9141
bir profesyonel olarak başladığı kariyerinde vizyonu ve birikimi sayesinde hızla yükselerek enerji sektöründe önemli kazançlar elde eden başarılı türk iş adamı.
ilk döneminde oluşturduğu abdürrahim albayrak, ali dürüst ve fatih terim triosunu güzel bir şekilde yöneterek önlerini açmış ve taraftar desteğini arkasına almıştı.
kadıköy'de kupa kaldırma, beşiktaş ile arena'nın kullanımını paylaşmama, şike tapelerinde adı geçen recep ankaralı'nın yöneteceği basket final maçına çıkmama gibi cesaret gerektiren fevri kararların arkasında durmuş, aziz yıldırım'a kontrolünü yitirmiş şike suçlusu zat diyerek içimizin yağlarını eritmişti.
mevcut iktidar ile yaşadığı sorunların fatih terim olayını körüklemesi ve yabancı sınırı gibi suni engeller karşısında ise yüksek maaşlarla kontratlarını yenilediği yerli oyuncuları ligi tanımayan yabancı hocalara teslim etmesi ve akabinde 2014 şampiyonluğunun kaybedilmesi mali darboğaza giden yolu ardına kadar açtı.
ünal aysal gibi satranç tahtasında üç hamle sonrasını görebilen bir işadamı için başarısızlığın adım adım yaklaştığı belli oluyordu. o da son hamlesini yapıp yabancı sınırı blöfünü federasyona, sermaye arttırımı blöfünü derin galatasaray'a karşı kullanarak başkanlık koltuğunu devretti. tıpkı 2006 ve 2008 şampiyonluklarında olduğu gibi takım inanılmaz bir reaksiyon gösterip şampiyonluğu kazandığında ise taraftarın bir elinde şampiyonluk kupası diğerinde ise dursun özbek, hamza hamzaoğlu ve yüksek maaşlı yetersiz bir kadro vardı.
rüzgar gibi geçti. ünal aysalın başkanlığı işte böyle bir şeydi. arkamıza rüzgarı alarak kazandığımız şampiyonluklar ve şampiyonlar ligi maceramız ve rüzgarın bitiminde etrafa yayılan toz, duman ve dağınıklık.
iyisiyle kötüsüyle değerlendirdiğim gibi ünal aysal bende her daim hoş bir anı olarak kalacak. benim için tek hayalkırıklığı ise; söz verip de tutmadığı basketbol takımı sponsorluğu olacak.
ilk döneminde oluşturduğu abdürrahim albayrak, ali dürüst ve fatih terim triosunu güzel bir şekilde yöneterek önlerini açmış ve taraftar desteğini arkasına almıştı.
kadıköy'de kupa kaldırma, beşiktaş ile arena'nın kullanımını paylaşmama, şike tapelerinde adı geçen recep ankaralı'nın yöneteceği basket final maçına çıkmama gibi cesaret gerektiren fevri kararların arkasında durmuş, aziz yıldırım'a kontrolünü yitirmiş şike suçlusu zat diyerek içimizin yağlarını eritmişti.
mevcut iktidar ile yaşadığı sorunların fatih terim olayını körüklemesi ve yabancı sınırı gibi suni engeller karşısında ise yüksek maaşlarla kontratlarını yenilediği yerli oyuncuları ligi tanımayan yabancı hocalara teslim etmesi ve akabinde 2014 şampiyonluğunun kaybedilmesi mali darboğaza giden yolu ardına kadar açtı.
ünal aysal gibi satranç tahtasında üç hamle sonrasını görebilen bir işadamı için başarısızlığın adım adım yaklaştığı belli oluyordu. o da son hamlesini yapıp yabancı sınırı blöfünü federasyona, sermaye arttırımı blöfünü derin galatasaray'a karşı kullanarak başkanlık koltuğunu devretti. tıpkı 2006 ve 2008 şampiyonluklarında olduğu gibi takım inanılmaz bir reaksiyon gösterip şampiyonluğu kazandığında ise taraftarın bir elinde şampiyonluk kupası diğerinde ise dursun özbek, hamza hamzaoğlu ve yüksek maaşlı yetersiz bir kadro vardı.
rüzgar gibi geçti. ünal aysalın başkanlığı işte böyle bir şeydi. arkamıza rüzgarı alarak kazandığımız şampiyonluklar ve şampiyonlar ligi maceramız ve rüzgarın bitiminde etrafa yayılan toz, duman ve dağınıklık.
iyisiyle kötüsüyle değerlendirdiğim gibi ünal aysal bende her daim hoş bir anı olarak kalacak. benim için tek hayalkırıklığı ise; söz verip de tutmadığı basketbol takımı sponsorluğu olacak.