• 620
    galatasaray 8/8'de yapmasın da ne olursa olsun maçı. federasyonun yaptığı hakem atamasından tut bein sports'da maçı anlatan spikerin stüdyodan yapılan ilk bağlantıda "her zaman favoriler kazanmıyor" diye lafı açmasına kadar her adım bunu hissettiriyordu. tabi galatasaray'ın başında dursun aydın özbek ve avanelerinden oluşan aciz bir yönetim olunca bunların yaşanması çok normaldi. daha bir menajere ve yarım akıllı futbolcusuna diş geçiremeyen adamlar gizli atamayla gelen federasyon başkanına mı gider yapacaktı yani?

    ilk 15dakikada maçın adı derbi olunca kalemizde yaşanması normal iki pozisyondan birini uğurcan müthiş çıkardı, diğerinde de ilk topu çıkarsa da kale ağzındaki diğer takım arkadaşları uyuyunca golü yememiz kaçınılmaz oldu. bir de uzun topta davinson ile belalısı rafa silva baş başa kalınca yine tuzağa düşüp hamle yapmadan temas yapan ve kırmızı kart gören davinson oldu.

    kırmızı karta kadar çok sorunlu görünen oyun planına rağmen 3 tane atak şansı verdik beşiktaş'a. bir gol bir de kırmızı kart çıkarmayı başarmaları onlar adına şans anıydı. beşiktaş'ın hocası her ne kadar postu yere sermemek için "bir hatanın bedeli beraberlik oldu" dese de aslında bu açıdan şanslıydı beşiktaş. golde kale ağzındaki iki futbolcumuz uyumasa, kırmızı kart pozisyonunda davinson biraz akıllıca davranıp koşu yönünü değiştirse; tüm yorgunluğa ve sorunlu oyun planına rağmen ilk yarıyı 11-11 ve 0-0 ile geçecektik.

    kırmızı karttan sonrasında ise aslında sadece bu maçta değil, sezonun tamamında yapmamız gereken şeye döndük. geride, topa hakim olarak oynamak ve rakibe geçiş hücumu şansı vermemek. karşıdaki rakip ne kadar zayıf olursa olsun, geçiş hücumlarında götü başı dağıttığımızı artık sokaktaki çocuk değil avrupa'da rakibimiz olan antrenörler bile öğrendi.

    hele ki takımın yorgun olduğu ve kağıt üzerinde 10 gerçekte ise 7-8 kişi ile oynadığımız bir ortamda gaza gelmeyip itidalli oynamak o noktada doğru hareketti. nitekim beşiktaş ile aramızdaki kadro kalitesi farkı sayesinde tüm bu handikaplara rağmen 10-11 oyunda daha üstün gözüktük. çünkü bu takımın oynayabileceği oyun bu. dar alanda ya da set halinde savunmada neredeyse üst düzey bir defans hattı var ama geçiş oyunlarında hallaç pamuğundan hallice bir dirence sahip. kendi güvenliğini koruyarak hücuma çıktığı senaryoda bu takımın gol yemeyi bırak pozisyon vermesi bile türkiye ligi'nde zor bir olay.

    nitekim beşiktaş takımının biz yorgunluktan gelemiyorken bile 11 kişi geriye yaslanması ve sergen yalçın'ın kenarda "ileriye çıkın" diye el kol yapmaktan yorgun düşmesi bu tezin saha içindeki gerçekliğini gösteriyordu adeta.

    hatta ve hatta kaleci mert'in 13. dakikada ömer çatkıç misali her kale atışını 1 dakikada kullanmaya başlaması bile ne kadar acınası halde olduklarının itirafıydı adeta...

    ama gol ve kırmızı kart geldi diye korkup sinen yunusla, menajerinin aklına uyup kendisini adam eden galatasaray'a trip atan barış'la, bir oyuncu da eksik kalarak anca bu kadar top oynanabilirdi. netice itibarı ile akşam 18:00 civarı için kötü, 19:00* civarı için normal, 20:30* civarı içinse iyi bir şekilde bitirmeyi başardık.

    sezonun tamamına bakına ise güzel bir sonuçtu muhtemelen. ikinci milli maç arasına, şampiyonlar ligi'nin ilk iki maçı sonrasına 4 ya da 5 puan önde girmeyi başardık. derbi maçını 1 saat 10 kişi oynayıp da kaybetmedik.

    fikstürün çok sertleşeceği 2 hatta 3 aylık bir süreç var. buraya güçlü ve önde girmek önemliydi.

    gerisi biraz da günlük meseleler...
App Store'dan indirin Google Play'den alın