5679
ali sami yen'deki ilk golünü ya da ilk frikik golünü 96-97 sezonunun hemen başlarında trabzonspor'a karşı atmıştı. eylül civarıdır.
o günlerde ortaokul hazırlık sınıfına başlamak üzereydim. ilkokul bitmiş, üstüme bir ben büyüdüm özgüveni gelmişti. mahallede rahat rahat takılıyordum.
neyse maçtan hemen önce walkman'i aldım ve aşağıya indim. bir kulaklık bana bir kulaklık arkadaşıma, maçı dinlemeye başladık. liseliller belki şimdi üniversiteliler de artık bilmez o zaman walkman ile manuel ayar yapıp radyo dinleniyordu. evimiz de gayrettepe semtindeydi, stadı şiddetlice olmasa da duyardık.
neyse faul oldu, frikik dendi ve hagi topun başına geçti. radyo spikeri "hagi, hagi geliyor, hagiii" gibi birşey dedi ve ben çat diye kulaklığı çektim çıkardım walkmanden, ses gitti tabi. sonraki yarım saniye içinde önce arkadaşım sinirle yüzüme baktı ve hemen akabinde stattan gürültüsü geldi: goooooooooooooooool!!
o gol sesi adeta benim kulaklarımdan girmedi de vücudumun tümden içinden geçti ve tam geçip gidecekken ben onu emdim, soğurdum* hala daha ne zaman mahalleye dönüp o maçı üstüne oturarak izlediğimiz alçak duvarı görsem veya herhangi bir sebepten bu anı hatırlasam tüylerim diken diken olur ve gözlerim ufaktan dolar.
ondan önce de takımın ne diye sorduklarında tabii ki galatasaray derdim lakin sanırım benim için milat o gol sesi oldu, haginin golü galatasaray'ı içime işledi.
sonrasında hagi bana ve akranım renktaşlara süper bir 4 senelik ortaokul dönemi yaşattı. okulda diğer takımları tutan liselilerden bile daha havalı yürürdük. en son 99-00'de de mezuniyet hediyesi olarak uefa kupası geldi. ertesi gün evden okula adeta havada yürüyerek gitmiştik.
sağolasın comandante (ya da rumen komşumdan yeni öğrendim üzere regele. romanyada böyle de çağırırlarmış) yine aldın çocukluğuma götürdün. iyi ki gelmişsin, iyi ki kendine bakmışsın da uzun yıllar oynamışsın. bizere bence karakter koymak nedir onu da öğrettin. seviyorum seni.
o günlerde ortaokul hazırlık sınıfına başlamak üzereydim. ilkokul bitmiş, üstüme bir ben büyüdüm özgüveni gelmişti. mahallede rahat rahat takılıyordum.
neyse maçtan hemen önce walkman'i aldım ve aşağıya indim. bir kulaklık bana bir kulaklık arkadaşıma, maçı dinlemeye başladık. liseliller belki şimdi üniversiteliler de artık bilmez o zaman walkman ile manuel ayar yapıp radyo dinleniyordu. evimiz de gayrettepe semtindeydi, stadı şiddetlice olmasa da duyardık.
neyse faul oldu, frikik dendi ve hagi topun başına geçti. radyo spikeri "hagi, hagi geliyor, hagiii" gibi birşey dedi ve ben çat diye kulaklığı çektim çıkardım walkmanden, ses gitti tabi. sonraki yarım saniye içinde önce arkadaşım sinirle yüzüme baktı ve hemen akabinde stattan gürültüsü geldi: goooooooooooooooool!!
o gol sesi adeta benim kulaklarımdan girmedi de vücudumun tümden içinden geçti ve tam geçip gidecekken ben onu emdim, soğurdum* hala daha ne zaman mahalleye dönüp o maçı üstüne oturarak izlediğimiz alçak duvarı görsem veya herhangi bir sebepten bu anı hatırlasam tüylerim diken diken olur ve gözlerim ufaktan dolar.
ondan önce de takımın ne diye sorduklarında tabii ki galatasaray derdim lakin sanırım benim için milat o gol sesi oldu, haginin golü galatasaray'ı içime işledi.
sonrasında hagi bana ve akranım renktaşlara süper bir 4 senelik ortaokul dönemi yaşattı. okulda diğer takımları tutan liselilerden bile daha havalı yürürdük. en son 99-00'de de mezuniyet hediyesi olarak uefa kupası geldi. ertesi gün evden okula adeta havada yürüyerek gitmiştik.
sağolasın comandante (ya da rumen komşumdan yeni öğrendim üzere regele. romanyada böyle de çağırırlarmış) yine aldın çocukluğuma götürdün. iyi ki gelmişsin, iyi ki kendine bakmışsın da uzun yıllar oynamışsın. bizere bence karakter koymak nedir onu da öğrettin. seviyorum seni.