• 152
    (bkz: #4127565)

    harika bir yazı ama sorun ne yazık ki galatasaray taraftarına özgü değil. kendisi günümüzün hızla tüketilen dijital kültürüne dair derin bir eleştiri yapmış. bu kültürde, sabırsızlık, anlık tatminler ve hızlı tüketim hâkim. acelemiz var vurgusu, her şeyin hızla geçtiği ama bir şeyin uzun vadede anlam kazanmayan bir hayatı yansıtıyor. bireyler, doğru ya da yanlış olsun, sürekli bir şeylere yetişmeye, bilgi edinmeye çalışıyorlar.

    ikinci konumuz artık kaçınılmaz sona doğru gidiyoruz. artık taraftar dünyasında başarıya giden yolda tek bir hedef veya ülkü mevcut değil. galatasaray’ın geçmiş başarıları ve temel felsefesi ile bugünün acelesine uygun bir yaklaşım arasında bir gerilim var. artık 2010'dan bu yana yaşanan bu güçlü gerilim zihin dünyalarını da ikiye ayırdı.

    galatasaray sadece bir spor kulübü değil; bir düşünce tarzı, bir hayat felsefesi ve adeta bir mücadele biçimi. o kültürün içinden gelen, çok çeşitli insanlar bir araya gelip belirli bir ortak paydada buluşuyorlar: "galatasaraylılık." ama bu, bir eğitim kurumunun ya da spor kulübünün sağladığı statü ile olmuyor. gerçekten, "galatasaraylı" olmak, sadece o kimliği taşımaktan çok, o kimliği içselleştirmekle ilgili. bir nevi sürekli mücadele etme, üstesinden gelme, zorluklar karşısında asla pes etmeme, sonuna kadar savaşma ruhu… galatasaraylı olmak nedir, bu soru da aslında her zaman kafalarda değişmiştir. çünkü en başta liseli olanlar açısından bile bu sorunun cevabı değişiyor. bir yandan da bu, kulübün büyüklüğünden, tarihten gelen mirasından kaynaklanan bir çeşit sıkıntı olarak da görülebilir. ama bence sıkıntı değil.

    yine de, galatasaray’ın esas meselesi, içindeki bu farklı görüşlerin ne kadar güçlü olduğunu kabul edip, yine de bir arada olup bu kültürü yaşatabilme yeteneğine sahip olmaktır. hem içsel çatışmalarını çözebilecek hem de dış dünyadaki zorluklarla baş edebilecek bir yapı oluşturmak, bu camianın bir arada kalabilmesi için en önemli faktördür. galatasaray’ı bu kadar özel kılan şey de belki budur: içindeki bu karmaşayı barındırmak, zamanın ruhundan olumlu ya da olumsuz etkilenmek ama yine de bir şekilde büyük başarılara imza atmak! galatasaray taraftarı her ne kadar çok farklı kutuplara çekilmiş olsa da birlik ve beraberliğini bozmamalıdır.
  • 155
    şahsen tam tersi inanmayıp sonradan sürpriz olunca daha çok seviniyorum ve daha güzel bir hatıra oluyor. ama çok güzel yazmış, o “burukluğu” kimse yaşamasın bence de:

    --- alıntı ---

    ama olur da bir mucizeye şahit olursak hayvan gibi sevinirken içinizde "ulan inansaydık be" burukluğu olmasın bence. inanmadan haklı çıkacağıma 40 kere inanır yanılırım. bir kez inancımda haklı çıkarsam bir ömre yetecek hatıra olur.

    --- alıntı ---
  • 156
    (bkz: #4153527)

    çok güzel yazmış.

    babam hep anlatırdı, ama hep anlatırdı belki 20 yıldır aynı hikaye. ilk neuchatel 3-0 lık maçtan sonra şirkete gidiyor bütün arkadaşlarına “haftaya 5 tane atacağız kimler geliyor” diye herkese soruyor. klasik “abi saçmalama ne 3ü ne 5i” diye kimse inanmıyor. şirketten maça giden tek kişi yine babam, bu sevinci orada yaşayan yine o.

    bana kalırsa bence de az maçı pek gerçekçi değil. ama yine de o gün maça gideceğim, içimde o heyecan olacak, ilk 30 dk bir gol gelir mi acaba diye düşüneceğim. bu heyecan içimizde yoksa maçı izlemenin bile pek anlamı yok bence.
  • 157
    (bkz: #4153527)

    ellerine sağlık okurken benim de çocukluğum geldi aklıma.

    85 doğumluyum, annem bana gebe iken babam yurt dışına çalışmaya gidiyor ve 85-89 arası yurt dışında kalıyor. 4 yaşıma kadar babamı bazen 6 ayda 1, bazen 10 ayda 1 görmüşümdür.

    bebeklikten çocukluğa geçişin başladığı dönemlerde dayımlar sayesinde galatasaray içime işlenirken bir anda, belki de maçtan 6-7 ay sonra suudi arabistan'dan gelen bir postanın içinden bir kaset çıkıyor (büyük raksotek kasetleri yaşı yetenler bilir) ve kasetin üzerinde şu not yazıyor: ağlatan maç - oğluma mutlaka izlet.

    ben çocuk aklımla hayal meyal annemin o kaseti koyup bana izlettiğini hatırlarım hep. tanju'lar, uğur'lar, prekazi'ler bir anda kahramanım olmuştu anlamlandıramasam da. hani takım tutmak ne demek nasıl bir şeydir hiç bir fikrim yokken ben açıp açıp bu kaseti izlerdim, içim de kıpır kıpır olurdu nedense. hatta hiç unutmuyorum sanırım bir filmin üzerine kaydedilmişti ve maç görüntüleri bitince havuzda öpüşen ablamızı ve abimizi bi anda bir delikten giren binlerce pirhana yiyordu. *

    he bu arada galatasaray kendine inanmayanları g*t etmeyi çok sever.

    *benim oğlumda 3 yaşında şu anda. belki rabbim bana da yakın zamanda raksotek kaset olmasa da youtube üzerinden ağlatan maç izlettirmeyi nasip eder oğluma.
  • 158
    (bkz: #4153527)

    galatasaray'la büyümüş ve belki de galatasaray tarihinin en başarılı periyoduna tanık olma şansına sahip olan nice galatasaraylıdan birisi.

    diğerlerinden farkı galatasarayın neler yapabilceğini, son iki sezondur önüne geleni devirmiş takımın neleri tekrar başarabilceğini hala hayal edebiliyor.

    avrupa kupası hayali kurduran takımın bu konuma 1-2 maçla çıkmadığını biliyor ve dolayısyla 1-2 maçla inmeyeceğini de biliyor.

    yaza dursun. entrisinin son cümlesini ofisteki masamda sadece içimden haykırabildim. bu da benim ayıbım olsun tüm gücümle haykırmalıydım ofiste de olsam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın