• 76
    nasıl başarılı olunacağını bilemem onun için club brugge, lille, atalanta, brest ya da feyenoord gibi takımların izlediği yollar izelenebilir.

    ama bir galatasaraylı olarak geçmiş tecrübelere dayanarak sırf şl'ye giriyoruz diye bir transfer döneminde çoğu 30 yaş üstü ilk 11'e 6-7 pahalı transfer yapmamak gerektiğini bilmiyorum.

    2019-2020 sezonu
    falcao, nzonzi, seri, lemina, andone, babel

    2023-2024 sezonu
    ziyech, tete, zaha, ndombele, angelino, bakambu
  • 78
    çok adamlı press gücü. 30 nisan 2025 barcelona inter maçı bir kez daha gösterdi ki ne kadar etkili ve çok adamlı press yapabiliyorsan o kadar oyunda kalabiliyorsun. ve bunu 90+ dakikaya hatta 120 dakikaya yayabilmen lazım. oyunda kalmak önemli çünkü planın işlemesi için öncelikle o koşuyu atabilmen lazım ne kadar yetenekli olsan da. sahada grand teknik/oyun kurucu/10 numara bir oyuncu belki biraz daha rakip kaleye yakın ve %50 muaf olabilir ama onun dışında herkesin ama herkesin basması lazım.
  • 79
    öncelikle sürekli katılım ve tecrübe gerekmektedir. sürekli katılım doğru kadro planlaması ve istikrarlı bir yönetim anlayışını gerektirmektedir. istikrarlı bir yönetim için liyakat sahibi, egolarından arınmış ve başarıya odaklanmış, ismi için değil kulübü için çalışan bir ekip ve başkan gerekmektedir. tüm bu bileşenler ortaya konulduğunda başarı mutlak suretle gelecektir. dünyada bunun sayısız örneği bulunmaktadır.
  • 85
    galatasaray şampiyonlar ligi'nde sadece 4 kez başarılı olabilmiştir. inceleyelim;

    2000-2001; bu sezon zaten 1996'da kurulan kadronun birlikte oynadığı beşinci sezondur ve tarihin en iyi galatasaray'ıdır. sonuç tarihin en dominant real madrid'ine deplasman golü kuralıyla çeyrek finalde elenmek. popescu rövanş maçında cezalı olmasa belki yarı finale biz çıkardık.

    2001-2002; galatasaray'ın kiralık oyuncularla yama yaptığı, kalitesi oldukça sınırlı bir kadroyla ilk grup aşamasını geçip son 16'ya kaldığı, ikinci grup aşamasında barcelona-liverpool-roma ölüm grubuna düşüp 5 beraberlikle son maça geldiği, barcelona'ya ofsayt bir gol yüzünden yenilip elenerek çeyrek finale çıkamadığı sezon. bu sezon lucescu çok iyi bir teknik direktör olduğunu kanıtlamıştır.

    2012-2013; zaten 2011-12 sezonunda ligi domine eden bir takım olmuştu galatasaray. takıma drogba-sneijder eklemesi de yapılınca sonuç çeyrek final oldu. yine real madrid'e deplasman golü kuralıyla çeyrek finalde elendik. bence en şaşırtıcı olmayan avrupa maceramızdır. ujfalusi real madrid maçlarında oynayabilse daha farklı bir sonuç görebilirdik.

    2013-2014; real madrid ve juventus ile ölüm grubuna düşüp gruptan çıkmayı başardık. maalesef tff'nin fenerbahçe'yle anlaşıp bizi avrupa'da durdurmak için attığı 6+0+4 kazığı yüzünden ancak bu kadar oluyordu. son 16'da chelsea ile eşleşip gidebileceğimiz yere kadar gitmiş olduk. yine kaliteli bir kadro vardı.

    yani bu dört sezon içinde en şaşırtıcı olanı 2001-02 sezonudur. hakikaten ondan çok daha iyi kadroları heba ettik birçok sezonda. ama o sezon neredeyse kupa için mücadele edecek duruma gelmiştik. diğer üç sezon zaten kadro istikrarının getirisi olarak gelen başarılardır.
  • 88
    öncelikle iyi bir takım savunması olmalı. böylece kolay yenilmezsin. bunun için de ön alan oyuncuları barış alper, yunus, osimhen gibi basan ve kovalayan oyuncular olmalı. savunma forvetten başlar.
    geçiş oyununu çok iyi oynamalı. her zaman topa sahip olamazsın. bazı takımlar seni pas delisi yapar, sana top göstermez. deplasmanda puan almak istiyorsan buna göre oyuncuların olmalı.
    geniş bir kadron olmalı. bu kadroyu kullanması bilmeli. herkes sırası geldiğinde forma giyeceğini bilmeli. kaliteli bir yedek kulüben olmalı.
    fiziksel gücün yeterli olmalı. avrupalılar 120-130 km koşuyor. sen 105-110 koşarsan ocak ayını görmeden eve dönersin.
    en önemlisi de hızlı oynamalı. hızlı düşünmeli ve hızlı uygulamalıyız. avrupa seviyesinde bizi en çok zorlayan bu eksiğimiz. bu da maalesef yerel ligimizin bize bulaştırdığı bir hastalık. yavaş ve hareketsiz oynarsanız young boys bile sizi eler.

    kısacası galatasaray şu anki haliyle avrupa'da, hele hele şampiyonlar ligi'nde üzülerek belirtmek isterimki hüsrana uğrar. bizim yerlere göklere sığdıramadığımız barış alper, sara, torreira bile sıradan bir oyuncu oluyor biraz sert takımlar karşısında.
  • 89
    hücumda net pozisyonları kaçırmayan hücum hattı. şampiyonlar ligi seviyesinde bulunan her pozisyon çok değerli. avrupa'da yaşadığımız, sıklıkla tekrar eden bir senaryo var. peş peşe sürekli pozisyona gireriz atamayız, karşı takım bir pozisyon yakalar ve geriye düşeriz. bu sorunu çözmemiz başarı için çok önemli. şu an takımda bu profilde bir tek icardi var bence. kanatlarımız da biraz bu profilde olmalı.
  • 90
    istisnai başarılar bir kenara belli bir seviyede süreklilik yakalamak için sanırım en önemli faktör sezona başlarken bir sonraki sezon şampiyonlar ligine katılım hakkı kazanmak konusunda çok bir soru işareti yaşamamak.

    hem maddi olarak, hem de mental olarak o seviyelerde olabilmek için ligden şampiyonlar ligine katılma konusunun resmi bir şekilde olmasa da gayrıresmi olarak garantiye alınmış olması gerekiyor. makasın açılması olayının mümkün olabilmesinin yolu da bundan geçiyor. ligin bayern'i olmak olayı bu noktada önem kazanıyor aslında.

    ligin kalitesi tartışılır olsa da rekabetin kırıcılığı elbette su götürmez bir gerçek. ligin dinamiklerine göre kadro kurmak, saha içi saha dışı bir sürü şeyle mücadele etmek gerçekten yorucu. sadece psikolojik olarak bile büyük bir savaş veriliyor. türkiye ligi'nde başarı olmadıktan sonra kimse tatmin olmuyor. avrupa'da çok da ahım şahım olmayan bir başarı, mesela çeyrek final görülen bir sezon türkiye liginde şampiyonluğa mal olabiliyor. şampiyonluk gittiği zaman ön eleme turlarında perişanlık geliyor. o erken elenme belki de lig şampiyonluğunu getiriyor ama zaten bir sezon önce şampiyonluk kaçıran kadroyu dağıtmış ya da değiştirmiş oluyorsun. bir sene önce yüksek maliyetlerle türkiye ligi'nde başarı alabilecek şekilde kurulan kadroya ne kadar takviye yaparsan yap ertesi sene avrupa için acemi oluyorsun.

    bu böyle sonsuz bir kısır döngü halinde ilerliyor...

    fatih hoca'nın makas retoriği yıllardır tartışılan bir konu. herkes de farklı bakış açısından farklı bir anlam çıkarabiliyor. ama buralarda şans faktörüyle bir senelik bir sıçrama yerine uzun süreli var olabilmenin iki gereksiniminden biri istikrar, diğeri de bu seviyenin futbolcularını ikna edebilme.

    bu sene üst üste üçüncü şampiyonluğu kazanan okan buruk bir ara istifa noktasına gelmişti. entry tarihi itibarı ile geçen sezon rekor puan kazanan ismail kartal, aziz yıldırım'ın tek bir cümlesi sonucu mourinho ile değiştirildi.

    üç sene üst üste şampiyon olan galatasaray'ın ilk ve son şampiyonluk maçlarında 11 çıkan 3 tane isim var. hadi sonradan oyuna girenleri de eklersek 5 oyuncu hem ilk hem son şampiyonluk maçına sahadaymış. biri futbolu bıraktı, biri kulüpten ayrıldı, iki tanesi için de "iyi bir teklif gelirse satılır mı" noktasındayız.

    üç senedir galatasaray ile birlikte ligi domine eden fenerbahçe'de şampiyonluğun matematiksel olarak kaybedildiği maç kadrolarına bakarsak doğrudan 11 olan isim yok. gireni çıkanıyla bu sayı 2 denebilir. her sene hem hoca, hem kadro, hem de oyun felsefesi bambaşka yönlere doğru değişmiş.

    bütün bu hengamenin içinden şampiyonlar ligi'nde başarılı olabilecek bir formül yaratma ihtimali piyango tutturmaktan biraz daha ufak bir yerlerde seyrediyor. bir sezona işte birden fazla kaliteli futbolcu denk gelecek, hepsinin birden oynayacağı tutacak, kadroyu doldursun diye 11'e monte edilen diğer isimlerden de birkaçı kariyer sezonu yapacak, arada fikstür şansı da sizden yana olacak falan da işte bir çeyrek final görüp yıllar yılı bir destan gibi anlatılsın...

    aslında şampiyonluk sayılarındaki 25-19 üstün olduğumuz, ligin geri kalanındaki takımların neredeyse hepsinin başkan alt liglerde yatırdığı parayı çıkarsın da geri çekilsin diye maça çıkan ekipler olduğu, ligin öyle ya da böyle 4-5 tane avrupa kupası hakkı verdiği bu statüko böyle bir şey denemek için ideal bir ortam.

    ama doğru hamleleri yapabilecek kadar dirayetli bir yönetim ve sabredecek taraftar çıkar mı?

    çok zor...
  • 94
    evvela iyi bir savunma yapmak. bunun ön koşulu da az pozisyon vermek. bunun ön koşulu da topa daha çok sahip olmak. bunun ön koşulu da pas ağının iyi ve kalecinin dahi pas yeteneğine sahip olmasıdır. tabi tek başına bu da yetmez. olabildiğince sert bir orta sahaya ihtiyacımız var. kanat hücumcularının kanat beklerine yardımı da şart. geçen sezon avrupa'da 12 maçta 24 gol gol yedik. aynı defansı şampiyonlar ligi'nde yaparsak 48 gol yeriz.
  • 99
    genç, dinamik, yetenekli ve mental olarak güçlü oyunculardan oluşan bir kadroya sahip olmaktır. galatasaray son dönemde osimhen, ederson, akanji gibi isimlerin transferinde sona yaklaştığı için çeyrek final, final beklentileri havada uçuşuyor. ama bu çok yanlıştır.

    galatasaray bir sezon es kaza çeyrek final yapsa bile sürdürülebilir değildir. önemli olan önce o kültürü yeniden hatırlamak, avrupa'da düzenli olarak ilk 24'e girmeyi başarmaktır. 2-3 sezon üst üste son 16 turuna kalmak, zaten artık çeyrek ve yarı final hayali kurabilecek bir takım olduğumuzu gösterecektir.

    bu yüzden öncelik sürdürülebilirlik, öncelik istikrarlı başarı, öncelik ilk 24'e girebilmek olmalıdır. 80 milyon euro'ya futbolcu almış olsak bile, şampiyonlar liginde ilk 24'e girersek oldukça başarılı olmuş olacağız. az alkmaar, young boys gibi takımları düzenli şekilde yenebilirsek başarılı olmuş olacağız. adım adım gitmeliyiz.
  • 100
    öncelikle kadrosunun yeterli sayıda ve nitelikli oyuncularla doldurulmuş olmasıdır.

    son yıllarda yürütülen yanlış transfer politikaları yüzünden a takım kadrosuna 25 oyuncu yazamayıp 20-21 oyuncuyla mücadele etmeye çalışıyoruz. haliyle sakatlık ceza vb. durumlar ortaya çıkınca ya devşirme oyunculardan ya da hiç a takımda yer vermediğimiz alt yapı oyuncularından fayda almaya çalışıyoruz ve tabii başarısız oluyoruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın