• 4
    1.90 boyum var. ama çok kötü basketbol oynarım sözlük. öyle böyle değil. savunma kısmında iyi olduğumu söyleyebilsem de felaket bir şut stilim var. ben wallace bile yanımda dirk nowitzki kalır.

    edit:farkında olmadan sözlükte yonja akımı mı başlattım lan? boyu basketbolun boy ile alakası olmadığından dolayı yazdım. yani kazmalık doğuştan geliyorsa 2 metre ol bir şey fark etmez. swh
  • 168
    okuldaki futbol turnuvasında, sınıf takımımız şampiyon oldu. ben takımda değilim bu arada. neyse efendim madalyaları verilecek. baktılar takımdaki çoğu kişi piyasada yok. müdür bekliyor takımı. bizimkilerin de gazıyla takıma sızdım ve utanmadan onlarla birlikte madalya aldım. o günden beri oynamadığım maçları, atmadığım golleri eşe dosta anlatıyorum, madalyayı da göstererek.
  • 263
    yıllarca her seçimde yok artık o kadar da değil dediğim her defasında anadolunun o yüce irfanını anlayamadım, göt oldum.
    dedim tamam anlamıyorum ben bu işten ve bir daha üzerine kafa yormayım, tahminde bulunmayayım.

    çok daha beter bir yanılgıyı galatasaray'ın transfer sürecinde yaşıyorum.
    milan skriniar'ı istemedim, galatasaray scout ekibi daha iyisini (fayda/maliyet, form)bulur dedim.
    galatasaray yönetimi ve teknik heyeti yaz transfer döneminde yaşadığı skandaldan ders çıkarmıştır aynı haltı ara transfer döneminde yemez diyordum.

    kadro planlamasının hatalı olduğu çok aşikardı ve sorunlar çok belirgindi. özellikle son haftalarda yaşadığımız sorun 2024-2025 sezonu ara transfer döneminde nokta atışı yaptıracak kadar göz önündeydi.

    nelsson dışında hava toplarında sorun yaşıyorduk ama nelsson'u da başka nedenlerle son 5 dakika dışında sahaya atmıyorduk.
    kaan ve abdülkerim atletik açıdan çok feci düştüler ve hava tolarında zaaf yaşıyorlar, davinson da topun yere düşmesine izin verip sonrasında müdahale etmeyi tercih ediyor. skoru koruma adına son dakikalarda sahaya attığımız bir nelsson'umuz da yokken galatasaray yönetimi ve teknik heyeti gidip 1,79'luk carlos cuesta'yı alıp geliyor.

    ben de skriniar'ı beğenmeyip cuesta'ya kaldığımla kalayım.
    yağlı suratı ve yalanlarıyla meşhur dursun özbek ne ki erden timur'u yiyip yerine getirdikleri ne olsun.
    ve ben ne kadar malım ki hala bu adamların doğru bir adım atabileceğini düşünüyorum.

    lemina transferinin tek sorumlusunun da taraftar olduğu kesinleşmiş oldu. asla bu adamların yapacağı bir iş değil zira.
  • 138
    lise 3'e gidiyorum. sene 2012. izmirspor ve altınordu'da yaklaşık 7 sene kadar lisanslı top oynadım. artık üniversiteye hazırlanıcam diye son sene devamlı banko kaptan misalı oynamak için eski arkadaşlarımın olduğu, yine izmirspor ve altınordu'dan toplama bir kulüp olan aktepeye gittim. selçuk inan gibi olabilirsin demişti hocam ilk hazırlık maçımdan sonra, fakat kafamda var sezon bitecek ve ben okul için futbolu bırakacaktım. 5 takımlı yerel lig grubundayız. ilk 7 maçı oynadık tamamı ilk 11. oynayanlar bilir, maçtan sonraki ilk idman maç konuşması yapar hoca bir 5-10 dakika. her maçtan sonra hoca diğerlerine beni anlatıyor; şu çocuk böyle yaptı şöyle yaptı siz oynamadınız falan diye. neyse ilk 7 maçı oynadık, grupta lideriz. arkamızdaki 2 takımla aramızda 2 puan var, onların puanı eşit. son maç da bu takımlardan biriyle oynuyoruz. ilk 2 şampiyona için play-off oynayacak. anlayacağınız biz berabere bile kalsak ikili averaj falan çıkıyoruz gruptan. final maçlarının tarihi bir açıklandı, bir baktık 17 aralık 2012. kaç hafta önceden izmir'den galatasaray-fenerbakçe maçına gitmek için izin aldığım tarihe maç koyuyorlar. bu fırsat elime geçmez dedim. arkadaşımla birlikte gideceğimiz için onu da yarı yolda bırakmış olmak istemedim. hocama dedem hasta bahanesi uydurdum. onun yanına gideceğimizi söyledim. gittiğim maç meşhur ağlama koreografisinin olduğu maçtı. sarı pankartımı tuttum izledim geldim. sonradan haberlerini aldım. bizimkiler 1-0 yenilmiş, diğer takım da yenince 3. olmuş bizim takım çıkamamışız gruptan. bunu takımdan bir arkadaşıma söylesem beni topluca linç etmek isteyebilirlerdi.* büyük yaş gruplarında da oynayacaktım o takımda fakat okul için bırakmam gerektiğinin farkındaydım ve bıraktım. jübilem yıllar sonra bile hafızalardan silinmeyecek kadar efsane oldu. çıkamadık gruptan ama olsun. galatasarayımın canı saolsun.
  • 206
    guti hernandez ve manuel fernandes’in galatasaray’a gelmelerini çok istemiştim. ronaldinho’dan sonra videolarını açıp izlediğim ender iki futbolcuydular. ikisi de beşiktaş’a gidince çok kıskanmış hatta bir dönem sırf onlar için fırsat buldukça beşiktaş maçlarını izlemeye çalışıyordum. o dönemde keşke en azından birini bizim formamızla izleme şansımız olsaydı diyorum.

    (bkz: keşke bizde oynasaydı denen futbolcular)
  • 211
    emre mor mustafa denizli zamanı bize yazıldığı günlerde : ''inşallah gelmez fizik falan yok ferdi elmas vol 2 olur '' demiştim. sonra emre milli takıma seçilip fırtınalar estirip bir de dortmund transferi yapınca çok üstüme gelindiği için sildim. evet itiraf ediyorum yazarlığım boyunca ilk defa bir en ofsayt alan entryimi baskılardan dolayı silmiştim.
  • 247
    konum : gürçeşme/izmir
    yer : kahve
    maç : 5 aralık 2012 sporting braga galatasaray maçı

    mossoro’nun golüyle ilk yarı 1-0 yenik kapatılmış ikinci yarı güzel bir geri dönüşe imza atılmış skor 1-2 olmuş ve kahve halkının bilendiği mossoro bir pozisyonda sarı kartı görmüştür.

    o sırada kahve halkından yağız bir delikanlı sinirlerine hakim olamadı ki ‘senle bir gün gürçeşme’de denk geliriz’ diye bağırdı.

    mossoro çok sonraları göztepe, altay falan dolaştı ama mevzu bahis kişiyle yolları kesişti mi hep merak ederim.
  • 15
    sene 2005, mevsimlerden yaz... 15 yaşındayım. olayın geçtiği yer burhaniye/balıkesir. halı sahada maç yapıyoruz. o ara biraz göbekli ve ham biriydim. benim de oturduğum deniz kıyısındaki sitede ve hemen bitişiğindeki evlerde yaşayan arkadaşlardan oluşan bir takımımız var. rakibimiz ise bizim taraftan şehir içi yolun ayırdığı, yani daha içeride kalan karşı mahallenin çocukları. sitenin sahasında her gün kendi aramızda yaptığımız maçlara ek olarak her yaz birkaç kere karşı mahallenin bıçkın delikanlıları ile halı sahada kapışırdık.
    ben bizim sitenin çekirdek kadrosundanım, hatta diğer arkadaşlarımın hepsi yazlıkçı, bir ben oranın yerlisiyim. yani takımda oynamamam gibi bir durum söz konusu bile değil. lakin o dönemde en berbat oynayan da bendim. hani can ciğer arkadaş olmasak hayatta almazlar beni takıma. tamamen hatrına bir tahammül etme durumu söz konusu. zaten çocukken de beni ya hakem, ya da teknik direktör yaparlardı. ben de sevinirdim. meğer dalga geçiyorlarmış. işte bu yüzden genelde hep defansta ya da kalede oynardım. mecbur kalmadıkça pas da atmazlardı zaten bana.
    neyse işte; o maçta orta sahada yalnız kalan arkadaşım mecburen santradan bana geri pas attı, çünkü ben dedim "dön bana" diye. ben de bacak aramdan alkış tutarak yedim o pası ve arkadaşım kendi kalesine gol atmış oldu. zaten benim yüzümden hep fark yerdik. o anki surat ifadesini hala unutamam. o maç sonunda bir başka arkadaşım iyi resim yapmama ithafen şöyle bir laf söyledi bana; "yanlış anlama da senden çok güzel sanatçı olur ama hayatta futbolcu olmaz." o laf bana çok koydu sözlük.
    hatta bir sonraki maçta bana rağmen berabere kalmıştık ve penaltılarda yetenek olarak benle yarışabilecek tek oyuncu bile penaltıyı gole çevirirken ben yine kalecinin üstüne yuvarlıyordum; ve bu yüzden yine kaybediyorduk...
    sene oldu 2009, şimdi 19 yaşındayım. aradan geçen 4 senede kendime çok şey kattım sözlük. iki sene boyunca istanbul'da haftada iki defa abimin arkadaşları, yani 25-26 yaşındaki adamlarla maç yaptım. boş kaleye kaçıra kaçıra, düşe kalka bir şeyler kaptım. 2008'de dil öğrenmek için ingiltere'ye gittim, orada da her hafta top oynadım. amatör ligde maçlara çıktım. ingiliz futbolunu yerinde öğrendim.
    ve geçtiğimiz yaz gördüm ki o dönemde haldır haldır koşan arkadaşlarım hamlamış, top oynamaz olmuşlar. bizim klasikleşen halı saha maçları ise hepten yalan olmuş. millet üniversite, sigara, içki, karı kız derken kopmuş gitmiş...bir ben kalmışım deli gibi top oynayan. şimdi 93'lü, 94'lü ve 95'li kardeşlerime abilik yapıyorum sözlük. çünkü bir onlar kaldı bir topun peşinden heyecanla ve şevkle koşan. onlara bir şeyler öğretmeye çalışıyorum. kız erkek karışık futbol kültürü ve aşkı vermeye çalışıyorum onlara.
    o yaz gerek halı sahada, gerek çim sahada kendi aramızda yaptığımız maçlarda gösterdiğim performans üzerine vaktiyle bana burun kıvıran arkadaşlarımın hepsi beni takdir etti. resmen ağızları açık kaldı. onlar kesilip kan ter içinde kaldığı vakit ben hala yarı çıplak deli gibi koşturup goller atıyordum sözlük.
    sonra almanya'ya düştü yolum, erasmus sebebiyle. kendi takımımı kurdum. her hafta düzenli olarak maçlar yapmaya başladım. üstüne alman ekolünü de öğrendim. artık ne yeteneksiz ama hatrı olan çocuğum, ne de abisinin hatrından dolayı oynayan kardeşim, uluslararası oyunculardan oluşan takımımın kaptanıyım. kar yağdığı zaman saha kapandı. ben topumu alıp gittim yine antrenman yaptım kendimce düzenli olarak. kondisyonumu kaybetmedim. şimdi eskisine göre daha düzgün bir fiziğim var. ve bir şekilde daha iyi top oynadığımı hissedebiliyorum. ama ne zaman sokaktan geçerken kalede hafif toplu bir çocuk görsem duygulanırım sözlük. dayanamam sorarım "ben de sizinle oynayabilir miyim?" diye. kabul ederlerse ben geçerim kaleye, çocuğu yollarım forvete...
  • 92
    her ne kadar bir sözlük yazarının itirafı olmasa da okumaya değer.

    --- alıntı ---

    bende herkes gibi futbol oynamaktan zevk alan biriydim. ilkokul ve ortaokulda da hep futbol oynadım. arkadaşlarımla aram çok iyi idi bu yüzden beni hep alırlardı takıma. ilerde oynamazdım kaleye de geçmezdim bu yüzden hep ortada oynardım. bu böyle lise birinci sınıfa kadar devam etti. ergenliğe girdikten sonra kızlara ilgi duymaya başladım o yaşlarda kızların gözleri yakışıklı ya da karizmatik erkeklerdeydi benim gibi hep ortalama olan bir insan için kızların ilgisini çekmek çok zordu.
    bir gün kızlar voleybol oynarken top benim önüme düştü o esnada ben her zamanın ki gibi orta sahada futbol oynuyordum. topu kaldırdım yerden elimle topun dibine vurdum top havada çok güzel gittikten sonra kız arkadaşımın kucağına düştü. bana bizimle oynamak ister misin çok güzel manteş atıyorsun dedi. manşet neydi tam olarak bilmiyordum çünkü doğru düzgün gazete bile okumuyordum. bende bizim arkadaşlara elveda deyip kızların arasına katıldım. ortada bir daire oluşturmuşlardı voleybol oynuyorlardı amaç topun yere düşmemesiydi. çünkü onlar kızdı ve yere düşen top kirlenir üstlerini kirletebilirdi bu yüzden çok dikkatli olmamamız gerekiyordu. bu oyunu bütün öğle arası boyunca oynadık. sonra ders zili çaldı ve sınıfımıza geri döndük. tam kapıdan girerken sevim bana servet çok güzel voleybol oynuyorsun bizimle istediğin zaman oynayabilirsin dedi. o gün artık orta sahada sırdan bir insan değildim voleybolda mevkisi olmayan bir insandım.
    peki şimdi siz sorabilirsiniz neden voleybola gittin ve futbolu bıraktın diye. tek amacım vardı genç bir ergendim ve kız arkadaşım yoktu her gün porno dergilere bakmadan imanım gevremişti. ayrıca da erkek arkadaşlarla top oynadıktan sonra kokuşmuş keçi peyniri gibi kokuyorduk hele gol sevinçleri yok mu birbirimize sarılmalar çekilecek gibi değildi. artık tek derdim voleybol oynamaktı. kızlarla voleybol oynadıkça saçlarıma şekiller vermeye başladım hayatımda ilk defa parfüm kullandım ve jigs görünmeye başladım. artık okuldaki çoğu kız beni tanıyordu bu yüzden çok mutluydum.
    bir gün en yakın arkadaşım hatta kardeşim abdurrahman bana gelip servet oğlum ne yapıyorsun iyice uzaklaştın bizden, 250 gram için değer mi dedi. abdurrahman oldukça harbi bir insandı, asıl amacımı şıp diye anladı fakat ben ona, kendim gibi değil de başka bir yaratık gibi cevap verdim. ona “kanka çok takozsun yaa. ne alakası var ben voleybol oynamayı seviyorum. hem sizinle de takılıyorum kanka nerden çıkardın böyle şeyleri” dedim. artık servet değildim bir berkcan, oğuzcan hatta bamyacan olmuştum. abdurrahman bana “vay be oğlumdan, kankaya geçmişsin. sen artık eski servet değilsin git oğlum kızların yanına git gözüm görmesin seni. ama unutma hiçbir erkek, kız için arkadaşlarını sattıktan sonra başarılı olamaz. biz senin hep yanında olacağız iyi günde kötü günde ama kızlar olmayacak. onların yanında rahat bir şekilde göt, meme diyemezsin sana sapık derler. bizim yanımızda istediğini; istediğin kadar söyleyebilirsin. bizimle yaptığın erkek muhabbetini onlarla yapamayacaksın çünkü onlar erkek değil ulaaan.” dedi. ben tınlamadım kızların yanına geri döndüm.
    o senenin sonunda bir kız arkadaşımda olmuştu artık el ele tutuşuyor sinemaya gidiyorduk bunun dışında hiçbir şey yapamıyorduk, fakat bizim erkek tayfası benden daha çok eğleniyordu. birlikte geneleve gitmişlerdi ve bunu bir ay boyunca anlattılar. kapıdaki polisi nasıl kandırdıklarını oruspuya abla diyince oruspunun sen ablanın sikermisin diye onlara laf sokmasını . bende sırf kızlara şirin görünmek için yaa bu bizim eski kankalar harbi hayvanmış deyip olay mahallinden içimde büyük bir buruklukla ayrılırdım. lisede birkaç kişiyle daha çıktım; kızlarla o yaşta yaptığımız tek şey sinema ya da kafeye gitmekti.
    lise bitti ben voleybolumu çok geliştirdim. artık profesyonel olmuştum birkaç sene sonrada birinci ligden bir takımdan transfer teklifi aldım ve büyük bir takımda oynamaya başladım. takımımız oldukça profesyoneldi ben smaçör olmuştum takımı sırtlıyordum. her maç 20 30 sayım olurdu. fakat beni rahatsız eden bir şey vardı her sayıdan sonra ortada buluşur ve sarılırdık o esnada birkaç kişi beni ellerdi. ilk zamanlar bu beni rahatsız etmemişti. ama bu işten iyice sıkılmaya başlamıştım. bir gün çok önemli bir maçta inanılmaz bir seri yakaladım o maç tek başıma 52 sayı yaptım ya da 52 kez beni ellediler mi deseydim. kâbus gibiydi birkaç gece stresten uyuyamadım.
    o maçtan sonra performansım iyice azaldı artık ellenmekten rahatsız oluyordum. takım arkadaşlarım servet bu düşüşünün nedeni ne diye sordular. ben kafam biraz dağınık dedim. ama içimden ulan ibneler bir insan bu kadar ellenir mi, her maç elliyorsunuz nedir derdiniz diye bağırmak istedim.
    gecelerim çok yalnız geçiyordu sonra bütün takım arkadaşlarımın bekâr olduğunu öğrendim allah’ım nereye düştüm ben diye hayıflanıyordum. oysaki voleybola başlama amacım kız götürmekti fakat şimdi hiç kız arkadaşım yoktu. bir zamanlar iğrendiğim futbola devam etsem mankenler peşimi bırakmayacaktı. çok büyük bir hata yaptım o kadar büyük bir hata ki hızla ibneliğe doğru gidiyordum çok korkuyordum resmen götümden uyuz olmaya başladım. soyunma odaları beni rahatsız ediyordu herkes bir birinin kalçasına şaplak atıyordu. bunu niye yapıyoruz diye sorduğumda motivasyon için moral için yapıyoruz dediler. ne zamandan beridir bizim motivasyon kaynağımız götümüz oldu . takım arkadaşım soruma cevap vermedi.
    günlerim böyle geçiyordu performansım yine arttı artık ellenmek beni rahatsız etmiyordu resmen üzerinden 10 kişi geçmiş bir kızın 11. kişideki umursamaz yüz hali vardı bende. boş gözlerle bakıyordum olan bitene bir anlam veremiyordum fakat takım arkadaşlarım bu durumdan gayet memnundu. bir gün bir maçta sayı yapan arkadaşımızı kutlamak için yine toplandık o an bende arkadaşımın kalçasını resmen avuçladım. bu beni mutlu etmedi sahanın kenarını gidip ağlamaya başladım ulan ne oldu bana eskiden olsa yapmazdım böyle şeyler şimdi gayet rahat yapıyordum. tribünlere baktığımda eski arkadaşım abdurrahmanı gördüm bana acıyarak bakıyordum.
    maçtan sonra hemen yanına gittim apo dedim nasılsın kardeşim iyi misin ne yaptın ne ettin anlatsana dedim. apo her şeyi anlattı. liseden sonra işletme okumuş üniversitede bir dünya kız götürmüş ama sinemaya değil boş evine. okuldan sonrada bir reklam ajansında iş bulmuş şimdi reklamcı ve benim aksine kadın kalçalarını kavrıyor. bende ona ne yaptığını anlattım profesyonel voleybolcu olduğumu bekâr olduğumu kız konusunda işlerin baya kesat olduğunu anlattım. apo bana o gün hiç unutamayacağım bir söz söyledi oğlum lisede yanlış yaptın bugün erkeklerin arasında kaldın ipne gibi puşt gibi bir şey olmuşsun. ben sana muaffak olamazsın dedim. beni dinlesen kızlara yavşamasan bugün bu halde olmazdın. birlikte üniversiteye giderdik ortamın adamı olurduk ortalık malı değil dedi. o zaman yavşadın kızlara ne oldu tek yaptığın para yedirmekti malsın sen oğlum kıtsın hatta yoksun bir hiçsin, kıt herif diye bağırdı bana. ondan sonra ilik gibi bir kızla el elle tutuşup çıktı gitti spor salonundan.
    ben orda tek başıma kala kaldım. benim yanıma da takım arkadaşlarım geldi. lisede beğenmediğim erkekler şimdi hayatım hatta işim olmuştu. ben bu yazıyı lisede okuyan genç arkadaşlarım için yazıyorum. kankalar pardon oğlum sakin kızlara yavşayacağız diye erkek arkadaşlarınızı satmayın ilerde benim gibi pişman olursunuz.

    --- alıntı ---

    *
  • 116
    bu gece metin kurt muhabbeti olunca aklıma geldi, itiraf etmek şart oldu. daha önce yazmıştım ama tekrar edeyim. bundan 19-20 sene önce 3.ligde dikilitaş'ta oynuyorum. takımın başına önce ayhan akbin geldi, balon oldugu 2. hafta anlaşıldı, gönderildi. yerine metin kurt geldi. takım biraz bir şeyler yapmaya başladı, ama hala işler kötü. kulüpte para yok, ben amatör kümede bile sezon başı kampına giderken burada gitmedik, istanbul'da idmanlar yaptık. topçulara paralar ödenmiyor, durumlar tatsız.

    neyse efendim, kulüp başkan degiştirdi, biraz para buldu. maçlardan önce kamp yapmaya başladık. kampları bazen merter güneş otel'de bazen cihangir'deki cihangir otel'de yapıyoruz. bir de o zamanlar türkçe rock'ın ilk günleri. bu cümleden itibaren işler karışıyor zaten.

    cihangir'deki bilsak'ın en üst katı rock bar, işleten de arkadaşım. tesadüfe bak. ben zaten hafta içi 3-4 gün oradayım. şahane gruplar çıkıyror. bulutsuzluk özlemi, leke*, erkin koray, asım can gündüz, kramp falan. bir grup daha var, aslında bu yazının konusu.

    takım cihangir'de kamp yapınca gecenin ilerleyen saatlerinde ben takımdan bir kaç kafa adamla birlikte kamptan bilsak'a kaçıyorum. kafa adam dediysem, sadece kafa dengi adam anlamında değil, takımın papazları, yılların profesyonelleri. aslında çok takılmıyoruz, bir kaç bira içip dönüyoruz otele. ertesi gün kadro açıklanıyor, captano ya yedek ya tribünde. bara gittiğimiz adamlar ilk 11. ilk başlarda diyorum ki, herhalde hoca beni düşünmedi, dedim ya hoca da metin kurt. tabii işi uyandık ama neredeyse sezon bitiyordu, zaten damgayı da yemiştik. gerçi metin hocayı çağırmış olsaydık, kesik yemezdim gibi geliyor ya neyse, hoca sever bira içmeyi.

    yazının asıl konusu: bu bilsak gecelerinin bazılarında kesmeşeker'de çıkardı be. tesadüfe bak. metin kurt-kesmeşeker-captano. sanırım cenk* o zamanlar metin kurt'un hikayesini bilmiyordu. yoksa, o kadar muhabbet sırasında bahsederdi.

    sezon sonu düştük zaten.
  • 111
    kasım ayında nişanlanıyorum. tarih olarak bakmadım, kasım'ın ilk pazarı diyordum herkese. sülaledeki denyo fenerliler 6 kasım'a denk geldiğini duyunca dillerine doladılar, gerzek gerzek espriler yapmaya başladılar. sayıları da az amına koyim ama can sıkıyorlar arkadaş. neyse işte sırf o gerzekleri ömür boyu dinlememek için ayın yedisine erteledim nişanı. hatunun haberi yok, çaktırmayın abi.
  • 149
    çocukken iyi bir yüzücüydüm, bilen bilir bizim burda zeynep kamil'in ordadır burhan felek spor salonu ve kapalı yüzme havuzu. orada 1999 yılında yüzmeyi öğrendim, uzun kollarım ve bacaklarım sayesinde herkesin eline veriyordum havuzda. annem kadıköy'de oturuyor olmamızdan mütevellit gel sana lisans aldıralım dedi. nasıl dedim fenerbahçe'ye yazdıralım diyince bende kayış koptu. ben galatasaraylıyım hayatta oraya gitmem diye çıngar çıkardığımı dün gibi hatırlarım. annem de madem öyle dedi ısrar etmedi ve sonuç, türk kasımla bu saatte laptop başına oturmuş bunu yazıyorum. *
  • 260
    20 sene once 12-13 yasinda basketbol takiminda oynuyorduk. yari final oncesi koc bize sacma bir hap vermisti. yine yenilmistik ama sacma bir andi. bir kac takim arkadasimin babasi da vardi herhalde. cok garip kapsul ayrilmis ufak bir plastik bant gibi bir seyle baglanmis gibiydi. placebo olsa bakin cocuklar bu cok iyi daha guclu oynamanizi saglayacak gibi bir sey soylenirdi herhalde. karambole getirip hizlica mac onu soyunma odasinda vermisti koc. 12 yas izmir basketbol turnuvasinda bile yapiliyorsa 20 yil once simdi neler donuyordur sporda kim bilir? hapi bilen arkadas varsa o gun ne yuttuk merak ediyorum 12 yasimizda.
  • 165
    çocukken futbol oynama konusunda aşırı yetenekliydim. sadece sokak aralarında, okul bahçelerinde, halı sahalarda oynadım. hiçbir kulübün kapısından içeri dahi girmedim. okuduğum lisenin halı sahasında müthiş sol ayağımlan arkadaşları yatırıp yatırıp kaldırır, başka sınıftaki arkadaşların bile hayran olmasını sağlardım. eyüpspor kulübü alt yapısına giden sınıf arkadaşlarım 'hiç kulüpte oynadın mı?' sorularına 'hayır' yanıtını verdiğimde inanmazlardı. 'bence gitmelisin, seni değerlendirirler' derlerdi. sebebine gelince, çocukken geçirdiğim beyin ameliyatı... tekmeye kafa sokamamak var işin içinde sonuçta.

    herhangi bir kulüpte antreman dahi yapamamak içimde ukde olarak kaldı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın