• 426
    cuma öğlene doğru, daha önce bir kere bilet transferi haricinde hiçbir muhabbetimiz olmayan, bir sözlük yazarından gelen bilet mesajı ve akabinde başka bir sözlük yazarından gelen "böyle bir şey için 15 gün aç yatılır" şeklindeki son derece iktisadi bilimsellikte kar-zarar analizi sonucu yaşanan 45 dakikalık bir sekans sayesinde yerinde takip etme şansı bulduğum şampiyonluk maçı.

    sanırım net hatırladığım ilk şampiyonluk maçı 23 mayıs 1999 antalyaspor galatasaray maçıydı. birinci fatih terim dönemindeki serinin üçüncü ayağının resmileştiği, takımın staddan otele bir otobüsün damında gidip sonra da oteldeki havuzda taraftarlarla birlikte kutlama yaptığı o unutulmaz maç.

    hatta yaşı yetenler tugay kerimoğlu'nun havuza atlayışlarını falan da hatırlar...

    10 yaşında, çok da kendini bilmeyen bir çocuk olarak ekran başında takip etmiştim. her galatasaraylı evin demirbaşı olan gazetelerin verdiği bayrağımızı babamla iki ucundan tutup dalgalandırarak müthiş bir şekilde kutlamıştık şampiyonluğu.

    yerinde yaşadığım ilk şampiyonluk maçı da rahmetli mabedimizin son şampiyonluk maçı olan 10 mayıs 2008 galatasaray gençlerbirliği oftaş maçı idi. çağrı hakan balta'nın annesinin karnındayken tüm türkiye'ye selam verdiği, kapıda dağıtılan plastik aslan pençlerinin frizbi niyetine havalarda uçuştuğu, maç sonunda sahaya aslan girecek dedikodulara aldırış etmeyip sahaya dalan yüzlerce insanın aslan gelince geri döndüğü, kaynak götüm ajansının verilerine göre 300 bin bilet talebi olup 22 bin şanslının yerinde izleyebildiği maç...

    iki haftada bir bilet için sabahlamalı, otobüsle x ilinden istanbul'a gidip gelmeli, uyuyup uyanıp yemek yemek dışında tek ciddiye aldığı şey bu olan ümitsiz vaka bir uni elemanı olarak yaşamıştım o maçı. 1 gece ve 1 sabah boyunca yasal karaborsacımız biletix'in önünde yatarak başlamıştı 3 gece evvelinden. uzun uzun anlatıp da kasvete boğmaya gerek yok ama, kendim dahil herkesten ve her şeyden kaçarak yaşanmış bir şampiyonluktu...

    bu da ikincisi oldu işte...

    bu sefer doya doya, kimselerden kaçmadan, her şeyin farkında olarak, tadını sonuna kadar çıkararak...

    arena vadistanbul patikasının bile...
  • 427
    "ben genelde ikinci sezonda bir şeyler kazanırım” diyen tottenham hocası ange postecoglou
    “bütün iyi tv dizilerinde her zaman üçüncü sezon, ikinci sezondan daha iyidir.” şeklinde özlü bir söz etmiş uefa avrupa ligini kazandıktan sonra...

    ange'nin takımını sami yen'de madara eden okan buruk da meslektaşı bu sözleri sarf ettikten 3 gün sonra türkiye süper liginde arka arkaya üçüncü şampiyonluğunu kutlarken hem birinci sezon, hem de ikinci sezondan çok daha zor ama anlamlı bir şampiyonluk kazanıyordu...
    ulu önder mustafa kemal atatürk'ün "gençliğe hitabesi"ne atıfta bulunarak yazmak gerekirse, yazılı ve görsel ile sosyal medyanın "kaleleri zapt edilmiş", tff ve mhk'da "iktidar sahipleri gaflet ve dalalete düşmüş", galatasaray'ı üçüncü şampiyonluktan mahrum etmek isteyen "dahili ve harici bedhahlar" ellerinden geleni arkalarına koymazken, okan buruk'un galatasaray'ı süper lig tarihinin belki de en zor şampiyonluğunu, en kolay şekilde sonlandırıyordu... hikayeleri severiz ya, dramatik sonlu, kanlı canlı olanlar daha da dikkati çeker, unutulmaz da, ligin bitimine iki hafta kala iç sahada kayserispor'a karşı "elini kolunu sallayarak" kazanılan maç pek o kategoriye girmez ama, tff başkanı ve dursun özbek arasında başlayan savaşta galip gelmek önemliydi, 5. yıldızı takmak gerekiyordu, "futbol romantizmi" biraz kenarda dursa kimseye zarar gelmezdi...

    "mayıslar bizimdir" kadar rakiplerde korku ve hezeyan uyandıran başka bir söz de "ali sami yen kapalısına vuran güneş"tir. kayseri maçı başladığında da televizyon kameraları tribünleri gösterirken, kırmızı formaları giymiş galatasaray sevdalıları güneşin altın sarısı rengine boyanıyor, şampiyonluk nameleri söylüyordu.

    bu coşku içinde galatasaray da arzulu başladı, bir an evvel golü bulup rahatlamak isterken, kayserispor da iyi kapanıp ani ataklarla rakibini avlamak arzusundaydı ki galatasaray'ın barış ve osimhen'le attığı iki şuttan daha tehlikelisini ramazan muslera ile karşı karşıya kalarak yaşatıyor, tecrübeli kaptan gemisini kurtarıyordu. şampiyonluk modunu açmıştı nando ama kalbi bu sene kırıktı, galatasaray tarihinin en fazla kupa kazanan oyuncusu sami yen'de yuhalanmayı unutamıyordu.

    muslera rakibe gol şansı vermeyince ev sahibi sarı-kırmızılılar daha da etkili gittiler bilal'in kalesine, osimhen bir gol attı, yardımcı hakem ofsayt kaldırdı ama bir dakika sonra bir galatasaray klasiği gerçekleşti: sara kornerden ortaladı, osimhen kafayı vurdu ve gol.
    nijeryalı golleri atıyor, rekorları kırıyor da galatasaray taraftarı içten içe nazan öncel'den "gitme kal bu şehirde" şarkısını mırıldanıyordu. bu uğurda her yol deneniyor, gol anasonu osimhen'in kızı yapıyordu "victooooor osimheeeeeen"

    çok geçmeden yine galatasaray'ın rakip sahada yaptığı baskıda kayserisporlular gelişi güzel vurunca, torreira kafayla barış'a gol asisti yapıyor, genç topu bu fırsatı geri çevirmiyor ve maç o anda kopuyordu...
    şampiyonluk maçı olunca, bir gün önceden düşünülenler sahneleniyor, barış gol sevincini yandan aldığı bir telefonla öz çekim yaparak kutluyordu... tabii, sarı kart görmeyi de göze almıştı...

    tribünler şampiyonluk havasına girmiş, galatasaraylı oyuncular oyunun kontrolünü eline almışken, deplasman ekibi bir gol için fırsat kolluyor, 30. dakika ramazan'ı sanchez engellerken, cardoso'ya da muslera geçit vermiyordu.
    torreira'nın pasını asiste çeviren barış alper, sara'nın ustalık kokan pasında ise ayağını zemine dengeli basmayınca üçüncü golden ediyordu takımını....
    ikinci devre yine baskılı başladı galatasaray, sallai, sara, barış ve yunus ile çok net pozisyonlar buldu da tabelayı değiştiremedi. özellikle sara, belki de galatasaray forması ile en iyi 5 maçından birini çıkarırken, okan buruk klasik değişikliğini yapıyordu: sara out, morata in... ispanyol golcü de sahaya ayak bastıktan bir kaç dakika sonra sallai'nin al da at pasında klasina yakışmayan bir vuruşla topu dışarı gönderiyordu...

    dakikalar ilerliyor, taraftarlar tezahüratı arttırıyor, icardi tribünde hop oturup zıplıyor, okan buruk oyuncularını alkışlatmak için yanına alırken, az forma şansı bulanları sahaya sürerken, osimhen'in pasında morata kaleci ile karşıya kalınca, düşürülüyor ama ali şansalan kanıksadığımız bir şekilde aut diyordu da var'da özgür yankaya "hocam, gel bir bak, o iş öyle değil" dercesine ekrana davet ediyordu ali şansalan'ı...
    ve penaltı kararı çıkınca, tribünler inliyordu: musleraaaaa, musleraaaaaa, musleraaaaa...

    okan buruk da izin verince, kaptan nando meslektaşı bilal'in de gönlünü alıp, topun başına geçiyor ve 14 yıllık galatasaray kariyerini bir golle noktalıyordu... galatasaray forması ile 500e yakın maç ve 19 kupa... bütün bunlardan daha önemlisi takım içi bağları kuvvetlendiren, arkadaşlarını yüreklendiren, yabancı oyunculara ev sahipliği yapan bir kaptan... galatasaray taraftarı muslera'nın değerini seneye çok daha iyi anlayacak...

    skor 3-0 olmuş, şampiyonluğun resmi olarak ilan edilmesi için geri sayım son hızla sayılırken, okan buruk yayıncı kanalın kameralarına beş yıldızlı "the real one" yazısı gösteriyor, saha kenarında oyuncular çocuklar gibi şen şakrak eğleniyor, muslera parçalı forma ile geçirdiği yılları bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçirip duygulanıyor ve hakem 2024-2025 sezonun şampiyonunu ilan eden düdüğü çalıyordu...
    galatasaray şampiyon...

    galatasaray ilk ve tek 5 yıldıza sahip takım...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...y3-0kayserispor.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın