• 25
    estetik katili. beton beton diye kafa ütüleyen modern mimari sevdalıları karadenizli müteahhitlerden daha rezil, onların en azından estetiğe dair bir fikri yok. bulaştı yakamıza bizim evimize ipotek koyuyor, izinleri vermiyor. öldü gitti ailesi de görünen o ki aynı inatta. yapalım kardeşim, gerekirse dava etsinler, galatasaray'ı mahkemeye vermek nasıl bir şey görsünler. boyayın ya da şık bir dizayn yapın, o betonları saklayın. korkmayın bu kifayetsiz muhterislerden.
  • 26
    stadyum projesi konusunda hemen her galatasaraylının kulağını çınlattığı rahmetli mimar.

    dış cephenin doğu bloğu ülkelerin toplu konutlarından fırlamışcasına görüntüsünü güzelleştirmemize karşı çıktı. şu sıralar led ışıklarla gizlemeye çalışıyoruz.

    ayrıca kendisinden böyle mi istendi yoksa kendi tercihi miydi bilinmez, arena şeklindeki tasarımı ve devasa çatı yüzünden zemin problemlerimiz hiç bir zaman eksik olmadı. bunda çatı malzemesinin saydam malzemeden yapılmamasının etkisi büyük olsa da geçmişte verdiği röportajda daha stadyum yapılmadan maliyet sebebiyle saydam malzeme kullanılmayacağını tahmin ettiğini söylemiştir.
  • 28
    entry tarihi itibarı ile ismi rams park olan stadyumumuzun mimarı olması hasebiyle, ölüp gittikten üç sene sonra bir ağustos sabahı sol frame'de arz-ı endam eden kişi.

    stadımızın dış cephesi malum beton zeminlerden ve taşıyıcı elemanlardan ibaret. sadece idari bölümlerin ve lounge ya da loca tarzı yapıların bulunduğu orta kesimde camlarla örtülmüş, giydirme diye tabir edilebilecek yüzeyler bulunuyor. bu konu da açılıştan beri taraftarın tepkisini çekiyor. hatta sözlüğümüzde farklı isim sponsorlukları döneminden iki başlık bile açılmış.

    (bkz: ali sami yen dış cephesi)
    (bkz: türk telekom arena'nın dış cephesi)

    kendisinin "brütalist" esintilerle yapmaya çalıştığı ancak sıradan çinko karbon vatandaşın gözünden bakınca "yarım inşaat" yorumu yaptığı bir tasarım var ortada. dünyada ve taraftarın dilinde ise allianz arena ile başlayan ve bugün anadolu'da yenilenen pek çok stadda bile gördüğümüz bir giydirme stad trendi var. herkesin dıştan bakınca uzay mekiği gibi görünen, rengarenk panolarla aydınlanan bir stadyum hayali bulunuyordu.

    tasarım aşamasında çatının komple açılıp kapanan bir şekilde yapılması öngörülüyordu. bu türkiye'de örneği olmamakla birlikte, eski ali sami yen'in kapalı ve numaralı tribünlerinin balkon şeklinde çözülmüş çatıları ya da son yıllarında eski açık'ın üstünü kapatan ve tribün önündeki kolonlarla çözülen hafif çelik denebilecek çatısıyla kıyas kaldırmayacak yükler anlamına geliyor.

    bu yüzden stadın dört köşesinde dört süper kolon, bu kolonları birbirine bağlayan devasa makaslar ve tribün arkalarında çatıdan koridorlara kadar inen aktarma elemanları var. bunların pek çoğu kolay kolay gizlenemeyecek boyutlarda olmakla birlikte aslında kendi içinde bir estetikle birbirini tamamlayan çizgiler halinde tasarlanmış. zaten bir tepenin üzerine kondurulmuş olan stadı silüet olarak daha da heybetli gösterdiği de bir gerçek.

    ancak taraftar gözüyle bakınca dış cephedeki "beton" görüntüsü, hele bir de servis yolları ve devasa yaya merdivenleri eklenince iyice göze batıyor. en pratik fikir olarak ortaya çıkan stadın boyanmasının etki edebileceği kısım, görselin tamamı içerisinde çok küçük bir yer olacak. komple stadın bir giydirme cephe ile kapatılması ise ya çok maliyetli ve uzun bir inşaat sürecine götürecek, ya da çok dandik ama hızlı bir çözümle "beton daha mı iyiydi" düşüncesinde hemfikir yapacak.

    bunun ortası bir çözüm ne yazık ki mümkün değil...

    kaldı ki az biraz mesleğin içinden biri olarak, tüm bunları göz önüne alınca, tepkilere cevap olarak mete arat'ın taraftarın önüne atılması da biraz kolaycılık gibi gelmiştir bana şahsen. bir tasarımın, tasarımcının onayı ve görüşü haricinde değiştirilerek uygulanması; yönetmeliğe aykırı olması bir kenera o tasarımcıya mesleki ve etik değerler açısından yapılmış bir hakaret olur. bir tasarımcıya gidip de "ya biz bunu beğenmedik, önünü boyasana bize" denmesi bir forvet oyuncusuna gidip ben seni orada beğenmedim git bizim kalenin önünde stoper oyna demek gibi bir şey aslında....

    üstelik mete arat 55 bin kişilik bir stadı tribün açılarındaki müthiş ayarlamayla hem yüksek seyir zevki hem de akustik açısından gayet de taraftarın konforunu ön plana alarak asgari bir oturum büyüklüğünde çözümlemeyi başarmıştır. stadın ulaşımı konumunun etkisiyle çözülemeyen bir çiledir belki ama stadyumun çeperine bir şekilde varıldıktan sonrası taraftar açısından azami keyif ve konforu içermektedir. üstüne ek olarak kulübün talep ettiği tüm mekanlar da bu tasarım içerisine yerleştirilmiştir. kulübün müzesi, televizyon stüdyosu ve tüm idari birimleri stadyumda yer almaktadır.

    yani aslında yerildiği kadar övülmeyi de hak eden bir adamdır. "mete bey olmasa dış cepheyi taraftarın istediği gibi yapardık" lafı gaz almaya yönelik olsa da içi boş bir topu taca atma cümlesidir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın