• 1
    youtube'da futbol üzerine yayın yapan bazı kanalların oluşturduğu yorumcu topluluğu. ne yazık ki birkaç istisna dışında futbolu derinlemesine analiz edebilecek bilgi birikimine sahip değil. taktiksel değerlendirmeler yerine çoğunlukla yüzeysel yorumlarla gündem yaratmaya çalışıyorlar. bu durum zamanla hem oyuncular üzerinde haksız bir baskı oluşturuyor hem de izleyici kitlesini yanıltarak yanlış algılar yaratıyor. özellikle çok izlenen ve popüler hale gelen bu yorumcular, bir futbolcuyu sistemli biçimde eleştirdiklerinde, bu doğrudan kamuoyundaki algıyı etkileyebiliyor. sonuç olarak teknik yeterliliği tartışmalı olan bu kişilerin, yalnızca ilgi çekmek uğruna yaptığı yorumlar hem oyuncuya hem de takıma zarar verebiliyor.

    bu topluluğun bazı üyeleri muhabirlikten geliyor; futbolla kurdukları en yakın ilişki zamanında tesislere ve stadyumlara girip çıkmak olmuş. diğer bir kısmı ise blog veya podcast üzerinden ün kazanmış kişiler. ancak iş saha içi analiz yapmaya geldiğinde, yorumları genellikle oldukça yüzeysel ve basit kalıyor. buna karşılık scoutluk ya da analiz geçmişi olan yorumcularda bu fark hemen hissediliyor. ılgaz çınar, sinan yılmaz ve orhan uluca gibi isimlerin saha içi değerlendirmeleri çok daha derinlikli ve tutarlı.

    dijital medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte bu yorumcular, artık haftanın 4-5 günü farklı platformlarda yayın yapıyor. bu kadar sık görünür olmaları da söyledikleri her şeyin daha kolay algı yaratmasına ve kamuoyunda daha geniş etki bırakmasına neden oluyor.
  • 3
    acilen yoğunluğu azaltması gereken yorumcular. boku çıktı artık bu meselenin.

    kimisi zaten bu işi futbolu iyi bildiği, çok iyi teknik/taktik analiz yaptığı için yapmıyor. onlar bunu bir iş olarak yapıyor. ticaret yani. o yüzden her gün 5 saat yayın yapmaları gerekse onu da yaparlar. onlardan bahsetmiyorum, onları geçiyorum.

    benim bahsettiğim kendini futbol uzmanı olarak tanıtanlar, sözlükte de sevilen bazı isimler, maçın her saniyesini analiz etmek isteyenler falan. abicim acil azaltın şu saçmalığı. kendinizi bitireceksiniz farkında değilsiniz. maç önü, maç sonu, maçın anatomisi, fotokopisi, tomografisi... bu ne lan? her gün farklı bir kanalda aynı tipler, aynı maçla ilgili aynı şeyleri söylüyorlar. farklı bir şey söylemeye çalıştığı anda da saçmalıyor zaten. özellikle tabii galatasaray yorumcuları bizim ilgi alanımızda ancak galatasaray maalesef bu kadar yorumlanacak bir takım değil. özellikle de okan buruk döneminde.

    her şeyden önce ne kadar çok konuşursanız o kadar çok hata yapar, o kadar çok malzeme verirsiniz. futbol gibi günlük performans işi olan; konsantrasyon, motivasyon gibi çok önemli günlük faktörlerin de etkilediği bir oyunu 3 gün arayla bu kadar keskin bir şekilde konuşamazsınız. konuşursanız komik duruma düşersiniz ve düşüyorsunuz da. alanya maçı sonrası liverpool maçından bahsederseniz, o maçı o maça referans gösterirseniz adama götüyle gülerler. 3 yıldır şampiyon olan hocayla ilgili sanki bir ton şeyi çok yanlış yapıyormuş gibi konuşursanız adama götüyle gülerler. 3 yıldır şampiyon olan futbolcu 1-2 maç sallandı diye genel-geçer problemleri varmış gibi konuşursanız adama götüyle gülerler. burada sıkıntı şu: bunları yaparsanız sonuç bu oluyor. bunları yapmayıp daha akıllı, daha olgun, daha mantıklı yaklaştığınızda da konuşacak bir şeyiniz kalmıyor veya sizi kimse izlemiyor. ''ya galatasaray'ın kafası liverpool maçındaydı, bu yüzden de bugün iyi bir maç çıkarmadı. bu da normal çünkü futbolun içinde böyle konsantrasyon ve motivasyon unsurları var.'' dediğinizde doğruyu söylemiş ama ilgi çekmemiş olursunuz. ayrıca kendi futbol uzmanlığınıza halel getirmiş gibi hissediyor da olabilirsiniz böyle basit ve sade yorumlarla. oysa futbol bazen bu kadar basittir işte. bazen barış'ın bir adamı kovalamaması, yunus'un bir pası atamaması, davinson'un basit bir hata yapması sadece günlük konsantrasyon ve motivasyonla alakalı olabilir. öyle büyük çıkarımlara, büyük analizlere gerek yok yani.

    ya akıllı, basit, sade olanı dile getirecek ancak daha az ilgi çekeceksiniz. daha az uzman gibi görüneceksiniz ya da 3 gün arayla olan yayınlarınızda sürekli keskin konuşacak, bir yerden sonra kendinizi patlatacaksınız.

    bu arada beni ilgilendiren kısmı yorumcuların kendisi değil, etki alanları. galatasaray avrupa'da 2 maç kaybetsin. bunlar da fikir birliğine varmış gibi ''torreira ile olmaz abi merkezde. oraya uzun bacaklı orta saha lazım.'' diye 2 günde bir tekrar etsinler. yemin ediyorum çok ciddi bir kitle galatasaray tarihinin en iyi merkez orta sahalarından birini harcar, ahraz gibi ''uzun bacaklı orta saha lazım abi torreira ile olmuyor.'' diye kafa sikmeye başlar. maalesef öyle bir olay da var.

    zaten bu yüzden bu kadar kısa aralıklarla futbol yorumlanmamalı. en azından tekniği-taktiği. bir futbolcunun formsuz olduğunu, bir takımın kötü bir dönem geçirdiğini, bireysel veya takım oyunuyla alakalı ciddi sıkıntıların olduğunu, bir hocanın yanlışlarını görmen ve bunun ciddi bir sorun olduğunu tespit etmen için belirli bir zamana ve maç sayısına ihtiyacın var. yani bir dönemi incelemen lazım, bir periyoda bakman lazım bunun için. yoksa başta da dediğim gibi bu kadar günlük faktörlere göre şekillenen bir olayı her dakika ciddiye alıp büyük tespitler yapmaya kalkarsan komik duruma düşersin.

    son olarak... galatasaray-karagümrük maç önü analizi kimin talebi amk? kim istiyor, kim izliyor bunu? boş boş işler.
  • 5
    bomboş iş yapan kişiler. ben hayatımda bu kadar faydasız ve lüzumsuz bir şey görmedim. zaten biraz analiz ederek izlersen o maçı anlattıkları her şeyi görüyorsun sanki bana arrigo sachiler. bu insanlar için güzel bir era oldu, 3-5 yıl daha takılırlar böyle sonrasında yitip gider diye tahmin ediyorum bu saçmalığın. zaten türkiye liginin neyini yorumlayıp anlatabilirsin bu kadar.
  • 6
    insanlar algoritma üzerinde kendi oluşturdukları taleplere gelen önerileri eleştirmemeli. sosyal medyada neyi göreceğinizi, kimlerle karşılaşacağınızı filtreleyebileceğiniz yöntemler mevcut. 'x' bir yorumcudan nefret ediyorsanız onu tüm algoritmanızdan kolayca çıkarabilirsiniz. algoritma da bir kez daha size o kişiyi göstermeyecek ve sizin de nefret duygularınız tetiklenmeyecektir.
  • 7
    orhan uluca dışındaki yorumcuların çoğunu izlemeye pek gerek olmadığını düşündüğüm yeni bir meslek grubu. kimisi diyor ki “galatasaray üçlü oynamalı,” sonra takım üçlü oynayınca ortaya kötü bir sonuç çıkıyor ama maç sonrası “ben üçlü derken öyle mi demiştim?” diyor. ya da alanya maçını izleyip, “galatasaray böyle oynarsa liverpool’u perişan eder,” yorumunda bulunuyor. tabii, sanki galatasaray alanya maçındaki konsantrasyonla liverpool’a karşı da oynayacakmış gibi. hayatında mahalle maçından öteye maç oynamamış, 15 kişilik bir takımı yönetmemiş adamlar kalkıp “ıcardi’ye çok fazla ayrıcalık veriliyor,” diyorlar. adam 30 yaşında, teknik direktör 50 yaşında. demesi gereken şu: 50 yaşındaki hoca nasıl oluyor da 30 yaşındaki bu süper yıldızla arasındaki bağı bu kadar güçlü tutuyor, üç yıldır omuzlarında taşıtıyor? hayatında insan yönetimiyle ilgili hiçbir deneyimi olmayanlar sanıyor ki bu futbolculara – ki çoğu 20’li yaşlarda – 7/24 kondisyon antrenmanı yaptırılacak. bu işler, youtube’dan konuşmakla kolay sanılıyor. osimhen, ilkay, ıcardi, sane gibi oyuncular kalkıp seni seçiyorsa, ve üç senede kırmadık rekor bırakmıyorsan, 80 yıllık ligde, neredeyse hiç motivasyonun düşmeden (sezonda 3-5 maç hariç) önüne geleni yeniyorsan, bence bazı yorumcuların yaptığı yorumlara çok da gerek yok. çünkü çoğu gerçekten boş konuşuyor.
  • 8
    kimseye kendilerini zorla izlettirmeyen kişilerdir.
    sanki 70'li yıllarda tek kanal dönemindeyiz de bu adamlar da trt'ye çıkıyor, onlara maruz kalıyoruz gibi yaklaşılması garip.
    youtube'da milyonlarca kanal var. istediklerinizi de engelleyebilirsiniz.
    alternatifsizlikten dolayı 90'ların sonunda erman toroğlu'nun otorite olduğu, 2000'lerde telegol'ün zirve yaptığı, rıdvan dilmen'in bilirkişi olduğu saçma ortamdan kurtulduk çok şükür.
    biz televizyondan kaçıp youtube'a sığındık. fakat bu sefer de youtube kanalları sinan engin'i, ahmet çakar'ı buraya taşıdı.
    gelelim günümüz yorumcularına.
    eleştirilecek birçok noktaları var. yanlış yorum, yanlış tahmin yaptıkları birçok nokta var.
    yine de adamlar kendi bakış açılarıyla bir içerik üretiyorlar. beğenirsiniz veya beğenmezsiniz. ben varlıklarını faydalı bulanlardanım.
  • 9
    yanlış argümanlarla eleştirilen kişilerdir. adı üzerinde youtube yorumcusu. yani dilersen izlersin dilersen izlemezsin. bir tıkla bu kanalı bir daha önerme dediğiniz an videosunu görmezsiniz. yeni medya düzenine uyum sağlamak zor değil. kendi sevdiğiniz içerikleri seçerek izleme özgürlüğünüz de var. herkes istediği içeriği yapmakta özgür. hele ki youtube gibi bir platform özelinde. kalitesiz ya da kaliteli bu her zaman devam edecek bir süreç olacak. insanlar para kazanıyorsa 150 tane kanala da çıkar 180 tane içerik de çeker. son olarak izlenme ve beğeni sayısını göre değil size en uygun şekilde hitap eden kanalları takip ederek bu rahatsızlığı da geride bırakabilirsiniz. bu işi çok güzel yapan kişiler var. hem bu sözlükten hem de medyadan. bunu da unutmamak gerekiyor. çağın gerçeği olan yorumculardır.
  • 11
    öncelikle ‘youtube yorumcusu’ diye bir tabir yoktur. youtube da bu işi icra edenlerin büyük bir kısmı tv ekranlarında da kendilerine yer bulmaktadır. kavram kargaşası yaratmaya gerek yok bence. ha fikirlerini beğendiğiniz vardır, ses tonuna dahi hiç tahammül edemediğiniz vardır bu konuda kimsenin tercihine laf edemeyiz. ben de 2017’den beri medya sektöründeyim , 2021 den beri profesyonel anlamda bu işi sürdürüyorum. gelişim göstermeye uğraşıyorum elbette eksiklerimiz de vardır kimse kusursuz değil ama genel açıdan galatasaraylı yorumcuların eli yüzü düzgün işler çıkardığını düşünüyorum. özellikle fenerbahçe tarafını gördükten sonra. ha arada etki alanını genişletmek adına 20 tane kehahet ortaya atıp, birini tutturdum diye gezinen meczup olanları da var tabi ama pire için yorgan yakmaya gerek yok onları hayatınızdan çıkartırsınız olur biter sevgili sözlükçü dostlar.
  • 17
    yönetimin el atması gereken kişiler.

    daha önce de defalarca söyledim. gazetecilik mesleği olmayıp -ki olmak zorunda değil- buna rağmen sürekli birilerini eleştirip överek, birileriyle kavga ederek para kazanmaya çalışan kişiler.

    yok öyle izlemeyin geçin demek. izleyenler oluyor, adamlar galatasarayın derinlerine kadar birilerini tanıyıp kendilerini önemli görüyorlar.

    zamanında fatih hocam twittercılara yapmıştı bunu. kulüpte bunlara yapmalı. öyle kazanmaya başladılar ki, kendi işlerini bırakanları biliyorum.

    şu an galatasaray başarılı. başarısız olduğunda göreceğim ben kendi ahmet ercanlarımızı. o zaman “izlemeyin” diyenleri.

    kanaat önderlerimiz. sözlüğümüzün akışında sürekli yer bulan galatasaraylı yorumcularımız. fenerlilerle dövüş, galatasaray’ı abart, kaostan para kazan.

    bunlar taraftara da yön vermeye çalışıyorlar ya ona ayar oluyorum. adam taraftara ayar veriyor. bu haddi de bulabiliyor kendinde.
  • 20
    youtube kanallarında yorum yapan bu kişilerle ilgili eleştirilere “beğenmiyorsan izleme, kafana silah mı dayıyorlar?” gibi cevap vermek son derece düz bir yorum. bu yorumcular, en az 100 bin aboneli kanallarda hemen hemen her gün yayın yapıyorlar. bazıları 2–3 farklı kanalda çalışıyor. yayınlarından kesitler, sen istemesen bile sosyal medyada önüne düşüyor. yani hitap ettikleri kitle çok geniş ve yaptıkları yorumlarla ciddi düzeyde algı yapabiliyorlar. ne yazık ki bir oyuncuya takıp, taraftarın gözünde onu değersiz hale getirme gibi bir güçleri var.

    içlerinde futboldan gelenler var; daha önce bir kulüpte scout veya analist olarak görev almış ve bu işlerden anladığı belli olanlar. onlar yine izleniyor. ancak bir kez bile sahaya çıkmamış, futbolla tek alakası senin ve benim gibi maç izlemek olan, sahaya çıkıp 5 metre depar atsa nefes nefese kalacak olan kişiler, futbol uleması gibi konuşunca sinir bozucu oluyor. takipçileri arttıkça taraftarları azarlayıp, “siz ne anlarsınız futboldan, biz her şeyi biliyoruz, siz oturup dinleyin” diyenler de var maalesef.
  • 22
    ben beğenmediğimi izlemiyor, beğendiğimi ise izliyorum. nereden çıkıyor bu bir şeyleri sansürleme ya da kısıtlama dürtüsü acaba? kulağa biraz kontrol manyaklığı gibi geliyor açıkçası. sosyal medyada önünüze düşen şeyden kurtulmak bir yukarı kaydırış, ne bileyim ilgilenmiyorum/ilgimi çekmiyor butonuna tıklamak.

    düne kadar galatasaraylı insan yoktu piyasada. çok normal değil mi tüketimi olan bir şey için üretim yapılması?

    anka kuşu dahil (bkz: liverpool fc) her kuşu öptük bir bu kaldı. salın biraz dostlar hayat o kadar uzun değil.
  • 23
    beğenmiyorsan izleme demek kadar sığ ve saçma yorumlar görüyorum. 1 kişi 3 ayrı yerde çıkıp hemen hemen aynı şeyleri söylüyor demek suç mu ayrıca? youtube kanallarının bu kadar çoğaldığı yerde her izlenilen programa beğeni isteniyor. kimden? izleyiciden. e bir zahmet sizde o kaliteyi verin. izleyen de eleştirisini söylesin.

    buna göre sözlük’te galatasaray dışında eleştirilen her şey olmaması gereken bir şey o zaman. yazar gelip burada bir yorumda bulunuyor, doğru bulduğunu, yanlış bulduğunu yazıyor, eleştiriyor.

    ne yapalım, izleme o zaman mı diyelim?
  • 24
    eleştirilmesine hiçbir lafım yok, eleştirilerin çoğuna da katılıyorum ama en güzel tepki izlememektir bence. zaten başka yapılacak bir şey de yok, ne diyelim? hükümet göreve, yasakla bunları mı diyelim?

    izlenmediğinde zaten sayıları azalır. ama izleniyorlar, kaliteli olmadığını izleyen de biliyor üstelik çoğu zaman ama o kahvehane muhabbetini seviyor ve izliyor. bence asıl eleştiri programlara ya da yorumculara değil onları izleyenlere yönelik olmalı.

    yorumculara da şöyle bir eleştirim olabilir; evet para kazanmanız lazım, evet bu ülkede her gün yaşamak, hayat standardını korumak biraz daha zor bir hale geliyor ancak gerçekten her şey para ise mesela rasim ozan kütahyalı ya da ahmet çakar gibi de davranabilirsiniz. demek ki her şey para değil. sinan yılmaz üzerinden gideyim; serdar ali isimli kolpacı ile program yaparsan çok izlenirsin doğru, bu izlenme sana takipçi sayısı olarak da döner sosyal medyada ve oradan da reklam geliri elde edebilirsin ki hakkındır; ama diğer yandan takipçi kitlenin entelektüel seviyesi düşer, aldığın eleştirinin de övgünün de seviyesi düşer. para uğruna buna razıysan senin tercihin.
  • 25
    mehmet demirkol ve kaan kural ikilisi disinda hemen hemen hic birini duzenli izlemiyorum. ara sira emre ozcan'a bakarim onemli maclardan sonra benim gormedigim ne gormus diye, arada sirada kaotik bi durum varsa bana camiaya yakisan bi durusun ne oldugunu aktarmasi icin hasan sas'i dinlerim.

    bunlarin disindaki insanlarin izlenme sebebi islerinde iyi olmalari, kaliteli olmalari, cok guzel yerlere deginmeleri degil; insanlarin televizyondan sikilip youtube'a kaymasi ve insnalarin beynini rolantiye almak icin bu yayinlari/videolari izlemesi.

    bu kanallarin takipcisi olan insanlar, diger butun kanallarin da takipcisi. bir insan oturup 1 mactan sonra 5 farkli yayini/videoyu izliyor 2 gunluk zaman dilimi icinde.

    youtube cok iyi kazandiriyor, sponsorlarla birlikte ozellikle. bizim mal millet de tekrara dusmus, anlamsiz, bi degeri olmayan yayinlari 2-3 saat nefessiz izledigi icin, bu adamalr da inek sagiyormuscasina bu yayinlari insanlara dayiyorlar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın