1
tanım: çekmeyi planladığım fenerbahçe filmi.
şimdi detaylar:
bu film üçlemenin ilk filmi olan sarı lacivert sevda-kıbrısta olacak. onu sarı lacivert sevda-bank asyada ve sarı lacivert sevda-valla tiksindim senden (ağızdan öpmeli, küfürlü) takip edecek.
ilk filmde fenerbahçenin başarıları, üzüntüleri derken şike olayları ortaya çıkıyor. duygusallığı arttırmak için volkanın çeneye, emrenin bıyıklara bolca zoom. mehmet ali aydınlara hep altyazı. olaylar gelişir ve son sahnemiz:
ekranda tff binasını görürüz. kadraj büyüdükçe alttaki eczane sonrada sokaklara taşmış devasa bir topluluk. tek bir çıt çıkmıyor. gözler hafif nemli. annelerinin ellerine sıkıca yapışmış çocuklar, onlarla hiç ilgilenmeyen anneler, aziz yıldırım maskesi takanlar, fenerbahçe aşortmanı giyenler, elinde karnesi üniformalı liseliler(hababam sınıfına gönderme). aralarda fenerli ünlülere zoomlar; lube ayar, rıdvan, fenerli rambo filan. fonda "neredesin ay yüzlüm" müziği.
sonra bir anda homurtular başlıyor, geliyor sesleri yükseliyor. ayaklarının üzerine yükselmeye çalışanlar, çocuklarını omuzlarına alanlar.
kadraja ali koç giriyor.elinde dosyalarla federasyon binasından çıkıyor. etrafı çevriliyor. meraklı gözler kurtulduk mu, maçları tekrar izleyip suçsuzluğumuz ispatlandı mı, büyük başkan konuş bişeyler söyle.
ali koç giderek yükselen bir ses tonuyla "arkadaşlar, fenerbahçeliler, arkadaşlar, millet, aloooo dinle burayı, arka taraaf" "değerli fenerbahçeliler son ana kadar düşmemek için elimizden geleni ardımıza koymadık, her şeyi denedik. ama artık sözün bittiği yerdeyiz. yapılacak hiç bir şey kalmadı. artık yapabileceğimiz tek şey onun için dua etmek ve onu ne kadar çok sevdiğimizi göstermektir" müthiş bir sessizlik. yavaşça aşağı düşen yüzler. rambonun kameraya doğru kağıt yemesi, yavaş yavaş dağılmaya başlayan gençler.
derken kalabalığın içinden durun diye bağıran bir ses. 9-10 yaşlarında bir çocuk "durun bu kadar kolay mı pes edicez, sen ahmet amca bu kadar kolay mı vazgeçiceksin, sen bakkal hüseyin hiç mi eksik pirinç tartmadın, sen sigortacı melis ağlama hiç mi müşterini kandırmadın, peki ya sen, sen, sen. hepimiz bu işin içindeyiz ve şu anda fenevimizi başkanımızı bırakıp gidemeyiz. hepinizin yaşı benden büyük ama yürekleriniz çok küçükmüş. ali amca yapabileceğimiz mutlaka birşeyler olmalı. elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz.
bu sözler üzerine ali koç'un yüzü hafifçe gülmeye başlar. elinde nereden bulduğu belli olmayan içi boş bir sakız kutusu, halkın içinde sıra sıra dolaşmaya başlar : "o zaman pamuk eller cebe arkadaşlar, gönlünüzden ne koparsa, 5 lira olur 10 lira olur, allah sizden razı olsun, taraftar kartımızdan da alalım, fitre ve zekatlarınızı da makbuz karşılığında alıyoruz, uzatalım onu abicim"
sonra kamera yukarıya doğru çıkmaya başlar, kalabalık grup gittikçe küçülür, bulutlar girmeye başlar, sonra da tek tek fenerbahçe efsaneleri, yukardan olup biteni izleyen. ve ekranda beliren bu sevda bitmez yazısı
şimdi detaylar:
bu film üçlemenin ilk filmi olan sarı lacivert sevda-kıbrısta olacak. onu sarı lacivert sevda-bank asyada ve sarı lacivert sevda-valla tiksindim senden (ağızdan öpmeli, küfürlü) takip edecek.
ilk filmde fenerbahçenin başarıları, üzüntüleri derken şike olayları ortaya çıkıyor. duygusallığı arttırmak için volkanın çeneye, emrenin bıyıklara bolca zoom. mehmet ali aydınlara hep altyazı. olaylar gelişir ve son sahnemiz:
ekranda tff binasını görürüz. kadraj büyüdükçe alttaki eczane sonrada sokaklara taşmış devasa bir topluluk. tek bir çıt çıkmıyor. gözler hafif nemli. annelerinin ellerine sıkıca yapışmış çocuklar, onlarla hiç ilgilenmeyen anneler, aziz yıldırım maskesi takanlar, fenerbahçe aşortmanı giyenler, elinde karnesi üniformalı liseliler(hababam sınıfına gönderme). aralarda fenerli ünlülere zoomlar; lube ayar, rıdvan, fenerli rambo filan. fonda "neredesin ay yüzlüm" müziği.
sonra bir anda homurtular başlıyor, geliyor sesleri yükseliyor. ayaklarının üzerine yükselmeye çalışanlar, çocuklarını omuzlarına alanlar.
kadraja ali koç giriyor.elinde dosyalarla federasyon binasından çıkıyor. etrafı çevriliyor. meraklı gözler kurtulduk mu, maçları tekrar izleyip suçsuzluğumuz ispatlandı mı, büyük başkan konuş bişeyler söyle.
ali koç giderek yükselen bir ses tonuyla "arkadaşlar, fenerbahçeliler, arkadaşlar, millet, aloooo dinle burayı, arka taraaf" "değerli fenerbahçeliler son ana kadar düşmemek için elimizden geleni ardımıza koymadık, her şeyi denedik. ama artık sözün bittiği yerdeyiz. yapılacak hiç bir şey kalmadı. artık yapabileceğimiz tek şey onun için dua etmek ve onu ne kadar çok sevdiğimizi göstermektir" müthiş bir sessizlik. yavaşça aşağı düşen yüzler. rambonun kameraya doğru kağıt yemesi, yavaş yavaş dağılmaya başlayan gençler.
derken kalabalığın içinden durun diye bağıran bir ses. 9-10 yaşlarında bir çocuk "durun bu kadar kolay mı pes edicez, sen ahmet amca bu kadar kolay mı vazgeçiceksin, sen bakkal hüseyin hiç mi eksik pirinç tartmadın, sen sigortacı melis ağlama hiç mi müşterini kandırmadın, peki ya sen, sen, sen. hepimiz bu işin içindeyiz ve şu anda fenevimizi başkanımızı bırakıp gidemeyiz. hepinizin yaşı benden büyük ama yürekleriniz çok küçükmüş. ali amca yapabileceğimiz mutlaka birşeyler olmalı. elimiz kolumuz bağlı bekleyemeyiz.
bu sözler üzerine ali koç'un yüzü hafifçe gülmeye başlar. elinde nereden bulduğu belli olmayan içi boş bir sakız kutusu, halkın içinde sıra sıra dolaşmaya başlar : "o zaman pamuk eller cebe arkadaşlar, gönlünüzden ne koparsa, 5 lira olur 10 lira olur, allah sizden razı olsun, taraftar kartımızdan da alalım, fitre ve zekatlarınızı da makbuz karşılığında alıyoruz, uzatalım onu abicim"
sonra kamera yukarıya doğru çıkmaya başlar, kalabalık grup gittikçe küçülür, bulutlar girmeye başlar, sonra da tek tek fenerbahçe efsaneleri, yukardan olup biteni izleyen. ve ekranda beliren bu sevda bitmez yazısı