90
istisnai başarılar bir kenara belli bir seviyede süreklilik yakalamak için sanırım en önemli faktör sezona başlarken bir sonraki sezon şampiyonlar ligine katılım hakkı kazanmak konusunda çok bir soru işareti yaşamamak.
hem maddi olarak, hem de mental olarak o seviyelerde olabilmek için ligden şampiyonlar ligine katılma konusunun resmi bir şekilde olmasa da gayrıresmi olarak garantiye alınmış olması gerekiyor. makasın açılması olayının mümkün olabilmesinin yolu da bundan geçiyor. ligin bayern'i olmak olayı bu noktada önem kazanıyor aslında.
ligin kalitesi tartışılır olsa da rekabetin kırıcılığı elbette su götürmez bir gerçek. ligin dinamiklerine göre kadro kurmak, saha içi saha dışı bir sürü şeyle mücadele etmek gerçekten yorucu. sadece psikolojik olarak bile büyük bir savaş veriliyor. türkiye ligi'nde başarı olmadıktan sonra kimse tatmin olmuyor. avrupa'da çok da ahım şahım olmayan bir başarı, mesela çeyrek final görülen bir sezon türkiye liginde şampiyonluğa mal olabiliyor. şampiyonluk gittiği zaman ön eleme turlarında perişanlık geliyor. o erken elenme belki de lig şampiyonluğunu getiriyor ama zaten bir sezon önce şampiyonluk kaçıran kadroyu dağıtmış ya da değiştirmiş oluyorsun. bir sene önce yüksek maliyetlerle türkiye ligi'nde başarı alabilecek şekilde kurulan kadroya ne kadar takviye yaparsan yap ertesi sene avrupa için acemi oluyorsun.
bu böyle sonsuz bir kısır döngü halinde ilerliyor...
fatih hoca'nın makas retoriği yıllardır tartışılan bir konu. herkes de farklı bakış açısından farklı bir anlam çıkarabiliyor. ama buralarda şans faktörüyle bir senelik bir sıçrama yerine uzun süreli var olabilmenin iki gereksiniminden biri istikrar, diğeri de bu seviyenin futbolcularını ikna edebilme.
bu sene üst üste üçüncü şampiyonluğu kazanan okan buruk bir ara istifa noktasına gelmişti. entry tarihi itibarı ile geçen sezon rekor puan kazanan ismail kartal, aziz yıldırım'ın tek bir cümlesi sonucu mourinho ile değiştirildi.
üç sene üst üste şampiyon olan galatasaray'ın ilk ve son şampiyonluk maçlarında 11 çıkan 3 tane isim var. hadi sonradan oyuna girenleri de eklersek 5 oyuncu hem ilk hem son şampiyonluk maçına sahadaymış. biri futbolu bıraktı, biri kulüpten ayrıldı, iki tanesi için de "iyi bir teklif gelirse satılır mı" noktasındayız.
üç senedir galatasaray ile birlikte ligi domine eden fenerbahçe'de şampiyonluğun matematiksel olarak kaybedildiği maç kadrolarına bakarsak doğrudan 11 olan isim yok. gireni çıkanıyla bu sayı 2 denebilir. her sene hem hoca, hem kadro, hem de oyun felsefesi bambaşka yönlere doğru değişmiş.
bütün bu hengamenin içinden şampiyonlar ligi'nde başarılı olabilecek bir formül yaratma ihtimali piyango tutturmaktan biraz daha ufak bir yerlerde seyrediyor. bir sezona işte birden fazla kaliteli futbolcu denk gelecek, hepsinin birden oynayacağı tutacak, kadroyu doldursun diye 11'e monte edilen diğer isimlerden de birkaçı kariyer sezonu yapacak, arada fikstür şansı da sizden yana olacak falan da işte bir çeyrek final görüp yıllar yılı bir destan gibi anlatılsın...
aslında şampiyonluk sayılarındaki 25-19 üstün olduğumuz, ligin geri kalanındaki takımların neredeyse hepsinin başkan alt liglerde yatırdığı parayı çıkarsın da geri çekilsin diye maça çıkan ekipler olduğu, ligin öyle ya da böyle 4-5 tane avrupa kupası hakkı verdiği bu statüko böyle bir şey denemek için ideal bir ortam.
ama doğru hamleleri yapabilecek kadar dirayetli bir yönetim ve sabredecek taraftar çıkar mı?
çok zor...
hem maddi olarak, hem de mental olarak o seviyelerde olabilmek için ligden şampiyonlar ligine katılma konusunun resmi bir şekilde olmasa da gayrıresmi olarak garantiye alınmış olması gerekiyor. makasın açılması olayının mümkün olabilmesinin yolu da bundan geçiyor. ligin bayern'i olmak olayı bu noktada önem kazanıyor aslında.
ligin kalitesi tartışılır olsa da rekabetin kırıcılığı elbette su götürmez bir gerçek. ligin dinamiklerine göre kadro kurmak, saha içi saha dışı bir sürü şeyle mücadele etmek gerçekten yorucu. sadece psikolojik olarak bile büyük bir savaş veriliyor. türkiye ligi'nde başarı olmadıktan sonra kimse tatmin olmuyor. avrupa'da çok da ahım şahım olmayan bir başarı, mesela çeyrek final görülen bir sezon türkiye liginde şampiyonluğa mal olabiliyor. şampiyonluk gittiği zaman ön eleme turlarında perişanlık geliyor. o erken elenme belki de lig şampiyonluğunu getiriyor ama zaten bir sezon önce şampiyonluk kaçıran kadroyu dağıtmış ya da değiştirmiş oluyorsun. bir sene önce yüksek maliyetlerle türkiye ligi'nde başarı alabilecek şekilde kurulan kadroya ne kadar takviye yaparsan yap ertesi sene avrupa için acemi oluyorsun.
bu böyle sonsuz bir kısır döngü halinde ilerliyor...
fatih hoca'nın makas retoriği yıllardır tartışılan bir konu. herkes de farklı bakış açısından farklı bir anlam çıkarabiliyor. ama buralarda şans faktörüyle bir senelik bir sıçrama yerine uzun süreli var olabilmenin iki gereksiniminden biri istikrar, diğeri de bu seviyenin futbolcularını ikna edebilme.
bu sene üst üste üçüncü şampiyonluğu kazanan okan buruk bir ara istifa noktasına gelmişti. entry tarihi itibarı ile geçen sezon rekor puan kazanan ismail kartal, aziz yıldırım'ın tek bir cümlesi sonucu mourinho ile değiştirildi.
üç sene üst üste şampiyon olan galatasaray'ın ilk ve son şampiyonluk maçlarında 11 çıkan 3 tane isim var. hadi sonradan oyuna girenleri de eklersek 5 oyuncu hem ilk hem son şampiyonluk maçına sahadaymış. biri futbolu bıraktı, biri kulüpten ayrıldı, iki tanesi için de "iyi bir teklif gelirse satılır mı" noktasındayız.
üç senedir galatasaray ile birlikte ligi domine eden fenerbahçe'de şampiyonluğun matematiksel olarak kaybedildiği maç kadrolarına bakarsak doğrudan 11 olan isim yok. gireni çıkanıyla bu sayı 2 denebilir. her sene hem hoca, hem kadro, hem de oyun felsefesi bambaşka yönlere doğru değişmiş.
bütün bu hengamenin içinden şampiyonlar ligi'nde başarılı olabilecek bir formül yaratma ihtimali piyango tutturmaktan biraz daha ufak bir yerlerde seyrediyor. bir sezona işte birden fazla kaliteli futbolcu denk gelecek, hepsinin birden oynayacağı tutacak, kadroyu doldursun diye 11'e monte edilen diğer isimlerden de birkaçı kariyer sezonu yapacak, arada fikstür şansı da sizden yana olacak falan da işte bir çeyrek final görüp yıllar yılı bir destan gibi anlatılsın...
aslında şampiyonluk sayılarındaki 25-19 üstün olduğumuz, ligin geri kalanındaki takımların neredeyse hepsinin başkan alt liglerde yatırdığı parayı çıkarsın da geri çekilsin diye maça çıkan ekipler olduğu, ligin öyle ya da böyle 4-5 tane avrupa kupası hakkı verdiği bu statüko böyle bir şey denemek için ideal bir ortam.
ama doğru hamleleri yapabilecek kadar dirayetli bir yönetim ve sabredecek taraftar çıkar mı?
çok zor...