sesi evet berbat, beynimize tecavüz edip sinirlerimizi geriyor falan ama garip bir şekilde kin duyamıyorum ben bu çalgıya karşı. biraz felsefi ve derin bir yaklaşım olacak ama sanki afrika halkının yoksulluğunu, ezilmişliğini, sefaletini, acılarını anlatıyormuş gibi geliyor bana o ses. yani oradaki insanların sıkıntılarını, bu saydıklarımın çirkinliğini o çirkin ses yansıtıyor gibi. yüzyıllardır görmezden geldiğimiz, unuttuğumuz, umursamadığımız, televizyonda ya da gazetelerde açlıktan ölen çocukları, gerilla savaşlarında harcanan gencecik insanları, köle olarak kullanılanları görünce ve duyunca kafamızı başka yöne çevirdiğimiz 3. dünya ülkeleriyle dolu afrika'nın sesi sanki
vuvuzela. işte orada olan biten ne kadar çirkinse, o ses de o kadar çirkin. ama belki bir amacı var çirkinliğinin, dikkat çekmek. örneğin çok güzel çalgılar çalınsaydı tribünde kimin ilgisini çekebilirdi bu kadar? veya kimin aklında kalırdı?
bilmiyorum işte belki biraz fazla derin oldu bu bakış açısı ama bana bunları hissettiriyor, bunları getiriyor benim aklıma
vuvuzela sesi. ve o yüzden kin ve nefret güdemiyorum. birazcık üzülüyorum, birazcık acıyorum o insanlara ve birazcık da utanıyorum yüzyıllardır afrika'yı insanoğlu olarak sadece sömürdüğümüz, dışladığımız ve onlara sırt çevirdiğimiz için.
hani diyorum, belki o çirkin ses dikkatleri dünya kupasının dışında afrika'ya ve oradaki çirkinliklere çeker de biz de artık görmezden gelmekten vazgeçeriz bazı şeyleri.
hani diyorum, belki...