• 161
    işte böyle her sene böyle real'e de böyle koyarlar aman tezahüratının yapıldığı epik maç.

    künyesine bakarsak şampiyonlar ligi 2000-2001 sezonu çeyrek final ilk maçıdır. bir önceki sezon uefa kupasını kaldırmış, ligde de üst üste 4. kez şampiyon olmuştuk. imparator fatih terim fiorentina'ya gidince yerine mircea lucescu gelmişti. hakan şükür'ün inter'e gidişiyle oluşan boşluğu da türkiye gol kralı serkan aykut ve avrupa gol kralı mario jardel ile doldurmuştuk.

    onun dışında şampiyon kadroyu korumuştuk. uefa finali sonrası birkaç takviye ile şampiyonlar ligi'nde bir süpriz kovalama senaryoları tartışılıyordu. doyumsuzluktan güç alan, çok mevkili oyuncularla rakipleri yoran bir oyun yapımız vardı. yeteneğin hala ön planda olduğu yıllardı. büyük takımlar her mevkide kaliteli oyuncularla fark yapıyordu, küçük takımların çok koşarak rakipleri yıpratarak bazen süprizlere imza atabiliyordu. galatasaray'ın oyun tarzı bu ikisinin arasında bir yerdeydi. futbolcuların maç içinde topa göre birkaç mevkiye gitmesi o yıllardaki türkiye için zamanın ötesindeydi. avrupa'da ise hücum seven beklerin ileri çıkması, defans da yapabilen orta saha oyuncularının "dmc" pozisyonuna geri gelmesi gibi çok kısıtlı şekillerde kullanılıyordu.

    galatasaray 1996-2000 arasına bu oyun anlayışıyla damga vurmuştu. fitness olayının bu kadar ön plana çıkmadığı dönemde her maç ciddi anlamda koşuyordu. sahanın her mevkisinde rakipleri çok zorlayan bir pres, topa göre dalgalanma, bloklar arası mesafeyi bilinçli daraltıp genişletme, formasyonu değiştirme gibi şeyleri maç ve rakip ayırt etmeksizin doksan dakikaya yayabileceği kadar yaymaya çalışıyordu.

    ancak lucescu'nun gelişi ile galatasaray kadrosunu korusa da yeni bir oyun anlayışına dönüş yapmıştı. rakipleri bayıltan agresif oyunun yerini temkinli, bekleyen, güvenliği elden bırakmayan bir sisteme geçiş sezonuydu aslında 2000-2001 sezonu. sık sık hoca ile takım arasında anlaşmazlıklar yaşanıyordu, takım bildiğini oynamaya çalışırken hoca sık sık düzeltmeye çalışıyordu. o dönemin futbolcularının da söylediği, o kadroyu dürten birşey vardı ileride basmak için.

    real madrid ise bir önceki sezonun şampiyonlar ligi şampiyonuydu. o sezon bizi geçtikten sonra şampiyon olacak bayern münih'e yarı finalde elenecek, ertesi sezon yine şampiyonlar ligini kazanacaklardı. los galacticos felsefesini yansıtan bir kadro yapıları vardı. hemen her mevkide dünya yıldızı kalibresinde oyuncuları vardı. rakip presi işlevsiz hale getiren bir pas oyunu oynuyorlardı, oyuncuların teknik ve mental kapasitesi rakip tanımaksızın aynı rahatlıkta bunu yapmalarına imkan veriyordu. defansı pek düşünmezlerdi, tüm teknik kabiliyetlerine rağmen sıkıştıkları ender zamanlarda ise topu sağ geriye kadar döndürüp sol öne atarak roberto carlos ile buluşturarak rakibin dengesini bozabiliyorlardı.

    rapid maçıyla başladık sezonunun ertesi de st. gallen maçlarıya başlamıştı. araya real madrid'le oynanan süper kupa maçını da katarak 15 maça çıkmıştık avrupa'da bu doksan dakikaya kadar. iki grup aşamasını geçmiştik. ikinci gruplarda 5. maçta o yıllarda gedikli olduğumuz bir diğer avrupa devi milan'ı sami yen'e gömüp çeyrek finali garantileyince psg deplasmanında rotasyon yapmıştık. gruptaki yeri belli olan psg'ye kaybedilen maç bizi leeds united yerine real madrid'in karşısına çıkarmıştı.

    ali sami yen'de 20 ekim 1999 galatasaray chelsea maçından beridir süre gelen bir yenilmezliğimiz vardı. yaklaşık 18 aydır, 12 avupa kupası maçında mağlubiyet görmemiştik. maçı uğurlu hakemimiz pierluigi collina yönetecekti. müteveffa mabedimiz yükünü almanın ötesinde bir doluluktaydı. cem uzan'ın gider ayak attığı kazıkla teleon ekranlarında yayınlanan bu maçı kahvehane köşelerinde takip eden milyonların* kulağında sabri ugan'ın buğulu sesi yankılanıyordu. yeni bir avrupa zaferi için tüm şartlar hazırdı aslında...

    maçın ilk yarım saatlik bölümü iki takım da pozisyonlar bulmaya çalışsa da rakip defansı gafil avlamayı başaramadılar. hagi ve figo gibi iki usta ayağın kullandığı serbest atışlar da kaleyi bulamadı. 33. dakikada figo'nun kapalının ortasının önünden kullandığı serbest vuruşa ivan helguera kaptan bülent'in üzerinden kafayı vurup golü atmıştı. bu golden 10 dakika sonra sol kanattan bir taç atışıyla hızlı gelişen atakta dengesiz yakalandık. bu kez claude makalele oluşan boşluktan hızla ceza sahasına bindirme yapmış, son anda kademeye girmeye çalışan kaptanı da kolayca sıyırıp ikinci golü attı.

    devre arasına girilirken gerek tribündekiler gerek ekran başındakiler "buraya kadarmış" diye düşünmeye başlamıştı. kötü oynamıyordu galatasaray ama bir türlü olmuyordu. üzerine de devrenin sonlarında basit hatalarla yenen iki gol vardı. santiago bernebau'da 2 golü çıkarmak mümkün değildi ama olası bir hezimet skor da çok uzak değildi artık... ikinci yarıya sakatlanan capone'nin yerine fatih akyel, suat "the rock" kaya'nın yerine de lucescu'nun manevi oğlu bülent akın değişiklikleriyle başladık.

    nitekim ikinci yarının başında tribünlerin herşeye rağmen verdiği hadi artık desteği, iki oyuncu değişikliğinin sahada yaptığı farklılık derken hasan şaş'ın ceza sahasına girdiği pozisyonda penaltı düdüğü çaldı. topun başına gelen ümit davala milan maçında attığı köşeye topu attığında dakikalar henüz 47'yi gösteriyordu. bu golle takım silkelendi ve biraz da oyun disiplininden koparak bildiğini oynamaya başladı. okan dahi sağ açığa geçip bindirme yapmaya falan çalışıyordu.

    65. dakikada kapalı tribün önünden bir taç atışı kullandık, dar mesafede ümit-okan-fatih-hagi dörtlüsünün paslaşmasından sonra roberto carlos'un yanından sıyrılan fatih bir anda topla birlikte ceza sahasının yan çizgisine kadar girmiş oldu. hasan şaş tıpkı makalele'nin attığı goldeki gibi defansın dalıp boşalttığı alanda mükemmel bir şekilde kendini gösterdi. fatih de gayet güzel bir pasla hasan'ı gördü. golü atan hasan hızını alamayıp son sürat yedek kulübesine koşarken tribünler sevinçle dalgalanıyordu.

    10 dakika kadar sonra roberto carlos kapalının önünde topla buluştu. topla gayet rahat buluşmasına rağmen fatih ve okan ikilisinin presinden çekinip topu helguera'ya verdi. okan kovalamaya devam edince bir an tereddüt etti ve o sırada topu kaptırdı. okan helguera'ya basarken fatih de aynı anda bindirmeye başlamıştı. 10-15 metrelik bir mesafede bir anda fatih carlos'u gerisinde bırakmış oldu. topu önüne carlos'u arkasına alıp köşe gönderine kadar gitti ve topu ceza sahasına ortaladı. maç başından beri rahat pozisyon bulamayan jardel de en iyi bildiği şeyi yapıp kendini topla buluşturdu, daha doğrusu kafasını topun düştüğü yere getirip golü attı.

    mecidiyeköy'de yer gök inliyor, kahvehanelerde yer yerinden oynuyordu. mario jardel ise 2 sezonda toplamda 5. kere real madrid'e gol atmanın sevincini yeni açık ile numaralının birleştiği köşede dans ederek kutluyordu. 4 kasım 1992 galatasaray eintrach frankfurt maçında kapalıdan atılan davulun yanına ise yeni açık baca tarafından jardel'e atılan su şişesi geliyordu. gol sevincini golü atan futbolcuya ezilmiş su şisesini atarak kutlayan bir cinnet haliydi bu. real madrid'e yarım saatte 3 gol atmayı cinnet geçirmeden kutlamak imkansızdı zaten.

    tam bu golün üzerine jardel'in attığı goldeki ince ofsayt, tribünlerin sarsıntısının staddaki bazı ışıkları söndürmesi, uzatmalarda okan'ın kalecinin üzerinden aşırdığı ama üst ağlara giden top ve son dakikada tüm tribünlerin böğürerek katıldığı işte böyle her sene böyle real'e de böyle koyarlar aman tezahüratı maça dair akıllarda kalan son detaylar.

    bir de sabri ugan'ın 5 dakikada bir "digitürk bu ayki taksidi ödeyemedi, lig maçları önümüzdeki sezon yine teleon'da olacak " şeklindeki anonsları...

    digitürk o ayki taksidi ödedi, hatta takip eden 19 yılda da düzenli olarak ödemeye devam etti.
    teleon ertesi sezonu göremedi.
    biz 2 hafta sonra bernebau'ya "önemli olan katılmaktı" diye gidip tertemiz 3-0'la eve döndük.
    ali sami yen'de 7 avrupa maçında daha kaybetmedik, 8. maçı da ofsayt bir golle kaybettik. aynı kaleye daha açık bir ofsayttan yediğimiz gole bayrak kalkmadı.
    sonra o ali sami yen'i yıktılar. doldurma bir tepenin üzerindeki stada taşındık...

    bir zamanlar maziye bak ne kadar da şendik be...

    (bkz: tarihte bugün)

    bonus track:

    (bkz: süüpeer maaryoo jardel $ık $ık jardel $ık $ık)
App Store'dan indirin Google Play'den alın