• 1926
    2016 yılındaki hain darbeden 1 ay sonra zeytin dalı harekatını başlatabilmiş ülkedir. yani düşünün, daha içerideki hainler bile tam olarak tespit edilmemişken sınır ötesi hareket düzenleyebilecek kadar aktif ve kıvrak bir ordusu vardır.

    abd tasması altında gariban filistinliye eziyet eden ya da tüm motivasyonu açık kadınları kapatmaya zorlamak olan devletlere benzemez.
  • 1927
    son 3 günde toplam 250'den fazla yangının çıktığı ülkemiz. ege ve akdeniz'de birçok yerde yangınlar sürüyor. her yaz bu çaresizlik haline geçiyoruz ve çözüm için hiçbir adım atılmıyor. ciğerlerimiz yanıyor lafından öteye geçilmiyor. yetkililer zaten ülkeyi düşünmüyor da yurttaşların bununla alakalı güçlü bir talepte bulunmaması da üzücü.
    ağaçlar, ormanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer canlılar yok oluyor. çevre bilincimiz yok, denetim yapılmıyor, söndürme ve kurtarma ekipmanlarımız yeterli değil, kent yerleşimi ve imar planlı ve kontrollü değil, güvenlik yeterli değil, iklim değişikliğiyle hala dalga geçiliyor, su kaynaklarının azalması umursanmıyor.
    varsa yoksa para, prim ve rahatlık kovalıyoruz.
  • 1928
    --- alıntı ---

    feodal toplumlarda birey, genellikle kendi kaderini tayin etme gücüne sahip değildir. osmanlı'da ve daha önceki türk beyliklerinde, geniş kitleler sultana, beye, ağaya ya da şeyhe bağımlıydı.

    --- alıntı ---

    sorgulamak değil itaat etmek makbul görüldü. nasıl olsa ben bir şey değiştiremem diyen toplumun sorumluluk bilinci zayıfladı. güce karşı kaderciliğin popüler hale gelmiş olması. olumsuz durumlar karşısında çözüm üretmek yerine 'allah'tan geldi' denilerek sıyrılma arayışına girilmesi, haksızlık karşısında sabretmenin bir erdem olarak görülüp, karşı koymanın ilahi sınava karşı gelmek olarak algılanması, feodal ve patrimonyal yapı kanuni olarak silinmiş olsa da, kafa yapılarına gerekli reseti atacak kadar vakit bulamayan cumhuriyet kurucusu mustafa kemal atatürk ve fikri benimseyen silah arkadaşlarının devrimlerinin yarım kalması, vatandaşlık yerine tebaa psikolojisinin beninsenmesi, devleti oluşturan figürler değil devlet babanın kimlik verdiği insancıklar olarak kendimizi tanımlama hevesimiz ve travmalarımız ile birlikte gelişen kolektif yorgunluk. tüm bu sosyolojik miras, günümüz insanının kamusal sorunlara tepkisiz kalmasının başlıca sebebidir. ama olsun birazdan biri verir mehteri, açarız camları veririz doğalgazı son gaz ormanlar yanmaktan kurtulur, insanlar ölmekten.
  • 1929
    güneşli günlerinin yakın zamanda tekrar açmasını dilediğim güzel ülkem.

    hükümete türkiye ve türklerin hakkını savunacak, çağdaş ve laik cumhuriyeti koruyacak insanlar gelmediği sürece iran’ ın 1979 yılında yaşadığı kırılımı yaşamasına çok az kalmış ülke. çağdaş şehirlerinde teröristlerin her noktada yangın çıkartmasına hiçbir şey yapamayanlar, bir karikatür dergisinin çizdiği karikatür için madımak olaylarının yaşanmasına seyirci oluyor. maalesef gittiği nokta uzaktan daha da net görülüyor.
  • 1931
    öyle bir takılıp kalmış ki ne olursa olsun daha kötüye bile gidemeyen ülke. çok garip bir nasipsizlik bizimkisi.

    musa (a.s.)'ın kavmi cezalandırılıp 40 yıl aynı çölde dolanmışlar. ilk duyduğumda bir çocuk olarak koskoca 40 yıl aynı çölde nasıl yaşamışlar diye düşünmüştüm. biz 100 yıldır aynı şeyleri yaşıyoruz. teknolojinin böyle hızlı ilerlediği bir döneme denk gelmesek dedelerimizden hiç bir farkımız olmazdı. olağanüstü bir bahtsızlık.

    sporda da aynı spor dışında da...
  • 1933
    meslek gereği özellikle de bir dönem dünyanın birçok yerine giden biri olarak hakkında net şekilde söyleyeceğim 2 husus olan vatanım;
    1.si dünyanın hiçbir memleketinde bırakın olduğu yerde saymayı bu kadar her anlamda geriye giden 1 tane ülke bile yoktur. (50 yıl önce kaba etinde yaprakla gezen afrikalısı dahil)
    2.si gelir eşitsizliğinin bu denli uçurumda olduğu bir toplum da yok. yüzde 1’den az bir kesim krallar gibi yaşarken, ülkenin çok büyük kesimi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor, insan gibi beslenemiyor.
    evet kimse aç kalmıyor bu ülkede ama bu ülke insanına keşke aç kalsam da ölsem dedirtiyor. sebep olanlar huzur bulamasın.
  • 1940
    3. büyük ili cayır cayır günlerdir yanan ama kılını bile kıpırdatmayan, yanlız bırakan hatta üzüleceği yerde belki de sevinç duyan insanları barındıran ülkem.
    --- alıntı ---
    “ silahımız tükenir, sayımız azalırsa bodrum’a gider yatlarını yakarız.
    antalya’ya iner, seralarını yakarız.
    istanbul’a çıkar, arabalarını yakarız.
    izmir’e ulaşır, ormanlarını yakarız.”
    --- alıntı ---
    pkk silah bırakmış... küllahımı koyayım ortaya da ona anlatırsınız. yakıyorlar güzelim memleketimi. 100 senedir bu kadar yanmayan ülkenin şimdi mi sönmemecesine yanası tuttu? bir yerde bitiyor diğer yerde başlıyor, bu kadar tesadüf olamaz.
    türkiye'ye ne tanım yapayım ki? 10 sene geriye gitse aslında 50 sene ileriye gidecek bir ülke için ne söylenir? uzatmaları oynuyoruz sadece sıramızın gelmesini bekliyoruz o kadar. kurtlar vadisinin 88 veya 89. bölümlerini açın izleyin oradaki ülke size çok tanıdık gelecek...
  • 1941
    bilmiyorum yaşayan var mı? çok uzun süredir nefes almakta zorlanıyorum fakat özellikle son 1-1.5 yılın nasıl geçtiğini anlamadım. köpek yaşıyla yaşıyorum resmen. adeta bir delüzyonun içinde gibiyim. nasıl olur da göz görmez, kulak duymaz, vicdan susar, akıl almaz anlamıyorum.

    uçurumun kenarında değil, uçurumdan aşağı sürükleniyormuş gibi görünen ülke. her ağaç yanana, her karşıt ses susana, her hain salınana, her toprak kazılana ve satılana kadar durulmayacakmış gibi.

    sadece “güzel” olmasını diliyorum.
  • 1942
    deprem oluyor. maden kazası oluyor. tren kazası oluyor. sokakta cinayetler oluyor. yangın oluyor. otelde de oluyor ormanda da oluyor.

    bakın hepsi allahın işidir olur. ancak bu kadar iş olurken bir tane kul ben sorumluyum nasıl demez yahu? sorumlu benim istifa ediyorum. bu kadar basit. ben 90 nesli kendimi bildim bileli duymadım bu cümleyi. yahu biz insanlar allahın aciz kuluyuz. beşeriz şaşarız. gün içinde hayatlarımızda sık sık pardon benim hatam diyoruz hepimiz. hatan bir insanın dahi ölümüne neden oluyorsa o makamı terk etmelisin.

    bizde istifa yok benim değil onun hatası diyenler var. biz söyledik hükümet yapmadı diyenler var. siz belediyeleri yönetemediğiniz için oldu diyen var.

    görevden affını isteme var bide. af dilenilen millet değil ama. hiç olmadı. milletin seçtiği millete karşı sorumluluğunu öncelikli görmüyor.

    ama asla benim hatam diyen yok.

    ben çok yoruldum. üzülmekten yoruldum. hayal kırıklığına uğramaktan yoruldum. biz böyle bir ülkeyizle başlayan cümlelerden yoruldum.
  • 1944
    önümüzdeki 10 veya 15 günün büyük olaylara(kötü olarak) gebe olduğu güzel ülkedir.

    tesadüf aynı anda sıralı olmaz. szc tv ve halk tv'nin farklı zamanda işledikleri sözde suçlarına 10 günlük ekran karartma cezaları aynı zamanda çekilmeye ayarlandı. leman dergisi olayı ve sonra orman yangınları, öncesinden de devam eden muhalif partiye saldırılar var.

    önümüzdeki 10-15 gün her şeye hazırlıklı olmakta fayda var.

    bu arada yangınlar her yıl çıkıyor, çıkartılıyor. hani kırk yılda bir olan bir olay değil. ama buna rağmen hiçbir önlem veya gelişme yok ülkede. ve bunu yapmayanlar ekonomiyi mi toparlayacak? bu ülke için iyi şeyler mi yapacak?

    çok yazık ediliyor bu ülkeye her anlamda. düşmana versen böyle kötülükler yapmaz. cumhuriyete inancımdan onlara oy verene saygım var ama hala olanlara rağmen oy vermeye devam edenleri elemeye başladım hayatımdan. cahiller ya da kötü niyetliler bilemem. ikisine de katlanamıyorum artık.
  • 1945
    esir alınmış ülke. demokrasisi, hukuku, eğitimi, üniversiteleri, köylüsü, çiftçisi, memuru, işçisi herkes sadece günü atlatmaya çalışırken bir kesim bambaşka bir gezegende yaşıyor. ülkenin ormanları yanar, çocukları ölür, askerleri ölür, kadınları ölür ama bu kesim hayatına normalmiş gibi devam eder. tepki gösteremezsiniz dayak yersiniz, hapse atılırsınız, kendinizi savunmanıza bile izin verilmez. kaybedecek neyimiz kaldı? bundan daha kötü ne olabilir?
  • 1946
    azar azar ölüyoruz. hergün bir yurttaş ihmale kurban gidiyor, bir orman düşüncesizliğe kurban gidiyor, bir aile fakirliğe kurban gidiyor. her geçen gün azar azar bitiyoruz. metroda hayattan bezmiş insanlar... hayatın birçok güzelliğinden, meyvesinden hiç faydalanamadan geçen ömürler. istanbul'da denizi görmeyenler... yaşıtları ülke ülke gezerken kendi köyünden başka bir yere gidemeyen büyüklerimiz. 3 harfli marketlerden bile bir şey alırken 2 kez düşünmek... bu liste uzar gider. en acısıda kuyuya düşmek değil. kuyuda sesimizi duyuramamak. ya da sesi duyurmak için bir şey yapamamak. tünelin ucunda ışık yok.
  • 1949
    --- alıntı ---

    annem köyde büyümüş. bazen ormana gidip, en yaşlı ağacı kesmek zorunda kalırlarmış. götürdükleri baltayı bezle sararlarmış ki, diğer ağaçlar görüp korkmasın. ağacı kesmeden önce onunla konuşup neden kesmek zorunda olduklarını anlatırlarmış. yaratılan her şey özel. üstün değiliz.

    --- alıntı ---

    bu topraklarda suyun da canı olduğuna inanıldığından, ateşi suyla söndürmezlermiş bir zamanlar. şimdi dört bir yanımız yanıyor. sadece ekmeğimizi, çocuklarımızın geleceğini, özgürlüğümüzü, umudumuzu değil, özümüzü de kaybettik.

    canım ülkem.
  • 1950
    ülkem, ülkemiz gibi iyelik eklerinin çok da bir şey ifade etmediği bir duruma geldik. burası teröristin, şerefsizin, katilin, yalancının, dolandırıcıların, mafyaların, kundaktaki çocuğu öldürenlerin ülkesi. burası benim, bizim ülkemiz falan değil artık. bizim olsa bunlara izin vermezdik. biz bu ülkenin sahibi değil, gecekondusuna servet isteyen ev sahibinin, evinden çıkarmak istediği kiracısıyız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın