resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:84
Uyruk:Türkiye
  • 9511
    2010'lu ve hatta 2020'li yılların türkiye'si için pek de hoş olmayan bir profile sahip olan eski başkanımız.

    2000'li yılların başında "galatasaray'a yeni bir yönetim modeli vaadediyorum" diye ortamlarda görünmeye başlamıştı. ne olduğunu tam hatırlamadığım ama başkanlığa aday olabilmesi için geçirmesi gereken bir 10 yıllık süre vardı ve onu doldurmaya devam ediyordu o günlerde. özhan canaydın dönemi adı verilen zifiri karanlıkta debeleniyorduk oysa ki o günlerde...

    arada 100. yıl belgesellerine maddi anlamda katkı koymuştu, belgesellerin açılış sahnesinde "ünal aysal'ın büyük galatasaray taraftarına armağanı" ibaresi yer almıştı. türk telekom arena'nın açılışındaki protesto hadisesi sonrası "hepsini tek tek tespit edeceğiz" diyen adnan polat'a genel kurulun cevabı ibra etmeme olunca yapılan seçimi kazanıp başkan olmuştu.

    başkanlığı döneminde futbolda, hatta basketbol hatta ve hatta voleybolda çok büyük profilli kadrolar kuruldu. tarihinin en kötü sezonlarından birini geçiren futbol takımı doğrudan üçüncü fatih terim dönemine geçti. erkek basketbol takımı 23 sene sonra lig şampiyonu oldu, kadınlarda 15 sene sonra lig şampiyonluğu gelirken euroleague kupası fenerbahçe'ye karşı kazanıldı.

    bunların hepsi maliyetli işlerdi. kendi hesabı da galatasaray'ın elindeki gayrımenkul varlıkların projelendirilerek elde edilecek gelirle mali durumu dengelemekti. seçim programında kaba hatlarıyla bu şekilde yer alan ekonomik plana onay veren genel kurul sıra yetki vermeye gelince su koyvermiş, kendisi de 2 kere istediği yetkiyi alamayınca görevi bırakmıştır.

    kupalar gelirken "büyük başkan" diye tempo tutup daha sonra ünal aysal'ı yarı yolda bırakan genel kurul, adamı kaçırttıktan sonra da arkasından "hırsız" ve "galatasaray'ı batırdı" diye teneke çalmıştır. "ünal aysal dönemi borçları" diye ortamlarda bahsedilen meblağların vebali ünal aysal'dan ziyade başkanın en başından beri bahsettiği gayrımenkul konusunda yetkiyi vermeyip kaba tabirle pandik atan genel kurulundur.

    aynı genel kurul zamanında selahattin beyazıt'ı riva'dan aldığı arsadan dolayı "galatasaray'ı kandırıyor" diyerek davulla zurnayla indirip 40 sene sonra riva'dan gelen parayla kulübün götü kurtulunca olayı kendine mal etmeyi başarmıştır...

    ama en başta dediğim gibi, 2010'lu hatta 2020'li yılların türkiye'si için pek de hoş olmayan bir başkan profiline sahipti...

    zengindi, vizyon sahibiydi, profili yüksekti ve en önemlisi mal varlığı yurt dışındaydı...

    sırf bu sebepten gezi parkı olayları sonrasındaki süreçte twitter kapanınca takımı twitter hesabı yazan tshirtlerle ısındırmaya çıkarmak ya da 17 haziran duruşu gibi salvoları çekinmeden yapabiliyordu. bu da bu ülke, bu ülke siyaseti ve bu ülkenin futbol ailesi için hiç hoş olmayan bir özellikti...

    bir yanda 3 temmuz'u yaşayan fenerbahçe, diğer tarafta tesislerin önündeki demir kapıya kadar herşeyi demirören'e ipotek etmiş beşiktaş, diğer tarafta da gaza basıp gitmekte olan ünal aysal ve galatasaray...

    üstüne bir de galatasaray'ın sahip olduğu gayrımenkuller üzerinde siyasi iradenin elde etmek ya da ettirmek istediği bir rant vardı. galatasaray genel kurulunun bu yetkiyi ünal aysal'a vermesiyle ortaya çıkacak proje hem galatasaray'ı ekonomik anlamda bir 20-30 sene ileri atacak, hem de bazı odakların oralardan elde edeceği rantı tatlı bir hayale çevirecekti...

    işte genel kurul biraz kendi geleneği, çokça da bu dış baskıyla gerekli yetkiyi ünal aysal'a vermedi. o yetkinin verilmemesi ekonomik planlarını çalışamaz hale getirdi ve sonunda başkanlığı bıraktı. tabi bırakırken de arkasında kabarık bir tablo bıraktı...

    üçüncü fatih terim döneminin bitişi ise benim futbolu takip ettiğim 20 yılda, bu ülke futbolunda basın-yayın eliyle yapılmış en aşağılık müdahaledir. 2 aya yakın süre boyunca her saat başı bıkmadan usanmadan hem hocaya hem başkana mikrofon tutup bu konuyu soranlar, hocanın demediği şeyleri başkana başkanın demediği şeyleri hocaya üfürenler, televizyonlarda 24 saat bu konuyu eşeleyenler, gazetelerde her gün bıkmadan usanmadan olmayan bir olayı yazanlar...

    azimle sıçan betonu deler hesabı amaçlarına ulaştılar ve sonunda gerçek bir kriz çıkararak hocanın gitmesiyle sonuçlanan olaylar yaşandı...

    hocanın gidişi hem saha içi hem de saha dışında büyük bir darbe vurdu. kamuoyu ikiye bölünürken başkana bol keseden sallamak isteyenlere uygun ortam ve hatta destek sağladı. artan eleştirilere bir de gayrımenkul yetkisinin yine reddedilmesi eklenince başkanlığının üçüncü yılında görevi bıraktı ünal aysal...

    galatasaray genel kurulu da emanetçi iki başkanın ardından dursun aydın özbek'e başkanlık koltuğunu teslim etmiş, ünal aysal'a vermediği yetkileri bu abimize gözü kapalı vermiştir. bu abimiz de birilerinin istediği projelerle ceplerine istedikleri rantı sokturmuş, arada da zaten ekonomik bir sorun yaşayan kulübün elinde avucunda kalanı da çar çur etmiştir.

    eğer mustafa cengiz yönetimi elini taşın altına koyup o dönemde ortaya çıkmasa, görevi aldıktan sonra memleketin her tarafıyla bürokratik açıdan alttan alarak eğilip bükülmese, uefa ile müzakerelerde neredeyse tarih yazmasaydı; bugün 3 büyük arasında en iyi maddi duruma ve özgürlüğe sahip olan galatasaray, ali koç'un cebinden verdiği 60 milyon euro parayla borcu ancak 550 milyon euro seviyesine inmiş fenerbahçe'den daha da beter ve umutsuz bir halde olacaktı.

    bunun müsebbibi de ünal aysal'dan ziyade ona kazık atıp ekonomik programını yarıda bırakan, ona ver(e)mediği yetkiyi 1 yıl geçmeden dursun özbek gibi bir başkana veren genel kurul olacaktı...
  • 8108
    en büyük hizmeti galatasaray'ı herkesin ve her şeyin üzerinde tutmuş olmasıdır.

    ihaneti hissettiği an, o tarihte kulübün en büyük efsanesi fatih terim'i bile kapının önüne koymaktan çekinmemiştir. işte bu duruş, gerektiğinde basketbol takımını final maçına çıkarmayacak o gurur, camiaya en büyük iyiliğidir. keşke devam ettirebilseydi sonraki yönetimler. yerine gelenler fatih terim'e hiç bir galatasaraylının hayır deme lüksü yok mantığındaydılar, hala da öyle.

    oysa taraftar demirören'le kader birliği yaptığı gün o hayırı çekti. çünkü kimse, fatih terim bile olsa kimse galatasaray'ın üzerinde olamaz. kimseden korkmanıza, eğilip bükülmenize gerek yok. aslolan galatasaray'dır, bunu unutmayın.
  • 7125
    hayatında borsa ile ilgili bir şey yapmamış adamların sermaye arttırımından dolayı dolandırıcı ilan ettiği büyük başkan. bak kardeşim küçük yatırımcıya aslında o kadar da bir şey olmuyor. anlayacağın dilde anlatayım, senin 3 tane hissen var ve her hisse 10 tl diyelim. ben sermaye arttırımına gidiyorum hisse başına 1 tl dedim, bu durumda senin hissen 3 tl olmuyor. artık 30 tane 1 tllik hissen oluyor. ondan sonra eğer değerinin düşeceğine inanıyorsan zaten o an satar çıkarsın, değeri artacak diye düşünüyorsan elinde tutarsın. kimsenin kimseyi dolandırdığı falan yok. hayatınızda finans görmeden gelip borsada küçük yatırımcıyı dolandırdı falan diyorlar.

    not: bankacıyım.
  • 8064
    hataları olmuştur, bence sevapları daha çoktur. kişisel bakışım özel olarak severim kendisini.
    ama unutulmaması gereken bir şey var. kendisi galatasaray başkanlığı yapmıştır.
    her galatasaray başkanı saygıdeğerdir.

    şimdi yazmıyım yazmıyım diyorum ama 05.09.2016 tarihli hırvatistan maçı'ndan sonra yaptığı basın toplantısında fatih terim galatasaray internet sitesinden doğum gününün kutlanması ile alakalı bir soruya cevaben şöyle bir laf etmiş.

    "daha önce olmadı. o kişilerle alakalı, galatasaray kulübüyle değil. o kişilerin de ne olduğunu zaman içerisinde herkes gördü. ancak bu maçtan sonra başka güzel konulara bakalım."

    ben zaman içinde senin ne olduğunu gördüm mesela fatih terim.
    tüm galatasaray değerlerini yitirmiş, galatasaray düşmanları ile kader birliği yapan, paraya güce aşık, milli takım kampına silah sokan insanları koruyacak kadar ilkesiz bir insanmışsın meğer.

    ayrıca geçmiş galatasaray başkanları hakkında eleştiri olur, ancak kalitesiz söylemler bu camiada olmaz. kişisel hırslar nedeniyle bir kulüp başkanına saldırılmaz.
    zaman insanların gerçek yüzünü ortaya çıkardı. peki kim kaybetti. ünal aysal'ı pek bilmezdik. kimi sevmedi ama büyük bir çoğunluk kendisini özlemle anıyor. en kaliteli galatasaray başkanlarından biri olarak addediyor. sense istisnasız tüm camianın, taraftarın kahramanıydın. bayrak adamıydın. şimdi? taraftarın çoğunluğu senden irrite oluyor.

    konuşurken komik duruma düşmemek için dikkatli olmak lazım.
    soruyorum, zaman taraftara senin mi, yoksa ünal aysal'ın mı ne olduğunu gösterdi?
  • 10253
    psikolojik olarak fb’yi en çok zorlayan birkaç adamdan biri. mustafa cengiz, fatih terim, erden timur, icardi, ünal aysal. bu adamlar psikolojik olarak fenere ağır darbeler vurdular. hepsinden allah razı olsun.

    futboldan anlamıyor denilen adam bile çıkıp konuştu ama dursun hâlâ sessiz. florya arazisine odaklandığı için bir süre rahatsız etmeyelim istiyor.
  • 8832
    ünal aysal'ın fatih terim dönemi translerleri:
    23 futbolcu
    toplam maliyet: 225.0m €
    toplam süre: 153,559 dk.
    dakika/futbolcu: 6676 dk.
    maliyet/dakika: 1465 €

    ünal aysal'ın fatih terim sonrası transferleri:
    16 futbolcu
    toplam maliyet: 60.5m €
    toplam süre: 32,475 dk.
    dakika/futbolcu: 2030 dk.
    maliyet/dakika: 1863 €

    *maliyet hesabı, verilen bonservis ile alınan bonservis arasındaki fark, yıllık garanti ücret, maçbaşı ücretleri ve primler hesaplanarak yapıldı.

    ünal aysal'ın fatih terim dönemi translerleri: transfer başarı oranı: 77%
    muslera (doğru transfer)
    riera (doğru transfer)
    eboue (doğru transfer)
    ujfalusi (doğru transfer)
    melo (doğru transfer)
    necati (doğru transfer)
    selcuk (doğru transfer, bonservissiz)
    ceyhun (doğru transfer, bonservissiz)
    elmander (doğru transfer, bonservissiz)
    sneijder (doğru transfer)
    burak (doğru transfer)
    hamit (doğru transfer, sakatlanmasaydı)
    drogba (doğru transfer, bonservissiz)
    umut (doğru transfer, son yıl sözleşmesi uzatılmasaydı)
    bruma (doğru transfer, 4.9m € kar ile sattık)
    chedjou (doğru transfer)
    engin (doğru transfer, katkısına göre düşük maliyetli)
    amrabat (yanlış transfer ama yalnızca 3.8m € zarar ettik)
    furkan (yanlış transfer, bonservissiz)
    dani (yanlış transfer)
    cris (yanlış transfer)
    sercan (yanlış transfer)
    yiğit (yanlış transfer)

    ünal aysal'ın fatih terim sonrası transferleri: transfer başarı oranı: 25%
    alex telles (doğru transfer)
    yasin (doğru transfer)
    sinan gümüş (doğru transfer, bonservissiz)
    sinan bolat (doğru transfer)
    hajrovic (skandal)
    ontivero (skandal)
    salih dursun (yanlış transfer)
    koray (yanlış transfer)
    veysel (yanlış transfer)
    umut gündoğan (yanlış transfer)
    burdisso (yanlış transfer)
    tarik (yanlış transfer)
    olcan (yanlış transfer)
    dzemaili (yanlış transfer)
    pandev (yanlış transfer)
    endoğan adili (yanlış transfer)
    kaan baysal (yanlış transfer)
  • 4399
    kusursuz olmasa da galatasaray tarihinindeki en iyi başkanlar arasında sayılabilecek zat-ı muhterem.

    mehmet ali birand'ın sunduğu unutulmaz maçlar belgeselinde 'ünal aysal'ın galatasaraylılara hediyesidir' gibi bir cümle çıkıyor karşımıza. kendisi bir anda ortaya çıkmış bir insan değildir bunu anlıyoruz buradan.

    keita, kewell, baros, linderoth gibi eski düzeylerinde olmayan veya hiç en üste çıkamamış ancak yetenekli oyuncuları takıma getirmek için bir yerlerimizi yırtardık da gelirlerdi. şimdi ise kiminle ilgilensek galatasaray'da seve seve oynayacağını söylüyorsa ben ünal aysal'a teşekkür ederim.

    eğer ben, bir gsstore'da galatasaray forması alan siyahi bir genç görüyorsam ve o siyahi genç formasının arkasına drogba yazdırınca mutluluktan havalara uçuyorsa bunda en büyük pay ünal aysalındır.

    eğer bir galatasaray taraftarı olarak ben izmir'de galatasaray lisanslı ürünü almak için alsancak'a gitmek zorundayken şimdi 3 farklı noktada gsstore varsa, bakü ve almanya'da gsstorelar açılıyor, türkiye'nin geneline yayılmaya başlamış bir store zinciri oluşturuluyorsa teşekkürler ünal aysal derim. *

    ayrıca saçma yabancı kuralının ardından almanya'da gurbetçi gençlere yönelik futbol okulları açtığın ve yerli oyuncu sıkıntısını gelecekte daha az çekmemizi sağlayacağın için de teşekkürler.

    basketbolun trabzonspor'u konumuna düşmeye başlayan erkek basketbol şubemizin ligin en büyük şampiyonluk adayı haline getirilmesine oktay ve ergin koçlar ile birlikte önayak olduğun, istenen her oyuncuyu aldığın(u: spanoulis :() için teşekkür ederim.

    bugünkü galatasaray yerine 4-5 yıl önceki galatasaray'ı koyun, oyuncu ve antrenörlerin durumları bugünkü gibi olsun; drogba, sneijder, bruma, mancini, eboue, melo, muslera, arroyo, domercant, erceg, jawai, ndong kaçı bize gelirdi? edin dzeko, alex telles, balotelli, spanoulis gibilerinin ismi bizimle anılır mıydı? bu ortamın oluşmasında ünal aysal gibi fatih terim ergin ataman ve oktay mahmudi'nin emekleri de gözardı edilemez onlara da teşekkürler.

    ali dürüst ve abdurrahim albayrak konusunda yanlış yaptığını düşünenlerdenim ancak doğruları yanlışlarının üstünü sonuna kadar örtecek kadar çok.

    fatih terim konusunda ise öğrendiğim akşam gözlerim doldu diyebilirim. çok üzüldüm ve başlangıçta fatih terimcilerdendim. sonrasında hocanın milli takıma 2+1 yıllık sözünün olduğu söylenmesi, tüpçü ile kader ortağı olması ,imza töreninde galatasaray ile alay edercesine mukavele kağıdının dolu olduğunun gösterilip gülümsenmesi, tüpçü bize sallarken hocanın etrafına bakınıp hiç oralı olmaması ve milli takım hocası olmadan önceki dönemde söylediklerinin hiçbirini şimdilerde söylememesi bende fatih terim'e karşı bir haksız havası oluşturdu.

    terimci aysalcı ultraslansporlu olmamalı galatasaraylı olmalı. beni bundan sonra aysal fanboyu olarak görebilirsiniz ki öyle algılandığının farkındayım ancak başkana karşı yargılarım değişmeyecek cinsten değil. galatasaray'a zarar verdiği an ona karşı olanlara katılırım.

    not: yazmaya başlayalı yarım saat olmuş dershaneye geç kaldım iyi mi teşekkürler galatasaray sözlük*
  • 4955
    yönetim ve yöneticilerin her türlüsüyle alakalı hemen her meselede ufuk açan, derde deva olan bir söz var malum-u âliniz. 'nasılsanız öyle yönetilirsiniz.' hakikaten öyle. gördüğün doğru istediğin kadar içini gıcıklasın, istediğin kadar nefes tüket, dert et fark etmiyor. muhatap hangi şekle bürünüyorsa hatip ve hitap da paralel bir şekli illa ki alıyor.

    adnan polat'ın alaşağı edildiği günlere bir dönüverelim. yani tabelada yazan sonuçlar kötü olsa da, galatasaray camiasında yöneticilerine hesap sorabilme, eleştiri yapabilme iradesinin hala var olduğunun somut delillerine şahitlik ettiğimiz günlere... o gün birisi çıkıp gelse, 'galatasaray camiası bundan 3 sene sonra, kulübün itibarını aynı sabık başkan gibi yerlere düşürecek hamleler yapacak.' dese belki inanırdım. ama 'galatasaraycamiası, aynı başkanın türlü icraatlerine karşı tepkisiz kalacak. hatta çoğunluk 'sabır, başkanlık makamına saygı' gibi soyut ve içi boş argümanlarla mevzubahis başkanı savunacak. eleştiri yapmayı aklından geçirenler 'sus nankörr!!' ithamlarına maruz kalacak.' dense mümkün değil inanmazdım.

    'galatasaray'ın şampiyonluklarının üçte birinde ve en önemlisi, kulübün gördüğü ve muhtemelen de görebileceği en büyük kupanın altında imzası olan adamın eylül ayında, alelade bir personele dahi yapılsa en hafif tabirle 'ayıp' denecek bir şekilde kovulmasına ses edenler, 'fanboy :)))' diye aşağılıkça yaftalanacak' dense inanmazdım. dönün o 2011 mayıs ayının parçalı bulutlu ve bolca kaoslu günlerinin atmosferine. allah aşkına biraz düşünün. 'bundan 2 sene sonra galatasaray iki sene üst üste şampiyon olduktan sonra galatasaray'ın başkanı sinsi sinsi yeni hoca görüşmeleri yapacak. görüşülen hocalardan biri de takımın mevcut teknik direktörünü, tarihinin en büyük efsanelerinden birini arayıp 'bak hoca, senin yönetim beni aradı, teklif yaptı.' diyecek.' deseler hanginiz inanırdınız? ama doğru, mayıs ayında şampiyonluk ertesi yerine hoca arandığını o görüşülen hocadan öğrenen adam, eylül ayında milli takım teklifini kabul edince 'galatasaray haini, şike yancısı' olmuştu değil mi? ve evet, biz fanboyuz. ünal aysal büyük başkan.

    e peki başlığında bulunduğumuz adamı bu kadar sert eleştirmemize sebep sadece fatih terim mi? yani hakikaten bir adamın hayranlığı mıdır bizi ünal aysal muhalifliği çizgisine iten?

    soruya bütün samimiyetimle cevap verip, devamındaki satırları okurken birazcık samimiyetinizi rica edeceğim. evet, ünal aysal'ın tek kötü icraati fatih terim'i kovmak olsa yine sevmezdim. ama galatasaray'ın menfaatine olan diğer işleri hürmetine susardım. o kadarcık galatasaraylılığımız var elhamdülillah. tabii ona buna terimsporlu, hagisporlu yaftası vurabilmek için pusuda bekleyen iğrenç herif-i naşerifler galatasaraylılığın her bir zerresini hala tekeline almadıysa...

    evet, tek sebep terim'e yapılanlar değil. hatta maalesef meselenin fatih terim'le alakalı kısmının dışındaki aksamı işin daha feci olan kısmı.

    galatasaray başkanının şehir hayatına adapte olmaya çalışan köy ağası edalarıyla, önemli maçlar öncesi 'bu maçın primi 1 m euro :)))' açıklamaları yapmasının, röportajlarında sıkça 'futbolcu dediğin parasını verdin mi oynar' vurgusu yapmasının takım sinerjisine, bu işin duyguyla alakalı kısmına ve en önemlisi galatasaray başkanlığı makamının saygınlığına verdiği zararın hiçbir yerinde fatih terim'le alakalı bir konu yok mesela. evet, bugün çokları tarafından içi boş bir 'ama başkanlık makamına saygı' sloganıyla savunulan ünal aysal, bugün o makama en büyük saygısızlığı eden adam konumunda. takıma başarısız ve samimiyetsizliği her tarafından akan motivasyon konuşmaları yapan bir başkan mı o makama saygısızlık ediyor, yoksa onun bu tavırlarını eleştirenler mi? siz 6 ay önce abdürrahim albayrak gibi, çoklarının içinde pek saygı içermeyen, 'abdürrahim'dir ne yapsa yeridir' tebessümüyle baktığı bir adamın yaptığı işleri kalkıp üzerinize alacaksınız. takımdaki futbolcuların kulüple bağlantı noktaları abdürrahim albayrak iken, onları; kulüp başkanıyla muhatap olabilir, ondan motivasyon konuşmaları dinleyebilir, hatta onunla 'prim şu kadar değil de, bu kadar olsun' pazarlıkları yapabilir bir duruma getireceksiniz. ondan sonra 2 senenin tartışmasız dominant takımı bu hale nasıl geldi diye kara kara düşüneceksiniz. ve kılıçlı kalkanlı savunucularınız da sizi 'ama başkanlık makamına saygı' diye savunacaklar.

    şahsen galatasaray başkanlık makamına saygı duyuyorum. o duyduğum saygıdan dolayı, yaptığı icraatlerin ekseriyetiyle o makamın itibarını ayaklar altına düşüren adamı eleştiriyorum zaten. makamda oturanın o makama saygısı yoksa, bize düşen makama saygı vazifesi o oturanı eleştirmektir.

    baştaki metafora dönelim. ünal aysal'ın 'ben futboldan anlamam. beni çok fazla kameralar önünde görmeyeceksiniz.' demeçleriyle içimizi ferahlattığı günlerde birisi gelip 'bak bu adam var ya, bundan 2,5 sene sonra* takımda ayakta kalmış 2-3 topçudan birisi olan felipe melo için 'melo'yu son günlerde çok formsuz buluyorum' demeci verecek' dese kim inanırdı? bunun savunması olarak 'sempatik başkanımız futboldan ne kadar anlamadığını göstermek için böyle bir demeç verdi :))' savunması gelebilir, şaşırmam. dediğim gibi, nasılsak öyle yönetiliyoruz.

    fatih terim milli takım teknik direktörlüğü sebebiyle 'şikeci federasyonla gülerek pozlar veren galatasaray haini' olarak yaftalanırken, galatasaray başkanının 'eğer aziz bey şike işine bizi karıştırmasa biz de fenerbahçe'yi savunabilirdik.' açıklaması pek popüler olmadı. eh, abalıya vurmak adetimizdendir. hele hele bir şekilde çatımızın dışına çıkmış ve çıkartılmışsa tamamdır. kalan sağlar bizimdir. çatının altındaki hayat süren leşleri kimin dirilteceği meselesi ise zinhar bizim meselemiz değildir. (bu açıklamanın sadece drogba'yla alakalı kısmı resmi siteden yalanlanmıştı. röportajın tamamı için: http://www.sabah.com.tr/...a-attirmam?paging=2)

    son olarak cüneyt çakır'ın performansından sonra* selçuk inan'ın maç sonu açıklamalarına bir bakıp bitireyim. selçuk 'biliyorsunuz ben hakemler hakkında hiç konuşmadım bugüne kadar.' minvalinde bir girişten sonra satır arasında, galatasaray'ın bu sezonki esas probleminin ne olduğuna dair çok önemli bir bilgi veriyordu, muhtemelen kendisi de farkında olmadan. 'sezon başından beri bunlar hep oluyor. `kimse de çıkıp konuşmuyor`. o zaman biz konuşmak mecburiyetinde kalıyoruz.' evet, resmi siteden yapılan hamasi, içi boş ve haliyle etkisiz taraftar forumu kalitesindeki açıklamaları saymazsak galatasaray'ın haklarının korunma noktasında da sınıfta kalmış bir galatasaray yönetimi var. olaylı mersin maçıyla alakalı 'o gün galatasaray'a yakışmayan şeyler yaşandı.' demeyi bilen beyefendi, galatasaray'ın haklarını '`galatasaray'a yakışan`' şekilde savunursa memnun oluruz. ve tabii eğer becerebilirse, futbolcuların girdiği anlaşılan bu 'sahipsizlik' psikolojisini de tamir etmesi de gerekecek.

    neyse, söz tükendi, nefes tükendi, derman tükendi. ilk cümleyi yazıp bıraksak da olurmuş. 'nasılsanız öyle yönetilirsiniz.'
  • 10139
    elit bir kişi ise gitsin kurtlar vadisi'nin ilk bölümlerinde baron ve kılıç'ın sürekli yemek yediği sözbir otelde takılsın, orda networking yapsın. 82 yaşına gelmiş ve kendi ağızından "ben futboldan anlamam" diyen bir adamı niye futbolun başına geçiresin ki?

    iyisiyle, kötüsüyle başkanlık dönemi geride kaldı. heyecan arıyorsa o heyecan galatasaray olmamalı.
  • 10084
    neredeyse 20 yıldır bilinçli futbol takip ediyorum daha galatasaray'a maddi huzur getiren tek bir yönetim görmedim. en azından kendisinin döneminde futbolda hem yerel hem de avrupa'da başarı vardı. diğer branşlarla hiç ilgilenmedim ama baskette avrupa'da bile başarılıydık. kaynakları yarını düşünmeden kullandıysa bile hakkını verdi.

    tüm bunların dışında gözümdeki saygıyı fenerbahçe'ye açık açık şikeci muamelesi yaparak kazanmıştır. hiç kıvırmaz, sözünü esirgemezdi. her insan gibi hatalar yaptı elbet ama artısını eksisini alt alta yazıp topladığında sonucun negatif çıkma ihtimali yok.
  • 9130
    futboldan anlamadığını ama paradan çok iyi anladığını dile getiren eski başkanımız. futboldan anlayan kişilerle kurduğu yönetim onu adım adım efsane başkan olmaya götürürken bülent tulun ve bazı menajerlerin kucağına attı kendisini. önce yönetimi, sonra hocayı değiştirdi. geriye ise o meşhur sözleşmeler kaldı. sevr gibiler mübarek.

    duruşun on numaraydı başkan, ne olurdu futbolu futboldan anlayanlara bırakıp parayı yönetmeye devam etsen? bu kulüpte ipleri adnan sezgin yada bülent tulun'dan birinin eline verdiğin an sıçtın ve gidicisin demektir. bunu taraftar bile biliyordu, sahi sen nasıl bilemedin.
  • 9364
    özhan canaydın*, adnan polat gibi basiretsiz yönetimlerden sonra galatasaray camiasında ilk kıvılcım çakan başkandı.
    taraftarın tüm ittirmesine kaktırmasına rağmen öyle bir vasatlığa mahkum olmuştuk ki, kendisi sonrası yaşadığımız değişim bir peri masalı misali tüm galatasaraylıları sarmış, coşkulandırmıştı.

    ancak bu peri masalı pek çok çizgiyi de yok etti. ünal aysal vizyoner bir insandı ama burada ne yaptı da vizyoner diyorsun desek verilecek ilk örnekler sneijder drogba transferleri oluyor.

    ama bu transferleri ve etkilerini bir süreç olarak ele alırsak, hali hazırda gruptan çıkılmış ve görece kolay* bir kura çekilmiş şl'de bir tur atlayarak çeyrek final görmek ve ertesi yıl real-juve grubundan çıkmak bir de lig şampiyonluğu almak sportif olarak iyi dursa da bu süreçte drogba sneijder ikilisine:
    drogba'ya 1 buçuk yıl için 10 milyon €
    sneijder'e 7.5 bonservisi 5 yıl kaldığını hesaba katarsak 3 milyon € + 1 buçuk yıl için yaklaşık 7 milyon €'dan 10 milyon €,
    aynı sezon sonu burak, selçuk ve muslera'ya yapılan anormal zamlı sözleşmelerde en az 1er milyon €'luk zam almaları, bir ara transfer döneminde geri dönüşü olarak yalnızca 13-14 milyon €'luk satış* yapabildiğimiz 44 milyon €'luk transfer furyası da aynı adamın elinden çıkmıştı.

    bunları ünal aysal tü kaka diye söylemiyorum, ünal aysal'ı övmemiz gereken mevzu ne drogba ne sneijder demek için söylüyorum.

    ünal aysal'ın en büyük icraatı, onu bu kulüp için bu kadar değerli yapan şey borçlara yönelik yapılandırmaları ve adımlarıydı.
    örneğin bugün 3 büyükler arasında borç olarak en iyi durumda olmamızın en büyük sebebi ünal aysal'ın %80'i dövize bağlı olan borçlarımızın çok büyük bir çoğunluğunu o zamanki kurda* sabitlemesi. arada d.a.ö. hainliğini yaşamasak belki bugün gerçekten bütün borçlarından arınmış bir kulüp olabilirdik onca transfer yanlışına rağmen, veya bunu ünal aysal gerçekleştirebilirdi eğer riva izinleri verilseydi.

    yanlış doğru farketmez, bu adam elitist düşünce yapısına sahipti. sportif olarak bunu sabaha kadar tartışabiliriz.
    adam drogba sneijder markalarını fatih terim'e rağmen getirebilecek kadar kararlı ve güçlü bir duruşa sahipti. zaten bu ateş üfleyerek sönmez ve basketbol lig finalinde fenerbahçe karşısına takımı çıkarmayacak kadar sert tepki vermekten asla çekinmiyordu. vasatlığa tahammülü yoktu ancak sportif olarak yanlış kişilerin sözünü dinledi.

    yine de, galatasaray'ı fatih terim'den bağımsız başarıya bağlayabilecek nadir kişilerdendi. sisteme inanırdı, terim'le kavgalaşmalarının en büyük sebebi de fatih terim'in olduğu yerde düzenin de sistemin de terim olmasıydı.

    ben severim kendisini, zamanında ilişkimiz çok zamansız bitmişti, bunda ikinci yönetimini çok güçsüz bir kadroyla kurmasının da etkisi büyüktü, ancak en önemli sebep riva işlerine burnunu sokmasıydı.
    hep merak edeceğim o riva üzerinde yetki ünal aysal'a verilseydi neler yapılırdı diye.
    özbeklerden iyi kullanacağı kesin.
  • 7523
    en cok da boyle zamanlarda küsküyü, kirmadan dokmeden, satir aralarinda suratlarina vururcasina, testislerini bahsis gibi ortaya birakip masadan kalkarcasina yaptigin resmi site aciklamalarini ozluyorum be baskan.

    benelux seninle gurur duyuyordu. bizler gururdan aglasiyorduk. ulan ne gunlerdi be. ortada melo, defansta ujfa, sag bek eboue, ileride elmander. peeeh peh.

    edit: simdi ontiverocular gelir, sinirleri bozmadan uzamak lazim.

    edit2: demeye kalmadilar ozelden geldiler ontiverolaei hajrovicleri getiren diye... bi bitmediler.
  • 7524
    kriz anlarında tek icraati için boş açıklamalar olmayan başkan.

    herifin avrupa'da hayvan gibi lobisi vardı. onu kullanıyordu bir defa. gerekirse takımı sahaya çıkarmıyordu. diyebiliyordun ki bu adam takımı ligden de çeker.

    galatasaray camiasının sahip olduğu taraftar kitlesinin gücünü harekete geçirebilecek tarzda bir insandı. bu mücadeleye de başlamıştı. ama ne oldu? beleş ada meraklısı haysiyetsiz dedeler arkasından bıçakladı ünal başkanı.

    karşısında iktidar, aziz yıldırım, medya ve senelerdir içi çürümüş türk spor kurumları vardı. işte bu kadar çok cephede savaşıyorsanız içeride sağlam olacaksınız. biz içeride sağlam olamadık. tek vücud olup bu kirli düzeni yıkmak için gayret etmedik. egolar, ufak çıkarlar uğruna galatasaray'ı satan adamları takip ettik. onların sesini kesemeyen taraftar olarak bizler de birinci dereceden suçluyuz!

    şimdi özbek kardeşlerin "acımadı ki" tandanslı açıklamalarıyla resmi sitemizden 31 çekmeye çalışıyoruz. onda da anne babasına yakalanan beceriksiz ergenler gibi sikimiz elimizde kala kalıyoruz.
  • 9921
    her ne kadar döneminde çok büyük paralar harcayıp eksi yazsa da döviz üzerinden olan borçları liraya çevirerek hayati bir müdahale yapmıştır.
    hatırladığım kadarıyla galatasaray borçlarının yüzde 70'i döviz yüzde 30'u lira üzerindendi.
    yapılandırma ile bunu terse çevirerek borçların büyük bir kısmını liraya çevirdi.
    bunu yaptığında da euro 3 liranın altındaydı.
    galatasaray en borçlu kulüp iken şu anda fenerbahçe ve beşiktaş'tan daha az borcu bulunuyor ve borçları sıfırlaması daha mümkün olan bir takım. bunda aysal'ın emeği büyüktür.
  • 7113
    kendisinin kulübe kattıkları yanında eleştirildiği noktalar öyle saçma kalıyor ki... hajrovic, burdisso, ontivero üzerinden eleştirecekseniz sorarım size, kaç galatasaray başkanı hatasız transfer yaptı? duygun yarsuvat'tan başkasını sayamazsınız, o da malumunuz transfer yapmadı. adam kulübün başına geldi, yine malumunuz üzere 8. olup "kümede kal" çığırtkanları içinde kendimizi sikmek üzere olduğumuz lanetli sezon sonrası o lanetli kadroyu darmadağın etti, muslera, ujfalusi, riera, melo, engin, selçuk, elmander eboue gibi adamları getirdi, başına fatih terim'i koydu ve affedersiniz ama ligin anasını sikti o takım. hiç son saniye şampiyonluğu falan demeyin, süper finalden önce 9 puan farkla şampiyon olan bir takımdı o kadro. sonraki sezon ne yaptı? kupa 1 için ve lig için oturacak sürekli bir kadro kurabilmek amacıyla yerli ve en kaliteli isimlere yöneldi, hamit, burak gibi.. fatih hoca'nın ısrarla istediği amrabat'ı neyse parası verip aldı, zararına mı aldı? elbette, ama fatih terim istiyordu ve ünal aysal almak zorundaydı. o sezonun devre arası biz bir iki takviye gelir mi diye düşünürken adam fırsat yakaladı, gitti sneijder ve drogba'yı takıma getirdi. bak düşün sneijder ve drogba. aynı şartlarda nani - rvp mi yoksa sneijder-drogba mı deseniz çoğunluk sneijder ve drogba'yı seçer. galatasaray'ın ismi uzun süreden sonra ilk defa mucize başarılarla değil kaliteli transferlerle dünya basınına çıktı ve uzun süre inmedi.

    buraya kadar tamam mıyız? bir sonraki sezon başında yine fatih hoca'nın isteğiyle bruma alındı, yine parası neyse basıp aldı ünal başkan. melo'nun bonservisini aldı v.s. sonra fatih terim asla yapmaması gereken bir şey yaptı ve bize sırt çevirdi. şimdi size bir düşüncemden bahsedeceğim; doğrudur yanlıştır bilemiyorum ama uzun süredir aklımda. fatih hoca uefa'yı aldıktan sonra onca yalvarma yakarmaya karşın basıp fiorentina'ya gitmişti ya, hatırlayın 12-13 şampiyonluğundan 5-6 hafta önce bir ceza almıştı tff'den, o cezadan sonra çıkıp dedi ki; "sene sonu gitmeyi düşünüyordum, artık kesin kararlıyım, kalacağım ve bu adaletsizliklerle mücadele edeceğim, hiç bir yere gitmiyorum." şimdi soru şu, fatih terim o sene sonu nereye gidiyordu? muhtemelen 2000 baharında olduğu gibi üst üste gelen başarılardan sonra bir teklif almış, sene sonu galatasaray'la yaptıklarını yeterli görüp ayrılmayı ve avrupa'ya gitmeyi düşünüyordu, ancak bazı olaylar hocanın meşhur inadını harekete geçirdi ve kalmaya karar verdi. sene başında tam kupa 1 için beklenti içine girmişken milli takım davası patladı ve fatih terim kovuldu. kovmakta haksız mıydı ünal aysal? kısmen. peki fatih terim haksız mıydı? büyük oranda... hoca maalesef milli takım için başka antrenör mü yok diyemedi, ünal aysal'ın kendisini kulübün teknik direktörü olarak görmesini hazmedemedi (efsane olarak görmektense teknik direktör olarak görmekten bahsediyorum) başka şeylerde araya girdi ve hoca ayrıldı. şimdi tekrar düşünelim, milli takımla uğraştığı için sahasındaki madrid maçının hazırlıklarına maça 2 gün kala katılabilen ve takımına 6 yediren bir teknik direktörün her an gidebileceğini hesaplayıp kulübü kritik virajlarda başıboş bırakmamak adına mancini'yle görüşmek yanlış mıdır? bence değildir. ben olsam her ihtimali göze alır ben de görüşürdüm, orası mahalle takımı değil ki, kupa 1 de iddiası bulunan galatasaray kulübü. önüne koyduğum sözleşmeyi imzalamamakta direten ve milli takım kucak açtı diye bana trip atan bir hocayı kovar mıydım? o hoca fatih terim olduğu için muhtemelen ben cesaret edemezdim ama ünal aysal kovdu, yaptığı da cesaret işidir.

    peki kovulduktan sonra fatih terim'in gidip şikeci ve yancı, bırak tff başkanlığını umumi tuvaletin kasasına oturtulmayacak bir tıynetteki yıldırım demirören'le sarmaş dolaş kader ortaklığı pozları vermesi ünal aysal'ı kısmen de olsa haklı çıkardı mı? bence çıkardı... kısacasıterim konusunda en azından cesareti için aysal'ı haklı bulanlardanım.

    mancini konusuna gelirsek, takımın başından taraftarın efsanesi gitmiş, hem de kovularak gitmiş, taraftar 2 sezondur her türlü başarıya alışmış, kalkıp o durumda herhangi bir türk hoca getirilebilir miydi? mümkün değil, taraftar arena'da linç ederdi o hocayı. peki yabancılardan mancini'den daha iyi biri getirilebilir miydi? sene sonu olsa belki, ancak o dönemde boşta ve alabileceğin en mantıklı adam mancini'ydi. mancini kötü hoca mıdır? asla... kusura bakmayın ama beyler mancini'ye kötü hoca diyeni allah çarpar. eğer istediği oyuncuları alabilecek mali gücümüz olsaydı ve sinyor kalsaydı geçen sezon 4. yıldız furyası asla o haftalara kadar gelmezdi. adım gibi eminim ben buna. adam lig ortasında geldiği takıma alışması, taraftarın sakinleşmesi, oyuncuların şoku az da olsa atlatmaları derken szaten ilk devre bitti... ikinci devre de sinyor elinden geleni yaptı ancakolmadı. devre arasında takımda eksik gördüğü yerleri belirtti, yabancı sınırını da düşünerek makul yerli oyuncular istedi, muhtemelen takımın başına geliirken anlaşılangenç bir kadro kurup, genç bir belkemiğiyle bir sistem takımı oluşturmak hedefi doğrultusunda ontivero ve hajrovic gibi adamları getirtti. bu adamlar yeteneksiz mi? bence değil, çok üst düzey olmasalar da belli bir yetenekleri var. sinyor kalsa muhtemelen ikisinden de verim alacaktı.sonuçta apar topar ve mecburen çok incelemeden yapılan transferler takımı zarara soktu. ancak adamın uzun vadede aklında ne olduğunu ve ilk defa karşılaştığı saçma yabancı sınırı da düşünürsek makul görülebilir. şimdi bu noktada mancini'yi haklı çıkarmaya çalışmayı bir kenara bırakıp ünal aysal'a dönelim. aysal'ın mancini kararı bence gayet yerindeydi. asıl yanlış olan mancini'yi gönderip prandelli'yi getirtme kararıydı. elbette bunun yanlış olduğuna da galatasaray taraftarı ancak ligin 6-7. haftasında karar verebildi. hatırlayın prandelli geldiğinde bir kısmımız inanamamış, bir kısmımız çok sevinmiştik. fiorentina'nın istikrarlı hocası, italya milli takımın tarihinin en kötü kadrolarından birini finalist yapan hoca galatasaray'a gelmişti. sonra işler sarpa sardı, prandelli maalesef çok çok kritik hatalar yaptı ve kimse onu bir avrupa ülşkesinde değil de türkiye'de hocalık yaptığına dair ciddi biçimde uyarmadı. bu durumda takımın gelenden geçenden dört yiyip madara olmasına neden oldu.peki prandelli'nin elinde dortmund ve arsenal'li gruptan çıkacak bir kadro var mıydı? bence yoktu... dört yiyecek bir kadro da yoktu ancak mucizeler haricinde gruptan çıkması da çok zordu o kadronun. sonuçta önce aysal bir süre sonra da prandelli gitti ve duygun başkan'la hamza hoca geldi. sonrası malum...

    şimdi gelelim aysal'ın ayrılmasına. bir grup bırakıp kaçtığına inanıyor. ben size söyleyeyim, aysal o tıynette bir adam olsa terim'i gönderdikten hemen sonra kaçardı. aysal muhtemelen hem kulübün içinden, hemde en tepedeki yavşaktan gelen baskıların galatasaray'a zarar vermeye başladığını görünce istemeyerek de olsa bırakmak zorunda kaldı. hatırlayın, gezi olaylarına destek vermesi, şike sürecine dimdik bir duruşla müdahil olması, devletin üst kademelerinin spora ve galatasaray'a zarar verecek şekilde müdahale etmeye çalıştığını açıklaması, spk tarafından sermaye artırımı çalışmalarına sürekli taş konması, stad için devletin en ufak bir yol çalışması yapmaması, kendisi döneminde medyada sürekli galatasaray ve vergi hırsızlığı kelimelerinin yan yana kullanılması, riva arazisini kullanmak için muhterem liselilerden bir türlü izin alamaması, geldiği gün aldığı borçla gittiği gün bıraktığı borç miktarının aynı olmasına ve bu sürede kulübün futbolcu değerini 2 katından fazla bir miktara çıkarmasına rağmen ibra edilmeme tehditleri... bu adam kendisi hariç yerden kuşatılmış durumdaydı ve bu iğrenç düzenin baskılarına iyi bile dayandı. yaptığı en büyük yanlışlardan biri yönetimini -türkiye'de yaşadığını tamamen unutarak- albayrak tarzı adamlardan ziyade daha oturaklı sessiz sakin adamlardan kurmak istemeseydi. ki ali dürüst ve adnan öztürk'ün gönderilmesi olayının bu olayla hiç alakası yoktur ve o daha da büyük bir yanlıştır.

    kendisinin en büyük handikaplarından biri bir grup orospu çocuğu tarafından fener'in avrupa cezası bitmeden kaldırılmayan yabancı sınırı olmuştur. eğer o yabancı sınırı aysal döneminde kalksa ya da şu an aysal başkan olsaydı neler olabileceğini hayal edin. sürekli eleştirdiğimiz selçuk ve burak'ın sözleşmeleri işte o yabancı sınırının eseridir. takımda bulunabilecek en kaliteli yerli oyuncular oldukları için ve ufukta sınırın kalkacağına dair bir emare görülmediği için aysal sözleşmelerini sağlamlaştırmış ve kafaları rahat olursa daha iyi oynayacaklarını ummuştur.

    sonuçta benim gözümde ve bir çok galatasaraylı'nın gözünde efsane başkandır kendisi. dört yılda üç şampiyonluk kazanan kadronun baş mimarıdır. büyük yanlışlar yapmış olması, o yanlışların ilk yapıldığı dönem galatasaray taraftarlarının büyük kısmı tarafından müthiş doğrular olarak görüldüğü gerçeğini, ve kendisinin 8. olan kümede kal tezahüratlarıyla üzüntüden çıldıran taraftara sahip bir takımı zirveye taşıdığı gerçeğini değiştirmiyor. bugün jem karacan, bilal kısa ve niasse'ı alan adamlara kızıyorsak sebebi ünal aysal'dır. çünkü biliyoruz ki aysal olsaydı nani muhtemelen bizde olacaktı, rvp yerine ibra'yı isteyen taraftarı dinleyip en azından ibra alınabilir mi diye şartları yoklayacaktı aysal. sağ bekte sabri değil maxi pereira ya da genç ve yetenekli bir oyuncu olacaktı. melo'nun yerine çoktan alex song ya da obi mikel ya da muadili alınmış olacaktı belkide... ama maalesef kendisi başkanlığı bıraktı ve yerine gelenler; sağ bekte sabri, orta sahada bilal ve jem karacan, forvette de niasse'ı kadroya layık görüyorlar. ne diyelim, değerini kıymetini bilememeye devam ediyoruz ünal aysal...
  • 10252
    "sporseverlere bir fransız atasözünü hatırlatmak isterim; “bir savaş kaybetmek hiçbir şey değildir, ancak cesareti kaybetmek her şey demektir.” oyuncularımızın moralini bozmak yerine onları cesaretlendirmek taraftar olarak onlara yapacağımız en büyük destektir. beşinci yıldızı hepimiz çok istiyoruz ve camia olarak hak ettiğimize inanıyoruz." sözlerinin sahibi eski başkanımız.

    https://x.com/.../1897339311680376956
  • 7101
    şuan kendisi başımızda olsaydı sol tarafta aptal aptal transferlere yorumlar yapmak yerine hala 4. yıldızı kutluyor olurduk. fenerbahçe ile '' lan bak elleri ayakları birbirine dolaştı'' diye dalga geçerdik. muhtemelen ibrahimovic' in peşinden koşturuyor olurduk. maxi perreira çoktan alınmış olur, podolski' le beraber avusturya kampına katılırlardı. ünal reis çıkar:
    '' transferler müspet şekilde ilerliyor '' falan derdi.
  • 10255
    galatasaray futbol takımının avrupa'nın büyük denizlerinde başı dik olarak yüzdüğü son dönemin başkanı. sırf bu yüzden bile özlem duyulur. herkes son dönemindeki prandelli olaylarından falan bahsediyor da takım onun döneminde arena'dan juventus ve real'i çıkarmıyordu. şimdi 36 yaşındaki yarmolenko, young boys falan cirit atıyor.

    kendisine yöneltilen eleştirilerin yüzde 99.9'u fatih terim'i (haklı olarak) görevden aldığı içindir. 2012-13 sezonunda kendisine ceza yağdıran demirören federasyonu için "sezon bittiğinde konuşacağım" diyip hiçbir zaman konuşmayarak, birkaç ay sonra, sırf eleman lafına sinirlendiği için o federasyonla kameralara gülerek imza atan ve demirören, galatasaray camiasına laf sokarken yanında gülen bir hocayı görevden almayıp da ne yapacaktı? bu olayla ilgili de çok net konuşmuştur. demirören'e, telefonda, fatih terim yanındayken, galatasaray'ı çalıştırırken milli takıma gitmesine izin vermeyeceklerini söylemiş, bu konuyu ve telefonu kapatmıştır. ardından eve gidip televizyonu açtığında terim'i, demirören'in yanında imza atarken görmüştür. bu davranışın sonu dünyanın her yerinde görevden alınmadır, galatasaray olsun, sc braga olsun, atletico nacional olsun, perth glory olsun...ne olursa olsun. hatta keşke şimdi kulüp ilkelerine böyle bağlı bir başkan olsa.
App Store'dan indirin Google Play'den alın