resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:84
Uyruk:Türkiye
  • 10105
    galatasaray’a verdiği parayı geri alabilmek için kulübe 70 yaşında üye olup, görevde kaldığı 3 sene boyunca hiçbir gayrimenkul projesi olmayan, hisse satmaktan başka galatasaray’a hiçbir şekilde gelir getirmeyen, 258 milyon $ borçla aldığı galatasaray’ı sezona 39 sözleşmeli futbolcu ve 268 milyon $ borçla sokan başkan. galatasaray’dan uzak kalması dileğiyle. ben nisan’da şampiyon olan fenerbahçe, scout transferi adı altında çer çöp görmek istemiyorum.
  • 10107
    ünal aysal kadar kulüptepr'ı yapılan başka adam yoktur sanırım. aysal'ın galatasaray'a katkısı, yaptığı sponsorluğu erden timur iki belki de üç mislini yapmıştır. aysal'ın herhangi bir amatör branşa, futbol takımına, stata vs. sponsor olduğunu duydunuz mu? normalde başkanlığı bıraktıktan sonra galatasaray erkek basketbol takımı isim sponsoru olacaktı. ne hikmetse bir anda vazgeçti.
  • 10109
    başkanlık yaptığı dönemde ortaya çıkan şike skandalı futbolun uluslararası en üst tahkim kurulu cas'ta tescillenmesine rağmen, rakiplerimize türkiye futbol federasyonu tarafından hiçbir ceza verilmedi. üstelik play off denen saçmalık yüzünden az kalsın 9 puan fark ile eze eze kazandığımız şampiyonluk da elimizden gidiyordu.

    ortamlarda dik durdu, galatasaray'ı ezdirmedi diyin. evet tabii. bir de demek ezselerdi ne olacaktı kimbilir. burada oosterwolde ceza almadı diye yönetim istifa diyenler şike yapanların hiçbirinin ceza almamasına ne derlerdi çok merak ediyorum.

    bu kadar övülmesinin sebebi de 2002-2010 arası biz maddi zorluklar çekerken fenerbahçe'nin paralı yöneticilerine özenen galatasaray taraftarıdır. ne kadar inkar etseniz de ünal aysal sevgisi galatasaray taraftarına yakışmayan bir fenerbahçe kompleksinin eseridir.

    beğenmediğiniz abdurrahim albayrak ve fatih terim gittikten sonra kulübü ne kadar rezil şekilde yönetip finansal fair play kıskacına attığını da unutmamak gerekir.

    adnan polat'ın galatasaray'ın geleceğini kurtaran iki projesinin (aslantepenin açılışı isim hakkı ve locaların peşin satışı, sportif ve futbol aş'nin birleştirilmesi) kaymağını yemiştir. şirket birleşiminde emeği vardır onu kabul edelim. sportif hisselerini kendi cebinden devralıp sonra kulübe satarak en azından tefecilere mahkum etmedi.

    hem stadyum isim hakkı ve loca satış gelirlerini peşinen harcamış hem de birleştirilen şirketlerin hisselerini satıp üzerine peş peşe bedelli sermaye artırımı yaparak gelen paraları harcamıştır. selçuk gel yıllık 4 milyon euro. burak gel sözleşmene 2 kat zam yapalım. hamitçığım büyür 4 milyon euro rizik sana. hakan balta yaşın 30 kusur oldu ama biz sana emeklilik ikramiyesi olarak zam yaptık. neticede bizi uefa ffp'nin kucağına bırakarak gitmiştir.

    galatasaray lisesinden mezun olup kulübe üye olma fikrinin aklına onlarca sene sonra gelmiş olmasına değinmiyorum bile.
  • 10114
    ya yaşlar yetmiyor ya hafızalar. hatırlatalım;

    2002-2011 arasında galatasaray özhan canaydın ve adnan polat yönetiminde ezim ezim eziliyor, mucizevi şampiyonluklar haricinde yarışta dahi olamıyordu. kadıköy deplasmanına gitmeye dizi titriyordu herkesin. trömsö, karpaty lviv gibi takımlardan şamar yiyorduk. dizleri patlak nonda, kim olduğu meçhul inamoto, futbolculuğu şüpheli barusso ve mustafa sarp gibi adamlarla sınanıyorduk. kaleyi bir gün aykut erçetin, bir gün leo franco, bir gün orkun usak, bir gün zapata koruyordu. kulüp o kadar küçüktü ki, 3 ay lincoln'ün peşinde koşup schalke'ye yalvarıyorduk, elano ayda en fazla 3 maç yaparım şartını kulübe yutturuyordu.

    aysal geldiği gibi takımı fatih hocaya emanet etti. hepimizin çok sevdiği muslera, melo, sneijder, drogba, ujfalusi, selçuk ve burak gibi isimleri getirdi. derbilerde rakipleri ezip geçen, şampiyonlar liginde önce çeyrek sonra son 16 oynatan başkandır. kim çıkıp aysal gelmeden önce psikolojik üstünlük galatasaray'daydı diyebilir? başkanlığı bıraktığında da geldiği ile gittiği gün arasındaki borç farkı 10 milyon'du. her başkan bu başarıları yaşatıp, kulübü tekrar dünya markası haline getirip 10 milyon zararla devretseydi keşke.

    sapla samanı karıştırmayalım. hele fatih hocayı kovdu diye körü körüne düşmanlık yapmaya gerek yok. kulübün kapısından sokulmayacak yüzlerce adam vardır ama ünal aysal onlardan biri değil.

    ek olarak başkanlık yapmış adamın tutup da bi başkasının yanında yöneticilik yapacağını düşünmüyorum. hele de bu yaşında.
  • 10116
    severim, takdir ederim, vizyonu, pastası, çileği, bu ateş üflemekle sönmez tavrı dönemini övmek için yeterlidir.

    günümüze geldiğimizde ise; artık bu işler ondan geçmiştir. yaşı ve bünyesi beklenen dinamizmi göstermesine imkan vermez. kongreye doğrudan müdahil olacağını sanmamakla birlikte, bu saatten sonra gönlüm erden timur ile birliktedir. galatasaray’ın geleceği ondadır. ister aynı pozisyonda devam eder, ister yönetime girer, isterse başkan adayı olur. sevgili ünal aysal’ın vizyonu bugün erden timur’la galatasaray’ı ileri taşımaktadır.
  • 10117
    eski başkanımız.

    artısıyla eksisiyle ikilemli bir başkanlık performansı sergilemiştir. ben olumlu taraflarının çok ağır bastığına inananlardanım. ezeli rakiplerimizin hiç bu kalibrede bir başkanı olmadı.

    sneijder’li , drogba’lı, eboue’li kadrolarla galatasaray’ı iddialı kılıp genç jenerasyonları galatasaraylı yapmıştır. o zaman iktidarı arkasına alan fenere karşı sinmemiş, dik durmuştur. böylece uefa’da fenere şikeci sicili açılmış, bu feneri onlarca yıl geri götürmüştür. basketbolda kızlarda avrupa şampiyonluğu aldırarak avrupalı imajını sürdürmüştür. kürek ve su sporlarını ayağa kaldırmıştır. borçları dolardan liraya çevirip galatasaray’ın geleceğini kurtarmıştır. bedelli sermaye artışı ile büyük kaynak yaratmıştır. 2. ve daha sonraki sermaye artışlarını fener lobisi engellemeseydi daha az borçla devredecekti. kongre sırasında kürsüde galatasaray kulübü bilançosunu ezbere anlatabilen yegane başkandır.
    bunlar iyi yönleri.

    ışıtan gün, bülent tulun ve diğer pahalı/sakıncalı/soru işaretli yöneticileri galatasaray’ın başına musallat etti. gereksiz, pahalı, yanlış ve çok transfer yaptı. fatih terimle gerilimi daha iyi yönetebilirdi. o kadar şampiyonluğa ve gelire rağmen borcu arttırarak bıraktı. bunlar da eksileri.

    bu saatten sonra ne akp iktidardayken gelir, ne de başka bir başkanın altında görev yapar.

    ekleme: galatasaray kulübünde, gençliğinde, lisanslı kürekçi geçmişi vardır. bu çok değerli bir özellik.
  • 10119
    florya'da gayrimenkul işleri canlandı, hop bakıyoruz burada. sahi neden gitmişti bu adam?

    galatasaray'ın gelmiş geçmiş en şımarık başkanıdır. terimsiz dönemde takımı 1.5 yılda hallaç pamuğu gibi atmış, boru gibi kontratlarla kulübü bir nevi skibbe'nin ayrıldığındaki manşet gibi bırakmıştır.

    şimdi kimse kalkıp, geldiğinde borç bu kadardı, gittiğinde borç bu kadar oldu geyiği yapmasın. sağolsun tarık çamdallar, veysel sarılar gibi ne kadar abilik gubidik yerli varsa toplamıştır. hem de öyle az kontratlarla falan da değil.

    ilk ters gidişinde, 'acaba bu oyuncular mı beni satıyor' diyerek onları daha fazla parayla yanına çekmeye çalışmıştır. bu da bugünkü selçuk inan nefretinin tohumlarındandır. çünkü beyimizin kafasında mancini dünyaca ünlü bir teknik direktör, ve başarısız olması anlamsız. prandelli gibi bir avrupa şampiyonu geliyor, ama başarısız. aynı quaresma'nın seksi bir oyuncu olması gibi.* *

    futbol bilgisi yerlerdedir, sadece marka bilir ve giyinir. ama markanın bugünkü değeri hakkında da bir bilgisi yoktur.

    gelelim son noktaya, geldiğinde borç şu kadardı, gittiğinde bu kadar. aynı tansu çiller'in kendi döneminin ekonomi yönetimini savunurken sunduğu argümanlar gibi. bu kadar borçla aldık, bu kadar borçla bıraktık. aa gerçekten mi?

    seçin beni sevgili galatasaray'lılar... dünyanın en büyük starlarını getireceğim size. hepsi 33 yaş üstü olacak, ayrıca 20'şer yıllık kontratlar imzalayacağım. ilk yıldan itibaren eksponansiyel artan yıllık ücretler olacak bu anlaşmalarda. ilk yılın sonunda da ceketimi alıp gideceğim. biraz şansım yaver giderse*, şampiyonlar liginde ilk 16'da yaparım.

    ondan sonra beni eleştiren olursa da, ben geldiğimde borç ne kadardı, şimdi ne kadar derim. sorun mu yani? benden sonrası tufan.
  • 10121
    eğer olurda (ki yüzde 1 bile ihtimal vermiyorum.) süheyl batum göreve gelirse okan buruk'un başarısını ve ön plana çıkmasını şimdiden kabullenmesi gereken galatasaray üyesi. okan hoca kendinden daha fazla öne çıkıyor diye ona ''eleman, x'i de alırım onu oynatacak hocayı da'' tarzı yaklaşımda bulunursa bu sefer hoca değil önce kendisi, sonra yönetimi gider. kulağına küpe olsun aysal başkan :)
  • 10122
    daima sıcak paraların akmaya başladığı veya akmaya başlayacağı zamanları seçip göreve talip olan eski başkanımız.

    ünal aysal’ı sevmiyor değilim ama toz toprak içerisinde görev aldığına ya da göreve talip olduğuna hiç şahit olmadım. nitekim başkanlığı öncesinde spesifik konular dışında camiada adı çok da geçen bir isim değildi.

    ünal aysal bir kere de yırtık paraları bantladığımız dönemlerde gelip kulübü düzlüğe çıkarmayı deneseydi keşke. o vakit bazı bakış açılarını da değiştirirdi.
  • 10123
    göreve geldiğinde adnan polat'tan dolu bir kasa ve başarılı bir takım değil; boş bir kasa, stancu, culio, mustafa sarp, zapata, pino, mehmet battal ile ligde nal toplamış bir takım devralmıştır. bu takımı ilk sezonunda şampiyon yapıp, katıldığı ilk şampiyonlar ligi organizasyonunda çeyrek finale taşımıştır. yani yırtık paraları bantladığımız bir dönemde gelip kulübün çehresini değiştirmiştir.

    aysal hatasız, mükemmel bir başkan değildi. ama hiç doğrusu yokmuş gibi kendisine olan mesnetsiz saldırıların sebebi çok açık; fatih terim'i kovmuş olması. unutulduğu sanılıyor ama o dönem tüpçünün başkanlığını yaptığı tff galatasaray'ın önünü kesmek için play-off'lar, yabancı sınırları uydururken hoca o tüpçü ile protokol imzalayıp 32 diş poz veriyordu.

    https://images.app.goo.gl/LiJQ2Z3xeWzctNap9
  • 10124
    kendisinin bir dönem efsane başkan olarak yana yakıla geri istendiğini hatırlayınca ne günlerden geçtik dedirten başkan.

    yepyeni stadıyla türk futbol tarihinde yeni bir dönem açacak galatasaray'ın başkanlığını yapmıştır. iyisiyle kötüsüyle 2010'lara koyduğumuz ambargonun mimarlarından olsa da egosu ve bol kepçeden harcamaları ile arkasından gelenlere yönetilmesi güç bir takım bıraktığı yadsınamaz bir gerçek.

    ilk dursun aydın özbek yönetimi zamanlarında taraftar hashtag açıyordu, her yerde adı anılıyordu keşke yeniden başkan olsa şeklinde. zamanla azalarak bitti bu arayış. yönetim dışındayken, sebebinde kendi payının oldukça yüksek olduğu galatasaray'ın zor zamanlarında hiçbir şekilde elini taşın altına koymayışı ile hatırlıyordum kendisini. bugün de sıcak para, borçsuz takım, değerlendirmeye hazır gayrimenkuller ve iskeleti her anlamda sağlam bir futbol takımının üzerine yöneticilik istemesine şaşırmadım açıkçası.

    keşke galatasaray kendisinin büyük pay sahibi olduğu enkazı toplamaya çalışırken ve birkaç milyon euroya muhtaçken, adı hala hayırla anılıyorken ufacık da olsa bir desteğini görmüş olsaydık; galatasaray her anlamda düzlüğe çıkmanın arefesindeyken değil.
  • 10125
    ünal aysal'ın başkanlığı hakkında, özellikle ocak 2014'ten sonraki dönemi için, olumlu bir şeyler söylemem mümkün değil. ocak 2014'te yapılan ve pek çok soru işareti barındıran dokuz transfer, haziran ayında aniden mancini ile yolların ayrılması, anlamsız bir prandelli tercihi, kurulan kötü bir kadro, bütün branşlarda sezon açılmışken ve işler galatasaray için kötü giderken sudan sebeplerle alınan ani bir seçim kararı vs. bunlar hiç güzel şeyler değildi. ünal aysal futbolda ve basketbolda 2014-2015 sezonunda başarılı olamayacağını eylül 2014'te anlamıştı. yolun sonuna gelinmişti. "başarısız başkan" yaftasını yemeyi gururuna ve kibirine yediremediği için, ani bir manevra ile istifa etti. galatasaray'ı çok zor bir durumda bıraktı. o günden sonra da, başta ekim 2014'te kulübe hediye edeceğine söz verdiği "galatasaray global" projesi olmak üzere, hiçbir konuda galatasaray'a en ufak bir desteği olmadı. ekim 2014 - mayıs 2024 arası on yıllık dönemde ünal aysal seçim zamanlarında düzenlediği yemeklerden ibaret bir kuru gürültüdür sadece. bu meselenin benim açımdan bir tarafı. bu değişmez benim gözümde. ünal aysal çok da doğru bir insan değildir galatasaray için.

    meselenin üzerinden seneler geçmesine rağmen hala epikleştirilmeye çalışılan bir de fatih terim tarafı var. aysal'ın fatih terim ile ve hatta o olaydan bir sene öncesinde oktay mahmudi ile yol ayrılığına gitmesinde benim açımdan hiçbir sıkıntı yoktur. her iki yol ayrılığında da sergilediği yöntem hoş değildi, nezaket barındırmıyordu ama galatasaray spor kulübü başkanlarının futbol gibi, basketbol gibi temel branşlarda çalışacağı insanları seçme özgürlüğüne sahip olmaları en doğal haklarıdır. fatih terim ağustos 2013'te türk milli takımı teknik direktörlüğü pozisyonu için bir teklif almıştır. teklif bir süre için kısa vadeli ama esasta uzun vadeli bir teklifti. bunu teklifin gerçekleştiği gün de bütün futbol kamuoyu biliyordu. ünal aysal için fatih hocaya söz gelimi ınter kulübünden bir teklif gelmesi ile, milli takım'dan teklif gelmesi arasında bir fark yok. bu aysal'ın hocayı sevip sevmemesinden bağımsız bir durum; aysal için konu profesyonel bir iş teklifinden ibaret, duygusal bir yönü yok. bu duygulardan arınmış tamamen profesyonel bakış açısına katılırsınız katılmazsınız; ben de konuya aysal gibi bakanlardanım, ama farklı yaklaşanlara da saygı duyarım. aysal türk milli takımının teklifi hakkında fatih hocayla görüştü ve hocaya ne yapmak istediğini sordu. hoca da "ben galatasaray'da devam etmek isterim" dedi. bu görüşmeyi, bu görüşmenin içeriğini her iki taraf da pek çok defa doğruladı. ama hocanın planında türk milli takımı ile galatasaray'ı birlikte çalıştırmak vardı. 4 maçlığına veya 4 aylığına değildi bu plan, hocanın düşüncesi uzun vadeliydi. fatih hocanın o dönemki düşüncesine saygı duymakla beraber, bir galatasaray başkanı bu plana uymak, sadık kalmak zorunda değil. fatih hoca böyle olsun istiyor diye, galatasaray başkanı da aynı şekilde düşünmek veya davranmak mecburiyetinde değil.

    2012-2013 sezonunda "galatasaray'da bana 24 saat yetmiyor", "mevzu galatasaray ise gerisi teferruattır" diyen fatih hoca milli takımın teklifinden sonra "aslolan galatasaray'sa, var olan da türkiye'dir" gibi garip, anlamsız metaforu ortaya atmıştı hatırlarsanız. bu noktada sözleşmeli teknik direktörünün milli takım ile galatasaray'ı aynı anda çalıştırma fikrine karşı olan bir başkanın bir karar vermesi en doğal hakkıdır. hatta haktan öte mecburiyetidir. milli takımın görev teklifini kabul eden, göreve başlayan, milli takımın başında euro 2014 eleme maçlarına çıkan, bir yandan da galatasaray'ı çalıştıran bir teknik direktör var ortada. bu tablodan ben de hiç memnun değildim açıkçası o dönem, galatasaray part-time çalışılacak bir kulüp değildir çünkü. ben ve birçok galatasaraylı ne olacak, ne yapılacak diye düşünürken; aysal icraata geçti ve konuyu kesti attı. yapılması gerekeni yaptı. tekrar söylüyorum, üslup ve yöntem hiç hoş değildi, ancak kararda bir yanlışlık yoktu. karar alınması zorunlu bir karardı. "terim demirören'e şunu demişti", "aysal terim'e eleman demişti", "o şunu yapmıştı", "bu bunu yapmıştı" gibi detaylarda boğulmanın hiçbir gereği yok konuda. fatih hoca galatasaray'da iki sene üst üste şampiyon olduktan sonra ve kulüp ile bir sene daha sözleşmesi mevcut iken, başka bir yerden teknik direktörlük teklifi aldı. bu teklif italya'dan, ispanya'dan veya başka bir avrupa ülkesinden gelse idi, hocanın "ben galatasaray ile x takımı beraber çalıştırmak istiyorum" demek gibi bir hakkı olacak mıydı? olmayacaktı. ama teklif milli takımdan olunca, hocanın 2009'lardan beri dillendirdiği fikrini hayata geçirme şansı ortaya çıktı: milli takım ile galatasaray'ı birlikte çalıştırmak. ben bir taraftar olarak bu düşünceye kesinlikle katılmıyorum örneğin. katılan galatasaraylılar olabilir elbette. ama başkan da fatih hocanın bu fikrine en başından beri karşı idi. hoca o noktada bir tercih yaptı, milli takımın teklifini kabul etti. teklifin uzun vadeli olduğunu, milli takımdan ayrılamayacağını bile bile kabul etti (bu gerçeği kendimize itiraf etmemiz lazım). hoca galatasaray'daki gücünün, hatrının ve taraftarın oluşturacağı baskının ünal aysal'ın direncini kıracağını düşündü muhtemelen. aysal'ın rest çekeceğini öngöremedi sanırım. aysal ise başka bir yolu seçti ve hocaya rest çekti. hoca ile yolları ayırdı. hoca milli takıma gitti, sudaki bulanıklık ortadan kalktı, galatasaray da önüne bakmaya çalıştı. tablo bu kadar net, bu kadar açık. bu tabloda nasıl ünal aysal hain, fatih terim kahraman oluyor ben anlamlandıramıyorum. ortada iki tane kendi doğruları doğrultusunda hareket etmek isteyen birey var. ikisi de kendi bildiğinden, inandığından şaşmadı. ortaya da bir takım sonuçlar çıktı. bu kadar basit. aysal'ı bu konu üzerinden itibarsızlaştırmanın veya taşlamanın bir gereği yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın