287
uefa avrupa konferans ligi elemeleri.. büyük sahnelerin gölgesinde kalan bir tiyatro. burada yıldız isimlerin parlak ayakkabılarından çok, yılların izini taşıyan çorak zeminler, küçük kasabaların alçak gönüllü statları ve isimsiz kahramanlar var.
temmuz’un ortasında, avrupa’nın bir köşesinde başlayan bir yolculuk. belki arnavutluk’un taşlı bir sahasında, belki faroe adaları’nda rüzgârla savrulan bir bayrağın altında. tribünde 327 kişi, hepsi birbirini tanıyor. çoğu belki oyuncuların çocukluk arkadaşı, kimi ailesi. ve sahada bir hayal için ter döken 11 adam.
bu maçların içinde bir büyü var. çünkü burada oynanan her maç, bir hayalin kırılma ya da kabuk değiştirme anı. kazanmak, sadece bir üst tura geçmek değil; bir şehrin adını avrupa haritasına yazdırmak demek. belki ilk defa bir yabancı spikerin telaffuz etmeye çalıştığı o garip kulüp ismi, çocukların hayallerine kazınacak.
burada topun peşinden değil, onca yıl boyunca sırtlanılmış bir inancın peşinden koşuluyor. kazanmak için değil, hak edildiğini göstermek için oynanıyor.
bir sloven kulübü ile bir galli takımının mücadelesi belki çoğu futbolsever için bir istatistikten ibaret. ama sahadakiler için bu, bir ömürlük hikâyeye dönüşebilecek bir an. bir penaltı kurtarışı, bir uzatma golü, bir çapraz koşu, o dakikalar, o statta doğan yıldızsız geceleri ışıkla dolduruyor.
bu kupanın elemeleri futbola yeniden inanmak isteyenler için yazılmış bir mektup gibi. gösterişten, yaygaradan uzak. ama tam da bu yüzden gerçek. çünkü burada sadece futbol oynanmıyor; umutlar yeşeriyor, hayaller can buluyor, imkansızlıklardan zafer çıkarılıyor.
ve belki de bu yüzden, o küçük takımların büyük hikâyeleri, gönlümüzde derin izler bırakıyor. çünkü asıl futbol, bazen kimsenin izlemediği bir maçta, herkesin kalbinde başlıyor.
temmuz’un ortasında, avrupa’nın bir köşesinde başlayan bir yolculuk. belki arnavutluk’un taşlı bir sahasında, belki faroe adaları’nda rüzgârla savrulan bir bayrağın altında. tribünde 327 kişi, hepsi birbirini tanıyor. çoğu belki oyuncuların çocukluk arkadaşı, kimi ailesi. ve sahada bir hayal için ter döken 11 adam.
bu maçların içinde bir büyü var. çünkü burada oynanan her maç, bir hayalin kırılma ya da kabuk değiştirme anı. kazanmak, sadece bir üst tura geçmek değil; bir şehrin adını avrupa haritasına yazdırmak demek. belki ilk defa bir yabancı spikerin telaffuz etmeye çalıştığı o garip kulüp ismi, çocukların hayallerine kazınacak.
burada topun peşinden değil, onca yıl boyunca sırtlanılmış bir inancın peşinden koşuluyor. kazanmak için değil, hak edildiğini göstermek için oynanıyor.
bir sloven kulübü ile bir galli takımının mücadelesi belki çoğu futbolsever için bir istatistikten ibaret. ama sahadakiler için bu, bir ömürlük hikâyeye dönüşebilecek bir an. bir penaltı kurtarışı, bir uzatma golü, bir çapraz koşu, o dakikalar, o statta doğan yıldızsız geceleri ışıkla dolduruyor.
bu kupanın elemeleri futbola yeniden inanmak isteyenler için yazılmış bir mektup gibi. gösterişten, yaygaradan uzak. ama tam da bu yüzden gerçek. çünkü burada sadece futbol oynanmıyor; umutlar yeşeriyor, hayaller can buluyor, imkansızlıklardan zafer çıkarılıyor.
ve belki de bu yüzden, o küçük takımların büyük hikâyeleri, gönlümüzde derin izler bırakıyor. çünkü asıl futbol, bazen kimsenin izlemediği bir maçta, herkesin kalbinde başlıyor.