.. tam olarak bu maç için yapıldı.

    taraftarımız kendini frenleyerek yada gerçekçi olma adına hedefi şampiyonlar liginde ilk 24 ilk 16 olarak koyuyor.

    ama eminim herkes içinden final oynamayı ve kupayı almayı geçiriyor. evet yarı final çeyrek final falan değil direk kupayı istiyoruz ve hedef de bu olmalı zaten.

    bu hedef neden gerçekçi olmasın?

    dünyadaki en iyi 3-5 forvetten biri bu kadroda.. psg de vitinha neyse bizde torreira o. sane, ilkay, singo bu adamlar hangi büyük avrupa takımında ilk 11 oynamaz? türk milli takım kalecisi neden alındı? barış neden satılmadı, yunus neden 15 senedir bu takımda.

    geçen sene kupayı alan psg'nin kadrosunda ki yıldız sayısı real madrid, barcelona, city, arsenal, liverpool, münich den çok daha az değil mi? mbappe'yi real'e gönderen takım; ama psg makine gibi işliyor.

    kısacası evet maç maç gidilecek, evet önce ilk 24 vs. ama biz bu kupayı istiyoruz ve madem kupayı istiyoruz o zaman kupa favorisini yeneceksin.

    bu maçı kazanamasak işte bu hayal yada hedef boşa düşecekti. çünkü yarı finalde çeyrek finalde karşına çıkacak rakipler bunlar. liverpool'u yenemiyorsak kupayı nasıl alacağız?

    okan buruk'a geçen maç çok kızmış ve istifasını istemiştim, bu maç gönlümüzü aldı ve bu hayale tekrar inanmak için bir sebep verdi.

    artık bunu bir sisteme ve sürekliliğe dönüştürmeli ki biz de kupayı istemeye devam edelim.
  • 818
    bu maçta liverpool'un çok güzel bir hücum oyunu var. isak'ın çaprazdan zayıf bir şutu olan pozisyonu hatırlayın. orta saha oyuncusu oyunu kuruyor, ekitike geriye gelip top alıyor ve o esnada isak geriden savunma arkasına koşuyor. ekitike ise topu aldığı adam geri veriyor ve o adam savunma arkasına sarkan isak'a atıyor. bunu ilk yarıda frimpong'u kaçırarak da yaptılar jakops kesmişti.

    çok basit ve etkili bir atak. biz de ilkay oyun kuran, osimhen sırtı dönük top alan, barış-sane geriden duraklamadan koşu atacak oyuncular olarak kurgulayabiliriz.
  • 819
    çok sağlam olmayan bir yabancı kaynağın haberine göre galatasaray tribünlerde filistin yanlısı pankart açtı diye para cezası alabilirmiş.

    ulan uefa, ırkçılık yok dersin, herkes eşit dersin, tatlı su pembe mabatlı avrupalılar gibi başörtülü kız reklamlarda oynatıp duyar kasarsın ama bebeklerin öldüğü bir coğrafyadaki soykırıma karşı çıkanlara ceza verirsin.

    vermezsen adam değilsin. sizde zaten gram haysiyet, şeref, namus olsa sesiniz çıkardı. rusyayı 2 günde aforoz ettiniz ama iş israil olunca görmedim, duymadım, bilmiyorum yapıyorsunuz. alayınız kolpasınız.

    https://www.sportbible.com/...10GJdFRlO9pO-LrNy8Lg
  • 820
    maçın biraz analizini yapalım.

    ama önce şunu söylemek istiyorum şampiyonlar ligi iki ülkenin şampiyonu karşı karşıya gelince güzel. bu maç galatasaray liverpool maçı değildi sadece, premier lig şampiyonu ile super lig şampiyonunun maçıydı. şampiyonlar ligi'nde leverkusen ne alaka amk. ya da fenerbahçe'nin yeri şampiyonlar ligi mi? fenerbahçe olmadı benfica şampiyonlar ligi'nde. o da aynı bokun laciverti. zaten lacivertin adı da mourinho.

    maça gelirsek galatasaray başarmadı liverpool kaybetti propogandasının en büyük argümanı şu, szoboszlai sağ bek oynar mı? salah neden oynamadı? frimpong neden sağ açık oynadı?

    bir defa arne slot şunu düşünmüş, geçen sezonki tottenham maçını, manu, bayern maçını izleyen herkes görür ki galatasaray oyun kurmaya çalışan her takıma karşı çok etkili pres yapıyor. ama bu pres tek hatlık bir pres. tüm takımın yaptığı bir pres. bu presi kırdığında net bir geçiş hücumu yakalıyorsun. demiş ki adam ben szoboszlai'yi beke çekeyim, burda yapılan baskıyı güzelce kırayım, zaten almanya'da wing back oynamış dikine çok güzel giden frimpong'u da bu baskıyı kırdıktan sonra önde değerlendirip geçişte kullanayım, frimpong adam eksilttiğinde rakibin tüm defansını kırmış olurum. bakın bu hem bir önlemdir hem bir taktiktir. zamanında lahm bu işleri mükemmel yapardı. o nedenle mesela lahm'ın oynadığı takıma ağır ön alan presi yapmak çok ama çok zor olurdu. arne slot bana göre bunu oynamak istedi. yani galatasaray'ın ön alan presi, rakibi bu önlemi almaya ve bu taktiği uygulatmaya zorladı. rakip başka bir takım olsa liverpool'un sağ beki başka bir oyuncu olabilirdi. rakibin bu hamlesi her şeyden önce galatasaray'ın saldığı korkudur, galatasaray'ın başarısıdır.

    peki okan buruk ne yaptı buna karşı? baskıyı kalecinin ağzında değil de orta sahanın rakip yarı alana bakan kısmında yaptı ve bunu çok güzel bir tek hat halinde yaptı. ne rakibin araya sızmasına izin verdi, ne arkada boşluk bıraktı ne de boşluk bırakmayacağım diye kendi alanına gömüldü.

    böylece szoboszlai'nin oyun kurma becerisinin liverpool hücumlarına arzu edilen katkısı olmadığı gibi defansta da adamı yüz yüze barış'la bire bir bıraktı. tabi bu noktada sol koridorumuzun jakobs barış gibi iki dinamik oyuncudan oluşması çok önemliydi.

    rakibin sağ koridorunu ve hücum planını bu şekilde öldürdükten sonra sol tarafta da gakpo denen azmanı doğal ilacı singo ile durdurduk. gakpo ile bu şekilde eşleşip adamı pasifize edebilecek dünya üzerinde çok az bek vardır. misal prime boey size olarak bu adama bir gömlek küçük gelebilirdi. teknik adamın singo'ya güvenmesi ve singo'nun da müthiş performansı ile rakibin sol kanat aktivitesini de yok ettik.

    merkezde okan buruk ilkay'ı ofansif orta saha gibi kullanmayıp 8 numaraya çekerek 3'lü hat kurdu ve bu hattı da zaman zaman yunus zaman zaman barış ile kalabalıklaştırarak o bölgede de üstünlük sağladı. gravenberch gibi bir adama bir kere dripling imkanı vermemek şans ile açıklanamaz. rakip orta alanın yeteneklerini mükemmel şekilde analiz edip önlemini almak ile açıklanabilir. hatlar arasında yarım metre boşluk bulsa gravenberch o driplingi yapar savunma hattımızı kırardı. bu adamın şu dediğimi yapmadığı takım kalmadı son bir sene içerisinde.

    bir diğer önemli konu sonunda sane'nin yedeğe çekilebilmesi oldu. bu sayede hücumda neredeyse hiç top kaybı yapmadık. her atağı sonlandırdık. sane olur mu olmaz mı bilmiyorum ama ben bu tarz transferlere hep karşı durmuş bir insanım. bizim gibi takımlar atletizm ve oyun aklına yatırım yapmalı. tekniğe ve inceciliğe değil. yine de sane ekstraları fazla olan bir adam. liverpool maçı'ndan sonra formayı kapmak için fazlasını yapmak zorunda olduğunu biliyor. adapte olabilirse çok şey kazandırır.

    aslında henüz form tutmamış bir galatasaray ile henüz form tutmamış bir liverpool eşleşmesi vardı. teknik direktör başarısı, stad atmosferi ve oyuncuları camia ile bütünleştiren galatasaray sinerjisinin yarattığı ölümüne mücadele bize iki takım arasındaki yaklaşık 900 milyon eu'luk piyasa bedeli farkını kapattırdı.

    osimhen milli maçta sakatlanmamış olsa muhtemelen frankfurt deplasmanından da puan alırdık bu maçta sakat olmayan bir osimhen sahada olsa fark 1'den yüksek de olurdu. osimhen basit bir eksik değil. geçen sezon rodri sakatlandı city darmadağın oldu. galatasaray city gibi zengin bir takım değil. city kadar alternatifli kadrosu da yok. dolayısıyla osimhen oyun gücümüzü doğrudan etkileyen bir oyuncu. muadili yok. 75 milyon eu'luk maliyetinin her bir kuruşunu sahaya yansıtabilen bir oyuncunun eksikliğini de görmezden gelemezsiniz. bu açıdan son 2 şampiyonlar ligi maçını yarım osimhen ile oynamasına rağmen 3 puan alabilen okan buruk alkışlanmalıdır.

    galatasaray bundan sonra bana göre bocalamaya ve kötü maçlar oynamaya devam edebilir. çünkü dediğim gibi takımda formsuz oyuncu sayısı hala yüksek. sakatlık sorunu var. bu hem kronik olarak bu kadar maçı kaldıramayacak oyuncular sebebiyle, hem orta saha rotasyonumuzun zayıflığı nedeniyle hem de sakatlıktan dönme aşamasındaki oyuncular nedeniyle çok hızlı aşamayacağımız bir problem.

    galatasaray taraftarına tavsiyem sosyal medyanın gazına çok gelmeyin. misal eski açıktaki kıyıcı gibi car car lemina geriye gitti nerede geçen sezonki lemina nerede bu sezonki lemina, okan buruk idmanı diye bağırıp olmayan yerde yangın çıkaran manipülatörleri sallamayın. bunlar hit almak uğruna galatasaray'a düşmanlık eden insanlar. lemina galatasaray'a transfer olduğunda neredeyse ligin ilk devresinde hiç idman yapmamış ve kadro dışı bir oyuncuydu. kısa sürede onu bu fizik kaliteye okan buruk getirdi.

    galatasaray hep ilk devrenin sonlarına doğru form tutan bir takım oldu okan buruk ile. dolayısıyla 3-4 hafta daha bu sallantı devam eder. umudum 22 ekim'deki bodo glimt maçına takımın hazır olması. zira o maç bozmayı seven takımla bozmayı seven takımın maçı olacak. bizim oynamayı hiç beceremediğimiz bir tarz bu. bodo norveç ligi'nin final haftalarında bu maça geleceğinden formunun zirvesinde bir takımla sahaya çıkacak. bence şampiyonlar ligi serüvenimizin şeklini de bu maç belirleyecek. galibiyet halinde üst tur için büyük avantaj sağlayacağız. hem artık tam formda bir takımla kalan maçlarımızı oynayacağız hem de 3 maçta 2 galibiyet almış olacağız.

    velhasıl galatasaray form tutana kadar minimum kayıpla gitmeyi umalım ve okan buruk'u destekleyelim. zaten en fazla bir sezon daha bizimle kalır ve sonra premier lig yolunu tutar diye düşünüyorum. o arada da arda turan kendini galatasaray'a hazırlayacaktır zaten...
  • 822
    (bkz: #4293703)

    izlemelere doyamıyorum ancak nabzım normalleşti. en sevdiğimiz galatasaray avrupa’nın diline doladığı galatasaray haftasını keyifle geçiriyoruz çok şükür.

    ancak hem sosyal platformlar hem sözlükte toksikleşmenin tam gaz devam ettiğini de üzülerek gözlemliyorum. geçen hafta okan buruk’tan nefret edenler cirit atarken bu hafta okan hocayı tek kelime eleştiremezsiniz grubu cirit atıyor. ben kendi adıma ikisinden de bıktığımı usanmış durumdayım.

    okan hoca’nın galatasaray başında olduğu en kusursuz planı izlediğimizi düşünüyorum. geçtiğimiz yıllarda referans aldığımız her avrupa maçında zor duruma düştüğümüz en az 20 dakika vardı. bu maçta skordan bağımsız kompakt görünmediğimiz tek bir an hatırlamıyorum. bana göre bu durumu mümkün kılan, geçtiğimiz yılardan çok daha önde olduğumuz hususların kendimce en önemlilerini açıklamak isterim.

    ilk defa oynamak istediğimiz oyununu ekmek ve su gibi ihtiyaç duyduğu bek ikilisi ile sahaya çıktık sonunda. boey varken diğer bekte kazımcan, angelino gibi isimlerle oynadık. jakobs’un geçen sezona iyi girdiği sekansta diğer tarafta kaan ayhan’la oynamak durumunda kaldık. berkan, köhn gibi isimler de cabası. ancak singo-jakobs hattı pozisyonları gereği eşleştikleri isimlere üstünlük sağladıkları gibi pres şemasında öne çıkan stoperlerimizin arkasında boşalan alana atılan tüm yüksek şiddetli koşuları da hatasıza yakın süpürdüler. beni diğer sevindiren kendilerinin back-up’ı olan eren-sallai ikilisinin de aynı fiziksel dayanıklılıkta olup daha hücumcu karakterde olmaları. kısacası kağıt üstünde eksiksiz bir bek dörtlümüz mevcut.

    diğer husus ise ilkay gündoğan. yaşından ve almancı oyuncuların liderlik karakterinden çekindiğim için negatif taraftaydım transferine. iki konuda da haksız görünmekten mutluyum umarım böyle devam eder ilkay. bize saha içinde en çok ihtiyacımız olan oyunu soğutmayı ve yönetmeyi katıyor ilkay. mertens’in ikamesi pozisyonunda düşündüğümüzde mertens orta saha karakterli bir oyuncu olmamasının da etkisiyle topu aldığı anda tek pasla pozisyona gitmeyi istiyordu genel olarak. bu durum yorgunluğumuzun artmasına neden oluyordu zaman zaman. torreira zaman zaman oyunu soğutsa da ön tarafta bunu yapabilen ve topu efektif kullanan bir oyuncumuzun olması hem enerjimizi daha verimli kullanmamızı hem de kompaktlığımızın bozulmamasını sağlıyor. ilkay’ın da öncülüğünde liverpool maçını yeri geldiğinde uyutmayı çok iyi başardık.

    öte yandan liverpool maçında kulübeden gelen sallai, eren, formsuzluğu can sıksa da sara gibi isimler de geçmişe göre oh dedirtiyor. 65-70’ye yorulan takıma sahada berkan gibi kaan ayhan gibi sırıtan isimler yerine ilk 11 çıksa şaşırmayacağımız isimler atabilmek bizi çok rahatlatıyor.

    ön tarafta osimhen ve barış’ı aynı anda oynatmamız da işleri çok değiştiriyor rakip savunma adına. rahat çıkan arka dörtlüyle bizi kapatmalarını çok zorlaştırıyoruz çünkü ilk dakikadan itibaren arkaya gelen herhangi bir uzaklaştırma topunu dahi kalelerinden alma ihtimalinin yüksek olduğunu hissettiriyoruz rakibe.

    eksik olduğumuzu düşündüğüm ise iki nokta var. birincisi rakip sahada etkili bir set oyunumuz yok bizim. geriden çıkarken osimhen-barış ikilisi olduğu sürece kusursuz bir plana da ihtiyacımız yok zaten ancak rakip yarı sahada nitelikli bir şekilde çeviremiyoruz topu. ilerleyen maçlarda bu tarafımızı sınayacak takımlar olacaktır. ilkay’ın da tecrübesiyle burayı geliştirmeliyiz düşüncesindeyim. singo-jakobs bekleriyle oynadığımız senaryoda topun bizde olacağı maçlarda torreira-sara-ilkay orta sahası bana cazip geliyor ancak sara’nın bir an önce kendine gelmesi lazım. sezon başı kampında iyi görünüyordu ancak şu an veteran gibi bir ağırlığı var sebebini anlamakta zorlanıyorum. bu hali nedeniyle onun duran top sihrinden de maruz kalıyoruz.

    öte yandan davinson-abdülkerim lemina-torreira göbek dörtlümüzün ve barış-osimhen gibi fark yaratan üç hattımızın ikamesi yok kadroda. devre arasına kadar sağlıklı kalmaları için dua etmeliyiz. beşiktaş maçını kazandığımız senaryoda da lig özelinde her maç bu 6’lıdan en az ikisi yedek başlamalı düşüncesindeyim. yusuf demir’i devre dışı bıraktığımız senaryoda ikisi u-23 olmak üzere üç ekleme yapmalıyız buraya savunma, orta alan ve ön hat için ikame olabilecek. zaten u-23 hakkımızı neden kullanmadık anlamak mümkün değil.

    son parantez uğurcan’a açayım unutmadan. nerden bakarsanız bakın kötü yönetilmiş bir sürecin sonunda yüksek bir rakama geldi. ancak o rakamları unutturması nasıl olacak diye hayal kursak kötü oynadığımız anadolu maçları ve avrupa’da imza maçları oynamalı derdik heralde. o açıdan rüya gibi bir hafta geçirdi. özgüvenle ve ritmle enteresan seviyeler göstermişti trabzon’un şampiyonluk senesinde. çıtayı oranın da üstüne koyabileceği bir ivme buldu şu an.

    son olarak, yapıcı eleştiri iyidir hoştur. yukarıda yer alan başlıklar geçtiğimiz yıllarda insanların okan buruk’u eleştirme sebepleriydi. jakobs-singo-lemina üçlüsünün yerine kaan-berkan-sara varken çok daha şiddetli ön alan baskılarıyla zor duruma düştüğümüz maçlar oldu örneğin. mutlaka doğru olmayan eleştiriler de olacaktır ancak küfür, hakaret ve çıkar olmadıkça her galibiyette, geçmişte eleştirenleri hırpalamayalım lütfen.
  • 823
    (bkz: #4292775)

    galatasaray'ın beklediğimden, zaten çoğu kişinin beklediğinden bambaşka bir oyun oynayıp liverpool'ı zor da olsa mağlup ettiği mücadele. öngörümün (yazdığım gibi haklı olarak dalga geçilecek şekilde) yanlış çıkmasına şu açıdan seviniyorum, en azından okan buruk bu seviyede bir maçı oynayıp üstüne kazanabildiğini gösterdi ki bayern münih maçları iyi performans gösterilen ve kaybedilen maçlar olmuştu, hoş bayern maçlarında galatasaray daha önde daha uzun süreye yayılan bir presle oynamıştı, tabii liverpool maçında bunun böyle olmamasının, maçın başında öne geçilmesi sonucu son 15 dakika artık iyice yaslanılmasının da etkisi var.

    buruk'un bu şampiyonlar ligi'nde, orta ve üst düzey takımlara karşı maç kazanabilme eşiğini pek atlayacağını düşünmüyordum ama en azından sonraki maçlar için umutlandırdı. tabii bu umutlandırma sonrası, bodo, ajax, union ve monaco maçlarından da beklenti arttı. onlardan 10, atletico ve city maçlarından da en azından 1 yazarsak 14 puan bize ilk 24 için yetecektir diye düşünüyorum. umarım böyle olur da en son 11 sene önce çıktığımız seviyeleri tekrar zorlamaya başlarız ve bu türkiye ligi'ne saplandığımız dönemi geride bırakırız ve 1988-2001 arasındaki şaşaalı avrupa günlerine döneriz.
  • 824
    eski açık tribünde izlediğim 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı bittikten sonra yıllar süren o dakikaları sayarken ömrümden ömür gitti. bu liverpool maçımızın son dakikalarında da benzer hisler yaşadım.

    14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı bitip en zor şampiyonluğumuzu ilan ettikten sonra tribündeki taraftarlar çim sahaya hücum etmişti. eski açıkta ultraslan üni'den beraber izlediğimiz dostlarla ben yerimde kaldım, çim sahaya inmedim. bu liverpool maçımızın sonu da sözlükte benzer bir duruma yol açmış. benim akran dostlarla liverpool maçını izledim. herkes sözlüğe hücum etmiş. işte nasıl ki sahada şampiyonluğu kutlayan taraftarları tribünden izlediysem, kazanılan maç sonrası sözlüğün halini de uzaktan okudum.

    daha yeni yeni kendime gelebiliyorum. bu sabah ayaklarım yere basabildi. tarihi bir maç izledik. tarihi bir galibiyet aldık. tarihi bir zafer yaşadık. başta okan hoca, oyuncular ve agresif tribünde boğaz patlatan ruh hastaları olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın