8687
selçuk'un takımın en kötüsü olmadığını herkes biliyor. ama bu durum kendisinin yetersiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor. kimsenin selçuk gidince şampiyonlar ligi şampiyonu olacağımızı iddia ettiği yok. ama takımın ciddi bir temizliğe ihtiyacı var ve bu temizlik selçuk'u da kapsamadığı sürece bir anlam ifade etmeyecek. sadece kötü oynayan 2-3 futbolcuya ihaleyi yıkıp geri kalan her şeyi aynı şekilde devam ettirirsek ancak kendimizi kandırmış oluruz.
yapılan eleştiriler tüm takımın kötü oynadığı gerekçesiyle haksız bulunuyor. tamam da takım iyiyken de bu adam kötüydü. o zaman da eleştirince takım iyi giderken adamı eleştirdik diye suçlu bulunuyorduk. o zaman biz bu adam için hangi koşullar altında kötü oynuyor diyebileceğiz? açık açık desenize biz selçuk'a yapılan her türlü eleştiriye karşıyız. eğer derdiniz o değilse de belirtin selçuk ancak şu koşullar altında kötü oynadığında eleştirilebilir diye. selçuk'un 3 senedir vasatı aştığı taş çatlasa 10 maç vardır. diğer oyuncular da kötü. ama mesela muslera bir maçta kötüyse sonraki maçı tek başına alan adam oluyor. selçuk'ta kötü oyununu telafi edecek hiçbir şey yok. maç almayı geçtim vasatı aşmakta bile zorlanıyor. bu durum peş peşe birkaç sezon tekrarlanınca da haliyle eleştirilerin hedefindeki isim oluyor.
bir de eldeki en iyi oyuncu diye eleştirilmemesi isteniyor. hatta arada sanki elimizde xabi alonso falan var da selçuk oynuyor diyen adamlar bile çıkıyor. tamam bu adam eldeki en iyi oyuncu olabilir. ama madem bu mantıkla eleştirmeyeceğiz zamanında mustafa sarp'ı barış özbek'i falan niye eleştirdik? o zaman kadroda vieira makelele ikilisi vardı da bana mı haber vermediniz? söz konusu tek sezon olsa eldeki budur idare edeceğiz diye düşünüyorlar derim. ama aradan kaç sezon geçti. madem elde daha iyisi yok, transfer yaparsın olur biter. elde daha iyisi yoksa sezon başında melo'yu satıp yerini hakan balta ve hamit altıntop ile doldurmaya çalışan hamzaoğlu'na, dünyanın parasını donk'a gömen denizli'ye ve bu transferlere onay veren dursun başgan'a yüklenin, selçuk'u eleştirenlere değil.
bir de delirdiğimiz şey onu kupa ile görmek değil. galatasaray futbol takımı* kaptanının kupayı tek başına kazanmış gibi tavırlar sergilemesi. eğer sen şampiyonluğa senden fazla katkısı olmuş melo, sneijder, muslera gibi adamlar* forma numaralarına göre anons edilip paşa paşa sahaya çıkarken sahaya en son çıkıp kendini beşiktaşlı kankana "galatasaray'ın çocuğu" diye anons ettirirsen** o zaman delirmeyen adamın kişiliğinde problem ararım. kaldı ki bunu yapan adamın selçuk olması falan da mesele değil. şampiyonlukta en çok payı olan muslera için aynı şey yapılsa yine görgüsüzlüktür. bir futbol tarihimizin en büyük başarılarında kaptan olan bülent korkmaz'ın kupa alırkenki tevazusuna bak bir de şu adamın kibrine. adam avrupa'nın en büyük 3 kupasından ikisi kazanılırken kaptan olduğu halde çıkıp o kupaları tek başına almadı. kimseden bülent korkmaz olmasını beklemiyorum. ama bülent'in başarılarından daha büyük egosu olan birini galatasaray kaptanlığına yakıştıramıyorum.
yapılan eleştiriler tüm takımın kötü oynadığı gerekçesiyle haksız bulunuyor. tamam da takım iyiyken de bu adam kötüydü. o zaman da eleştirince takım iyi giderken adamı eleştirdik diye suçlu bulunuyorduk. o zaman biz bu adam için hangi koşullar altında kötü oynuyor diyebileceğiz? açık açık desenize biz selçuk'a yapılan her türlü eleştiriye karşıyız. eğer derdiniz o değilse de belirtin selçuk ancak şu koşullar altında kötü oynadığında eleştirilebilir diye. selçuk'un 3 senedir vasatı aştığı taş çatlasa 10 maç vardır. diğer oyuncular da kötü. ama mesela muslera bir maçta kötüyse sonraki maçı tek başına alan adam oluyor. selçuk'ta kötü oyununu telafi edecek hiçbir şey yok. maç almayı geçtim vasatı aşmakta bile zorlanıyor. bu durum peş peşe birkaç sezon tekrarlanınca da haliyle eleştirilerin hedefindeki isim oluyor.
bir de eldeki en iyi oyuncu diye eleştirilmemesi isteniyor. hatta arada sanki elimizde xabi alonso falan var da selçuk oynuyor diyen adamlar bile çıkıyor. tamam bu adam eldeki en iyi oyuncu olabilir. ama madem bu mantıkla eleştirmeyeceğiz zamanında mustafa sarp'ı barış özbek'i falan niye eleştirdik? o zaman kadroda vieira makelele ikilisi vardı da bana mı haber vermediniz? söz konusu tek sezon olsa eldeki budur idare edeceğiz diye düşünüyorlar derim. ama aradan kaç sezon geçti. madem elde daha iyisi yok, transfer yaparsın olur biter. elde daha iyisi yoksa sezon başında melo'yu satıp yerini hakan balta ve hamit altıntop ile doldurmaya çalışan hamzaoğlu'na, dünyanın parasını donk'a gömen denizli'ye ve bu transferlere onay veren dursun başgan'a yüklenin, selçuk'u eleştirenlere değil.
bir de delirdiğimiz şey onu kupa ile görmek değil. galatasaray futbol takımı* kaptanının kupayı tek başına kazanmış gibi tavırlar sergilemesi. eğer sen şampiyonluğa senden fazla katkısı olmuş melo, sneijder, muslera gibi adamlar* forma numaralarına göre anons edilip paşa paşa sahaya çıkarken sahaya en son çıkıp kendini beşiktaşlı kankana "galatasaray'ın çocuğu" diye anons ettirirsen** o zaman delirmeyen adamın kişiliğinde problem ararım. kaldı ki bunu yapan adamın selçuk olması falan da mesele değil. şampiyonlukta en çok payı olan muslera için aynı şey yapılsa yine görgüsüzlüktür. bir futbol tarihimizin en büyük başarılarında kaptan olan bülent korkmaz'ın kupa alırkenki tevazusuna bak bir de şu adamın kibrine. adam avrupa'nın en büyük 3 kupasından ikisi kazanılırken kaptan olduğu halde çıkıp o kupaları tek başına almadı. kimseden bülent korkmaz olmasını beklemiyorum. ama bülent'in başarılarından daha büyük egosu olan birini galatasaray kaptanlığına yakıştıramıyorum.
