15676
katar'da bülent uygun'un takımında oynuyor oynaması bir yandan içimi burkuyor. koskoca sneijder 36-37'leri görmeden buralara düşmemeliydi diyorum. ama sneijder bu duruma bizim kadar üzülüyor mudur? belki de üzülmüyordur kimbilir.
türkiye'de kendisini bozarak türkleşmesi kariyeri adına bir felaket oldu. tembel türk oyuncuları görünce o da tembelleşti. alkol ve eğlence düşkünlüğünü daha da arttı. dolgun bir sözleşmesi vardı, o sözleşmeye yakışır bir profesyonellik göstermesi gerekirken emekli gibi takılmaya başladı. takım arkadaşları kamptayken instagramdan yaptığı o canlı yayın profesyonellik, takımdaşlık adına kara bir lekedir benim için. işyerinde sizde daha fazla maaş alan bir iş arkadışınızın siz harıl harıl çalışırken gece kulübü açılışınca canlı yayın yaptığını 1 hafta kafa izni yaptığını falan düşünün. delirirsiniz. zaten türk taraftarın en büyük yanlışı da bu bence. olaya bir iş futbolculara da birer işçi gözüyle bakıp empati yapamıyorlar. taraftar olarak isimler ve popülerlikleri üzerinden görüp gerçek hayatta karşılaşsalar hayatta kabullenemeyecekleri şeyleri kabul edilebilir görmeye çalışıyorlar.
hagi konusuna gelirsek; ikisi de galatasaray forması ile çok büyük işler yapmışlardır. ama kendisi ile hagi'yi kıyaslamak büyük bir yanlıştır. hagi kariyerinin zirvesindeydi. artık sezon öncesi çalışmalarını vücudum kaldırmıyor. daha az antreman yapıp oynayabilirim. ama böylesi de takım arkadaşlarıma ihanet olur diyerek zirvedeyken futbolu bırakacak kadar büyük bir profesyöneldi. sneijder ise sırf antremanları 15-20 dk erken bitirmek için beden eğitimi öğretmenini galatasaray'a teknik direktör yaptırmıştı. (u: şimdi kimse kıvırmasın galatasaray'ı takip eden bütün muhabirler sneijder'in riekerink'den izin alarak antremanları takım arkadaşlarından 10-15 dk önce erken bitirdiğini yazıyorlardı o zaman buna evren göz de dahil) fiziğindeki düşüşe rağmen her antreman kampına izinler alıp ekstra geç gelmesi de cabasıydı.
takımdan ayrıldığında bi içim burkuldu, bi hüzünlendim. ama bir yandan da bunun artık olması gereken bir şey olduğunu bu ilişkinin git gide kangrene döneceğini biliyordum. duyguları bir yana bırakıp mantıklı bir yaklaşım göstermeye çalıştım sneijder'i gönderiyorlar diye kimseyi suçlamadım o yüzden. ama bizden ayrıldıktan 6 ay sonra katar'a düşmesi, bülent serttaş ile penaltı çekişmesi falan içimi yaktı. ah be wesley keşke yaptığın işe ve allah vergisi yeteneklerine olan saygını kaybetmeseydin. katar'a hiç yolun düşmeden 37-38 e kadar avrupada top koşturabilirdin.
türkiye'de kendisini bozarak türkleşmesi kariyeri adına bir felaket oldu. tembel türk oyuncuları görünce o da tembelleşti. alkol ve eğlence düşkünlüğünü daha da arttı. dolgun bir sözleşmesi vardı, o sözleşmeye yakışır bir profesyonellik göstermesi gerekirken emekli gibi takılmaya başladı. takım arkadaşları kamptayken instagramdan yaptığı o canlı yayın profesyonellik, takımdaşlık adına kara bir lekedir benim için. işyerinde sizde daha fazla maaş alan bir iş arkadışınızın siz harıl harıl çalışırken gece kulübü açılışınca canlı yayın yaptığını 1 hafta kafa izni yaptığını falan düşünün. delirirsiniz. zaten türk taraftarın en büyük yanlışı da bu bence. olaya bir iş futbolculara da birer işçi gözüyle bakıp empati yapamıyorlar. taraftar olarak isimler ve popülerlikleri üzerinden görüp gerçek hayatta karşılaşsalar hayatta kabullenemeyecekleri şeyleri kabul edilebilir görmeye çalışıyorlar.
hagi konusuna gelirsek; ikisi de galatasaray forması ile çok büyük işler yapmışlardır. ama kendisi ile hagi'yi kıyaslamak büyük bir yanlıştır. hagi kariyerinin zirvesindeydi. artık sezon öncesi çalışmalarını vücudum kaldırmıyor. daha az antreman yapıp oynayabilirim. ama böylesi de takım arkadaşlarıma ihanet olur diyerek zirvedeyken futbolu bırakacak kadar büyük bir profesyöneldi. sneijder ise sırf antremanları 15-20 dk erken bitirmek için beden eğitimi öğretmenini galatasaray'a teknik direktör yaptırmıştı. (u: şimdi kimse kıvırmasın galatasaray'ı takip eden bütün muhabirler sneijder'in riekerink'den izin alarak antremanları takım arkadaşlarından 10-15 dk önce erken bitirdiğini yazıyorlardı o zaman buna evren göz de dahil) fiziğindeki düşüşe rağmen her antreman kampına izinler alıp ekstra geç gelmesi de cabasıydı.
takımdan ayrıldığında bi içim burkuldu, bi hüzünlendim. ama bir yandan da bunun artık olması gereken bir şey olduğunu bu ilişkinin git gide kangrene döneceğini biliyordum. duyguları bir yana bırakıp mantıklı bir yaklaşım göstermeye çalıştım sneijder'i gönderiyorlar diye kimseyi suçlamadım o yüzden. ama bizden ayrıldıktan 6 ay sonra katar'a düşmesi, bülent serttaş ile penaltı çekişmesi falan içimi yaktı. ah be wesley keşke yaptığın işe ve allah vergisi yeteneklerine olan saygını kaybetmeseydin. katar'a hiç yolun düşmeden 37-38 e kadar avrupada top koşturabilirdin.


