33
four four two dergisinin ocak sayısında kendisiyle bir röportaj yayınlanmıstır. röportajının can alıcı kısımlarını sizler için derledim.
--- alıntı --- *
2009'daki üçlememizin ardından hiçbir takım real madrid kadar bu basarının kurbanı olmadı.
madrid'in kendi bir sistemi var ve bu konuda kıskandığım en büyük özellikleri iyimserlikleri. her zaman karsınıza çıkıp kendilerinden emin bir sekilde "sizi yerle bir edeceğiz!" diyebiliyorlar. ama edemiyorlar!
man utd'ı oldum olası beğenmisimdir. ince, bruce ve pallister'lı takıma hayrandım.
ilk avrupa deneyimim old trafford'du. old trafford benim için hala avrupa'daki en muhtesem stadların basında geliyor.
ingiltere'deki bütün büyük maçları seyrederim. bahsetmeyi unuttuğum bir futbolcu var: paul scholes. onu gerçekten çok, çok beğeniyorum. artık eskisi kadar çok oynamıyor ama zekasından hiçbir sey kaybetmemis. * *
futbolu bıraktığımda boca-river ve liverpool-everton maçlarını da sürekli izlemek istiyorum.
ingiltere'de oynamayı isterdim ama maalesef oynayamam. ingiliz futbolu daha fiziksel ve 90 dakika yavaslamıyor. sadece man utd ve arsenal bizim tarzımıza yakın bir futbol oynuyor.
dünya kupası'nı hiç kazanamadık ama bence favori değiliz ama kazanırsak muhtesem olur.
futbol futboldur, politika da politika. ben katalanım ama ispanya için oynamaktan da gurur duyuyorum. tarihi biliyorum, franco'yu tanıyorum ama insanların bana katalunya ve madrid'le ilgili sürekli bir sey sormaları sinirimi bozuyor.
uygun sartlar hazırlansa dahi asla real madrid'de oynamam. ben fazlasıyla katalanım ve orada asla oynamam.
iniesta , messi veya ibra'ya gol paslarını genelde ben veriyorum. dünyanın en iyi oyuncuları etrafımda ve kabul etmeliyim ki bu benim isimi oldukça kolaylastırıyor.
eğer kisisel bir ödül kazanmak isteseydim tenis ya da golf oynardım. fifa dünyanın en iyi oyuncusu listesine girebilmek ya da bronz top kazanmak gibi bir derdim hiçbir zaman olmadı.
ayaklarım pes edene kadar oynayacağım. barca'nın en çok maça çıkan oyuncusu olmak istiyorum. bu benim için büyük bir onur olur. ikinci sıradayım ve amacıma çok yaklastım. barça için herkesten daha fazla maça çıkmıs olmamın ne demek olduğunu bir düsünün. bu benim en büyük hayalim.
--- alıntı --- *
bir oyuncu hem bu kadar iyi hem de bu kadar mütavazi olabiliyorsa o oyuncuyu gerçekten tebrik etmek lazım. ve bu oyuncu takımına gerçekten sonuna kadar bağlı ve hiçbir zaman da takımını satmayacaktır.
bunu söylemekten büyük mutluluk duyuyorum ki xavi benim için dünyanın en iyi oyuncusudur.
son olarak kendisiyle ilgili birkaç istatistik vereceğim. *
2008-2009 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin isabetli pas yüzdesi: %92
2009-2010 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin topla olan temas sayısı: 575. bu sayı aynı zamanda turunuvadaki diğer bütün oyuncuların üzerinde. ikinci sıradaki dani alves'in temas sayısı 486.
2008-2009 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin yarattığı gol pozisyonu sayısı: 41. ikinci sırada 28 pozisyonlar lampard var.
2008-2009 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin verdiği toplam pas sayısı: 968.
2008-2009 sezonunda barça formasıyla yaptığı asist sayısı: 20
(bkz: copy ama alın teri)
--- alıntı --- *
2009'daki üçlememizin ardından hiçbir takım real madrid kadar bu basarının kurbanı olmadı.
madrid'in kendi bir sistemi var ve bu konuda kıskandığım en büyük özellikleri iyimserlikleri. her zaman karsınıza çıkıp kendilerinden emin bir sekilde "sizi yerle bir edeceğiz!" diyebiliyorlar. ama edemiyorlar!
man utd'ı oldum olası beğenmisimdir. ince, bruce ve pallister'lı takıma hayrandım.
ilk avrupa deneyimim old trafford'du. old trafford benim için hala avrupa'daki en muhtesem stadların basında geliyor.
ingiltere'deki bütün büyük maçları seyrederim. bahsetmeyi unuttuğum bir futbolcu var: paul scholes. onu gerçekten çok, çok beğeniyorum. artık eskisi kadar çok oynamıyor ama zekasından hiçbir sey kaybetmemis. * *
futbolu bıraktığımda boca-river ve liverpool-everton maçlarını da sürekli izlemek istiyorum.
ingiltere'de oynamayı isterdim ama maalesef oynayamam. ingiliz futbolu daha fiziksel ve 90 dakika yavaslamıyor. sadece man utd ve arsenal bizim tarzımıza yakın bir futbol oynuyor.
dünya kupası'nı hiç kazanamadık ama bence favori değiliz ama kazanırsak muhtesem olur.
futbol futboldur, politika da politika. ben katalanım ama ispanya için oynamaktan da gurur duyuyorum. tarihi biliyorum, franco'yu tanıyorum ama insanların bana katalunya ve madrid'le ilgili sürekli bir sey sormaları sinirimi bozuyor.
uygun sartlar hazırlansa dahi asla real madrid'de oynamam. ben fazlasıyla katalanım ve orada asla oynamam.
iniesta , messi veya ibra'ya gol paslarını genelde ben veriyorum. dünyanın en iyi oyuncuları etrafımda ve kabul etmeliyim ki bu benim isimi oldukça kolaylastırıyor.
eğer kisisel bir ödül kazanmak isteseydim tenis ya da golf oynardım. fifa dünyanın en iyi oyuncusu listesine girebilmek ya da bronz top kazanmak gibi bir derdim hiçbir zaman olmadı.
ayaklarım pes edene kadar oynayacağım. barca'nın en çok maça çıkan oyuncusu olmak istiyorum. bu benim için büyük bir onur olur. ikinci sıradayım ve amacıma çok yaklastım. barça için herkesten daha fazla maça çıkmıs olmamın ne demek olduğunu bir düsünün. bu benim en büyük hayalim.
--- alıntı --- *
bir oyuncu hem bu kadar iyi hem de bu kadar mütavazi olabiliyorsa o oyuncuyu gerçekten tebrik etmek lazım. ve bu oyuncu takımına gerçekten sonuna kadar bağlı ve hiçbir zaman da takımını satmayacaktır.
bunu söylemekten büyük mutluluk duyuyorum ki xavi benim için dünyanın en iyi oyuncusudur.
son olarak kendisiyle ilgili birkaç istatistik vereceğim. *
2008-2009 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin isabetli pas yüzdesi: %92
2009-2010 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin topla olan temas sayısı: 575. bu sayı aynı zamanda turunuvadaki diğer bütün oyuncuların üzerinde. ikinci sıradaki dani alves'in temas sayısı 486.
2008-2009 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin yarattığı gol pozisyonu sayısı: 41. ikinci sırada 28 pozisyonlar lampard var.
2008-2009 sampiyonlar ligi sezonunda xavi'nin verdiği toplam pas sayısı: 968.
2008-2009 sezonunda barça formasıyla yaptığı asist sayısı: 20
(bkz: copy ama alın teri)
