zamanında bir yazar, mesajlaşmanın konusunu hatırlamıyorum ama, fenerbahçeli bir köstebek olduğuma kanaat getirerek, herhangi bir açıklamada bulunmama imkan tanımadan engellemişti beni. çok basit bir araştırmayla, geçmiş entrylerden kısa bir araştırma yapsa görüşleri de değişecek muhtemelen ama doğrudan gömmeye şartlanmış bana göre daha genç nesil bir yazardı. işin özü, köstebeklik noktasında erken hüküm verenlerin de bulunduğu bir sözlük maalesef.
fatih terim - takım gidişatı - yüceltme ve yangın yerine çevirme üçgeninde; şu somut bir gerçek ki, millet olarak çok hızlı yükselip çok hızlı düştüğümüz için kazanma-kaybetme ve bazen de oynanan oyun istikrarsızlığına göre kısa süre içinde sözlük beyazdan siyaha dönüşebiliyor. örneğin taylan, örneğin kerem, belki birçok ihtiyaca cevap verdi zamanında ama gerçek anlamıyla bizim nezdimizde sınanmadılar. sınandıkları zaman ise yeterli olamayabilecekleri düşüncesini edinenler oldu. aslında bir futbolcu kumaşını iyi gösterecek, ama daha zorlu durumlarda da güven verebilecek. bence bu gözle yaklaşılıp ona göre performans değerlendirmesi yapılırsa ani yükseliş ve düşüşler bir nebze azalır. mesela morutan, kumaşını belli etti, iyi de topçu gibi duruyor ama biz elimizin ona baktığı ve sonuç üretemediği ilk maçta muhtemelen onu gömeceğiz, onu alanlara kızacağız vb. işte bu, değil sadece toplum olarak, sözlük olarak dahi değerlendirme kıstaslarımızın duygusallığa çok bağlı olduğunu ortaya koyuyor. bir maç iyi oyundan sonra göğe çıkartırken, bir maç kötü oyundan sonra yerin dibine sokmak da bundan kaynaklı.
şahsen ben, mükemmeliyetçi olduğum için kazandığımız maçlarda dahi eksik gördüğüm, kusurlarımızın olduğunu düşündüğüm hususlar varsa kazanmaktan ziyade onlardan bahsedebiliyorum. eminim böyle yapan birçok yazar da vardır sözlükte. halis bir kalple takıma gönül verenler, zaten takımın iyiliğini ister, daha iyi olmasını, daha hatasız oynamasını ister ki bu da çok doğaldır. somut bir değerlendirme yapmam gerekirse, galatasaray futbol takımı'nın, sadece gençleştiğini, gençlik ateşiyle -kalite olarak dengi olamayacak takımları- tarumar edebildiğini, ancak bunun tüm sezonun geneline sirayet eder mahiyette taraftar nezdinde bir yükselme yarattığını görüyorum. böyle bir maçın sevincini yaşarken, "halen eksiklerimizin olduğunu", "rakiplerin bunlardan pek istifade edemediğini", "asıl istifade edebilecek rakipler çıktığında gerçek sınavı vereceğimizi", "galibiyet almamız sebebiyle bu eksiklerin ikinci plana düştüğünü" vb. göz önünde bulundurmak lazım.
takım olarak gençleşmemize rağmen aynı sorunlar devam ediyorsa ve bu sorunların kesilmesine yönelik herhangi bir önlem alındığı sahada görülemiyorsa, bence o zaman eleştiri normaldir. düşünün ki, galatasaray'a gelmeden önce trabzonspor'da gol kralı olduğunda kafa golü olmayan (ya da çok az olan) burak yılmaz için, galatasaray'da kısa bir süre içinde attığı 6 kafa golünden dolayı "kafa vuruşlarını geliştirdi" dendi. fakat burak aynı kafa vuruşu başarısının devamını getiremedi. geliştirme dediğimiz olay, bir kalıcılık, bir istikrar içerir. oysa burak'ın euro 2020'de yaptığı garip gurup kafa vuruşlarını görünce, altyapısının, temelinin hiç oturmadığı bir kez daha anlaşılır oldu
*. görüyoruz ki, dönemsel bir gelişim, daha sonra o meyveyi veremeyecek geçici bir görüntü sunuyorsa, aslında gelişim değildir. galatasaray'ın durumu da buna benziyor. evet, bazen sahada bazı işler oluyor ama, sanki buzdağının altındaki bütün bilinçaltı, temizlenmemiş haliyle ve tüm taksiratıyla mevcut. orayı deşen, zorlayan, sınayan bir rakip geldiğinde ya da bir durum yaşandığında, afedersiniz ama ak göt kara göt belli oluyor.
hülasa, galatasaray futbol takımının belli başlı şeyleri, düzenli, istikrarlı, güzel bir şekilde yapabildiği kalıcı bir sistem oturduktan sonra, muhtemelen taraftara sabır kendiliğinden gelecektir. çünkü o zaman, bir döngünün altyapısı olduğu gözüyle bakılacak, sistemin devamını sağlamak için 6 numara 8 numara vb. gibi numaralara pozisyonlara takılmadan bütün bir takım görülecektir. tabi arada kayıplar olur, beklenmedik durumlar olur; ama taraftar bir kere o istikrar ve sistem bütünlüğü duygusunu tattığında arkasına rahatça yaslanıp goygoyunu yapar. bana kalırsa, böyle bir vaziyete gelecek olursak -ki şu an fersahlarca uzağız- sözlüğün maçtan maça yangın yeri ya da yüceltme makamı olma özelliği de nispeten azalacaktır.