• 8
    bu haberin doğruluğu hakkında ilerleyen günlerde başka gelişmeler olabilir.
    ben ilk okuduğumda doğru olduğunu varsaydım; çünkü inanmak için sebeplerim vardı.

    bi tarafta, tarihteki tüm kadrolarında, elbette kaliteli yabancılarla takviye edilmiş olmakla beraber, kaliteli bir yerli iskelete sahip olan galatasaray. bu iskeleti teşkil eden yerli oyuncular da malumunuz üzere, "parası neyse verilip elma armut toplar gibi" alınmış adamlar değil. bizzat klübün altyapısından yetişmiş veyahut geleceğe dair emare gösterip genç yaşta "yaşken eğilmeleri" için takıma kazandırılmış oyuncular. son dönemde başta arda olmak üzere; mehmet topal, mehmet güven, sabri, aydın, alparslan, yaser ve ferdi bu kurduğum cümlenin örnekleridir. erken yaşta alınıp galatasaray "tedrisatından" geçen çocuklar ilerleyen 5-10 yıllık periyotta takımın omurgası oluyorlar hatta a milli takımın bankosu haline geliyorlar.
    bu oyuncu yetiştirme geleneği karşı tarafta sıkıntı ve gıpta yaratıyor haliyle. "biz neden yapamıyoruz?" sorusu hasıl oluyor. reel hayattaki çevrenizden bu konuyu tasdikleyebilirsiniz.
    neyse efendim; her zamanki taklitçi zihniyet, genç oyuncu satın almakla işin hallolacağını sanacak kadar da sığ olan zihniyet, selçuk-kemal -yasin gibi örneklerde tırtladı amiyane bir tabirle. ilhan parlak, can arat, yasin, gürhan ile devam ediyor ve ciksin kardeşler ile de devam edeceği yüksek ihtimal.
    zannediyorlar ki "parası neyse verip" gençleri kapıdan içeri sokunca hepsi milli takımın lokomotifi olacak. halbuki bilmiyor ki güzelim, o çocukları "adama" dönüştüren başka bir şey var floryada. bu anlayış meselesidir, kültürle alakalıdır. spora,futbola ve takıma olan bakış açısıyla alakalıdır. metin oktayların, jupp derwallerin, fatih terimlerin ve nice galatasaray emekçisinin ortak paydası olan bir aidiyettir, sahiplenmedir. geliştirerek yetiştirme üzerine; "türk insanına güvenip ona yeterli imkanı tanıyınca" (f.terim) toplanan başarı meyvelerinin verdiği hazdır. yabancı hayranlığı ve şakşakçılığı üzerine teşkil edilen hariciye özentiliğinden ziyade "yabancıları yenmek" üzere varolmuş olmanın getirdiği tarihsel boyun borcudur.
    türk futbolunun sınırlarımızın dışına her çıkışının altında bir galatasaray eli görmenin izahı da budur.
    tabi bu melekeleri kavramaktan uzak olan taklitçi ve özenti zihniyete yakışan da şudur renkdaşlarım. kendi yeterli imkanları dahilinde bir altyapı sistemi kurmanın sorumluluğunu ve öğreticiliğini alamayacak olan özgüvensiz duruş(bu noktada bir zamanlar ajaxın altyapısını kuran adamı da altyapılarına getirdiklerini ama onu da 6 ayda kovduklarını hatırlatalım); paylaşmanın, yetiştirmenin zahmetine katlanamayacak olan hazırcı zihniyet parası neyse verip hazırını almak ile tatmin olacak ve yandaşlarını tatmin etmeye çalışacaktır.
    bu yüzden de bir 1.lig ekibin tümüyle satın almak pek yaraşır. yaşadığı ve yaşatacağı mutlulukları; kendi taraftarına karşı olan görevlerini bile "para" ve "ödemeler dengesi" üzerine kuran anlayış, yani satın alınmış mutlulukların peşindeki toz pembe anlayış bunu gerektirir, yapsa yapsa anca bunu yapar. satın alınmış mutlulukların hüzne dönüşmesi ise daha fazla para veren birisinin ortaya çıkmasıyla gerçekleşecektir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın