1839
iyi bir gün geçirmedim özel hayatımda. uykunun uzaklarda olduğu bir gecedeyim. kafamın içinde mevzular dönüp dolaşıp kendisini de geldi tabi.
salim kafayla düşününce diagne geldi aklıma. tıpkı o gün olduğu gibi bugün de kazığa oturduk. aylar süren kaleci geldi geliyor serüveninde iddialı açıklamalardan sonra geçen hafta dursun özbek’in muslera ayrılığı beklemiyorduk cümlesi sinyali vermişti zaten. o beklemediğimiz ayrılığın üzerinden 4 ay geçti. muslera’nın estudiantes’le sözleşme imzalamasının üzerinden de 3 ay. sanırım sayın özbek muslera’nın ağustos ortası pişmanım diyerek geri dönmesini bekliyordu.
davullarla zurnalarla kaleci aradık yaz boyu. özellikle garanti gördüğümüz ederson işini fener bitirince panik yaptık. bugün yaptığımız her teklif saniyesinde sosyal medyadaydı. davullarla zurnalarla son 24 saat kala uğurcan’a gidince de ertuğrul doğan soydu soğana çevirdi bizi.
uğurcan için oldukça üzgünüm. yıllardır beklediği istanbul kulüpleri ve avrupa serüveni oldukça zorlu başlayacak onun için. umarım bu baskıyı motivasyona çevirebilir. ben iyi bir kalecilik performansı ve 5 yıllık bir dominasyon umuyorum kendisinden.
beni üzen mesele ödenen bonservis rakamı da değil. futbol hikayelerle dolu bir oyun. şampiyonlar liginde iki maç spektaküler işler yapıp 3-4 artı puan yazdırması dahi bonservisinin köpüklü kısmını çıkartır. kaldı ki uğurcan maç içerisinde kurtarış yaptıkça büyüyen bir isim. 8-9 kurtarış yaptığı maçlar olması uzak ihtimal değil benim gözümde.
bu hezimetin faturası abdullah kavukçu’ya kesilir muhtemelen. geçen yaz da cenk ergün’e kesilmişti. yukarıdaki gibi iyi bir şampiyonlar ligi maçı sonrası da çok kullanışlı muhabirler aracılığıyla destansı hikayeler yazılır. işte 1 eylül’de başkan ve kavukçu uğurcan’a şöyle inandı böyle risk aldı falan diye.
işte üzüldüğüm yer tam da burası. sonuçlar hiç ummadığımız yerlere götürebilir bizi. standart sapabilir. ama günün sonunda nerde olduğunuzu standart belirler. standardı da süreçler. galatasaray başarılarından ders çıkaramayacak kadar manipüle ediliyor. geçen sene de osimhen getirdi başarıyı. standart yine fena sapmıştı yani. ders almamız için başarısız olup acısını çekmemiz gerekiyor. kurumsallık her geçen gün uzaklaşıyor. kimi zaman bunun adı abdürrahim albayrak kimi zaman cenk ergün kimi zaman hatipoğlu kimi zaman kavukçu oluyor.
sonra erden timur ve bazı sorular geldi aklıma. mesela en son hangi galatasaray yöneticisi benim şu şu konularda hatalarım oldu dedi? en son hangi galatasaray yöneticisi transfer döneminde süreç şu şekilde işledi diyerek şeffaf şekilde taraftarı bilgilendirdi. en son hangi galatasaray yöneticisi getirdiği oyuncularla poz kesmek bir yana ben inşaatçı adamım transferin başına zorunluluktan geçtim bu işi aslında profesyoneller yönetmeli dedi? en son hangi galatasaray yöneticisi ulan bu adamları bu şartlarda nasıl getirdin dedirtti? en son hangi galatasaray yöneticisi telefonunu açmayan oyuncuyu beklenenin 10 milyon üzerine sattı? en son hangi galatasaray yöneticisi tüm karşı medya tarafından iftiralara, saldırılara maruz kaldı? en son hangi galatasaray yöneticisi ayrılırken futbolcular tarafından sevgi dolu ifadelerle uğurlandı? en son hangi galatasaray yöneticisi uluslararası medyayı lehimize manipülasyon yapabilmek için kullandı? en son hangi galatasaray yöneticisi galatasaray’ın gelecek yıllarını kurtarmamız lazım diyerek alt yapı, tesisleşme, oyuncu izleme departmanı gibi anahtar departmanları içeren bir plan ortaya koydu?
hayal ettiğim galatasaray için beslediğim umut kendisinin başkanlığı ve eşofmanlarını galatasaray müzesine teslim eden fatih terim’in yönetim kuruluna futbol direktörü olarak girdiği bir düzendir.
salim kafayla düşününce diagne geldi aklıma. tıpkı o gün olduğu gibi bugün de kazığa oturduk. aylar süren kaleci geldi geliyor serüveninde iddialı açıklamalardan sonra geçen hafta dursun özbek’in muslera ayrılığı beklemiyorduk cümlesi sinyali vermişti zaten. o beklemediğimiz ayrılığın üzerinden 4 ay geçti. muslera’nın estudiantes’le sözleşme imzalamasının üzerinden de 3 ay. sanırım sayın özbek muslera’nın ağustos ortası pişmanım diyerek geri dönmesini bekliyordu.
davullarla zurnalarla kaleci aradık yaz boyu. özellikle garanti gördüğümüz ederson işini fener bitirince panik yaptık. bugün yaptığımız her teklif saniyesinde sosyal medyadaydı. davullarla zurnalarla son 24 saat kala uğurcan’a gidince de ertuğrul doğan soydu soğana çevirdi bizi.
uğurcan için oldukça üzgünüm. yıllardır beklediği istanbul kulüpleri ve avrupa serüveni oldukça zorlu başlayacak onun için. umarım bu baskıyı motivasyona çevirebilir. ben iyi bir kalecilik performansı ve 5 yıllık bir dominasyon umuyorum kendisinden.
beni üzen mesele ödenen bonservis rakamı da değil. futbol hikayelerle dolu bir oyun. şampiyonlar liginde iki maç spektaküler işler yapıp 3-4 artı puan yazdırması dahi bonservisinin köpüklü kısmını çıkartır. kaldı ki uğurcan maç içerisinde kurtarış yaptıkça büyüyen bir isim. 8-9 kurtarış yaptığı maçlar olması uzak ihtimal değil benim gözümde.
bu hezimetin faturası abdullah kavukçu’ya kesilir muhtemelen. geçen yaz da cenk ergün’e kesilmişti. yukarıdaki gibi iyi bir şampiyonlar ligi maçı sonrası da çok kullanışlı muhabirler aracılığıyla destansı hikayeler yazılır. işte 1 eylül’de başkan ve kavukçu uğurcan’a şöyle inandı böyle risk aldı falan diye.
işte üzüldüğüm yer tam da burası. sonuçlar hiç ummadığımız yerlere götürebilir bizi. standart sapabilir. ama günün sonunda nerde olduğunuzu standart belirler. standardı da süreçler. galatasaray başarılarından ders çıkaramayacak kadar manipüle ediliyor. geçen sene de osimhen getirdi başarıyı. standart yine fena sapmıştı yani. ders almamız için başarısız olup acısını çekmemiz gerekiyor. kurumsallık her geçen gün uzaklaşıyor. kimi zaman bunun adı abdürrahim albayrak kimi zaman cenk ergün kimi zaman hatipoğlu kimi zaman kavukçu oluyor.
sonra erden timur ve bazı sorular geldi aklıma. mesela en son hangi galatasaray yöneticisi benim şu şu konularda hatalarım oldu dedi? en son hangi galatasaray yöneticisi transfer döneminde süreç şu şekilde işledi diyerek şeffaf şekilde taraftarı bilgilendirdi. en son hangi galatasaray yöneticisi getirdiği oyuncularla poz kesmek bir yana ben inşaatçı adamım transferin başına zorunluluktan geçtim bu işi aslında profesyoneller yönetmeli dedi? en son hangi galatasaray yöneticisi ulan bu adamları bu şartlarda nasıl getirdin dedirtti? en son hangi galatasaray yöneticisi telefonunu açmayan oyuncuyu beklenenin 10 milyon üzerine sattı? en son hangi galatasaray yöneticisi tüm karşı medya tarafından iftiralara, saldırılara maruz kaldı? en son hangi galatasaray yöneticisi ayrılırken futbolcular tarafından sevgi dolu ifadelerle uğurlandı? en son hangi galatasaray yöneticisi uluslararası medyayı lehimize manipülasyon yapabilmek için kullandı? en son hangi galatasaray yöneticisi galatasaray’ın gelecek yıllarını kurtarmamız lazım diyerek alt yapı, tesisleşme, oyuncu izleme departmanı gibi anahtar departmanları içeren bir plan ortaya koydu?
hayal ettiğim galatasaray için beslediğim umut kendisinin başkanlığı ve eşofmanlarını galatasaray müzesine teslim eden fatih terim’in yönetim kuruluna futbol direktörü olarak girdiği bir düzendir.