• 212
    2005/06 şampiyonlar ligi finalini izliyorum.
    (bkz: 17 mayıs 2006 barcelona arsenal maçı)

    maçı arsenal 1-0 önde götürüyor aynı zamanda 10 kişiler. dk 71'de barcelona'da belleti'yi oyuna soktu rijkaard. o an sunu söyledim. "lan 20 dk kalmış belleti ile mi maçı çevireceksin?"

    maç 2-1 bitti barcelona şampiyonlar ligi şampiyonu oldu. belletti 1 gol 1 asist yaptı.
  • 242
    yıllar önce, 12-13 yaşlarındayken beşiktaş formasıyla feriköy stadı'nda, sezon başı bir hazırlık maçı. rakibi hatırlamıyorum, feriköyspor diyelim.

    2-3 senedir takımın as sol beki olan bendeniz, hocanın değişmesiyle 1 hafta içinde kesik yemişim. özgüvenim sıfırlanmış. aman top bana gelmesin diye rakibin arkasına saklanır haldeyim o sıralar.

    maçın ikinci yarısında oyuna girdim. rakibin santrforu gelen aşırtma pas ile bizim stoperlerin arkasına sarktı. ben de kademeye gireceğim ya aklım sıra, koştum müdahale etmeye. rakip gelen aşırtma pası kontrol etti, top önünde bir kez sekecek ve şutunu çekecek. araya girmek için 1-2 saniyem var ya da yok.

    1 saniye içinde aldığım karar şu; önünde seken topa vurup kornere atacağım. can havliye havada süzülerek topa bir vurdum, ama ne vuruş. top doksana gitti. şerefsizim bizim kaleci hayatında öyle güzel gol yememiştir. kıpırdayamadı topun ağlara gidişini izledi sadece. recep çetin'in malmö maçında kendi kalesine attığı gol bok yesin. benimki vallahi billahi daha güzeldi.

    neden bilmiyorum o an rakip gole sevinirken rüku pozisyonu aldım kafayı eğdim bekliyorum. utancımdan kafayı kaldıracak halim yok. takım arkadaşlarım gelip "olsun, olur öyle, hadi devam." gibi cümlelerle teselli etmeye çalışsa da biliyorum, hepsinin içinden söylediği tek bir cümle var "nasıl başardın bunu amk salağı?". hayır işin kötü yanı, ben topu doksana çakınca tribündekilerin kahkahaları da kulaklarımda çınladı. bizim yedek kulübesi bile güldü muhtemelen. maç bitti, içeri girince de hoca kim attı o golü diye soruyor sırıtarak, sanki bilmiyor herif. kim attı ben attım amk.

    velhasıl o gün tek tesellim babamın izlemeye gelmemiş olmasıydı. kahrolurdu muhtemelen. bugün ise alt yaş grubu da olsa beşiktaş'a 1 gol atmış olmanın mutluluğu içerisindeyim.*
  • 251
    benim adıma ne kadar sportif itiraf bilmiyorum da; bazen melankolik bir ruh haline büründüğümde sözlükte sneijder’in başlığına girip 2013-2015 arası yazılan enteyleri okuyorum.

    aq koca adam oldum yarın bir gün evlenip çoluk çocuğa karışıcam; evdeyken girip sneijder başlığındaki entryleri okuyup pis pis sırıtınca karı gelip bana çemkirecek. işin garip tarafı bir başkasıyla mı bir şeyler kırıştırıyor diye endişelenirken, ben o durumu çakmasın diye siteyi hemen kapatıcam… zira bu durumu açıklamak, diğerini açıklamaktan daha zor :(
  • 237
    tam oyununu hatırlayamamakla beraber sanırım nba live 98 idi, oyun esnasında takım isimlerini kısaltma olarak yazıyorlardı. golden state warriors'ı ise gsw değil gs şeklinde kısaltmışlardı. bir süre bizim basketbol takımının nba'de oynadığını zannetmiştim. kuzenimin o gs galatasaray değil lan demesiyle uyanmıştım. renkleri de sarı kırmızı gibiydi :(
  • 223
    sene 99-2000 sanırım. ankara dsi spor'da basketbol oynuyorum. minik takımdan a takıma kadar dsi'de oynadım. sonra eskişehir, üniversite falan derken bitti basketbol mevzusu -gerçi eskişehir'de son maçımın hikayesi aslında baya bomba da bakalım belki yazarım onu da sonra- neyse genç takımdayız, erzurum'dan ali diye bir arkadaşı "uzun" diye takıma getirdiler. 2.05 falandı boyu. ali ilk geldiğinde turnike dahi atamıyordu neredeyse sıfırdan basketbol öğrettik el birliği ile ama yetenekli çocukmuş fazla sürmeden baya iyi bir pivota evrildi.

    maçlar o zaman ankara atatürk spor salonunda ve meb'in beşevler'deki salonunda oynanıyor. hatta 24 saniye, 8 saniye, 4 çeyrek kuralı vs. henüz gelmemişti.

    ısınmalar bitti, son konuşmalar yapıldı, orta yuvarlağın etrafında yerimizi aldık, ali hava atışına çıkacak... 30'lu yaşlarında yakışıklı bir hakem elinde topla yaklaştı. "maçtan sonra kız arkadaşımla buluşacağım, uzamasın, iyi bir maç olsun." deyip topu havaya fırlattı. neyse maç başladı bir o tarafa bir bu tarafa hayvan gibi bir çekişme içerisinde koşturuyoruz, setler, basketler, üçlükler vs. havalarda uçuşuyor, acayip çekişmeli bir maç oynanıyor. ben nadiren 1 genel olarak 2 ve 3 numara oynuyorum o maçta 2 numaraydım. ilk yarının sonlarına doğru savunmadayız, rakibin şutu kaçtı, top potadan sektiği gibi yan çizgiden rakip yarı sahaya fırladım ribaundu kim aldı hatırlamıyorum topu direkt guard'ımız emrah'a verdi, emrah bana uzun bir pas çıkardı, savunmam yetişmişti ben de trailer olarak arkadan gelecek ali'yi bekledim, boyalı alana son hızla yaklaşan ali'ye pasımı çıkardım, ali'nin smaca kalkmasıyla yere inmesi arasındaki o 1-2 saniye içerisinde büyük bir gürültü koptu. sevgili pivot dostum deve ali smacı yaparken nasıl bir güçle yüklendiyse çemberi bıraktıktan sonra panya tuz buz oldu. camlar yere düşmedi ama bildiğiniz patladı panya. ne yapacağız ne edeceğiz diye ortalarda dolaşırken hakemlerden maçı atatürk spor salonunda bitirme kararı geldi. hoppa... terli formalar çıktı, giyinildi, servislere binildi atatürk spor salonuna gidildi. bizden önceki maçın bitişi beklendi. tekrar ısınıldı maç orada bitirildi.

    "kız arkadaşımla buluşacağım, maç uzamasın" diye hava atışı mı yapılır ulan? al sana uzatma (:
  • 224
    sene 2005 orta sondayım . lgs 'ye hazırlanıyoruz . atanamamış servet çetin tipli beden eğitimi hocası aktivite olsun diye sınıflar arası basketbol turnuvası düzenliyor. kısa boyumla ben 3 lük denemeye başlıyorum . iki üç tane isabet edince özgüvenim zirve yapıyor ve nba finalleri gibi hırslanıyorum . ortada kalan bir topu alıp ilerideki uzuna verirken karşı pota dibinde duran bizim memlekete tayini çıkmış asker kızı olan platonik aşkım melike' yi görüyorum .lgs' den sonra açılırım dediğim melikenin aşkıyla daha bi sarılıyorum maça melike etkilensin hatta gelsin ilan-ı aşk etsin tek derdim bu . ah ergen kafası...

    neyse karşı takım topu aldığı gibi bizim potaya geliyor top okulun ergen irisi , sivilceli suat' ın ellerinde belli turnikeye kalkacak . bu ergen yükselirken kesin hata yapar diye düşünüp hücum faul aldırmak için eli bağladım gözü kapattım selavat getirdim . amacım belli tabi melike etkilenecek te allah'ım .

    beklediğim gibi oluyor suat beni yıkıyor hoca faulu veriyor ve oyun bilgimden etkilenmesini , yiğidim aslanım junishi inamoto m demesini beklerken melikenin ağzından şu cümle dökülüyor

    yaa ne kadar da güçsüzmüş ...
  • 225
    sene 2008, aylardan mayıs. beşiktaş altyapısında sol bek oynuyorum. u-11 takımıyla özel bir turnuva için avusturya'ya gideceğiz.
    yalnız benim şöyle bir sorunum var, geceleri foşur foşur altıma işiyorum, annem yatarken altıma muşamba seriyor, hatta affedersiniz bebek gibi götümü bezliyor o sıralar. akşam 5'ten sonra su bile içmiyorum, doktorlara gidiyorum, yok fayda etmiyor. her gece işiyorum. bazen bir gecede iki kez işediğim bile oluyordu. velhasıl annem seyahat için bavuluma bol bol don koydu, çöp poşeti bile koydu sabah uyandığında sidikli donlarını bunda biriktir diye. çöpe de attırmıyor geri getirtecek bana poşetle.

    seyahat edildi, turnuvanın oynanacağı şehre varıldı, otele yerleştik. hoca kim kiminle beraber kalacak açıkladı. her odada 3 kişi kalıyor. bizim odada ben, ahmet ve şimdi adını hatırlayamadığım bir arkadaş kalıyoruz. odada 1 adet çift kişilik, 1 adet tek kişilik yatak var. tek kişilik yatakta sırayla yatacağız. ilk gece ben ve ahmet çiftlideyiz.

    bismillah dedik uyuduk. sabah bir kalktım işememişim, yıllardır alışkın olduğum o ıslaklık yok. ve daha iyi haber, ahmet altına işemiş. göl etmiş kendi tarafını. tabi hepimiz görüyoruz bütün takımın alay konusu oluyor sidikli ahmet.

    geliyoruz ikinci geceye, yine ikili yataktayım bu kez dün ahmet'in işediği tarafta ben yatıyorum. ahmet tekli yatakta yatacak. çarşaf değişmiş ancak konusu olmadan uyuyoruz.

    sabah uyandığımda işediğim gerçeğiyle yüzleştim. ilk ben uyandığım için hemen üstümü değiştirip tekrar yatağa girdim, arkadaşlar uyanınca bir manevrayla "ıyy çarşafı değiştirmemişler bak dün ahmet'in sidiği duruyor hala" şeklinde bir yalanla sıyrılabildim. şu an saçma geliyor ancak o zaman yırtmıştım bu şekilde. nasıl yedilerse artık. bu arada ahmet tekli yatağa da işemiş o gece. hala altına işeyen damgasından yırtmış vaziyetteyim.

    son 1 gece daha var, o geceyi de atlatmam lazım. akşam otele, odalara döndüğümüzde yaşanan olay iyiden iyiye korkutmaya başladı beni. ahmet ve diğer arkadaş bir kavgaya tutuştular, olay duyuldu hoca bunlara bağırdı çağırdı derken ahmet'i başka bir odaya gönderdi. bizim odaya da başka bir arkadaş geldi. artık suçu üzerine atabileceğim ahmet yoktu. o gece işememek için tanrıya yalvararak tekli yatakta uyudum. sabah yine herkesten önce kalktım, işemiştim. hemen üstümü değiştirip yatağı düzelttim, sidikli çarşafı yorganın altına gizlediğimden bir sorun yoktu. bu geceyi de böyle atlatmıştım çok şükür.

    turnuvada sistem çok ilginçti. maçlar 15-20 dakika civarı sürüyordu ve bir günde 3-4 tane maça çıkıyorduk. son günün akşamı da turnuvayı tamamlayıp dönüş için yola çıkacağız. ancak şöyle bir sorun oluştu. hatırladığım kadarıyla iki maçımız arasında saatler vardı ve hocamız otele dönüp bu süreyi dinlenerek geçirmemizi uygun gördü. döndük dağıldık odalara, ben hemen çaktırmadan işediğim yatağı kontrol ettim. sidikli çarşaf hala değiştirilmemişti. bir süre sonra boğuşmak şakalaşmak amaçlı neredeyse bütün takım bizim odaya doluştu. ben de girdim yatağa, çektim yorganı üstüme sidiğin üstüne yattım.

    odanın halini görmeniz lazım, herkes bir dövüş, güreşme halinde. tabiri caizse toz duman yani ortalık. ben yatağa kelepçelenmiş gibi yatıyorum. biri kafama yastık fırlatıyor, öbürü kolumdan tutup çekmeye çalışıyor ama yok. yapıştım yatağa kalkmadım o hengame bitene kadar. ve nihayet hiç kimse gece altıma işediğimi öğrenemeden turnuvayı tamamladık, eve döndük.

    ahmet okuyorsa şu an buradan özür dilemek isterim.
  • 41
    ahanda ilk itirafımı yazıyorum.
    fenerbahçenin türkiye kupasını almasından çok korkuyordum sözlük. ortaklarım dahil çevrem bu ipne sürüsü ile sarılmış durumda. gün benim günüm şimdi.. benim ortaklar telefonları kapatmış hemen.. karılarının eteklerinin altına saklanmışlardır şimdi onlar, evlerine gidicem, "nasıl geçirdi olm trabzon size, kupa yerini aldınız babayı" diycem. fenerli arkadaşlarımı tek tek evlerinde ziyaret edicem. hayatı zehir edicem, evlerinde içtiğim rakılar bal börek olucak bana. tüm senenin intikamını alıcam sözlük. çok mutluyum lan..
  • 137
    babam tüpraş'ta çalıştığı için lojmanlarda kalırdık. mahallede bir kız var ki anlatamam, hani volkan konak şarkıya başlamadan şiir okur ya işte aynen öyle... mahallenin tüm erkekleri peşinden koşar, türlü şaklabanlıklar yapardı bir ben şaklabanlık yapamazdım belki de evin tek erkek çocuğu olduğum için ağır görünme durumlarındaydım. neyse sözlük bir gün okul çıkışı bu kızın arkasından yürüyorum, lojmanlara yaklaşıyoruz ve kızın arkadaşına "bu pazar okul futbol takımı seçmeleri var, gidelim mi?" deyişini işitiyorum.
    hakan diyorum, bu kızı istiyorsan o seçmelere katılacaksın diyorum ve seçmeleri geçeceksin...
    neyse seçme günü çattı hoca bana nerde oynuyorsun? diye sorduğunda salakça bir ifadeyle kale dedim.
    kaleye geçtim, salakça goller yedim, sevdiğim kız bile bana güldü ama başka kaleci olmadığı için hoca beni seçmek zorunda kaldı. okul takımıyla o sene finale kadar çıktık ve gazi yibo denilen okulla kupa için karşılaştık. bizim suratımızda tüy yok, adamlar arogan gibi hey maşallah. sevdiğim kız ilk defa benlen konuşmaya gelmişti o maçtan önce:
    - istersen bu maçta oynama çok sert şut çeker onlar.
    - erkek adam, toptan korkmaz.
    maç başladı, hayatımın en iyi kaleciliğini çıkardım o zaman 14 yaşındaydım şimdi 24... o maç bana sadece iyi bir kalecilik hatırası kazandırmadı ayrıca sevdiğim kızı kazandırdı. beni takip edenler bilir yazılarımda bahsettiğim hani fenerbahçeli sevgilim varya, hani aynı üniversitede okuduğum ve geçen bir fenerli abinin yanında ikisini birlikte sustruduğum işte o kızı kazandırdı tam 10 senedir bana...
  • 191
    (bkz: hakemlik)
    (bkz: #2642283)

    futbol hakemliği yaptım sözlük.
    10 maç süren hakemlik hayatımı anlatıyorum yaklaşın, çekin sandalyeleri. çay alayım bir tane.
    1 seneilk evliydim ama fırsat bulunca günde 3 amatör küme maçı izlediğim bir dönemim oldu. bununla ilgili bir sosyal medya paylaşımım sonrası ibrahim çağlar uyarcan'ın teşvikiyle hakemliğe başvurdum. yükselme, para kazanma, tanınmış bir hakem olma gibi bir amacım yoktu. zira o yaştan sonra imkansızdı da. sadece futbolun içerisinde kalmayı amaçlıyordum. amatör kümede oynadım. çok çile çektim. sahalar çamur, soyunma odaları leş... sahada bilincimi yitirip soyunma odasında kendime geldikten sonra eve yürüyerek gittiğimi hatırlarım... ama işte futbol aşkı başka. hala halı saha maçında dahi bir heyecan olur bende. hele o bengay kokusu... tamam ya ağlamıyorum. * hatta geçenlerde minibüse bindim,şoför beni kesiyor. ulan tamam yeni bindim diye söylenerekten parayı uzattım abi sok onu cebine dedi. neden dedim. biz seni izleyerek büyüdük yapma, senin paran geçmez burada dedi. * (u: anlatırken biraz abartmadan olmaz ki (:)

    o dönem hif hakemliği diye bir şey vardı. başvurdum ama ne zaman kurs açılacak belli değildi. şansıma çok uzun zaman geçmeden kurs açıldı. eğitim süreci sonrasında malzemeler de verildi. her çarşamba burhan felek spor kompleksi'nde bir toplantı sonrasında da hafta sonu oynanacak maçlara hakem seçiliyor. maç başı da 15 tl verilecek. garanti bankasında hesap açtık oraya yatacak maç ücretimiz. 1 ay falan geçti maç verilmedi bana. bu arada hiç unutmam bir arkadaş vardı saçı uzundu. dediler ki o saçı kes öyle olmaz. traşlı olacaksınız. sakal falan da olmaz tabi. adam yıllardır uzattığı güzelim saçlara kıydı.takdir ettim. bende şekilli sakalıma... * yine bir toplantı sonrası maçlar veriliyor kağıthane'de turnuva var dediler ama herkesin evine ters. dedim ben giderim evime yakın sayılır. enver çelik diye bir hocamız vardı. büyüklerin turnuvası olduğundan çekindi önce küçüklerin maçları veriliyor diye sonra tamam dedi. tam hatırlamıyorum 2 ya da 3 maç yöneteceğim. malzemelerimi aldım gittim. maç başladı. bir pozisyonda faul çaldım. eleman itiraz etti ayakkabısı çıkmıştı. aldı yere vurdu ya hoca şöyle böyle diyerek. çat diye çıkardım sarıyı yapıştırdım. çalmışım zaten faulü ne şekil yapıyorsun kardeşim. maçları tamamladım, raporlarımı da yazdım. takip eden haftalarda küçüklerin maçlarına gittim. arka arkaya 3 maç verildi. beynim uyuştu sıcaktan. üçüncü maçın ilk yarısını az oynatmışım. takımlardan birinin yöneticisi hemen geldi hocam ne yaptın daha 10 dk var. dedim ben bittim. su molası olsun. idare edecen artık bu üçüncü maç. adam güldü tamam hocam falan dedi. o günü de atlattım. işler yolunda gidiyordu.

    tabi babam duymuş hakemlik yaptığımı direk dedi ki; oğlum anana, avradına sövdürmeyi çok mu istiyorsun ne işin var hakemlikle falan... ya baba futbolun içinde kalmak istiyorum şöyleydi böyleydi diye anlattım ama nafile tabi. futbol oynamama hep karşı çıkardı kendisi, eğitime hep daha önem verirdi. iyi de yapmış.

    neyse yine maçlar dağıtıldı. minikler liginde 3 maç üst üste yöneteceğim. çocuklar ile ilgili hocaların söylediklerine çok önem verirdim. tekmeliksiz çocuk sahada olmayacak. kim ne derse desin siz sakın kabul etmeyin.
    ilk maçı kazasız belasız hallettim. ikinci maç başladı. takımlardan birinin yedeklerinde tekmelik yok. çıkan oyuncular çıkarsın girenler taksın öyle başlatırım dedim. kenarda kıyamet koptu. ya hoca bu ne böyle diyor diğer takım oyuncularının aileleri. tekmeliksiz oyuncuların aileleri de adam doğru yapıyor diyor. ortalık karıştı. bir anda 30-40 kişinin tepkisi gelmeye başladı. adamlar aralarında atışıyor. maç çocukların maçından çıktı hakeme giydirilen büyükler maçına falan döndü. arkadaş yanlış bir şey de yapmadım zaten mini minnak çocuklar 8-10 yaşlarındalar ya bir şey gelse başlarına... çocuklara bağıranlar, çocuklar şaşkın... neyse maçı bitirdim. çıkarken adamın biri burada çok maç izledim senin kadar kötü hakem görmedim dedi. bir hakemin asla yapmaması gereken şeyi yaptım ve adama cevap verdim. şikayet et birader, de ki bu hakem tekmeliksiz maç oynatmadı. maçı da kötü yönetti.

    soyunma odasına gittim. sinirden kudurdum. söve söve kendimden geçtim. asıl kendime kızdım.
    oğlum sen ne yapıyorsun. maç başı 15 tl ye mi ihtiyacın var? futbolun içinde kalmak istiyordun bu mu futbolun içinde kalmaktan kastın? evde eşin 3 aylık oğlun dururken buradasın hem de bu sıcakta...
    bir maç daha vardı ama şansıma takımlardan biri gelmedi. hemen raporu yazdım ve çıktım. bir taksiye atladım direk eve. taksiciyle konuşuyoruz hakemlik falan dedim. adam "abi deli misin ne hakemliği dedi... * haberin yok mu ortalık karıştı. aziz'i aldılar, şike yapmış fener!"

    (bkz: 3 temmuz 2011)
    (bkz: 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması)

    eve geldim. oğlumla vakit geçirdim. eşimle sohbet ettim. çarşamba günü de toplantıya tüm malzemeleri alıp gittim. iade etmek istedim. 10 kişi karşıma geçti ya bu iş hep böyledir sen takılma bunlara dediler almadılar malzemeleri. hocam çöpe atarım alın, başkası kullanır dedim yine almadılar. döneceğimi düşündüler. bir kere düdüğümü asmışım döner miyim. * maç ücretlerim hesabıma yattı. sonraki toplantılara hiç gitmedim. onlar da beni hiç aramadılar.

    türk futbol tarihi'nin en büyük şike soruşturması ile aynı tarihte düdüğümü astım ve hakemlik kariyerime son verdim.
  • 210
    2000 senesinde kocaelispor'un altyapısında basketbol oynuyordum. yavaş yavaş kategori de yükselirken bir anda çok sevdiğimiz antrenörümüz takımdan ayrıldı ve fenerbahçe'nin altyapısına geçti. kocaeli'de açılmış olan fenerbahçe basketbol kulübünde idmanlara başladı. ve ardından ben de dahil olmak üzere sevdiği 4 adet oyuncusunu kendi altyapısına kazandırdı. yani fanatik galatasaraylı olan ben, zamanında sevdiği sporda iyi olabilmek uğruna fenerbahçe forması giyerek yıllarca idman yaptım :(
  • 184
    lise 2'deyim, beden dersinde hali sahada** ust siniflarla mac yapiyoruz.

    normalde ya defansta ya kalede oynarim ama, ne olduysa mac icinde rakip hucum yaparken en ileride kalmisim. ofsayt diye bir sey yok, top bana geldi. topla kalas bir adam olan ben, bana gelen topu sirtim donuk bir sekilde sag ayagimin disiyla durttum, kaleci de ensemde ve bu arada rakip orta sahanin ortalarindayiz, nasil yaptim aklim ermiyor ama bergkamp'in meshur jeneriklik calimindan atip kaleciyi ekarte ettim.

    onumde hayvan gibi kale ve kaleci dahil herkes arkamda, topu bir 15-20 metre surup kalenin dibinden disari atmistim*.
  • 227
    haydiii! totemlerimden bir tanesini ben çok yanlış yapıyormuşum senelerdir... (bkz: totem yapmak)

    (bkz: galatasaray taraftarı/#2283040) şu entry'yi maç başlığına girdim zannediyorum meğer öyle değilmiş. az önce aydınlandım. bu maçı ayı gibi kaybettik diye, sırf bu entry yüzünden 4 senedir maç başlıklarına yazmıyorum ben maç öncesinde ya ):

    meğer duygularımla oynuyormuşum, maç başlıklarına yazmamak için ıkınıp kendime yazık ediyormuşum, saçma sapan yanlış hatırladığım bir sebepten ötürü maç başlıklarını es geçmişim onca sene.
    maç başlıkları demiş miydim ):

    gerçi o sezonu * ve ardından 2018-2019 sezonunu da zirvede tamamladık.

    (n'apsam aynen devam mı etsem yoksa ara ara yoklasam mı maç başlıklarını ulan çok pis ikilem içerisine girdim şu an haydi buyur!)
    (neyse sezonu bu şekilde kapatalım önümüzdeki sezon normale dönerim. belki... huf!)
App Store'dan indirin Google Play'den alın