son 30 senede futbol değişti. pasta çok genişledi, paralar çok arttı. herkes çocuğunun futbolcu olmasını ister durumda uzun süredir.
öncesinde ise farklıydı. okulda çok başarılı olmayan, kafası basmayan ya da kafasını derslere değil de haytalığa verenleri, babaları bari topçu olsun da serseri olmasın diye takımlara gönderirdi.
işte bu kapasitesi düşük olan ekip, türkiye'deki futbol camiasına da hakim olan ekip. biz ise bunlardan sistem kurmasını bekliyoruz. kurdukları tek sistem de yeniçerilik, torpille bazı tuttukları oyuncularla beraber takımda, soyunma odasında, medyada bir hakimiyet yaratmak. çünkü sadece onu yapabiliyorlar, kapasiteleri daha fazlasını yapmaya izin vermiyor. euro 2024 sırasında çok daha net gözlemlendi aslında. istisnalar haricinde benim gördüğüm türk teknik direktörlerin çoğu böyle. bir bakın futbol camiasına, kim kiminle iş kurmuş, kim kiminle ahbap/akraba olmuş anlarsınız. yani galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş'ı da yok bunun. herkes kendi gemisini yürütmenin peşinde.
şimdi bırakayım magazini, biraz da işin önemli kısmına geleyim.
antreman metodlarını biliyorlar mı? hayır.
bakın, torrent bile van aanholt-berkan ile antremanda çalıştıklarını gösteren kaç tane gol attı, pozisyon yarattı. adam 1-2 ayda yaptı bunu. düşünün yani, bu adam teknik direktör bile değil. antrenör sadece.
hansi flick'in güzel bir sözü vardı bununla ilgili.
(bkz:
hans-dieter flick/#2949758)
sahada oyuncuların yerini sağdan sola, soldan sağa çekmek, stoperi forvete yollayıp doldur boşalt yapmak dışında herhangi bir taktik varyasyonları var mı? yok.
bizim takım özelinde,
moritz volz geldikten sonra düzelen takım, gittiğinden beri baya kötü halde özellikle de önemli maçlarda. artık adam ne dedi, ne yaptı hiçbir fikrim yok. ama böyle sihirli bir el dokunmuş gibi fark var varlığı ve yokluğu arasında.
yurt dışında, 23-24 sene önce fatih terim'in fiorentina'da bir dönem için başarılı diyebileceğimiz bir sezon çıkarması dışında (tam sezon bile değil o da ne yazık ki) başarılı olan türk teknik direktör var mı? şenol güneş'in güney kore macerası belki, ikinci olmuştu bir kez diye hatırlıyorum.
sizce orta sıra bir avrupa kulübü, mesela atıyorum borussia mönchengladbach, yenilirken orta sahayı boşaltan bir teknik direktörü şampiyon oldu diye takımın başına geçirir mi? yoksa bir araştırmışlar, sonra almadılar tabii mi olur? cevap belli bence. hani hasbelkader bir takımın başına geçseler, 1 sezonu zor bitirirler. çünkü temel o kadar eksik ki, adeta yok.
muhasebeci olup bakkal defteriyle çalışmak gibi bir şey. bir süre idare edersin, sonra her şey karman çorman olur. bizim türk teknik direktörler de aynı şekilde çalışıyor. temel olarak her şey yanlış olduğundan dolayı da hiçbir sorunu çözemiyorlar. sonra çözümü de transferde buluyorlar. başka yapabilecekleri bir şey yok. bir de şurayı değiştirelim, belki olur mantığı.
aslında bizim teknik direktörlerin en büyük sorunu bu da değil. yanına doğru isimleri alınca bu sorunu da çözebiliyorlar bir şekilde. en büyük sorun, egoları. temel eksikliklerine rağmen kerameti kendinden menkul sanmaya başlıyorlar bir süre sonra. halbuki değil. sen iyi yaptığın işleri yapmaya devam et, bilmediğin kısımlar için doğru isimleri yanına al. ego yaptıkları için bunu da yapmıyorlar, yapamıyorlar. bu da ilk paragrafta bahsettiğim kısımla alakalı aslında.
dünya futbolunda başarılı olabilecek belki ilerde
tuğberk tanrıvermiş* dışında bir aday göremiyorum şu an. inşallah başka adaylar da görürüz ileride.
not: geçen yaz yazmış ama göndermemiştim, kısmet bugüneymiş.