• 44
    bu konu büyük bir demagoji konusu haline gelmiştir. evet, bu başlıkta gerçek özne şampiyon olmaktır, derbi kazanmadan şampiyon olmak da şampiyonluğun adını zerre etkilemez fakat dev bir "ama" var.

    bu demagoji dediğim gibi saçma sapan boyutlara geldi. bizdeki yanlış kullanımı doğru kabul ederek trabzon maçlarını da derbi sayarsak, burada asıl konu şampiyonluk yolundaki rakiplere, ciddi ve organize takımlara karşı düştüğümüz durumdur. objektif olarak yaklaşmaya çalışanları da asıl korkutan budur. diyelim anadolu takımlarına hiç puan vermedik, kesinlikle küçümsenecek başarı değildir, ama bu maçları kadro kalitesi farkı ile kazandığımız gün gibi ortadadır. ilave olarak burada büyük bir oksimoron vardır, her maça üç puan verilmiyor mu kafası burada çuvallamakta. anadolu takımından aldığın üç puan elbet önemli bunu vurguluyorken, gerçek rakibin olan 4 takıma kaybetmenin, kaybederken ezilmenin önemini neden vurgulamıyorsun? her maç puan açısından aynı öneme sahipse, ciddi rakiplere kaybedilen puanlardan sonra neden kulağının üstüne yatıp, hemen anadolu maçlarından gelecek puanlara kapılıyorsun? alanya'ya yenilseydik, gönül rahatlığı ile "olabilir, beşiktaş'ı yener telafi ederiz " diyebilecek miydik?

    puan kısmından devam edelim, senin potada bir rakibin olur, bu adama bir şekilde iki maçta da yenilirsin, ama genele vurduğunda başarılı isen diğer maçları kazanır şampiyon olursun, o zaman dersin "lan kaybettik de ne oldu?!?!". matematik şaşmaz, senin potada 3 ciddi rakibin var, 3 rakibe yenilmek daha da önemlisi ezilmek, matematiksel şansını her geçen gün azaltıyor. 11 puan fark nasıl eridi ise bu durumda daha da erime ihtimali oldukça yüksek.

    burada kimse "kadıköy'de feneri yenmeden ne yapayım şampiyonluğu" avamlığı peşinde değil, tudor'u veya başka gönül verdiğiniz şahısları savunurken karşı cepheye bu ithamı yapmayın. derbileri kaybetmek değil, ciddi rakiplere karşı düşülen içler acısı durumdur bizleri endişelendiren. mesela benim tesadüf eseri az sayıdaki yakın çevrem de ekseriyetle galatasaraylıdır, beraber izler ve değerlendiririz maçları, hamza ile gelen şampiyonlukta o 1-0'lık maçlarda sevinmedik mi, şampiyonluğu kutlamadık mı, aynı diğer sezonlarda olduğu gibi kutladık ama saatlerce konuştuk bu iş böyle gitmez, rahatsız edici şeyler var, geleceği yok diye. nitekim de ceremesini senelerdir çekiyoruz. kaldı ki orada ciddi maçlarda durum bundan iyiydi.

    birinci fatih terim döneminden örnekler veriliyor, bu maçlar ile ilgili, evet sadece sonuçlara bakarsanız doğru. fakat belirttiğim gibi fener'den dört gol yemek değil galatasaray taraftarının derdi, hiç bir zaman da böyle olmadı olmasın da, bu taraftarın derdi senin ne kadar kazanmayı istediğin, bunun için neler yapabildiğin. o dönemde 9 puan geriden gelip şampiyon olduğumuz sezonda ali sami yen'de yanılmıyorsam berabere kaldığımız fenerbahçe maçına gitmiştim. maç kitapçığı hala evde durur, kapakta yazan "9 puan fark varken de buradaydık, şimdi de buradayız". bu sadece lafta değildi. takım, oyun, mentalite hepsi tüm tribünlere bunu düşündürtüyordu. kaybetsek bile gönül rahatlığı ile biz bunlardan iyi takımız diyebiliyorduk mühim olan bu.

    ben beşiktaş'a kaybetmeyi önemsemem, beşiktaş'tan iyi takım olmayı önemserim benim için konu budur. bu sebepten bu sene şampiyonluk için oyun olarak geçmen lazım bu adamları. ha kaybedersin o ayrı olur, bu durumların ebedi klişesi johnson'un attığı golle yenildiğimiz maçı bırakalım şuraya. bir allah'ın kulu demiş midir "olmaz olsun böyle tarihin en başarılı galatasaray'ı!"?

    son olarak, kuruluş amacı türk olmayan takımları yenmek olan takımın bir taraftarı olarak ligde ciddi rakipler ile oynanan maçlar benim için şu sebepten önemli; diyelim derbilerde fark yiye yiye şampiyon olduk, (ha bu nasıl oluyor bu arada, rakiplerin istisnai puan kayıpları ile başka matematiksel açıklaması yok bu işin) şampiyonlar liginde ne yapacaksın? benim arena'da son gittiğim maç, astana beraberliğidir. ben o gün beşiktaş veya başakşehir hezimetlerinden kat kat daha fazla üzüldüm, grupta bir iddiamızın olmamasına, beraberlikte de yola uefa'da devam edecek olmamıza rağmen.

    bu demagojiye kapılmayın renktaşlar, oynanan futbola odaklanın, içinize siniyorsa şampiyonluk zaten bize anamızın ak sütü gibi helal. ben bu futbolu içime sindiremiyorum, önem indisini azaltmadan, oyuncu kalitesi ile kazandığımız anadolu maçlarının farkındayım, tehlike sinyalleri alıyorum.

    galatasaray için her kulvarda ikincilik başarısızlıktır ama galatasaray'ın tek amacı ligini şampiyon bitirmek değildir. bu sadece ilk adımdır atılması gereken, avrupa'dır gaye. takımın ciddi rakipler ile oynadığı maçlardaki oyunu, iyi şeyler vaat etmemektedir ilerisi için.

    benim 35 yaşımın birikimi ile galatasaray'a yüklediğim tek mana şampiyonluk değil sadece. başarı için harekete geçme, vizyonerlik, yapılmamışı kovalama, büyük hedef koyma, şövalye ruhu vs. bunlar ile özdeşleştirdim bunca yılda ben bu kulübü. derbi kazanmış, kazanmamış bir yere kadar, bu değerleri benimsemeyenlerin yetki sahibi olduğunu görmek, bu zihniyeti kulübe ve takıma sirayet ettirmeye çalışmalarını görmektir bizleri üzüntüye boğan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın