• 11
    kondisyon seviyesi ve pozisyon bilgisi yüksek oyuncularla oynandığında maksimum verir. türkiye'de buna henüz bir anti-taktik geliştirmiş veya geliştirebilecek bir takım da yoktur. bu zihniyet de yoktur.

    top rakipteyken bek ve orta saha oyuncularınızla bu gegenpressing olayını iyi yapın, hücumda da iki adet skor yapabilecek ortalama oyuncusu bulun, en kötü ilk 6'dasınız ligde. hatta sezon içerisinde dört büyüklerden en kötü 3-4 puan da cepte.

    takımımızın bunu iyi uygulayabilmesi oldukça güzel bir haber. bilhassa orta saha ve bek oyuncularımızın, bu bahsettiğim pozisyon ve kondisyon durumları iyi olduğu için oldukça verimli kullanabiliyoruz. yarın öbür gün mariano, latovlevici, fernando gibi oyuncularımız fizik seviyeleri yavaş yavaş düşmeye başlayınca yine bu seviyelerde transferler yapabilirsek, bu taktiği takımın dinamiklerine oturtmuş oluruz. böylece gegenpressing kuşaklar boyu devam etmiş olur.

    pep guardiola bu taktiği barcelona döneminde 6 saniyede topu kazanma mantalitesine oturtarak inanılmaz bir başarı elde etmişti. bizde 6 olmaz, 10 olur, 12 olur, hiç farketmez.

    ayrıca inanılmaz bir kontratak silahıdır. topu erkenden kazanınca rakibi hazırlıksız yakalama şansına da erişiyor, çok müsait ve boş pozisyonlarla gole gidebiliyorsunuz.
  • 13
    tiki-taka, gegenpressing, juego de posicion(guardiola'nın taktiğinin adı bu) ve bizim "baskılı, presli; bam bam bam oyun" arasında biraz farklar var. bunlar da içlerinde ayrılmaktalar hatta. adam - alan - top gibi öncelikli kavramların farklılığından dolayı.

    bu öncelikler takımlara zor oturuyor aslında, hemen değiştiremiyorsun. kornerlerdeki alan-adam savunması mantığı gibi yani. değişik pres mantalitelerini; teknik direktöre veya takıma hangisi uyuyorsa değiştirebilirsin aslında aynı taktik olmana rağmen. mesela mourinho'da 4-2-3-1 oynuyor ya da tiki-taka oynuyor; klopp'ta 4-2-3-1 oynuyor örnek veriyorum; ancak ikisinin de 4-2-3-1'leri arasında dağlar kadar fark var görünüyor maçı izlerken.

    kısa kısa anlatmak gerekirse bizim genel olarak bildiğimiz ve genelde uyguladığımız şok presi terim'i top rakip oyuncunun ayağına geldiğinde, oyun kurmasını sağlamadan "topa" pres yapmak ve rakibin topu verimli kullanamamasını sağlamak üzerine.

    jurgen klopp'un dortmund'da ve liverpool'da (youtube'da ve twitter'da güzel analiz yapan insanlar var bunları, "klopp counterpress liverpool" gibi anahtar kelimelerle aranabilir.) yaptığı pres gegenpressing yani counter press. ancak uyguladığı mantalite alan kapatmaya yönelik. guardiola ise adam'a göre ancak bunu biraz geliştirmiş ve adama göre pas yolu kapatmaya yönelik hale getirmiş, ecnebi hocalar buna " passing lane oriented counterpress" diyor.

    daha detaylı anlatımlar burada var; youtube-twitter ve diğer blog sitelerinde de bulabilirsiniz. http://spielverlagerung.com/tactical-theory/
  • 39
    okan hocam bayern'e karşı gegengpress oynatıp hücum futbolu oynatmıştı. montella aynı euro 2020 deki türkiye italya maçı gibi tutuk topu rakibe veren rezalet oyun tarzıyla sahaya çıktı yahu kardeşim ne güzel havayı arkana almışsın elindeki malzemeyi niye düzgün kullanmıyorsun. salak saçma özgüvensiz top oynatıyorsun. oynat hücum yenilirsen de böyle yenil.

    (bkz: 22 haziran 2024 türkiye portekiz maçı)
  • 44
    çok saptırılan oyun sistemi. özellikle top rakibe geçince ya da top direk rakipteyken yakın markaj ile yapılabilecek bir pres sistemi. rakipler bize sürekli topu verip sen oyna dediği için bizim de bu prese ihtiyacımız kalmıyor. neden hep bizden iyi takımlara karşı daha iyi oynuyoruz diyoruz? işte tam da bu yüzden. topu kullanmak isteyen takımlara karşı her daim işletirsin. hatta yeteneğin el verirse galip de gelirsin. ancak topu veren takımlara karşı nerede ve nasıl bu presi uygularsın? kaleciden yüksek topla çıkan takımlara karşı işe yaramaz. bizim sistemimiz genelde küçük takımlara karşı özellikle gegeng değil. seken topları çok çabuk toplayarak yön değiştirmeyle alakalı bir sistem. bir de sert koşular yapan beklerin yoksa imkansız yapamazsın bunu.
  • 26
    futbolda tek bir doğru yoktur. günümüz artık hız çağı, her şey çok çabuk değişiyor, haliyle bu futbola da yansıyor. sistemler, anlayışlar çok çabuk değişebiliyor. eskiden bir taktiğin panzehirinin bulmak yıllar alırdı şimdi bir sezon yetebiliyor bazen. tabii bir de şans faktörü var. şöyle ki barcelona istediği kadar altyapı yatırımı yapsın bir messi daha 100 yıl sonra belki denk gelir ya da ne bileyim, xavi iniesta ikilisine benzer bir ikiliyi denk getirmesi belki bir daha hiç mümkün olmayacak.

    tek bir doğru yok futbolda(basketbol için de derim bunu) sürekli kendini yenilemek, geliştirmek zorundasın. herkesin dilinde bir pres sevdası. 2000 yılının galatasaray'ı çok iyi bir takımdı evet ama o takım şu an günümüzde olsa aynı sonuçları alabilir miydi bilinmez. çünkü rakipler artık o rakipler değil. bugün bırak avrupa takımlarını, türkiye ikinci lig takımları bile seninle oynarken geriden pasla çıkamyı deniyor mesela, topa vurmuyor kaleci.

    biz hep o takımı hatırlayıp presimizle boğuyorduk diyoruz da presi kırmak gibi bir düşünce de pek yoktu ki. 20 yıl önce takımlar bugünkünden daha farklı anlayışlar ve planlarla sahadaydılar normal olarak. belki bugün okan'ın, hakan'ın, emre'nin müthiş presi 3 doğru pasla kırılacaktı. kaldı ki hagi de o prese katkı veren bir adam değildi. günümüz futbolunda savunmada bir kişinin eksik olması ne kadar kaldırılabilir bir şey mesela?

    geçmişe takılıp kalmak zaman zaman bazı konularda* benim de yaptığım bir hata ama yapmamak gerek. bu konuda ben fatih hoca'ya hayranım. bu yaşına rağmen, geçmişteki onca başarısına rağmen körü körüne o reçeteyi uygulamaya kalkmıyor, çağa uygun yeni şeyler deniyor ve bu yüzden ligi 4. 5. bile bitirse bende arkasında durulması gerektiği düşüncesi yaratabiliyor.

    iki güzel alıntı yapacağım;

    --- alıntı ---

    hiçbir zaman onun yerini dolduramadık. ama farklı yeteneklere sahip başka insanlar bulduk; bunun bir kaybı telafi etmenin iyi bir biçimi olduğunu anlamak yıllarımı aldı. (futbol ateşi, nick hornby, sel yay. sf. 123)

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    az zamanda çok ve büyük işler yaptık. bu işlerin en büyüğü, temeli türk kahramanlığı ve yüksek türk kültürü olan türkiye cumhuriyeti’dir. bundaki başarıyı türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlılıkla yürümesine borçluyuz.
    fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunda ve kararlılığındayız. yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar memleketlerin seviyesine çıkaracağız. milletimizi en geniş rahatlık, araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız.bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici anlayışına göre değil, asrımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız.

    mustafa kemal atatürk-onuncu yıl söylevi

    --- alıntı ---

    1933 yılında hızdan bahsetmiş adam. iki alıntıyı birlikte düşünürsek bir kaybı(oyuncu, sistem ya da sevgili belki) telafi etmenin yolu onun bıraktığı boşluğu aynı şekilde dolduracak bir şey bulmak değildir. yeni oyuncular, yeni sistemler mümkün, bir şeye takılıp kalmamak gerekir. kaldı ki bu hız çağında takılıp kaldığınız o şeyin işe yararlılığı çok uzaklarda kalmış da olabilir. biz fatih terim ve müthiş pres oyunu ile şampiyonlar liginde gruptan çıkamadık ama o pres oyununun en önemli parçalarından hakan şükür'ün yokluğuna rağmen lucescu'nun bambaşka bir oyunu ile şampiyonlar liginde o dönemki statü gereği oynadığımız grupların ikisinden de çıktık. fazla uzattığım bu yazıyı güzel bir taktiksel inceleme ile nihayete erdiriyorum.

    http://plasedergi.com/...cir-mi-antimadde-mi/
App Store'dan indirin Google Play'den alın