• 231
    türk futbolundaki mantıksızlıkların yegane sebebi yöneticilerinin mantıktan nasibini almamış andavallar olmasıdır. birkaç istisna dışında türk futbolunun gerçeği budur. peki düzeltilemez mi? hayır çünkü futbol dışındaki her türlü türk yönetici de mantıksız bir andavaldır, kuşkusuz bu önermede de istisnalar vardır. amma velakin istisnalar da kaideyi bozmaz bildiğiniz üzere...

    velhasılı kelam insanımız hep merak eder türkiye niye böyle diye, böyle çünkü aşağıdaki sözlerden de anlaşılacağı üzere bir batılı operayı x bir konunun opera adı verilen sanat dalıyla icra edilmesinin keyfini sürerken biz türkler keyif alıyormuş gibi gözükmek için şeklen operayla ilgileniriz üstümüze vazifeymiş gibi. bu da bizim batılılaşma sürecimizin özetidir...
    bu aşağıdaki sözler ise size çetin alp'ten gelsin işte size batılılaşmış türkiye ve türk futbolu;

    işte opera, heyecan fırtınası
    coşar ruhumda, duyarım sönmez o aşkı
    baleli aşk dolu, müzikli oyunlar
    uvertür, trio, duetto, korolar
    saraydan kız kaçırma, ölmez la traviata

    opera, opera, opera, opera, opera
    opera, opera, opera, opera, carmen, aida
    opera, opera, bu gece operalarda
    tosca, figaro, fidelio var, coşkun aryalar

    lay lay lalay lay, lay lalay lalay…
    (opera, opera, opera, opera, opera)
    lay lay lalay lay, lay lalay lalay…
    (opera, opera, opera, opera) carmen, aida

    opera, opera, bu gece operalarda
    tosca, figaro, fidelio var, coşkun aryalar

    işte opera, wagner ve puccini
    mozart, rossini, verdi’nin ölmez eseri

    baleli aşk dolu, müzikli oyunlar
    uvertür, trio, duetto, korolar
    saraydan kız kaçırma, ölmez la traviata
    ölmez asla

    sonra da niye vize muafiyeti yok niye bize sıfır puan verdiler niye bizi aralarına almıyorlar diye ağlıyorsunuz...sen bu şarkıyla utanmadan eurovision'ı alma hayali kuran trt yöneticilerine sahipsin ya müstehak sana türk futbolundaki mantıksızlıkların tümü...
  • 232
    "son adamsan her türlü müdahale mübah" anlayışı.

    dün oynanan maçta* miguel lopes gole giden yasin'i koluyla engelliyor. hakem faulü veriyor, gole giden adama yapılan kasti faul sebebiyle kırmızı kart çıkarıyor. ortalık yangın yeri oluyor, "böyle kırmızı mı olur, satılmış hakem" diye yaygaralar kopuyor. halbuki aynı pozisyon ortasahada olsa, lopes yasin'i koluyla engellese ve hakem faulü çalsa kimse itiraz etmeyecek.

    bugünkü maçta*, umut bulut topa vuracakken cenk tosun araya girince, umut top yerine cenk'in ayağına vuruyor. hakem faulü veriyor, pozisyon kayserispor cezasahasında olduğu için penaltıyı çalıyor. ortalık yine yangın yeri oluyor, "böyle penaltı mı olur, satılmış hakem" diye yaygaralar kopuyor. halbuki aynı pozisyon ortasahada olsa, umut topu çalan cenk'in ayağına vursa ve hakem faulü çalsa yine kimse itiraz etmeyecek.

    tamam türkiye'de hakemler çok hata yapıyor ama her kırmızı karta, her penaltıya "şaibeli karar" diye yaklaşıp yaygara koparmanın hiçbir mantığı yok. rakip senin cezasahana girdiyse faul yapmayacaksın, bitti. türk insanında saçma bir algı var, "defans oyuncusu rakibini hırpalayabilir, iyi defans böyle yapılır" diye bir mit var ama yok abi öyle bir şey.

    ondan sonra milli maçlarda, avrupa kupalarında bütün yerli defanslar maymuna dönüyor. itip çekemeyince, "devamlı olarak faul yapıp oyunu soğutayım" derken üçüncü denemede sarı kartı yiyince eli kolu bağlanıyor. şu oyunu insan gibi oynamayı öğrenelim artık.

    yağlı güreş oynamıyoruz anasını sattığımın yerinde ya.
  • 235
    odundan iyi kalastan kötü yerli futbolcunun birisi büyük türk takımı ile pazarlığa oturmuş. nasıl bir sözleşme istesem diye tavuk gibi düşünüyormuş. başkan ve idareciler gelmiş ve bu odun kalas futbolcuyla masaya oturmuşlar.

    yönetim: evet kazma futbolcu. taleplerin nelerdir.

    yetenek fakiri yerli futbolcu: şeyy... ben... aslında önemli olan büyük takımda oynamak. ama tabi profesyonel sözleşme imzalamam lazım. 500 bin eurocuk yıllık, 50 bin euro da şampiyon olursak prim yeter.

    yönetimde suratlar düşmüş ama çaktırmamışlar.

    yönetim: emin misin?

    yetenek fakiri yerli futbolcu: şey aslında şampiyonluk primine de gerek yok. böyle yapalım sözleşmeyi.

    yönetim: iyi o zaman anlaşalım. biz sana yıllık 3.5 milyon euro, maç başı 20 bin euro, gol başı 10 bin euro, 1 milyon euro imza parası, 2 spor araba, bir de villa kirası karşılayacaktık. 5 senelik de kapı gibi sözleşme yapacaktık ama sen bilirsin.

    yetenek fakiri futbolcu sinirden ağlamaya başlar.

    yönetim: önce sen başlattın ne yapalım!
  • 236
    yabancı sınırı muhabbeti.sürekli kural değişiyor.döviz kuru gibi bir artıyor bir azalıyor.

    geçen sene istiklal marşını kim okuyacak diyenler bu sene yabancı oyuncu rekabet sağlar diyor.

    sene başı yabancı oyuncu sayısını düşüreceğiz diyen federasyon başkanı devre arası yabancı oyuncu sayısını arttırıyor.

    mantıklı olan uzun vadeli bir plan belirlenmesi ve ona göre takımların yol haritasını çizmesidir.bizde ne plan var ne mantık var.rotası olmayan gemi gibi hangi limana gittiğimizi bilmiyoruz.
  • 243
    dünyada organik gelire oranla en çok para harcanan ülkelerde zirveye oynaması ama harcanan paraya oranla da uluslararası turnuvalarda en başarısız ülkelerden biri olması.

    bu kadar çok futbolla yatıp futbolla kalkan insanın olduğu ülkede futbol kültürü adına inşa edilen bir şey olmaması. bunun yerine başarıyı en kestirme yoldan babasının parasıyla satın almaya çalışan ve bu sayede kulüpleri kendilerine bağımlı halen getiren iş adamlarının yönettiği kulüpler ve hem ekonomik hem sosyal anlamda fakir veya fakirleşen gergin ve mutsuz taraftar kitlelerinin hayatlarında gereken anlık mutluluğu tuttuğu takımdan talep eder oluşu.

    soluksuz bir şekilde birbirini alt etmeye çalışan iki ezeli rakip ve onlardan özenip boyunu aşan işler yaparken mali krizler yaşayıp transfer yasakları alan, amatör kümelere düşüp isim değiştiren diğer kulüpler. bu şuursuz rekabet ortamında oluşan toksik iklimin yöneticisinden medyasına, sokakta okulda iş yerinde birbirini yiyen rakip takım taraftarlarına kadar her yere etki etmesi. tüm bu didişmenin sonunda gelinebilecek maksimum noktanın yere ligde zaten olması muhtemel başarılardan ve denk gelirse avrupa'da geçilecek 1-2 turdan fazlasının olmayışı. kısır döngü.

    tüm dünyada; harcanan kaynaklara, paraya, emeğe, insanların hayatında kapladığı yere oranladığımızda en ama en verimsiz şeyin adı türk futbolu olabilir. gassarayı doğuştan bu kadar seviyor olmasak tası tarağı toplayıp gideceğiz de işte, gidemiyoruz...
  • 244
    plan, program, bütçe, analiz, strateji kavramlarından uzak olması sebebiyle sadece güne göre yaşaması sonucu ortaya çıkan mantıksızlıklar silsilesidir. elinde para varsa veya borç alarak o gün için belirli bir nakit yaratabilecekse sadece transfer yapabilmek olmak için veya "bak ya x kimi transfer etti, in x we trust", söylemlerindeki kişi olmak için ileriyi düşünmeden transfer yapan yöneticiler ülke futbolunu bu noktaya getirmektedir. her şey maalesef yönetici sıfatını alanların kişisel şovlarından ibaret. ülke futbolunun tepesinde doğru düzgün bir regülatör de olmayınca (esasen tff öyle olmalı ama ülkedeki her bürokratik kurum gibi tamamen bozuk durumda) futbol salıncak gibi bir ileri bir geri gidiyor. ileri doğru gittiğinde türkiyede futbolun geliştiğini zannedip başarı umutlarımız yeşeriyor ancak bir iki adım sonra o salıncağın iplerinin sabit bir yere bağlı olduğunu anlıyoruz ve bu sefer geriye doğru hareket başlıyor. kimi takımlar da zaten salıncaktan düşüp kafa göz yarıyor, bir daha da binemiyor. yol belli, yolu görüyoruz ama salıncaktan inip o yolu kimlerle nasıl yürüyeceğimizi bilmiyoruz, planlamıyoruz. maalesef tek hayalimiz salıncakta daha hızlı sallanıp daha yukarı çıkmak ve daha ileri gittiğimizi zannetmek....
App Store'dan indirin Google Play'den alın