• 35
    bilimsel olmadığından gerçek hayatta var olmayan, son günlerin popüler sınıflandırmalarından biri. boomer, x, y, z filan diyen birinden derhal kaçın*. kendiniz diyorsanız da lütfen bu sınıflandırmanın dünyada o yaş aralığındaki herkesi kapsayıp kapsamadığını düşünün. bu garip isimlerle tabir edilen gruplar sadece bir yaş aralığını temsil etmiyor çünkü.

    genç neslin galatasaraylı olması galatasaray adına avantajdır avantaj olmasına ama bunu büyütmemek lazım. kulüpler dernekler yasası’na göre yönetildiği, iş *** bilmeyen teknik direktörler piyasada cirit attığı, taraftar falcao örneğinde davrandığı gibi davrandığı sürece isterse bütün dünya galatasaraylı olsun, ne fayda?
  • 83
    nietzsche'nin bir sözü vardır. 'bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır.' şeklinde. sonuna kadar katılıyorum bu söze.

    z kuşağı, içinde bulunduğum kuşaktır. bana kalırsa zekadan daha çok modernleşme gibi eski alışkanlıkları bırakıp, yeni alışkanlıklara alışma sürecine girmedikleri için daha zeki görünür yeni kuşaklar. içinde bulundukları modernlik ve teknolojiye doğarlar, haliyle küçüklükten alırlar bünyelerine her şeyi.

    ancak bu tür hızlı gelişimler yavaşlığa tahammül edemez. tahammülsüzlük ve yavaşlık ise agresiflik yaratır insanda. bu ise saygısızlığa yol açar. saygısızlık ise ne felaket şeydir... ben kuşak fark etmeksizin her bireyin ayda en azından 1 kitap bitirmesi taraftarıyım. böylece türkiye'nin inanılmaz bir ilerleme kaydedeceğine inanıyorum. ama ne gençlerimizde ne olgun insanlarımızda bu hareket malesef yok.

    mesela mustafa kemal paşa neden farklıydı enver & talat & cemal & ismet veyahut karabekir paşadan? çünkü mustafa kemal bu isimlerin aksine daha çok okuyor, daha önemlisi daha farklı kitaplar okuyordu. ufkunu sürekli genişletiyor ve büyütüyordu. her türk'ün ayda 1 kitap okuduğunu düşünün, milyonlarca insan farklı konularda ilim sahibi olacak. ama olmuyor işte, niye? emek istiyor. eğlenmek varken emek vermeye ne gerek var dimi...
  • 39
    standart sınıflandırmaya göre bir üst nesli* olduğum kuşak.

    hep şunu söylerim; 70 yıllık galatasaraylıların yaşayamadığı hisleri daha çok genç yaşta, defalarca yaşadık. bir çoğumuz daha tam olarak neyi ifade ettiğini bilemeden avrupa kupalarını kazanmanın mutlululuğunu tattı, devlere kafa tutmanın hatta onları ezip geçmenin gururunu yaşadı. en basitinden, daha dün youtube’da fitbolkolik kanalının euro 96 elemeleri videosunu izledim. oradaki sevinç, inanılmazı başarmanın şaşkın gururu, alışık olmadığımız seviyelerdeki muazzam başarı ile şimdikiler asla bir değil. o zamanlar bir isviçre galibiyeti sokaklara dökülüp tur atmamıza yeterken şimdi örneğin euro 2020’ye katıldığımız maçı bir kafede arkadaşlarla izleyip 15 dk sonra sıradan muhabbetimize dönüyoruz. 80’lerin ikinci yarısından başlayıp 2000 ve 2002’de zirve yapıp günümüze kadar -sürekli olmasa da- gelen görece başarılar silsilesi yok sayılmayacak bir şımarıklığa da sebep oldu. hiç haddimize olmamasına rağmen bugün bir isviçre maçını küçümseyebiliyoruz misal. işte y ve z kuşağı diye tabir edilen yaş gruplarına mensup insanların ana sorunu kısa zamanda yaşananların standart olduğu yanılsamasına kapılmasıdır. bu, galatasaray taraftarı özelinde, sayıca ne kadar üstün olursak olalım, kendimize yaptığımız anlamsız baskıyı artıran ana unsur. tabi en büyük enstrüman, kitlelerin kendilerini çok çok rahat ifade edebilecekleri bir çok mecraya sahip olması ve muhataplarına doğrudan ulaşabilmesi.

    gelelim esas mevzuya. bazen sosyal medyada garip garip taraftar* sayfalarına denk geliyorum. altındaki yorumlar hakikaten fecaat. geçenlerde gözüme takılan bir şey oldu. son zamanlarda, sahalarında kupa kaldırmanın hezeyanını en derinlerinde hissetmeye devam eden, kongrelerinde dahi bu yüzden birbirine giren güruhun, “2007’de biz de sami yen’de kupa kaldırabilirdik ama saygımızdan kaldırmadık.” safsatası iyiden iyiye dillendiriliyor. fenerli bir genç yine bunu yazmış, bizimkiler türlü türlü cevaplar vermiş fakat bir tanesi de çıkıp dememiş ki, “kardeşim sezonun son maçı değildi, öyle kafana göre kupa kaldıramazsın, kaldıracak olsak 2013’te yine sizin sahanızda kupa kaldırırdık.”. bu bilgiden ve bilinçten yoksun olmak gerçekten garip. üstelik eskisi gibi ansiklopedilerden araştırmaya, arşivlere dalmaya, bir bilene danışmaya falan da gerek yok, aç bak en fazla 1 dakikada erişebileceğin bir bilgi.

    1960’lı yılları biz de yaşamadık ama beşiktaş’ın 1960’ta demokrat parti maliye bakanı hasan polatkan’ı başkan yapmak istediğini, olmazsa adnan menderes’in işaret ettiği birinin başkan olmasını, başvekile yazılan mektupla beyan ettiğini, şampiyon olduktan sonra tüm siyaset erkanını şampiyonluk albümünde “büyüklerimiz” diye andığını, ardından darbe olur olmaz bunları unutup bir sonraki kupa maçında cemal gürsel tişörtleriyle çıktığını kısa bir araştırmayla bulabilirsiniz.
    https://twitter.com/...971517177331712?s=21

    semra özal’lı yılları biraz araştırıp “mehmet ağar, haluk ulusoy bıdıbıdı” diyenlerin ağzına esem terlikle vurmak da öyle zor bir iş değil. o dönem tribünlerin artık semra özal’a doğrudan sövmeye varana kadar nasıl illallah ettiğini, özal’ın göstere göstere beşiktaş’ı desteklediğini, 3 sene üst üste şampiyonluğun nasıl geldiğini gazete manşetlerine bakarak bile anlayabilirler.

    2000-2001 sezonunda sadece serkan aykut’un verilmeyen gollerine bakıp bile şampiyonluğumuzun nasıl gasp edildiğini görebilirler. çamur deryasında sadece serkan örneği bile yeterli olur bakın. erol ersoy’lara, gaziantep’lere, cihan oskay’lara falan girmeye hiç gerek yok.

    2002-2003 sezonundaki, “ben seni korurum kuddusi” videosu hala youtube’da, twitter’da duruyor. 2004’te çıkan tepelerdeki alaattin çakıcı-sinan engin görüşmesine, çakıcı’nın neden ve neye karşılık beşiktaş antetli kağıtla pasaport alıp yurtdışına kaçtığına da kolaylıkla erişim sağlanabilir.

    bu örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir. demiyorum ki her şampiyonluk yarışında hakkımız elimizden alındı. illa ki kötü oynayıp şampiyon olamadığımız tonlarca sezon var. fakat aldığımız her şampiyonluğa leke sürmeye çalışan arsız ve şuursuz kitlelere karşı en azından geçmişteki pislikleri dobra dobra yüzlerine vurabilecek donanıma sahip olmak lazım. tabi bunun yanında imkan buldukları anda aynı pislikleri yapabileceklerinin de bilincinde olmak ve bunu engellemek için sürekli teyakkuzda olmak da şart.
  • 93
    oldukça cüretkar bir nesil. hadlerini bilmiyorlar ama tam olarak hıncal uluç gibi tepki vermek lazım bu gibi durumlarda. kimsenin de kendilerine had bildirmeye hakkı yok.

    türkiye'de süregelen eylemlere katılışlarındaki motivasyon hiç önemli değil. hatta bir çoğundaki bu pervasız hareketler bana göre tam olarak cahil cesareti. zira sonunda ne olacağını kestiremiyorlar bile. ama yıllardır cehaletle yönetiliyoruz. belki de cahilce bir cesaret getirecek bunun sonunu.

    sen hiçbir şey yapmama özgürlüğüne sahipsin elbet. ancak alpaslan dikmen'in “galatasaray'ın yararına olacak bir taşı yerinden kaldırıp, iki metre öteye koyanlara bile müthiş bir saygı duyarım.” sözünde olduğu gibi; bu memleket yararına yapılan her şeye, herkese müthiş saygı duymak gerekir.
  • 52
    dijitalleşme, teknolojiye kolay erişim ve iletişimde kolaylık gibi birçok faktör ile dünyaya entegre bir şekilde büyüyen kuşaktır. bu anlamda kültürel olarak da dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan yaşıtları ile benzer özelliklere sahipler. kendilerinden önceki kuşaklara göre bu avantajları farklı ülkelerde çalışmalarının da önünü açacaktır. özellikle y kuşağında olan ve ülkemizdeki uluslararası yabancı şirketlerde çalışan gençler, belli bir süre sonra yurtdışı ofislerine gitmektedir. bu trend, z kuşağında çok daha derin olacak.

    bu anlamda, yetenekli olanlarını kişisel olarak güzel bir gelecek beklemektedir. iyi eğitim ile birlikte, yeni ekonomiye entegre yeteneklere sahip olanlarını uluslarası şirketlerde ve girişimlerde sık göreceğiz. özellikle, değerleme oranı yüksek yeni girişimler kuracaklarını düşünüyorum.

    öte yandan, ülke kavramı ve boomerların ahlak kuralları ile ilgilenmemekteler. kendilerinden önceki kuşakların sorun gördüğü birçok şey, onlar için anlamsız gözüküyor. birçok yerde ifade edilen dijital vatandaşlık sistemini de bu kuşak kuracak. bunun yanında evrensel gelir kavramının da hayatın bir parçası olacağı düşüncesindeyim. çalışmak istemeyenleri en azından temel bir gelire sahip olacak. sözün özü farklı bir dünyanın altyapısı ile yetişmiş ve farklı bir dünyayı kuracak gençlerdir. aynı x kuşağının yaptığı gibi.

    spor tarafında ise dijital oyunlar ile devam edecekleri aşikar. mevcut geleneksel spor dalları önemini ve gelirini kaybetmeye devam edecek. nasıl kağıt üzerinden medya artık takip edilmiyorsa, fiziksel olarak insanların statlarda bulunduğu spor dalları da önemini yitirecek.

    x kuşağı olarak ne kadarlık kısmını görerim orası ayrı. ama şahsi kanaatimce bundan sonraki süreç böyle gözüküyor.
  • 95
    hakkını arayan her nesil gibi kızgın ve öfkeliler, ama bunlar daha kızgın ve daha öfkeliler. oturup bi yerde arkadaşlarıyla 2 bira içmeye korkan nesil lan bu, ileride ev veya araba alamayacağını bilen nesil bu. ya 3 harfli marketlerde kasiyer olacağını ya da mobbing altında ağır şartlarda patron kaprisi çekeceğini bilen nesil. zeki olanı zaten okul bitsin yurtdışına gideyim derdinde, çoğu kumar batağında, bazısı illegal peşinde. bırakın da öfkeli olsunlar geleceklerini çalanlara karşı.

    laylaylomlar mı evet, ayarları yok mu doğrudur, eğitimsizler mi? bak o tartışılır, kimin nasıl eğitim verdiğine bi bakmak lazım önce. bunlar salak nasıl olsa tepki vermez diye düşünenleri fena şaşırttılar mı? kesinlikle.
  • 98
    ne verdik ki ne bekledigimiz nesil.

    adamlara ne verdik? bir suru imkan var ortalikta, dunya bambaska bir yer haline gelmis, teknoloji olsun, egitim olsun, ulasim olsun her alanda dehset gelismeler var dunyada ama adamlara sagladigimiz konfor ve refah icler acisi.

    haliyle ne verdin de ne bekliyorsun derler adama. temel ihtiyaclara ulasmak icin bile 40 takla atan adamlar var gunumuzde. hic oyle gecmiste soyleydi boyleydi biz de bu gunlerden gectik, bizim de imkanlarimiz kisitliydi demesinler. sen gormuyordun, sen farkinda degildin, haberin bile yoktu.

    ama bu cocuklar goruyor, ogreniyor, karsilastiriyor. haliyle isyan ediyor! esitlik, hak, adalet var madem ben neden ulasamiyorum diyor.

    laf etmeyin su cocuklara agziniza kürekle vururum.
  • 11
    --- alıntı ---

    z kuşağı için verilen tarih aralığı 2000-2021 yılları arasıdır

    “insanlık tarihinin el, göz, kulak vb. motor beceri senkronizasyonun en yüksek nesli olarak tanımlanmaktadırlar” diyor bir kaynak. yani mekanikleşmenin ilk belirtileri z kuşağı çocuklarda.*

    --- alıntı ---

    2000 sonrası sözlükte kaç adam var da buradaki gençler diye nitelendiriliyor anlamıyorum. eleştirdiği adamlar yüksek ihtimalle kendisiyle aynı kuşakta ama maalesef bazı bireylerimiz cahilliğini aşamadığı için eleştirdikleri ile farklı kuşakta olduğunu zannediyor.
  • 47
    florentino perez'in aciklamalarina baktiginizda zannedersiniz ki butun z kusagi avrupa süper ligi bekliyordu.

    --- alıntı ---

    gelirler azaldı, gençler futbolla ilgilenmiyor. futbolu ayağa kaldırmak için bunu yapmak zorundaydık.

    --- alıntı ---

    yav arkadas z kusaginin herhalde en az yarisi yayinciya para vermeden mac izliyordur. ayni genclerin sizin luks stadyumlarinizda kombine veya loca alacak paralari oldugunu da sanmam. bunlarin hicbiri milyarderler ligi gelince degismeyecek, bizi yemeyin.
  • 68
    madem dikkat cekmen isteyen bir yazar aklinca siyaset yapmaya kalkmis, ben de tum riski goze alarak birseyler karalamak istiyorum:

    oncelikle z kusagi ulkenin ve daha da onemlisi kendi geleceklerini dusunerek, rasyonel davranip ona gore karar verecek kusaktir. biz 80 ve 90'lar nesli (en azindan bir cogumuz) yapilan haksizliklara karsi gezi parkinda protestoya gittigimizde karsimiza gaz bombalariyla, plastik mermilerle, tomalarla ciktilar. onlarca genc ve cocuk olduruldu*, bazi insanlar gozlerini ve diger organlarini kaybetti. buna ragmen capulcu, yagmaci, terorist, bolucu ilan edildik. elimizdeki tek silahimiz mizahimizdi oysa. tabi nefretle buyumus kinle yetismis nesil dogal olarak mizahtan da nefret edecekti. onlara gore hersey gunahti. sonra daha gencligine adim atamadan oldurulen 14 yasindaki cocuk* malum partinin mitinglerinde pkk'li ilan edildi, havuz medyasi o cocuk ile ilgili haberleri sansurledi. ustune ustluk 14 yasindaki evladini kaybetmis anne o mitinglerde yuhalandi. allah o yuhlayan kisilere evlat acisi vermesin. ne diyeyim.

    sonra secimler oldu. bir tanesinde "trafoya kedi girdi" dendi ve kazanan taraf el degistirdi. ertesi secimde secim sonuclari gecersiz kilindi korku salinarak yeniden secime gidildi. onlarca teror saldirisi oldu, ne istedilerse verilmeyen orgut darbe yapmaya kalkti, yaklasik 500'den fazla kisi hayatini kaybetti. "bu milletin a... koyacagiz" diyenlere eyvallah dendi, vakfa tarikata yazdirilan cocuklara tecavuz ettiler "bir kereden birsey olmaz" dendi. ilerleyen yillarda halk patates sogan bulamazken birileri sarayda ejder meyveli smoothie icip sushisini yiyerek bizimle dalga gecti. sonra bir de dediler "patates soganin mevsimi gelince fiyatlari duser alirsiniz, vatan bekasi duserse alamazsiniz" diye. onun devaminda da hakkiyla alinan istanbul belediye secimlerinin sonucu kabul edilmedi ve milletle alay eder gibi yeniden secime gidildi. sonrasi maglum. hersey cok guzel oldu. ki bu bahsettigim olaylar en fazla 7-8 yildir olan yasanan olaylar. yani cogu z kusagi nesli bu olaylari hatirliyordur veya farkindadir eminim.

    bugun ise tum dunya yavas yavas normallesmeye donerken, asilarini olurken turkiye'de deneme tahtasi gibi tam kapanma ve sokaga cikma yasaklari geldi. ama sadece kendi vatandasina. turist istedigini yapar dendi. calisanlar kendilerine "enjoy im vaccinated" maskeleri dagitilarak asagilik duruma dusuruldu. yapilan asilarin bazilari sadece su enjekte ettigi ortaya cikti. dogru duzgun asi bile getirilmedi. bugun insanlar sokakta yuruyemiyor bile. o hep korkup basimiza gelecek dedigimiz iran'daki gibi ahlak polisleri gibi polisler ve jandarmalar surekli denetlemede.

    iste eminim z kusagi tum bu olanlari dusunerek sandiga gidecektir.

    bu entryim silinebilir. varsin silinsin. ama mesaj da dogru yere gitsin. burada siyaset yapmayin deniyor ya iste yukaridaki tum yasananlara ragmen sacma sapan uzun uzun entryler girip "oyun boyuk yegen" dersen, mesaj alimini da kapatirsan seni ciddiye almam ama cevap vermeyi hak bilirim. ayrica mustafa kemal ataturk'e kufur edip yalan alternatif tarih ureten sozde tarihcilere toren duzenleyen onlara nisan odulleri veren onun yani sira onlarin yaninda ittifak olusturup uc maymunu oynayan* guruhu ovup "cehape ataturk'u kullaniyo yeaa - ekrem imamoglu sevr anlasmasinin yapildigi yere gitmis yea" diye algi kasmayin.
  • 30
    ülkemiz özelinde her alanda kendinden önceki kuşakların yaptığı hataların ve yolsuzlukların cezasını çeken kuşak.

    z kuşağı içerisinde yer alan biri olarak, her türlü konuda bizden önceki kuşakların olumsuz eleştirilerine anlam veremiyorum. her şeyin sorumlusu bizmişiz gibi davranmayı bırakıp, biz z kuşağına nasıl bir gelecek hazırladık diye sorun kendinize. bu sayede öz eleştirinin anlamını öğrenirsiniz de bizi rahat bırakırsınız diye ümit ediyorum.
  • 70
    90 yılların ortalarından başlayıp 2000'li yıllar boyunca doğmuş nesile verilen isim..

    kısaca boomer, x, ve y kuşaklarını takip eden son jenerasyon.

    artı eksilerini yazmadan önce
    farz ettiğimiz gerçekler şunlardır:

    a-) önceki kuşaklar, gelecek kuşakları beğenmez.
    eski yunan yazıtlarından, osmanlı metinlere,
    kadar ''gelecek kuşakların'' hep fena olduğu yazılır.
    nitekim bu y kuşağı da '' bu sigma ,alfa (atıyorum tabii nasıl nitelenecekler bilemiyorum')
    kuşağı çok tırt'' diye yaşlandıkça çemkirecekler.

    b-)bu jenerasyon sınıflamaları amerika kökenli olup, genelde biz de izdüşümü
    5-10 yıl daha geçtir.

    c-)istisnalar kaideyi bozmaz, ama her türlü genelleme de yüzde yüz doğru değildir.

    d-)ne olursa olsun, önceki kuşaklardan daha iyi, sağlıklı ve mutlu yaşamaları bizi memnun eder, dileğimiz bu yönde.

    x ve y ile karşılaştırıldıklarında

    artılarına gelelim:
    1-) daha uzun boylu ve iriler.
    2-)bir kısmı cehaletten de olsa kendine güvenleri daha fazla,
    daha özgürce kendilerini ifade ediyorlar.
    3-)daha bireyseller, kendilerine sunulan dogma ve kutsalları daha az takıyorlar.
    4-)bilgisayarla doğdukları için özellikle kodlamayı becerenlerinin çok büyük avantajı var ıt alanında.
    dolayısyla daha hızlı typer'lar.
    yaş ilerledikçe bazı şeyleri kazanmak zor oluyor.
    5-)bilgiye ulaşmayı biliyorlar.
    6-)cinselliğe çok daha çabuk ulaşıp dogmalara daha az takılıyorlar.
    7-)sanal olarak birbirlerine daha ağır konuşmalarına , küfretmelerine
    rağmen bunu hiç gurur meselesi, kavga konusu yapmıyorlar.
    8-)sanalda çok çabuk organize olup, toplu hareket ediyorlar.
    9-)aşağılık şirketlere ,kan emen ticari kurumlara aidiyet falan hissetmiyorlar,
    uyutulmuyorlar, emeklerini her an daha iyi şartlar sunana kaydırıyorlar.
    10-) 40-45'ime kadar büyük para vurup hayatımı yaşayacağım mottosu hakim.
    büyük idealleri falan yok. hayatın kısa olduğunu anlaşmışlar.
    11-)bütün dünyayı her şekilde dinliyorlar.
    12-)daha pratikler. eşofman, kapşonlu sweat-shirt, spor ayakkabısı , tişört ve mont.
    bütün gardrop bundan oluşsada olur.
    13-)televizyon bağımlılıkları önceki nesile göre az, hatta bazılarında hiç yok.
    14-)ipotek ile ev/araba alıp hayatını karatmaya, pahalı otellerde tatil yapıp kazıklanmaya (toplu bnb) ,
    genç yaşta aptal ayarlanmış evliliğe , genel olarak karşılar.

    gelelim eksilere:
    1-)ıkötü besleniyorlar. önemli bir kısmı obez veya obeziteye yakın.
    kendine bakan azınlığı ise gerçekten fit ve iyi besleniyor.
    ama azınlık.
    kötü beslenmeden ve yaşamdan ötürü ilerki yıllarda
    her türlü kansere ve kalp hastalıklarına daha yakınlar.

    2-)bilgiye kolay ulaştıklarından, her şeyi biliyorum kibirine ve cahilliğine sahipler.
    bilgiyi bilmek, öğrenmek, özümsemek ve kullanabilmek bir şey, çabuk ulaşıp ve hemen yüzeysel tüketmek başka bir şey.

    3-)bilgi sadece internette, özellikle you tuberler ve fenomenler söylerse bilgidir, yoksa inanmam havasındalar.
    bu kadar kitap bolluğunda hiçkitap okumuyorlar.

    4-) oyun , internet ve iddia bağımlılıklarından ötürü bağımlı yapıdalar.
    bundan çıkamıyorlar. her türlü bağımlılığa çok daha yatkınlar.
    yemek-su verme bir şey yapmaz;
    internetini kes, delirir.

    5-) uyuşturucu ile daha çok iç içeler. yani hem internette , hem diğer alanlarda daha çok karşı karşıya gelip
    keyif için tüketmeye eğilimliler. ne yazık ki çok kaptıranı ve zarar göreni olacak.

    6-) daha az okudukları ve sanal yazışma dili kısa ve pratik olduğu için ingilizce karışık
    200-300 kelime/işaret ile anlaşıyorlar.
    ama bu da anlatım nüanslarını vermelerini ve kendilerini doğru ifade etmelerini engelliyor.
    bu yüzden aralarındaki iletişim anlaşmazlıkları çok.
    dillerde o kurallar ve zengin kelime haznesi zorluk olsun diye konulmadı,
    insanlar yazılı ve sözlü kendisini tam doğru ifade etsin diye kondu.

    7-) sosyal medyada süper güvenli, sert ve küstah olanlar gerçek hayatta yüzyüze kalınca süklüm büklüm.

    8-)küçük anlık zaferler, likelar,karşısındakini anlık smart ass bozmalar çok önemli.
    ama daha uzun soluklu düşünüldüğünde olayın bütününü kavrayamıyorlar ve sonunu getiremiyorlar, korkup kaçıyorlar veya kabuklarına çekiliyorlar.

    9-) cinselliğe kolay ulaşıyorlar fakat ilişkiler çok sıkıntılı. derinlemesine, yoğun ve uzun soluklu ilişki
    kurmaları çok zor ve sıkıntılı.

    10-) hayat dayanımları ve sebatları az. yenilginin, kaybın, zorluğun üstesinden zor geliyorlar çünkü sınıfta kalma olmayan bir sistemde önlerindeki zorluklar genel olarak ebeveynleri tarafından ber taraf edilerek
    büyütüldüler. özel okullardan gelenler ise her alanda pofpoflanıp şişirildikleri gibi karşılaşılan ilk gerçek zorlukta
    kağıt helva gibi dağılıyorlar.

    11-) bütün dünyayı takip etmelerine rağmen kendi sosyal sınıf ve ilgilerini filtreleyerek dinlediklerinden
    toplumdaki diğer ekonomik ve sosyal kısımlara yabancılar. farklı coğrafya ve sosyal katmandaki
    yaşıtlarına bile yabancılar.

    12-) sebat etme ve kendi başlarına hayatlarını idame etme yetenekleri daha az.
    özellikle göçmenlerin 2. jenerasyonları ve fakir kırsal kesimden gelen çocuklar
    hayatın ilerki bölümlerinde dezavantajlarına rağmen bunlara karşı öne geçecek
    çünkü onlar x ve y nin yaşadığı zorlukları
    bu devirde yaşadılar, yaşıyorlar.

    13-) reelde ve gerçek hayatta projesel organize olabiliyorlar ama uzun soluklu kurumsal organize olmaları çok zor.

    14-) dikkat toplama ve konsantre kalma süreleri göreceli olarak daha sınırlı.

    ilk planda gözlemlediklerim bu kadar
  • 5
    anlayamadığım, anlayamayacağım. aslında bunu doğrudan kuşakla ilişkilendirmek de çok doğru gelmiyor. doğrudan teknolojinin etkisi altında olan, doğadan, yaşamdan, değerlerden, kendinden uzaklaşan herkesi anlamak zordur bana göre. bu tür bireyler özellikle 1990'lar sonrası doğan ve z kuşağı olarak adlandırılan kuşakta daha fazla sayıda şüphesiz. çünkü teknolojiye en fazla maruz kalan bu kuşak oldu. yine de teknolojiden faydalanmakla teknolojiye esir olmak arasındaki seçimi insan kendisi yaptı diye düşünüyorum.

    teknoloji şüphesiz gerekli ve faydalı. ama sen bak bizim oğlan telefonda, tablette neler yapıyor diye eline 7/24 verirsen o aletleri, o çocuk hem doğadan hem kendi doğasından uzaklaşır. gerçeklik ve hayatta kalma ise tablette değil doğadadır, tarih boyunca da her zaman böyle olmuştur. çocuk tableti, bilgisayarı müthiş kullanıyor ama çevresini, ayı, güneşi, toprağı, suyu, doğayı, kendi doğasını, arkadaşlığı, nezaketi, saygıyı, korumayı, korunmayı, akıl yürütmeyi deneyimlemiyorsa o çocuktan da çok bir şey beklememek lazım. doğal olan, değer, duygu içeren bunlardır ve bana göre korunmalı ve sonraki nesle aşılanmalıdır.

    şimdiki nesle bakıyorum da değerleri, ilişkileri kullandıkları makineler gibi hayattan kopuk ve duygusuz. ben büyürken cep telefonları yoktu, bahçede, toprakta karıncalarla, sokakta arkadaşlarımla kiremitlerle, taşlarla oynardık. küserdik, barışırdık,yeri gelir yemeğimizi, kıyafetimizi paylaşırdık, sırt sırta, el ele verirdik, değer verirdik, saygı duyardık, sevgi gösterirdik. gerçekti bunlar, makinalarda asla olmayan duygulardı çünkü. şimdi ise varsa yoksa teknoloji. başkaları tarafından beğenilme duygusu. takipçiler, fotoğraflar, videolar, bloggerlar. inanılmaz bir beyin yıkama, bireyi hayattan ve kendinden koparma süreci. şimdi sanki sen kullanmıyorsun diyecekler varsa çok şükür bu saydıklarımın çoğunu kullanmıyorum. çoğuna hiç ihtiyaç duymadım. dediğim gibi çünkü onlarla yetişmedim. gerekli olduğu, ihtiyaç duyduğum kadarını elbet kullanıyorum. ama o kadar. tabii ki bunları herkes için söylemiyorum. z kuşağı da olsa bazıları gerçekten bilinçli. kitap okuyorlar, hayvan besliyorlar, müzik aleti çalıyorlar, spor yapıyorlar. onları takdir ediyorum. ama bazıları... hatta çoğunluğu maalesef bu etkiye kapılmış, beyni yıkanmış halde.bizim kuşaktan da bizim zamanımızda şimdiki gibi teknoloji yoktu diye hayıflananlar görüyorum. oysa düşünüyorum da iyi ki de yokmuş, ne kadar şanslıymışısız.

    edit: belki satır aralarında kalmış ancak özellikle birey yetiştirme konusunda bir önceki nesli de bir o kadar eleştiren bir yazıdır. dönemsel ayrımlar olsa da nesilleri birbirinden kopuk şekilde değerlendirmek zaten imkansız.
  • 78
    ülkenin batırılmasına yardımcı olmuş x ve içinde bulunduğum y kuşağı tarafından eleştirilmeyi hak etmeyen kuşak. sanki oyu veren sadece gençlermiş gibi saçma eleştiriler yapılıyor, yıllarca malum şahsiyeti iktidara getiren sanki yaşıtlarımız değilmiş gibi konuşuluyor şaka gibi. z kuşağı pırıl pırıl gençlerden oluşmaktadır, ülkemizi de onlar kurtaracaktır bari son şansımızı elimizden kaçırmayalım.
  • 90
    muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki asil kandan alan, mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temelini çok iyi bir şekilde anlayıp atatürk'ün işaret ettiği şekilde birinci vazifesini yerine getirmekle meşgul olan kuşaktır.

    öte yandan bozkurt işaretini mhp'lilerin, paramiliter örgütlerinin ve devlet destekli mafyaların tekelinden alıp tüm türk halkına yeniden geri kazandırmışlardır, aslanlarım benim.

    geçmişte bu az önce saydığım gruplardan çektiği zulüm yüzünden bozkurt işaretine karşı antipatisi bulunan solcu ve alevi vatanseverlerin de bu kuşkularını içlerinden söküp atmaları gerek.

    bozkurt türk'ün sembolüdür. 2000 yıl önce asya'nın bozkırında da böyleydi bugünün anadolu'sunda da böyle. türk'ün bin yıllardır gururla taşıdığı sembolü 50 yıllık amerikan destekli kurulan kontrgerillacı bir güruha bırakmak hepimizin ayıbıydı, z kuşağı bu ayıbı ortadan kaldırdı, cansınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın