113
18 ekim 2009 tarihli telegol adlı programda(!) frank rijkaard'a recep ivedik ağzı ile "bohem" diyebilmiş hakem eskisi.
sevgili hocamızın kelime dağarcığına ya da tez vererek doktora yapmış olmasına elbette halel getirmeyeceğim, hatta daha da ileri gidip optimist bir tavırla "bohem" kelimesini olumlu kullandığını düşünmeye çalışacağım.
bu muhterem avrupa kökenli kelime, birçok bilir bilmez tarafından öyle sakız gibi kullanılmaya başlandı ki, buna da bir açıklama getirelim "bilmeyenler öğrensin" o vakit.
bohem; en basit anlamıyla geçmiş modasını takip etmek zorunda kalan, gariban, çevreye uyum sağlayamayan, tuhaf kılıklı insan ya da benzer tarzda nesnelere olan düşkünlüğü ile tanınmış insan anlamına geliyor. lakin sevgili etimoloji hocamız(!) ahmet çakar'ın burada kastettiği "bohem tarzı" ise; bilgi teknolojileri ihtisası yapmış ancak deneyimlerini profesyonel olarak 13 senedir konfeksiyon sektöründe kullanan biri olarak rahatlıkla cevaplayabilirim ki; "farklı tarzların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş 'hoş ve rahat bir güncel moda' stilidir".
barcelona'nın başında olduğu günlerden de çok iyi biliriz ki, kendisi esmer ten rengi ile iyi bir "tone-in-tone" yakalamış "eflatun ve türevleri" tarzını benimser. gül kurusu, vişne çürüğü, eflatun, lila, mor gibi renkleri gömlek ve/veya aksesuarlarında kullanmayı çok sever. kaldı ki "mor" renk kullanımını, bu sene galatasaray'ımızın "galat efsanesine" yaptığı gönderme ve "majesty-asalet" kombosuyla sezon başında açıkça belli etmiştir.
rijkaard'ın eflatun süveterinin altında görünen "kıvrık yakalı" gömleğine, 1990 başlarındaki "oduncu-ormancı
sevgili hocamızın kelime dağarcığına ya da tez vererek doktora yapmış olmasına elbette halel getirmeyeceğim, hatta daha da ileri gidip optimist bir tavırla "bohem" kelimesini olumlu kullandığını düşünmeye çalışacağım.
bu muhterem avrupa kökenli kelime, birçok bilir bilmez tarafından öyle sakız gibi kullanılmaya başlandı ki, buna da bir açıklama getirelim "bilmeyenler öğrensin" o vakit.
bohem; en basit anlamıyla geçmiş modasını takip etmek zorunda kalan, gariban, çevreye uyum sağlayamayan, tuhaf kılıklı insan ya da benzer tarzda nesnelere olan düşkünlüğü ile tanınmış insan anlamına geliyor. lakin sevgili etimoloji hocamız(!) ahmet çakar'ın burada kastettiği "bohem tarzı" ise; bilgi teknolojileri ihtisası yapmış ancak deneyimlerini profesyonel olarak 13 senedir konfeksiyon sektöründe kullanan biri olarak rahatlıkla cevaplayabilirim ki; "farklı tarzların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş 'hoş ve rahat bir güncel moda' stilidir".
barcelona'nın başında olduğu günlerden de çok iyi biliriz ki, kendisi esmer ten rengi ile iyi bir "tone-in-tone" yakalamış "eflatun ve türevleri" tarzını benimser. gül kurusu, vişne çürüğü, eflatun, lila, mor gibi renkleri gömlek ve/veya aksesuarlarında kullanmayı çok sever. kaldı ki "mor" renk kullanımını, bu sene galatasaray'ımızın "galat efsanesine" yaptığı gönderme ve "majesty-asalet" kombosuyla sezon başında açıkça belli etmiştir.
rijkaard'ın eflatun süveterinin altında görünen "kıvrık yakalı" gömleğine, 1990 başlarındaki "oduncu-ormancı