türkiye özelinde konuşursak basketbolda, basketbolun iddaa kapsamına alındığı dönemden beri "ortalığa saçılmış şekilde" devam eden hadise. kulüpler az biraz para kazansın diye iddaa kapsamına alınması yönünde girişimler olmuştu. maçı iddaa listesinde olan takımlara bir para ödeniyordu. bir süre sonra "bahisçi hakemler" diye bir tabir oluştu.
her sezon 2-3 takımın lig başlamadan çekildiği, sezonun geri kalanının da 2 takım ve diğerleri şekilde gittiği, normal sezonun playoff sıralaması belli olduktan sonraki bölümünde formalite mücadelesine düşen takımların kadro dağıttığı ortamda bu tarz faaliyetlerin çok dikkat çekmesi mümkün olmuyor.
ancak zaman içerisinde bahis kategorileri attırkça bu ortamda bile absürd kaçabilen olaylar yaşanmaya başladı. mesela bir maçın bir periyodunda 25 faul düdüğü çalınması gibi. baktığında basketbol dinamikleri gereği futbola kıyasla art niyetli müdahaleye daha açık bir spor. örneğin en kısır maçta bile 50-55 kere basket oluyor. saha ölçülerinin ve savunulacak alanın
* küçüklüğü oyunun çok daha temaslı olmasını beraberinde getiriyor, ki zaten faul hakları ile bu oyunun kendisi tarafından onaylanmış bir durum.
bu sayısal fazlalık olası bir art niyetli müdahaleyi saklama imkanı sağlıyor. hem fark edilmesi daha zorlaşıyor hem de bütün içerisinde geri dönüşe daha fazla imkan sağlıyor. mesela bir basketbol hakeminin çalacağı bir faul düdüğü ile bir futbol hakeminin çalacağı faul düdüğünün etkisi de akılda kalıcılığı da aynı değildir.
bir futbol hakeminin hatalı bir kırmızı kart ya da gol kararı, maçın neticesini değiştirmese bile yıllarca konuşulabilir. bir basketbol hakeminin çaldığı iki uyduruk faul kararını ise kimse hatırlamaz. diğer yandan bir kişi eksik kalan takımların skoru korudukları hatta bazen öne geçtikleri olur. ancak basketbolda fark 10-15 ve üstü olmadığı sürece maçın bir takımdan diğerine "verilmesi" için 1-2 dakika yeterlidir.
tüm bu "avantajlara" rağmen basketbolda "bahisçi" hakemlerin varlığı, twitter'da basketbol kamuoyunu oluşturan anonim insanlara kadar düşmüş bir konu. bu adamlar da bir şekilde kollanarak/gizlenerek yıllardır göreve devam ediyorlar.
futboldaki hakemlerin bu işin neresinde olduğunu kestirmek zor. taraf bahislerinde basketbol hakemleri kadar "şans"ları yok. ancak kart sayısı ve penaltı olur/olmaz gibi bahislerin kafalarını kurcalama ihtimali gayet yüksek.
ha belgeli delilli şikenin "delilleri toplayanlar bir terör örgütü üyesi" denerek aklandığı bir ülkede tavşanın oyuğunun nereye kadar gittiğine bakılabilir mi, pek sanmıyorum...
571 faal hakemin 371'inin bahis hesabı olduğundan bahsediliyor ki bu muhtemelen isim bilgisiyle takibi yapılabilen yasal bahis platformları üzerinden alınan veridir. bunların da 152 tanesinin aktif olarak bahis oynadığı bilgisini verdi federasyon başkanı. yani en iyimser senaryoda bile her dört klasman hakeminden bir tanesi bahis batağına düşmüş durumda. bu bile inanılmaz bir oran iken bunun bir de ülkemizde "yasadışı" olan sitelerin yaygınlığnı düşününce insan daha da bir ürperiyor.
kumar türkiye'nin günceldeki en önemli toplumsal sorunlarından biri. bunu da tetikleyen sosyo-ekonomik sebepler ayrı bir yazı konusu. ancak kendi halinde ev kadınlarını bile sarmalayan bu illetin bir meslek grubunu, hele ki oyunun parçalarından biri olan bir meslek grubunu, ıska geçmesi biraz ütopik olurdu.
yine de türk hakemliği adına kara bir leke olarak kalacak.
ya da en azından normal bir ülkede olsa kalırdı...
normal şartlar altında bu hakemlerin hem federasyon yönetmeliklerine göre hem de 6222 sayılı kanuna göre alması gereken cezalar var. bu da eldeki hakem havuzunun ciddi anlamda boşalması demek. her ne kadar tepki alsa da belki de liglerin durdurulması, soruşturmanın yapılması ve çürük elmaların temizlenerek yola devam edilmesi gerekiyor.
yine de "hayat" bizi nereye götürecek, göreceğiz...