1
maç günü başlayan, maç öncesi ve maçın ilk dakikalarında zirveye çıkan duygudur. o gün uyku uyuyamazsın, geç de yatsan erken kalkarsın, başka bir şeye odaklanamazsın, başka bir şeyi düşünemezsin. sadece bunlar da değil, maç esnasında da barut gibi olursun. özellikle maçın içine girene kadar maçın başında vücutta kasılma ve titremeler dahi olabilir. tabii herkeste farklı şekilde seyretse de benim gördüğüm, duyduğum şeyler bunlar.
dürüst olmak gerekirse çok uzun zamandır bu derecede hissetmediğim derbi gerginliğini 24 şubat 2025 galatasaray fenerbahçe maçında hissettim bir galatasaraylı olarak. yani sadece içinde heyecanın değil, kaygının da olduğu, ''ulan ters bir sonuç çıkmaz inşallah.'' düşüncesinin olduğu bir histen bahsediyorum. bunun nedenlerinden biri tabii ki rekabetin geldiği nokta ancak asıl sebep maçın önemiydi.
bence, süper final'den bu yana oynanmış derbiler içerisinde şampiyonluk yarışını en fazla etkileyecek olan maç bu maçtı. ben maçtan önce de bunu yazmıştım zaten. kazandığımız takdirde şampiyon oluruz, kaybedersek de 3 puan önde olmamıza rağmen fenerbahçe ciddi bir avantaj elde eder diye. yani illa şampiyonluk için sondan bir önceki hafta oynanmasına gerek yok maçın. tamam kuyt'ın gol attığı maç önemliydi ancak bu kadar değildi. nitekim yenilmemize rağmen biz şampiyon olmuştuk. 17/18 kadıköy'de oynanan maç önemliydi ancak bu kadar değildi çünkü 4 takımlı bir yarış vardı. özellikle sami yen'de son dönemdeki maçların tamamı tamamen prestij maçıydı. geçen seneki dahil. bunu da şu yüzden belirtiyorum: içerdeki maçta her zaman daha fazla gerilirsin çünkü kaybedecek daha çok şeyin oluyor.
aslında bu entryi yazma sebebim biraz da bu oldu. dün, çok uzun zaman sonra gerçek bir derbi gerginliği hissettim. bu hissi hatırladım. çünkü uzun zamandır oynanan derbiler ya prestij maçları oluyor ya ligin çok başında oynanan yelkenleri doldurma maçı oluyor ya da nispeten önemli maçlar hep kadıköy'de oynanıyor. kadıköy'deki maçlarda seri bozulduğundan beri daha da rahatım açıkçası. deplasmandasın neticede, beklentini ona göre ayarlıyorsun.
kısacası hem maçın önemi hem aradaki gerilim hem takımın son dönemdeki düşük performansı hem de sosyal medyanın hayatımızdaki yeriyle birlikte olası bir kötü sonuçta hayatın bir süre çekilmez bir hal alıyor olması falan derken dün maç bittiğinde resmen bir rahatlama hissettim. bütün stadyumda da bunu hissettim, bizzat konuştuğum insanlardan da duydum. sanki sahaya çıkıp ben oynamışım gibi yorgunluk vardı maç sonrası. dün bir sürü insan mışıl mışıl uyumuştur o rahatlama ve yorgunlukla birlikte.
en başta ''bir galatasaraylı olarak'' diye belirtmemin sebebi de şu ki fenerbahçeliler bizden çok daha fazla geriliyor eminim. zira 10 yıldır devam eden büyük başarısızlık üstüne derbilerde de sevinemeyince elde hiçbir şey kalmıyor koca sezondan. biz daha rahatız o yüzden.
dürüst olmak gerekirse çok uzun zamandır bu derecede hissetmediğim derbi gerginliğini 24 şubat 2025 galatasaray fenerbahçe maçında hissettim bir galatasaraylı olarak. yani sadece içinde heyecanın değil, kaygının da olduğu, ''ulan ters bir sonuç çıkmaz inşallah.'' düşüncesinin olduğu bir histen bahsediyorum. bunun nedenlerinden biri tabii ki rekabetin geldiği nokta ancak asıl sebep maçın önemiydi.
bence, süper final'den bu yana oynanmış derbiler içerisinde şampiyonluk yarışını en fazla etkileyecek olan maç bu maçtı. ben maçtan önce de bunu yazmıştım zaten. kazandığımız takdirde şampiyon oluruz, kaybedersek de 3 puan önde olmamıza rağmen fenerbahçe ciddi bir avantaj elde eder diye. yani illa şampiyonluk için sondan bir önceki hafta oynanmasına gerek yok maçın. tamam kuyt'ın gol attığı maç önemliydi ancak bu kadar değildi. nitekim yenilmemize rağmen biz şampiyon olmuştuk. 17/18 kadıköy'de oynanan maç önemliydi ancak bu kadar değildi çünkü 4 takımlı bir yarış vardı. özellikle sami yen'de son dönemdeki maçların tamamı tamamen prestij maçıydı. geçen seneki dahil. bunu da şu yüzden belirtiyorum: içerdeki maçta her zaman daha fazla gerilirsin çünkü kaybedecek daha çok şeyin oluyor.
aslında bu entryi yazma sebebim biraz da bu oldu. dün, çok uzun zaman sonra gerçek bir derbi gerginliği hissettim. bu hissi hatırladım. çünkü uzun zamandır oynanan derbiler ya prestij maçları oluyor ya ligin çok başında oynanan yelkenleri doldurma maçı oluyor ya da nispeten önemli maçlar hep kadıköy'de oynanıyor. kadıköy'deki maçlarda seri bozulduğundan beri daha da rahatım açıkçası. deplasmandasın neticede, beklentini ona göre ayarlıyorsun.
kısacası hem maçın önemi hem aradaki gerilim hem takımın son dönemdeki düşük performansı hem de sosyal medyanın hayatımızdaki yeriyle birlikte olası bir kötü sonuçta hayatın bir süre çekilmez bir hal alıyor olması falan derken dün maç bittiğinde resmen bir rahatlama hissettim. bütün stadyumda da bunu hissettim, bizzat konuştuğum insanlardan da duydum. sanki sahaya çıkıp ben oynamışım gibi yorgunluk vardı maç sonrası. dün bir sürü insan mışıl mışıl uyumuştur o rahatlama ve yorgunlukla birlikte.
en başta ''bir galatasaraylı olarak'' diye belirtmemin sebebi de şu ki fenerbahçeliler bizden çok daha fazla geriliyor eminim. zira 10 yıldır devam eden büyük başarısızlık üstüne derbilerde de sevinemeyince elde hiçbir şey kalmıyor koca sezondan. biz daha rahatız o yüzden.