3
modern futbolda en çok tercih edilen yöntemlerden biri. özellikle 1-1 şeklinde baskıya gidildiğinden asimetrik dizilişleri bolca görüyoruz.
önde baskıya giderken oluşan diziliş ile top takımın ayağındayken oluşan dizilişler farklı oluyor doğal olarak. kaymalar da setler de buna göre oluyor.
avrupa'da özellikle fiziksellik ve atletizm ön plana çıktıkça nadir örnekler dışında "küçük takımlar" bile tüm takımlara karşı önde baskıya gidiyor. bizim ülkemizde ise yeni yeni dinozor olmayan hocalarda görmeye başlıyoruz.
önde baskıyı bizim nasıl yaptığımızı herkes izliyor ve yorumluyor. ben bize yapıldığında ne cevap veriyoruz kısmındayım çünkü set oyunu kurmak da ön tarafta kurduğumuz hücum üçlümüz ve hatta dörtlümüz de buna göre şekilleniyor.
örneğin city gibi inanılmaz dominant takımlara karşı bu baskıyı çok fazla takım yapmıyor, bu yüzden de ederson gibi +1 pasörlük yerine gelen az pozisyonu da kurtarmaya çalışan kaleciye gidiyorlar. fakat galatasaray için lig'de önde baskıyı derbilerde bolca, şampiyonlar ligi'nde ise takım ayırmadan her maçta gördük, görüyoruz, göreceğiz.
bu baskıdan çıkmak için city veya real'in değil ama evet bizim ayağı iyi kaleciye ihtiyacımız var. çünkü ön tarafta inanılmaz atlet, teknik kalitesi hiç fena olmayan, hız-hızlanma ve patlayıcılığı elit seviyede bir üçlümüz var. tüm zor maçlarda önde baskı yerken oyun kuramasak bile kaymalarla ön üçlümüzü 1-1 bırakarak boşluk yaratıp ayağı iyi savunmamız ve kalecimizle o "bölgelere" topu atacağız. bu sayede de bolca gol bulacağız.
ligde anadolu takımları bu baskıyı yapmayınca ne oluyor? asla kalemize gelemiyorlar ve domine ediliyorlar. orada da yıldızlarımız + duran top işi bitiriyor. yani kazanma ihtimalleri neredeyse sıfır.
eğer önde baskıyı aşamazsak kaybettiğimiz tüm toplar, ne kadar iyi bir kadro olsak da kolay çalım yiyen bir ekip olduğumuzdan hızlıca kalemizde pozisyon olarak dönüyor. lemina + sağ bek transferi de bu açıdan önemli olacak.
önde baskıya giderken oluşan diziliş ile top takımın ayağındayken oluşan dizilişler farklı oluyor doğal olarak. kaymalar da setler de buna göre oluyor.
avrupa'da özellikle fiziksellik ve atletizm ön plana çıktıkça nadir örnekler dışında "küçük takımlar" bile tüm takımlara karşı önde baskıya gidiyor. bizim ülkemizde ise yeni yeni dinozor olmayan hocalarda görmeye başlıyoruz.
önde baskıyı bizim nasıl yaptığımızı herkes izliyor ve yorumluyor. ben bize yapıldığında ne cevap veriyoruz kısmındayım çünkü set oyunu kurmak da ön tarafta kurduğumuz hücum üçlümüz ve hatta dörtlümüz de buna göre şekilleniyor.
örneğin city gibi inanılmaz dominant takımlara karşı bu baskıyı çok fazla takım yapmıyor, bu yüzden de ederson gibi +1 pasörlük yerine gelen az pozisyonu da kurtarmaya çalışan kaleciye gidiyorlar. fakat galatasaray için lig'de önde baskıyı derbilerde bolca, şampiyonlar ligi'nde ise takım ayırmadan her maçta gördük, görüyoruz, göreceğiz.
bu baskıdan çıkmak için city veya real'in değil ama evet bizim ayağı iyi kaleciye ihtiyacımız var. çünkü ön tarafta inanılmaz atlet, teknik kalitesi hiç fena olmayan, hız-hızlanma ve patlayıcılığı elit seviyede bir üçlümüz var. tüm zor maçlarda önde baskı yerken oyun kuramasak bile kaymalarla ön üçlümüzü 1-1 bırakarak boşluk yaratıp ayağı iyi savunmamız ve kalecimizle o "bölgelere" topu atacağız. bu sayede de bolca gol bulacağız.
ligde anadolu takımları bu baskıyı yapmayınca ne oluyor? asla kalemize gelemiyorlar ve domine ediliyorlar. orada da yıldızlarımız + duran top işi bitiriyor. yani kazanma ihtimalleri neredeyse sıfır.
eğer önde baskıyı aşamazsak kaybettiğimiz tüm toplar, ne kadar iyi bir kadro olsak da kolay çalım yiyen bir ekip olduğumuzdan hızlıca kalemizde pozisyon olarak dönüyor. lemina + sağ bek transferi de bu açıdan önemli olacak.