en büyük gündemin bile ömrünün 2-3 haftayı geçemediği ülke.
organize ve profesyonel bir kötülük teşkilatı için biçilmiş kaftan bir ortam bu doğal olarak. gerçi o kadar organize, o kadar profesyonel ve o kadar kötüler ki aslında bir ortama da ihtiyaçları yok. ortada insanı insan yapan hiçbir moral değer yok. devleti devlet yapan ve toplumları bir arada yaşatan yazılı kuralların sağlıklı çalıştığına dair en ufak bir emare de yok.
nüfusunun hatırı sayılır bir kısmı kendisine yaşatılan hayatın aslında normal ya da katlanabilir bir şey olmadığını bile algılamaktan uzak. herkes tırnağıyla kazıyarak ve kesinlikle verdiğinden azını alarak elde ettiği şeyi kendisine bahşedilmiş bir lütuf zannediyor. bu da insanların elinde olan şeyler için körü körüne savunmaya geçmesine sebep oluyor.
her alanda okur-yazarlığımız yetersiz, kişisel gelişime fırsatımız bile olmamış. tepkilerimiz tamamen manipülasyon ve ajitasyona göre şekillenmeye mahkum.
tüm bunları alt alta dizince çok da umutlu şeylerden bahsetmek zor.
içine çoktan sıçılmış olsa da ama iyi ama kötü kah kendimizi oyalayarak, kah arada ses çıkardık zannederek deşarj olduğumuz bir futbol vardı. içinden geçtiğimiz süreçte onu konuşmak bile yanlış geliyor. belki yıllar yılı birileri "neler neler oluyorken derdiniz bu mu" diye uyarmasına rağmen futbol konuşurken böyle bir eşiğin aşılacağını öngöremedik, belki de zaten aşılmış bir eşik vardı ama olay bizim için daha az ajitatif bir noktadaydı.
belki de
together we stand divided we fall sadece afilli bir pankart olarak yer etmemeliydi hayatımızda...