• 278
    eş kaza şuraya düşen 3 büyük türk takımı için finalden aşağısı büyük başarısızlık olur. iyi yönetilen bir anadolu takımı ise üst turları zorlayabilir. bu sezon çıkış yapan göztepe ve samsunspor gibi takımların önümüzdeki sezon hedefi burada başarı yakalamak olmalı. polonya ve slovenya takımlarının çeyrek final yaptığı bu sezon iyi bir örnek.
  • 282
    14 mart 2025 itibariyle kalan takımların hepsi, göztepe ve biraz da samsunspor hariç bütün türk kulüplerinden iyi yönetilmekte ve iyi kadro mühendisliği yapmaktadır. hemen hepsi de muhtemelen daha iyi antrenman yapıyordur.

    herhangi bir türk takımının uzun süre avrupa kupası kazanması mümkün değil bana göre. sadece galatasaray üzerinden ilerleyelim.

    yönetimde futbolla alakalı adam yok. san mames pastacısıyla simitçi, otelci eğliyor.
    teknik ekipte avrupa çapında personel yok. özellikle atletik ekibin durum şahane.
    futbolcular takımdan ziyade bir aradaki topçular olarak takımdalar. en son ne zaman maç boyu yer yer tempolu, yer yer sette aktif dinlenerek "takım gibi" oynadık?

    konferans ligi diye küçümsediğimiz turnuva türkiye karmasına bile çok gelir bu yönetimlerle, teknik ekiplerle, futbolcularla. jagiellonia geçişten iki tane atar sonra ah vah eşliğinde tamamlarsın maçı.

    son söz olarak ben ülkemi küçümsemiyorum, küçümsenmesi gerekenlere verilen prim karşısında yılgınlık yaşıyorum. futbolu da, yönetmeyi de bunlardan iyi biliyorum diyecek galatasaraylıları bekliyorum sadece.
  • 284
    herhangi bir türk takımının almasının pek de mümkün olmadığını düşündüğüm kupa. hadi daha doğrusunu yazalım.

    şampiyonlar ligi %1
    uefa %10
    konferans ligi %20

    bazı şeyleri anlamamakta ısrar ediyoruz.

    kalıcı ve istikrarlı bir oyun planımız olmuyor. hadi diyelim bu var, o zaman da b planımız olmuyor.
    futbolun avrupadan çok farklı oynatıldığı bir ligimiz var. alışkanlıklarımızın hepsi dezavantaj yaratıyor.
    sportif disipline sahip sporcu yetiştiremiyoruz, ya da çok az yetiştirebiliyoruz.
    kısır çatışmalar yüzünden içeriyi ölüm kalım, dışarıyı olsa da olur olmasa da kafasında görüyoruz.

    bu liste çok daha uzar ve kulüpten kulübe şekillenir, ama temelde aynı bir çok nokta olduğu net.

    biz takım isimlerine bakıp küçümsemeye devam edelim.
    galatasaray 2000 yılında bir türk takımı gibi yönetilmediği için avrupada kupa alabildi, bunu idrak eden bir türk takımı tekrar avrupada kupa alabilir.
    yoksa %20 bile iyi oran.
  • 287
    uefa avrupa konferans ligi elemeleri.. büyük sahnelerin gölgesinde kalan bir tiyatro. burada yıldız isimlerin parlak ayakkabılarından çok, yılların izini taşıyan çorak zeminler, küçük kasabaların alçak gönüllü statları ve isimsiz kahramanlar var.

    temmuz’un ortasında, avrupa’nın bir köşesinde başlayan bir yolculuk. belki arnavutluk’un taşlı bir sahasında, belki faroe adaları’nda rüzgârla savrulan bir bayrağın altında. tribünde 327 kişi, hepsi birbirini tanıyor. çoğu belki oyuncuların çocukluk arkadaşı, kimi ailesi. ve sahada bir hayal için ter döken 11 adam.

    bu maçların içinde bir büyü var. çünkü burada oynanan her maç, bir hayalin kırılma ya da kabuk değiştirme anı. kazanmak, sadece bir üst tura geçmek değil; bir şehrin adını avrupa haritasına yazdırmak demek. belki ilk defa bir yabancı spikerin telaffuz etmeye çalıştığı o garip kulüp ismi, çocukların hayallerine kazınacak.

    burada topun peşinden değil, onca yıl boyunca sırtlanılmış bir inancın peşinden koşuluyor. kazanmak için değil, hak edildiğini göstermek için oynanıyor.

    bir sloven kulübü ile bir galli takımının mücadelesi belki çoğu futbolsever için bir istatistikten ibaret. ama sahadakiler için bu, bir ömürlük hikâyeye dönüşebilecek bir an. bir penaltı kurtarışı, bir uzatma golü, bir çapraz koşu, o dakikalar, o statta doğan yıldızsız geceleri ışıkla dolduruyor.

    bu kupanın elemeleri futbola yeniden inanmak isteyenler için yazılmış bir mektup gibi. gösterişten, yaygaradan uzak. ama tam da bu yüzden gerçek. çünkü burada sadece futbol oynanmıyor; umutlar yeşeriyor, hayaller can buluyor, imkansızlıklardan zafer çıkarılıyor.

    ve belki de bu yüzden, o küçük takımların büyük hikâyeleri, gönlümüzde derin izler bırakıyor. çünkü asıl futbol, bazen kimsenin izlemediği bir maçta, herkesin kalbinde başlıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın