• 501
    kapalı bir organizasyon olmasından mütevellit asla istenilen seviyeye gelemiyor. buna karşın içinde olduğunuz zaman da son derece keyifli bir organizasyon.

    basketbol bence 3. spor konumunda türkiye’de. türk milli takımından 5 basketbolcu sayın desek sokaktan rastgele 100 kişiye 99 tanesi sayamaz. voleybolda bence en az 5 kişi sayar.

    bunu da fenerbahçe’yi küçümsemek için söylemiyorum zira fenerbahçe voleybolda da aynı derecede başarılı.

    bu iş biraz prestij meselesi. 10 sezon her sezon en az 20 milyon para sılacağım derseniz euroleague’e katılırsınız. yok ben denk bütçe yapacağım derseniz o zaman fiba, eurocup filan takılırsınız. a lisans dediğimiz şey aslında biraz da bu. bu takımlar onvo büyükçekmece gibi takım kursunlar ertesi sene lisans misans kalmaz.

    işte en yakın örnek dubai takımı olacak. dubai’nin lisansını bırak avrupa ile bile ilgisi yok ama euroleague’de olacaklar. yeteri kadar para versinler çin’den bile takım alırlar.
  • 502
    fenerbahçe taraftarının futbol başarısızlıkları nedeniyle boncuk aradığı organizasyon.

    keşke bir anket yapılsa şu an. bu grubun en az yüzde 60'ı hatay'ı yenmek mi/ eurolig şampiyonluğu mu sorusuna hatay'ı yenelim der. hatta başkanları, yöneticileri dahil. hatay galibiyeti de hiçbir iddialarının olmadığı az önce biten maçta gelecek ha. öyle kritik bir haftada değil.

    o denli önem atfeden bir şey işte bu organizasyon.
  • 503
    çok büyük bir başarı ise burada şampiyon olmak, fenerbahçenin bağdat caddesindeki evlerin balkonlarından bile bilet satarak kutlama yapması gerekir. ki nitekim onların deyimiyle sıradan bir lig şampiyonluğu bile 1 milyon kişiyi yağmurlu bir istanbul gününde meydanlara toplayabiliyor. madem çok büyük başarı, avrupa şampiyonluğu şeklinde tatmin oluyorlar buyursunlar kutlamaya. kulüplerinin buna yüreği yok, taraftarlar farkında ezikliklerinin maske altından yeni spor dalları öğrenmeye çalışıyorlar. lütfen ama yemezler, galatasaray da fenerbahçe de beşiktaş da futbol takımıdır, %99.9 olarak sadece o dallarda taraftarları vardır. bir taraflardan element uydurmaya gerek yok, her türlü başarıyı kazanabilirsiniz ama o kültürü oluşturamazsınız, taraftarınız olmaz. dün avrupa şampiyonu oldum dersiniz bugün hatayspor maçından sonra bir taraflarınıza söverler yine, bu şekilde olur bu işler. gör bakalım inter şampiyonlar ligini alsa kim takar napoliye kaybedilen şampiyonluğu ya da kim biliyor tottenham kümede kalmaya oynuyor diye. avrupa şampiyonluğu böyle olur, taraftarınız sizi sırtında taşır her durumda. ama taraftar olacak önce, futbol taraftarından basketbol taraftarı oluşturarak olmaz o işler.
  • 504
    final maçı sonucunu hiçbir büyük medya kuruluşunun haber yapmadığı organizasyondur. italyan corriere dello sport ve la gazetta dello sport, ispanyol as ve marca gazeteleri ne sosyal medyadan ne de internet sitesinden haberini paylaşmamış. fransız lequipe gazetesi çok küçük yer ayırmış onun sebebi de finalde fransız takımının olması. bu kuruluşlar formula 1, tenis gibi spor haberlerini veriyorlar yani futboldan ibaret değiller.

    bu kuruluşlar bile yer vermemişse kıta dışından zaten ilgi görmemiştir. marketing ve pazarlama anlamında skandal bir organizasyondur. düşünsenize şampiyon oluyorsunuz ama dışarıdan kimse ne biliyor ne duyuyor. finali 1 milyar kişinin izlediğini sanan fener taraftarına epey laf anlattım da anlamıyorlar.*

    benim fikrim nba’in burayı komple satın alması. hem bütçe koyarlar hem de adam gibi lig modeliyle rekabetçi ortama dönüştürebilirler. marketingi zaten hepsinden iyi yaparlar. basketbol gibi güzide sporun bu yiyicilerin elinde kalması üzücü.
  • 506
    avrupa futbolunun dev kulüplerinin ıslak rüyasının* gerçeğe dönüşmüş hali. tek farkı yerel liglere katılımın da devam ettirilmesi, o da sanırım basketbolun bu tempoları mümkün kılabilmesi sayesinde oluyor.

    bütün yaygarayı ve kuru gürültüyü bir kenara bırakırsak ne fenerbahçelilerin övdüğü kadar iyi, ne de diğer takım taraftarının yerdiği kadar kötü br organizasyondur.

    avrupa basketbolunun kulüpler düzeyindeki en büyük kupasıdır. katılımın performansa bakılmaksızın garantiye alınması ve bunun sağladığı bütçe rahatlığı sebebiyle avrupa basketbolundaki en iyi oyuncu havuzu bu turnuvadadır. henüz girmemiş olanlar da kariyer sezonunu oynayıp gelecek sezon adımını atacak olanlardır.

    maddi getirisi elbette düşüktür ama premier lig hariç avrupadaki herhangi bir spor organizasyonundan da kötü durumda değildir. premier league, belki biraz da ingiltere championship hariç her spor organizasyonunda bu durum zaten böyledir. paralar harcanır, paralar kazanılır ve bir denge sağlanmaya çalışılır. ancak hiçbir turnuva hiçbir takıma başka hiçbir harcamaya gerek kalmayacak miktarda parayı vermez. bu dengeyi sağlayan kimi sporda paralı bir başkan olur, kimisinde sponsor.

    basketbolun ülkedeki popülerlik durumu ise fenerbahçe'den bağımsız bir konu. eurobasket 2001 dönemi hariç hiçbir zaman türkiye'de birinci spor olmamıştır. muhtemelen de olamayacaktır. bu zaten bütün dünyada da böyledir. zaten futbolda bu kadar büyük bir endüstri oluşmasını mümkün kılan şey futbolun bu derece popülerleştirilebilmiş olmasıdır.

    fenerbahçe taraftarının ilgisi elbette başarılarla doğru orantılıdır. tıpkı şimdilerde voleybola olan ilgi gibi. tıpkı eurobasket 2001 ya da 2010 dünya kupası zamanında basketbola olan ilgi gibi. tıpkı mesela futbolda işler boka sardıkça 2016'da abdi ipekçi'nin galatasaray taraftarına yetmemesi gibi...

    bunun dalga konusu yapılması da fenerbahçe taraftarının bunu kabullenmemesi de birer kısır döngü doğuruyor. basketbol branşını sürekli takip eden azınlıklar hariç, sosyal medya kullanmayan taraftarın umrunda bile değil fenerbahçe'nin euroleague kazanmış olması. bu kupayı böyle çok önemsiyor gibi yapmanın altında sosyal medyada dayak yemekten bitap düşen taraftarın arada bir iki tane de ben vurayım refleksi yatıyor.

    ama işin trajikomik tarafı da burada yatıyor.

    fenerbahçe basketbol şubesi, bu başarılara taraftar o kadar da "sallamadığı" için ulaşabiliyor. başkanlar, yönetimler kendi haline bırakabildiği için bir şekilde doğru formülü bulabiliyorlar. mesela ali koç ya da acun ılıcalı çıkıp da jasikevicius'a kadro tavsiyesi vermediği için bu kupa gelebiliyor. "fenerli babanın fenerli oğlu" melih mahmutoğlu yine kendi misyonu gereği çıkıp sportif açıdan abuk subuk laflar ediyor ama mesela devre arasında soyunma odasında mert hakan yandaş'ın yaptığı türden bir şebeklik yapmıyor. bunu kulüp resmi kanalları da motivasyon videosu diye paylaşmıyor.

    ya da melih böyle şeyler söylüyor diye kritik bir maçın kritik yerinde sahaya atılmıyor...

    öbür taraftan basketbolun saha dışında futboldaki toksik olaylar dönmüyor mu? çok da vahimleri dönüyor. üstelik kitlenin küçük ve aşırı ulaşılabilir olması sebebiyle ayan beyan ortaya saçılıp duruyor. hatta galatasaray'ın mesela basketbolda neden bu hallerde olduğunun çoğu cevabı bu tarz şeylerde yatıyor. ama o başka ve daha uzun bir yazının konusu...
  • 509
    fenerbahçe kazandı diye değersiz olmuyor tabi değerli ancak fenerbahçe taraftarının anlamadığı şey şu. biz onları euroleague kazandılar diye kıskanmıyoruz çünkü basketbol umrumuzda değil. ha fiba şampiyonlar ligi’nde finale çıktık. o güne kadar tek bir maçını izlemediğimiz, tek bir oyuncusunun adını bilmediğimiz takımı yine de destekledik olmadı.

    fenerbahçe tarafı ise bu tür alt branşlara kendini fazla kaptırmış. voleybol, basketbol, hentbol olmasa da olur çünkü zaten ilgi alanımıza giren sporlar değiller. onlar seviyordur eyvallah der geçeriz. bu aynı şey gibi. 2 insan var. biri bilgisayar oyunu manyağı, diğerinin ise oyunlarla falan alakası yok. hiç ilgisini çekmiyor. oyun manyağı olan son model bilgisayar toplamış diğerine hava atmaya çalışıyor. diğerinin s*kinde değil tabi hayırlı olsun deyip geçiyor. oyun manyağı olan da içten içe kudurup o beni kıskanıyor diyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın