• 37
    iyi olanlar kadar ihtiyac olanlarinda a takıma yükselmesi gerekiyor. alt yapıda efsane top oynayıp a takima çıkınca sapitan oyuncular varken, alt yapida standart bir performans gösterip a takima çıkınca kendini ispat edecek adamlarin olmasini dusunmek sacma olmaz.

    her zaman transferle eksik gidermeye çalışıyoruz ancak kendi kaynaklarimzdan tedarik etmek hic aklimiza gelmiyor. mesela bursaspor bunu yapıyor. ihtiyacı olan mevkide alt yapi tercihini kullanıyor. türkiyede altyapı olarak en göze çarpan kulüp de bursaspor.

    seneler boyu sagbekte sabri kadar baska adam yok muydu yani. sabrinin diger altyapı oyuncularindan ne artısı vardı. ver adam gibi mental egitimini, yasi ilerleyince de sabri gibi gobek baglayacagina kendine bakmanin da önemini bilsin.
  • 66
    başta yunus, celil, ali olmak üzere bayağı ümitli olduğum bir jenerasyon var gibi.
    umarım bu yıl en azından birini kadronun müdavimi olarak görme şansımız olur.
    zaten bu kadar elimizin kolumuzun bağlı olduğu, transer yapamadığımız ve uefa'nın sıkı denetiminin demoklesin kılıcı gibi tepemizde olduğu böyle bir yılda bile altyapıdan yukarı oyuncu veremezsek bir daha sittin sene veremeyiz.
    o zaman da kapatalım gitsin altyapıyı bence..
  • 91
    --- alıntı ---

    adana büyükşehir belediye u14 kız takımı, tr şampiyonası için adana'dan otobüsle yola çıktı.
    14 saat yolculukla çanakkale'ye 100 km kala belediye yetkilileri arayıp, “oteli iptal ettik, dönün” dedi.
    çocukların hayal kırıkılığı, 28 saat gidiş-dönüş
    niye?
    beylerim seçim kaybetmiş!

    (melis alphan)

    https://twitter.com/.../1112968048963653638

    --- alıntı ---

    http://www.basketfaul.com/haber?haber=80288
  • 99
    ali koç altyapı konusunda kendisinden beklenmeyecek şekilde doğru bir adım atmış.

    --- alıntı ---

    "bundan sonra altyapı oyuncularımız kulübün belirlediği menajerlerle çalışacak. alıyorsun yetiştiriyorsun sonra bir menajer gelip aklını karıştırıyor. benim istediğim menajerle çalışmıyorsa da benim oyuncum olmayacak"

    --- alıntı ---

    yüksek ihtimalle emre belözoğlu vermiştir bu tavsiyesi. bizim kulübün de böyle bir uygulamaya gitmesi gerekiyor. ozan kabak ve mustafa kapı örneklerinde de demiştim. ya kulübün istediği menajer ile çalışacaklar ya da kadro dışı kalıp oynamayacaklar.

    kulübün istediği menajer ile çalışmayan çocuğa, sezon başlamadan önce "bu sözleşmeyi imzalamadan sana forma vermeyiz" dersen hiçbir sorun yaşanmaz. mesela ozan kabak örneği; sen bu çocuğu ligde ve cl'de oynatmasaydın 2019 ocak ayında değil 7,5 milyon, 70 bin euro bile vermezdi kimse ve aklı karışmazdı. daha doğrusu menajeri aklını karıştıramazdı çocuğun; çünkü ortada yüksek para yok. sezon başında konuşacaksın altyapıdaki çocuklarla, tehditse tehdit. o zaman her türlü imzalatırsın sözleşmeyi. he ayrıca ozan'ın aklı karışsa da son kertede ortaya karakter koydu, fatih hocasının sözünü dinledi ve devre arasında gitmedi; ama sözleşme de uzatmadı. sonra stuttgart ısrarcı oldu ve teklifi 11 milyona çıkardı; daha sonra mustafa cengiz satmak istedi ve sattı vs.

    bir diğer örnek mustafa kapı. kendisinin 17 şubat 2020'de kadro dışı kalmasına çok sevinmiştim; çünkü yönetim ve teknik heyet, ozan kabak örneğinden ders almıştı. kadro dışı kalmasının duyurulma şeklini ergence bulanlar vardı (belki de haklılar) ama altyapıdaki her çocuğa ibret olması için böyle şeylerin yapılması gerekiyor. futbol artık duygusallığı kaldırmıyor. 15-16 yaşındaki çocuk bundan anlıyor. onun yaşam alanı sosyal medya ve sen ona sosyal medya aracılığıyla en sert cevabı vermezsen mustafa kapı gibi sözleşme uzatmak istemeyenlerin çıkmasını engelleyemezsin. yani diğer çocuklara "bakın size yatırım yapıyoruz, emek harcıyoruz; eğer ki mustafa kapı (veya bir başkası) gibi davranırsanız sonunuz böyle olur" mesajı verilmeli her zaman. maalesef olay buraya evrildi; çünkü 2000'lerin başındaki 15 yaş feraseti ile şimdiki 15 yaş feraseti aynı değil. arda üzerinden örnek vermek istemiyorum ama en doğru örnek o, kendisi kaç kere boş sözleşmeye imza attı, hocaları ne derse yaptı, yani vefa gösterdi lakin zamane çocuklarında vefa, aşk, bağlılık gibi soyut kavramları anlayacak feraset yok. hatta anlamaya niyetleri olduğunu da düşünmüyorum. maalesef ki hepsinin aklı "kazanma" derdinde ve birçoğu pragmatist.

    nerde o kulübüne tutku ile bağlı eski topçular azizim...
  • 27
    --- alıntı ---
    altyapı başlangıçtır, başlangıç her şeydir, doğru altyapı doğru başlangıç demektir, doğru başlayan her şey eğer doğru devam ederse “gelişim” denen şey gerçekleşir

    almanya löw’ün dediği gibi bir günde dünya şampiyonu olmadı.
    2000’li yıllara doğru futbolda göreceli de olsa geriye düşen almanya ciddi bir altyapı hamlesi başlattı. bunun için “altyapılarda futbol akademileri” projesini yaşama geçirdi.

    2014 dünya kupası meyvesi işte bu akademilerin 10-15 yıllık bir sürecinin doğal sonuçlarıdır.

    burada öncelikle dikkat edilecek nokta; söz konusu bu proje löw’e ya da bir başkasına “almanya futbol direktörü” gibi megalomanik paye ve ünvanlar vererek değil, zaten var olan iş ahlakı, iş sorumluluğu, iş üretkenliği, değerli emek ve bilimsel temelden hareket eden geniş bir kadronun işe koşulmasıyla gerçekleşmiştir.

    işe koşulan insanlar eski profesyonel futbolcu veya değil diye ayrıma tabi tutulmamış, özellikle okuyan, kendini geliştiren, yenilik ve gelişmelere açık özellikle de “çocuk ve genç futbolundan” anlayan eğitmenlerden oluşturulmuştur.

    projenin esası, almanya futbol federasyonu’nun, 2002 yılında bundesliga ve 2. ligdeki tüm takımlara altyapı akademisi kurma zorunluluğu getirmesidir. dikkatinizi çekerim altyapı takımları kurma zorunluluğu değil, altyapı akademileri…

    kulüplerin kasalarına, geleceğin yıldızlarını yetiştirmeleri için 900 milyon euro finansman sağlandı. ve bunlar sistematik bir biçimde denetlenerek değerlendirmeleri gerçekleştirildi.

    yetenekli oyuncuların keşfedilmesi için kapsamlı bir tarama sistemi oluşturuldu. bu tarama işinin ciddi, objektif olması yanında pedagojik koşullara uygun olduğunun altını çizmek gerekir. yani boya, kiloya veya maç içinde birkaç motor davranışa bakarak ilkel bir taramadan söz edilmediğinin bilinmesi gerekir.

    çocuk yaşta keşfedilerek amaca uygun olarak yetiştirilen çocukların bazıları alt seviyede olmasa dahi bir üst seviyelerde keşfedilme imkanları buldular. çocuklara “bundan bir şey olmaz” gözüyle bakılmadığı gibi, her çocuğun gelişim sıçramasının bazı dönemlerinin olabileceği göz önünde tutuldu hep.

    işte bugün özenerek ve övünerek izlediğimiz mesut öziller, ilkay gündoğananlar, nuri şahinler çok katmanlı bu altyapı sisteminin ürünleri olarak almanya ve dünya futboluna kazandırıldılar.

    almanya, bu büyük altyapı hamlesini belli bir süreçte bırakmadı. olması gereken oldu ve yetiştirdiği genç oyunculara büyük bir cesaretle görev verdi. tarihinin en genç kadrosuyla gittiği 2010 dünya kupası’nda yarı final oynadı. 2 yıl sonra avrupa futbol şampiyonası’nda bir kez daha son dörde kaldı. ve ardından birbirinden yetenekli oyuncuların bulunduğu bu takım, daha çok da “takım” olma özelliğini öne çıkararak 2014 dünya kupası şampiyonu oldu.

    2010-2011 sezonu itibariyle bundesliga’da forma giyen 525 futbolcunun 275’i kulüplerin altyapısından yetişen oyunculardan oluşmaktadır. bu rakam giderek artmaktadır. bu, altyapıya verilen önem ve değerin pratiğe yansımasının sağlanması ile gerçekleşmektedir.

    bayern münih’in bugün ortaya koyduğu futbolun içinde thomas müller, toni kroos, bastian schweinsteiger ve philipp lahm gibi altyapı ürünleri vardır.

    mesut özil, sami khedira, per mertesacker, lukas podolski gibi yurtdışında forma giyen yıldız oyuncular sözü edilen altyapı projesinin ürünleridir.
    almanya’nın 2009’da avrupa 21 yaş altı şampiyonu olduğu takımda yer alan neuer, höwedes, mesut, boateng ve hummels khedira 2014 dünya kupası’nda yer alan oyunculardı.

    türkiye’deki futbol camiasının başta federasyon olmak üzere, fatih terim ve onun anlayışındaki tüm futbol aleminin böylesi bir projeyi hayata geçirecek tesisleri, paraları ve yaptırım güçleri olduğu halde birikimlerinde ve hayatı algılayış biçimlerinde sorunlar nedeniyle mümkün görünmemektedir.

    çünkü futbol camiasının geneli popüler kültüre teslim olmuş ve var olan sistemi devam ettirerek konumlarını korumak ve sürdürmek peşinde olan insanlardan oluşmaktadırlar.

    başta süper lig takımları olmak üzere hiçbirisinde altyapıya özen, güven ve büyük yatırımlar yoktur. çoğu eski profesyonel futbolcunun egemenlik kurduğu ve kendini konumlandıracağı bir yer olarak algıladığı ve sadece bir şube görünümü sergileyen altyapılar, sadece akademi liglerine takım kurmak peşinde olan birimlerdir.

    bunun yanı sıra altyapılar çoğu antrenör adayı için hedefe ulaşılmak için bir geçiş yeri, öncelikle kapılanacağı bir yer olarak görülen, orada çalışmanın statü ve ekonomik gelir açısından çok değerli görülmediği bir alandır.

    türkiye’de altyapılardan üstyapılara uzanan süreç oyuncu akışını ve değerlendirmesini sistematik bir biçimde işleyecek bir düzene kavuşturulamaz, bunun için gereken nesnel koşullar yaratılamaz ise, tesadüfi olarak 20 yılda bir arda turan ve benzeri futbolcular ile durumu idare etmeye devam edip gidecektir bu ülke.

    --- alıntı ---

    ismail topkaya

    http://www.sendika.org/...arak-ismail-topkaya/
  • 105
    kemerburgaz tesisleri tamamlanmadan türk oyuncu yetiştirmede patlama yapamayacağımız galatasaray’ın kurtuluş reçetesi. bir kaç sene öncesine kadar alt yapı oyuncularımız florya’da yapay zeminde antrenman yapıyordu. bu şekilde oyuncu yetiştiremeyiz. kenerburgaz’da ve büyük çekmece’de adımıza yaraşır tesisler yapmamız şarttır. bu tesislerin bizi olimpik branşlarda da başarıya ulaştırması lazım. kemerburgaz için başkan 28 ay sürecek inşaatı demişti. ben burada hocaya katılıyorum, ülke şartları/ekonomisi bu haldeyken o inşaat 3 yıldan uzun sürecektir.

    işin tesis kısmını bırakırsak, altyapıdan çıkan oyuncularımıza taraftarın hoşgörü eksiği var. bu oyuncular alt yapıdan 4/4’lük çıkmıyor. her oyuncu emre belözoğlu, arda turan ya da ozan kabak gibi üstün yetenekli değil ki çıksın genç yaşında vazgeçilmez olsun. bazıları 21 bazıları 25 yaşına kadar gelişimini sürdürecek. bu illa oyunculara 25’ine kadar sabredelim demek değil ancak avrupalı kulüpler bu oyuncuları 25’ine kadar kiralık kiralık gezdiriyor. oynayarak gelişiyor oyuncular. ben bizim alt yapımızdan çıkan bir oyuncuya 23 yaşına kadar sabretmemiz gerektiğini düşünüyorum. zaten hem uefa organizasyonlarında hem de yerel ligimizde alt yapıdan çıkmış 21 yaş üstü oyuncular için kontenjan var.

    biz genç oyunculara tepki göstermezsek bir şey kaybetmeyiz ama tepki gösterirsek genç oyuncular çok şey kaybeder.
  • 35
    bizim ülkede futbolcular, altyapıda alması gereken eğitimi, bir ihtimal becerip a takıma çıkarlarsa o zaman almaya başladıkları için, avrupalı meslektaşlarından en az 3-4 sene geriden geliyorlar. buna üç büyüklerin altyapıları da dahil. bu a takımdan kastım da orta ve yüksek bütçeli takımlar. çıkamayan elemanlar da "go go go" taktiği ile futbol oynuyorlar işte. beyin sıfır, tamamen içgüdüsel.
  • 38
    ekonomik olarak dibe vurmuş bütün kulüplerin tek ilacıdır.

    üretim yapmayan ve hazırcılık yapmaya çalışan bir kulüpseniz ve eğer real madrid, chelsea, manchester city muadili bir ekonominiz yoksa galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş gibi her sene uefa'dan ceza yeme korkusuyla yanıp tutuşuyorsanız tek çıkar yol altyapıdır.

    fakat ülke insanımızın zihniyeti cahil çakallığı temelli olduğundan gündeme sadece belli başlı zamanlarda gündeme gelecek ve hiç bir zaman kimsenin gerçekten umurunda olmayacaktır.
  • 62
    sadece bu kararla * değil zaten önem vermemiz gereken yerdir.

    hep dediğim gibi zenginden futbolcu olmaz. türkiye de, halihazırda, halkın çoğunluğunun orta-alt gelir grubuna sahip olduğu bir ülke. ülke olarak futbola tutkuyla bağlıyız. mahalle aralarında çocuklar pet şişelerle top oynuyor bu ülkede. çocuk demişken, genç nüfusumuz da bir hayli fazla. üstelik bu genç nüfusun çoğunluğu galatasaraylı. iyi futbolcu yetiştirmek için tüm şartlar/imkanlar elimizde mevcut.

    iyi futbolcu yetiştirmek için tüm kaynaklara/imkanlara/şartlara sahipken biz ısrarla bu yolu tercih etmiyoruz. evet, şimdi yatırım yapılsa dahi 10 yıl sonra anca verim alınır. ancak varsın 10 yıl bekleyelim. bir kulüp veya bir ülke için 10 yıl hiçbir şey demektir.

    hayır ne kadar zor olabilir veya ne kadar masraflı olabilir ki? belli bir yaşa kadar genç oyuncularla ciddi sözleşme yapılmıyor zaten diye biliyorum. o yaşa kadar 1000 tane çocuğu çeşitli yaş kategorilerinde altyapında barındır * * * 14 yaşına kadar çocukları servisle antrenmana getirirsin, eğitimini verirsin sonra da servisle evlerine bırakırsın. aylık burs olarak devletin lisans öğrencilerine ödediği kadar bir burs belirlersin ve bunları ödersin. spor ekipmanlarını sağlarsın, tesislerde yemek falan verirsin. konaklama bile şart değil. şehir dışından gelecek olan yetenekler için belli bir yurt yaparsın en kötü. çok çok yetenek görüyorsan bu elemanların istanbul'da eğitim almasını sağlarsın * ancak istanbul'un nüfusu 20 milyon olduğundan bu şehir kısa vadede yeterli.

    14 yaşına gelmiş atıyorum 100 genç varsa bunların en yeteneklilerini seçer ve sözleşme yaparsın. yine çok aşırı meblağlar olmaz. asgari ücret versen de yeter şu aşamada. eğer iyi eğitim vermişsen * o 100 gençten 10 tanesi süper lig seviyesinde a takımda oynayacak seviyeye gelecektir diye umuyorum. onlardan 5 tanesi as oyuncu olsa 5 tanesi yedek oyuncu olsa zaten 10 kişi takımı doldurdu bile. rakamlar farazi, her yıl 10 kişi çıkarman mümkün değil tabii. bir yıl belki 1 kişi çıkar diğer yıl 10 diğer yıl 3; belki de hiç çıkmaz. ancak 5 yılda çok iyi sadece bir oyuncu çıkardın diyelim. onu iyi bir fiyata satarak yaptığın 5 yıllık masrafı da amorti edebilirsin şu futbol piyasasında. hadi onu da yapamadın ama, as bile değil, 5 yedek oyuncu çıkardın 5 yılda. alacağın 5 yedek oyuncu bonservisin cepte kaldı. yine altyapıya yaptığın 5 yıllık masrafı amorti edebileceğini düşünüyorum. oturup hesap yapmak lazım tabii ama tarık çamdal'ı düşünüyorum ve diyorum ki, kesin kara bile geçeriz. şunların hangisini yapamaz galatasaray gibi gelirleri olan bir takım? neden hep günü kurtarmak zorundayız?

    eğitim de şart tabii ki. asıl masraflı kısım belki de burası olacaktır. bu işi bilen iyi eğitmenler bulup ülkeye getirmeli ve gençlerin bunlardan eğitim alması sağlanmalıdır. açıkçası futbol piyasasına çok yakın değilim. bu işler nasıl yürüyor bilmiyorum. yukarıdaki paragraflarda görüleceği üzere ülke gerçekleri üzerinden çıkarım yaptım. futbol eğitimini ise bilmediğim için bu konu hakkında iyice farazi konuşacağım. bu işi bilenlere danışıp iyi bir eğitim verilmesi sağlanmalı.

    tüm bunların yanında bir de yabancı sınırı gelmeli mi gelmemeli mi sorusu akıllara geliyor. sınırlamayla futbolcu yetişmediğini 100 yıldır gördük, türkiye a milli futbol takımı'nın haline bakmak yeterli. bunun yerine başka kısıtlar getirilebilir. her kulüp ilk 11'inde bir tane kendi altyapısından bir tane de ligde herhangi bir takımın altyapısından yetişmiş türk oyuncu oynatsın gibi. uefa gibi çeşitli maddi konular da denetlenebilir. toplam personel artı transfer harcamalarının * belli bir oranı illa ki altyapıya harcanmalı şeklinde. aksi takdirde direkt tff transfer yasağı koysun. bu denetlemeler de yabancı kuruluşlarca yapılsın çünkü tff'ye kimsenin güveni yok. özellikle süper lig takımları için stat zeminleri, altyapı tesislerinin durumu vs. de belli bir seviyede olma şartı aranabilir. değilse tff bizzat zemini, tesisi kendi yaptırsın. ceza olarak da bunları yaptırırken harcadığı paranın, yayın gelirlerinden kesmek üzere, 2 katına el koysun. gibi gibi, kurallar genişletilebilir.
  • 63
    adam akıllı bir yapılanmayla 5 senede meyvelerini toplayabileceğiniz şey.

    2011-2012 sezonunda ünal aysal fatih terim ikilisi milli takımlarda ve kulüp alt yaş kategorilerinde başarıdan başarıya koşan 2000 jenerasyonunu yaratmışlardır. "çok uzun iş yea galatasaray bunlarla uğraşmaz yea" diyenlere bakmayın siz. onlar ne ekonomiden ne de futboldan anlıyorlar.
  • 110
    uzun zamandır boş verdiğimiz yüzüne bakmadığımız hatta ne yazık ki bolca oyuncu kaybettiğimiz üstüne de tonla kızdığımız oyuncu grubu.
    yineliyorum galatasaray asla yedek için oyuncu almamalı yedek oyuncusu alt yapı oyuncusudur. net.
    ömer bayram ve emre taşdemir'e süre verilmesi bile yazık yerine alt yapıdan kim varsa oynasın en az bu katkıyı verir.
    aytaç kara süre alıyorsa hamza akman süre almalı.
    semih kaya ya da alparslan süre alacağına bak orada emin var metehan var daha ucuz ve en az yedektekiler kadar katkı verir.
    fatih öztürk bekleyeceğine ya da süre alacağına batuhan şen var ! o süre alsın.
    ya da gomis süre alacağına eren mevkisinde denenmeli süre verilmelidir.
    gustavao assuncao ya da pulgar oynayacağına bartuğ süre almalıydı.
    selçuk bitik halinde oynayacağına mustafa kapı şans almalıydı. süre verilmeliydi.
    lütfen bu çocuklar gitti bıraktılar bizi işte şans verilmez alınır vs demeyin.
    bitik selçuk için napmalılar oynamak için ya da gustavo bartuğ'd an ne kadar iyi idi ki şans verildi.
    ayrıca arda turan'a şans verip kadroda tutacağımıza alt yapıdan çocuk yer almalıdır.
    şimdi düşünün lütfen. biz 30'lu yaşlarda 3 adet orta saha transferi yapar isek ? ve berkan, cica, taylan kadroda yer alır ise (bkz: 9 temmuz 2022 sturm graz galatasaray maçı)nda kısa sürede bile olsa umut veren, ışık saçan hamza akman kaç dakika süre alır a takımda ?
    yolla anadolu takımına süre alsın vs saçma. senin en değerli cevherini neden oynatmazsın da pişmesi için başka bir takıma yollarsın ki.. evet oynar sana iyi bir ışık verir sen de bir sonraki sene alabilirsin tekrardan fakat 1 yıl gene kayıp kaldı ki kiralanan takımda körelebilir. bu çocuk senin cevherin sen bakacaksın gözün gibi bir başkası bunu nadiren yapar.
    yunus akgün ve arda turan unutmayın ki hocaların etkisiyle parlamışlardır. bir tanesi montella geldikten sonra forma giydi yoksa oynayamayacak ve şu an bizim sağ kanadımızda olmayacaktı. diğeri de ardan turan ersun hoca sayesinde forma giydi ve oynadı.
  • 79
    bunu türkiye'de hakkıyla kuran ilk takım ihya olur.

    insan kaynağımız müthiş.

    fakat şunu söylemek lazım, insanımızın ahlaki gelişimi rezalet. dejenerasyon had safhada. yani altyapıyı hakkıyla kurmaktan kastım sadece futbolun saha içindeki yönünün iyi öğretilmesi değil. çocukların iyi birer birey olabilmeleri için mental gelişimlerinin de ele alınması.

    türkiye'de boşanmalar azdır. fakat size rahatlıkla söyleyebilirim ki aile düzenimiz çok çarpık. birbirine saygısız eşler, dahası saygı aramayan, saygı konusunda bir hedefleri olmayan eşler... dolayısıyla çocuklarına saygı konusunda hiç bir şey öğretemeyen ebeveynler... saygıdan anladığımız sadece büyüklerin egolarının şişirilmesi ve itaat.

    bu değil.
    iyi insan olmak topluma saygıdan geçer. topluma saygı duyarsanız taraftara da, takım arkadaşlarınıza da saygı duyarsınız. yeteneğinizi milli servet olarak görüp işinize de saygı duyarsınız. savsaklamazsınız. parayı bulunca ne oldum delisi bir zavallıya dönüşmezsiniz.

    evet galatasaray gerekiyorsa en yetenekli çocuklarını yatılı okutmalı ama alt yapıyı kesinlikle hakettiği noktaya getirmeli. çocukları insan olarak eğitmeli, doğru beslenmelerini sağlamalı, iyi çalışmayı öğretmeli, sahada ne yapacağını anlatanların işi bilen profesyoneller olmasını sağlamalı.

    bu nüfus, bu potansiyel ülkedeki her takımı esasında para basma makinasına dönüştürebilir.
  • 114
    bu güzel sözlükte halen 20 yaşına gelip 2 kere 2.lige giden, u-19 gol kralı olan, bir oyuncuya hala hazır olmadığını söyleyenler olduğunu görünce üzülmemek elde değil. bu kafa yapısıyla nasıl arda güler çıksın buralardan. ne pahasına olursa olsun şu kulüpte 20 yaş altı oyuncular hep kiralansın, gelişsin, 23'e gelince belki oynar kafasındayız. özellikle bu sezon çok fazla kulvarda mücadele edeceğiz. o yüzden her türlü bu oyuncular şans bulabilirdi. maalesef fatih terim dönemi de bundan farksız değildi. ozan kabak bile zorunluluktan oynamıştı. elin fransızı 15-16 yaşında a takımında lig maçına monte edip 50-60'a satıyor oyuncularını. belki bizim altyapımız bu kadar iyi oyuncu çıkartamadı son zamanlarda ama ne farkedebilir sonuç olarak? oynatmadan, denenmeden, gelişimine yardımcı olmadan kimse bir şey kazanamaz.

    kimse kusura bakmasın, dardanelspormuş, çorumspormuş, antrenman ve normal sahaları ahır gibi yerde olan, alt liglerden çokta çıkmaya çabalamayan boş kulüplere kiralayıp oyuncunun ne kazanmasını bekliyoruz? kendini bu kulüplerde kanıtlasa ne değişecek? hangi oyuncumuz daha önce böyle gelişip güzel miktarlara gitmiş veya takıma katkı sağlamış?

    2 tane kapı gibi arda çıktı bu ülkeden. gelin bakalım kariyer planlamaları nasılmış?

    arda turan sadece 1 kere kiralık verilmiş 19 yaşındayken, o kulüpte manisaspor. süper lig takımı. ve o zamanlar güzel genç oyuncuları çıkartmıştı kendi içinden(selçuk inan, caner erkin ve benzeri). kiralama süresi 6 ay. sonra arda turan oynayıp formayı ve kaptanlığı alıyor ve 13 milyon euro'ya atletico madrid yolcusu oluyor.

    arda güler ise hiç kiralanmamış bile kariyerinde. direk gençlerbirliği altyapısından transfer edilip, sözleşme imzalanıp süre verilmiş(gençlerbirliğide altyapısı güzel olan süper lig ekiplerindendi o zamanlar). maalesef fenerbahçe burada doğru olanı yapmış. kendisi adı sanı belli olmayan 2. lig takımlarından birine kiralansa muhtemelen futbol hayatı başlamadan bitecekti. şimdi bonuslarla beraber 30 milyon euro'ya real madrid yolcusu oldu.

    bunlardan sonra gelen en büyük altyapı satışı da ozan kabaktı. sonuç değişmemiş, ozan kabak gene hiçbir takıma yollanmamış ve direk 18 yaşında oynadığı süreleri değerlendirip formayı almış. almakla kalmayıp 6 ay sadece a takımda 1444 dakika alıp 11 milyon euro'ya yolcu olmuştu bundesliga'ya.

    beşiktaş cephesinden ise elle tutulur bir tek sergen yalçın var. o ise 19 yaşında kulübün u21 takımından a takımına geçirtilip, 5 sene sonra istanbulspor'un yolunu tutmuş 5 milyona.

    sevgili renktaşlar göründüğü üzere, hiç ama hiç kendimizi kandırmayalım. en azından bu ülkede 1. veya 2.lig takımları başarı odaklı çalışmıyor. çoğunun antrenman ve iç sahası sıkıntılı. teknik ekibi de vasat bir çoğunun. vizyon denen şeyden zaten çok uzaklar. oyuncularımızın göz göre göre bu gereksiz ve kötü ortamlara girmesi cidden çok ama çok üzücü. bana şimdi burada kendini kanıtlaması için gönderiliyor, orada oynayabilir bir tek diyenler gelmeden hemen söyleyeyim. burası türkiye, burada küçük takımlar uzun vadeli plan yapmaktan acizler. senin oyuncun çok umurlarında değil. çoğu ekonomik darboğazda. kadro planlanması felan yok, oyuncuya mentorluk yapacak neredeyse hiç kimse yok. orada resmen yalnızlığına terk ediliyor aslanlarımız. mental ve fiziksel anlamda da bırakın gelişme göstermeyi gerileyip geri geliyorlar.

    şu gerçeği kabul edersek cidden seviye atlayacak altyapımız, ben gençlere hala inanıyorum. boşuna altyapı takımlarımız yıllarca oraları domine etmedi. var sebebi. bizim altyapımız suyun karşı tarafından kesinlikle kötü değil, olamaz.
  • 65
    6-7 yaşlarında hatta bazen daha ufaktan futbola başlatılan çocukların olduğu yer. bir futbolcu en fazla, taş çatlasa 18-19 yaşında bu girdaptan kurtulup maç oynamalı halbuki. bahsettiğim de öyle a2 gibi ne olduğu belli olmayan bir maç seviyesi değil, yarışmacı takımların olduğu üst lige yükselme gibi kavramların olduğu sahici bir lig deneyimi.
  • 119
    sadece rotasyonda kullanılacak futbolcu çıkartmanın bile büyük kazanç sağlayacağı yer. rotasyona alınacak bir yerli futbolcu 2-3 milyon bonservisten başlıyor şu an. bunlardan birinin bile yerini altyapıyla ikame etmek buraya harcadığımız parayı çıkartmaya yeter de artar bile.

    ki altyapıya yapılan tüm eleştirilere rağmen biz son yirmi yıldır neredeyse her sezon kadroda bir tane altyapı topçusu bulunduruyoruz. bu konuda iyi olduğumuzu ama çok daha iyi olabileceğimizi düşünüyorum.
  • 4
    herkesin her sene peşpeşe yıldızlar yetiştirmesini,messilerin ardaların seri üretim bandından çıkmasını beklediği futbol sektörünün en zor bölümü. özellikle sürekli büyük hedefleri olan, liglerinde şampiyonluk , avrupada üst düzey başarı bekleyen kulüplerin taraftarlar, her sezon başı hazırlık maçlarında on-on beş dakika seyrettikleri 17 yaşındaki gençlerin mucize yaratıp milyon dolarlara malolan yıldızları takımdan kesmesini bekliyorlar. gelgelelim kazın ayağı öyle değil,perdeli.
    önümüzdeki sezon yeni yapılanmalar gündemdeyse de, bu güne kadar profesyonel takıma katkı sağlayabilecek kıvamda iki altyapı oluşumu mevcuttu. paf ligi ve dsgl. (deplasmanlı süper gençler ligi). aşağı yukarı iki kategoride de aynı yaş gruplarındaki futbolcular yer almaktaydı. bu yaklaşık olarak 17-19 yaş arasında 60 futbolcu demektir. 17-19 yaş arası gençlerin mental açıdan en çok üzerinde durulması gereken zamanlarıdır. son derece üstün yetenekleri olan gençler, yanlış yönlendirme ve eğitim sebebiyle yeteneklerini gösteremeden futbol dünyasından uzaklaşmakta ya da sessiz sedasız olması gerektiği yerlerin çok altındaki statüde futbol yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar.
    futbolcu yetiştirilmesinde yıllık değil iki-üç yıllık peryotlar sözkonusudur. 3 yıllık bir peryotta takıma katılacak 1 futbolcu başarıdır. türkiye'de futbol'un en önemli miadı olan 2000 yılı sonrası altyapı organizasyonlarında galatasaray'ın açık ara önde olduğu aşikar. gerçi herkes, yıldız olacağını tahayyul ettiği gençlerin beklenen çıkışı yapamamalarını sürekli "kayıp nesil" klişesiyle yorumlamakta. gelgelelim dünyanın her yerinde altyapıdan kazanım sağlamak, savaşta kıyı savunması yapmak gibidir. yüzde yetmiş kayıpla kıyı başı tutmak bir savaşta büyük zafer kabul edilir. altyapı organizasyonunda da 60-70 futbolcu arasında 3 yıllık peryotta takıma 2 futbolcu katabilmek oldukça iyi bir başarıdır.
    galatasaray'da 84-85-86 doğumlu kuşaktan sadece sabri sarıoğlu sürekliliği sağlayıp takımda yer bulabildi. 87-88-89 doğumluların kuşağı (her ne kadar kaybı çok kuşak diye anılsa da) en bereketli kuşaktı florya açısından. şu anda arda turan,mehmet güven,aydın yılmaz ve uğur uçar bu kuşağın en başarılı mahsulleri. ayrıca benim hala ümit kesmediğim özgürcan özcan ve erhan şentürk'ile her ne kadar trabzonspor forması giyse de ferhat öztorun'u burada zikretmek gerekir.
    iletişim sektörünün tavan yaptığı son bir kaç yılda, genç futbolcular özellikle internet aracılığıyla oldukça gündemde kalmaya başladılar. bir kaç güzel hareketini içeren videoları "geleceğin maradonası" sosuyla servis edilir oldu her tarafa. haliyle beklentiler de hat safhada. bugün hangi galatasaraylıya sorsan en az 10-12 genç oyuncunun a takımda oynayacağına inandığı cevabını alırız. oysa böyle bir olayı arsenal ya da barcelona gibi altyapı'da devrim yapmış kulüpler bile gerçekleştirememiştir bugüne kadar.
    beklentiler üçüncü üçlü kuşağın,1990-91 ve 92 doğumlu gençlerin göstereceği performansta. ben dahil herkesin bir elin parmaklarından fazla yıldız adayı var. ancak şunu kabullenelim ki bu kuşaktan da en fazla 3 veya 4 futbolcu istihdam edebilecek galatasaray. zira mevcut takımın yaş ortalaması zaten düşük. bazılarımızın yıldız adayı olarak gördüğü gençler anadolu yollarını tutacak. umarız ki ferhat öztorun gibi oralarda yıldız olurlar. şunu unutmamalı. arsenal'in 120 oyuncudan oluşan korkunç bir altyapı organizasyonu var. ve yılda 1 futbolcu a takıma katabilrse arsene wenger , bayram ediyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın