169 
                maç bittiği andan itibaren kafamdan çıkmıyor. kritik pozisyonlar tek tek gözümün önüne geliyor. bugün ergin hocanın da dediği gibi hikayeler bittiğinde şampiyonlar hatırlanır. o yüzden pozitif kalamıyorum.
6-7 yaşından itibaren düzenli olarak takip ettiğim bir spor basketbol. küçük yaşlarda oynadığım için de futbola nazaran daha çok hissedebildiğim bir spor. ben hayatımda hiç bu kadar iyi bir milli takım da izlemedim. 2001 ve 2010’da finale çıkmadan önce kazanamayacağımızdan emindik zaten. ancak bu sefer hikaye öyle değildi. o yüzden hayal kırıklığı da çok daha büyük.
adrenalin normalleştikten sonra maça biraz daha objektif bakmaya çalıştım. almanlar bugüne kadar hiçbir rakibimizin denemediğini denedi savunmada. nerdeyse hiç yardım getirmediler temel savunma stratejilerinde. hal böyle olunca rakibi eksiltebilen iki elimize kaldık. alperen ve larkin. cedi, set oyununda rakibi eksiltme konusunda mahir bir isim olmasa da o da küçük ceplerden attığı yüksek yüzdeli şutlarla onlara eklendi. bütün maç üç oyuncumuzun üstüne yığıldı böylece. ercan dış şut kullanmadan maçı bitirdi örneğin.
bu noktadan bakınca son 5 dakika yorgunluğumuz had safhaya ulaştı. larkin son enerjisiyle son çeyreğin ilk kısmını domine etti ve devamını getiremedik. alperen’in gündem olan fark 5 sayıyken denediği üçlükte bununla alakalı. tükendiğimizin farkındaydı ve rakip boş dönüp gerilmişken sokacağı bir şutla mental olarak tükenmelerini umut etti muhtemelen. son çeyrek ufak bir adım daha atacak halimiz olsaydı şampiyonluğu kutluyorduk bugün. schröder’i 36 dakika boyunca yoldan çıkarttık. franz wagner’i ikinci yarı devre dışı bıraktık. ancak bonga’ya, tristian da silva’ya, andreas obst’a yenildik. öte yandan son çeyrek hariç larkin’de hücumda sihrini de yansıtamadı sahaya. hem dışardan hem içerden gözü kapalı sokacağı pozisyonlardan boş döndü. sanırım biraz da maçı hepimizden çok istemesiyle alakalı. inanılmaz konsantre görünüyordu. çokta zeki bir oyuncu. daha ilk çeyrekte almanların planını okudu ve bu sefer kendine çok ihtiyaç olacağını fark etti ama olmadı işte.
aslında burdan bakınca mevzu altyapıya sıkışıp kalıyor. alperen yetiştirmek sizin planla programla yapacağınız iş değil. larkin yetiştirmeniz aynı şekilde. ancak çok çalışma ve planlı bir altyapı süreci ile onların son çeyreğe diri kalmasını sağlayabilecek back-up’lar yetiştirmek mümkün.
bir sonraki turnuvalar hiç bu havada bu tatta olmayacak. beklentiler yüksek olacak. galibiyetlerde dahi olumsuzluklar aranacak sosyal medyada. ne bileyim belki soyunma odasına egolar da gelmeye başlayacak. ama 1 ay önce turnuvanın başladığından habersiz milyonlar varken bir avuç basketbolseverin hazırlık maçlarından itibaren takip ettiği, kafalarında ulan aslında iyi takımız ampullerinin çaktığı, turnuvanın her maçında büyüyen kıvılcımın yunanistan maçıyla bir ateş topuna döndüğü milli takım hissiyatı olmayacak.
naçizane ilk hazırlık maçından itibaren takip ettim bu takımı. sezon içi eleme maçlarını izledim. dün eşim dostum tanıdığım tanımadığım herkes final maçını izleyecek olunca da garip bir gurur ve heyecan kaplamıştı içimi. bak akşam izleyeceksiniz benim aslanlarımı modumdaydım. oğlum bu almanya çok iyiymiş diyenlere siz bizim çocukları tanımıyorsunuz daha tavrındaydım. çok istemiştim işte. en az takım kadar istemiştim heralde.
dün finali izleyenlerin çoğu ayrılıyor tabi gemiden. biz o arada aşağıdan kim gelir, ercan’ın formu nasıl diye diye geçireceğiz günleri. 2027’de görüşmek üzere. kalabalık tekrar toplandığında bu takım çok daha güçlü olacak inşallah.
                
            6-7 yaşından itibaren düzenli olarak takip ettiğim bir spor basketbol. küçük yaşlarda oynadığım için de futbola nazaran daha çok hissedebildiğim bir spor. ben hayatımda hiç bu kadar iyi bir milli takım da izlemedim. 2001 ve 2010’da finale çıkmadan önce kazanamayacağımızdan emindik zaten. ancak bu sefer hikaye öyle değildi. o yüzden hayal kırıklığı da çok daha büyük.
adrenalin normalleştikten sonra maça biraz daha objektif bakmaya çalıştım. almanlar bugüne kadar hiçbir rakibimizin denemediğini denedi savunmada. nerdeyse hiç yardım getirmediler temel savunma stratejilerinde. hal böyle olunca rakibi eksiltebilen iki elimize kaldık. alperen ve larkin. cedi, set oyununda rakibi eksiltme konusunda mahir bir isim olmasa da o da küçük ceplerden attığı yüksek yüzdeli şutlarla onlara eklendi. bütün maç üç oyuncumuzun üstüne yığıldı böylece. ercan dış şut kullanmadan maçı bitirdi örneğin.
bu noktadan bakınca son 5 dakika yorgunluğumuz had safhaya ulaştı. larkin son enerjisiyle son çeyreğin ilk kısmını domine etti ve devamını getiremedik. alperen’in gündem olan fark 5 sayıyken denediği üçlükte bununla alakalı. tükendiğimizin farkındaydı ve rakip boş dönüp gerilmişken sokacağı bir şutla mental olarak tükenmelerini umut etti muhtemelen. son çeyrek ufak bir adım daha atacak halimiz olsaydı şampiyonluğu kutluyorduk bugün. schröder’i 36 dakika boyunca yoldan çıkarttık. franz wagner’i ikinci yarı devre dışı bıraktık. ancak bonga’ya, tristian da silva’ya, andreas obst’a yenildik. öte yandan son çeyrek hariç larkin’de hücumda sihrini de yansıtamadı sahaya. hem dışardan hem içerden gözü kapalı sokacağı pozisyonlardan boş döndü. sanırım biraz da maçı hepimizden çok istemesiyle alakalı. inanılmaz konsantre görünüyordu. çokta zeki bir oyuncu. daha ilk çeyrekte almanların planını okudu ve bu sefer kendine çok ihtiyaç olacağını fark etti ama olmadı işte.
aslında burdan bakınca mevzu altyapıya sıkışıp kalıyor. alperen yetiştirmek sizin planla programla yapacağınız iş değil. larkin yetiştirmeniz aynı şekilde. ancak çok çalışma ve planlı bir altyapı süreci ile onların son çeyreğe diri kalmasını sağlayabilecek back-up’lar yetiştirmek mümkün.
bir sonraki turnuvalar hiç bu havada bu tatta olmayacak. beklentiler yüksek olacak. galibiyetlerde dahi olumsuzluklar aranacak sosyal medyada. ne bileyim belki soyunma odasına egolar da gelmeye başlayacak. ama 1 ay önce turnuvanın başladığından habersiz milyonlar varken bir avuç basketbolseverin hazırlık maçlarından itibaren takip ettiği, kafalarında ulan aslında iyi takımız ampullerinin çaktığı, turnuvanın her maçında büyüyen kıvılcımın yunanistan maçıyla bir ateş topuna döndüğü milli takım hissiyatı olmayacak.
naçizane ilk hazırlık maçından itibaren takip ettim bu takımı. sezon içi eleme maçlarını izledim. dün eşim dostum tanıdığım tanımadığım herkes final maçını izleyecek olunca da garip bir gurur ve heyecan kaplamıştı içimi. bak akşam izleyeceksiniz benim aslanlarımı modumdaydım. oğlum bu almanya çok iyiymiş diyenlere siz bizim çocukları tanımıyorsunuz daha tavrındaydım. çok istemiştim işte. en az takım kadar istemiştim heralde.
dün finali izleyenlerin çoğu ayrılıyor tabi gemiden. biz o arada aşağıdan kim gelir, ercan’ın formu nasıl diye diye geçireceğiz günleri. 2027’de görüşmek üzere. kalabalık tekrar toplandığında bu takım çok daha güçlü olacak inşallah.

