• 367
    tarih: 17 kasım 2012
    maç: eskişehirspor - fenerbahçe.

    olay: fenerbahçe'de oynayan caner hakem fırat aydınus tarafından kırmızı kart ile cezalandırılmış ve bunun üstüne aykut kocaman sahaya girerek fırat aydınus ile bir diyalog yaşamıştır.

    bakalım bu konu hakkında uğur meleke ne yazmış? acaba aykut kocaman'ı eleştirmiş mi?

    http://www.meleke.com/?p=5246
  • 853
    10 kasım 2018 kayserispor galatasaray maçından sonra cnn türk gündem futbol programında hikmet karaman'ın da hazırda bulunduğu programı "en azından futbol konuşulur" deyip izleyeyim dediğimde paralel evrenler teorisini sorgulattığı için teşekkür etmem gereken futbol yorumcusu. gerçi diğer yorumcuları yani hikmet karaman'a ek olarak, cem yılmaz ve moderatör sanırım uğur önver isimlerini de anmadan geçmemek lazım.

    yorum şu serdar aziz ile ozan kabak'ın maç içinde niçin yer değiştirdikleri üzerine gerçekleşiyor. uğur meleke, "serdar, bilal ile baş edemez mi?" diye soruyor.

    ha?

    ismini görünce aklıma hemen bu soru geldi.

    şimdi ben yanlış maçı mı izlemiştim, yoksa maçı doğru mu izleyememiştim, ne yapmıştım?

    neyse işte, hevesim kursağımda kalarak kapattım televizyonu. sonra düzeltti mi programın devamında ya da maç yazısında bilmiyorum.

    edit: yorum muallakta kalmış. hikmet karaman bilal'in sürekli farklı kanatlara deplase olduğundan bahsediyor -ki bir kez oldu- bu duruma önlem almak için stoperlerin yer değiştirdiğinden bahsetti. bunun üzerine uğur meleke bahsedilen soruyu sordu.

    edit: programın ismi 'gündem futbol' imiş.
  • 885
    türkiye'de var 'yüzde 51'le çalışıyor başlıklı yazısına katılmakla beraber yazının içerisindeki ''diagne'nin pozisyonunda var çağırmamalıydı'' fikrine katılmıyorum. çünkü 16 ağustos 2019 denizlispor galatasaray maçındaki diagne'nin pozisyonu %99 değil, %100 penaltıydı ve var'ın hakemi uyarması kural kitabına göre de gerekliydi. onun dışında harika bir yazı yazmış. var'ı da türkleştirdik işte, olay bu.

    ayrıca ingiltere ligi maçını izlerken spiker bir şey söyledi geçen hafta. ingiltere'de var hakemlerine verilen talimat gereğince pozisyonların en geç 29 saniye içerisinde incelenmesi gerekiyormuş. net bir kural olmasa da amaçları buymuş. sebebi de oyunun akışını korumakmış.
  • 181
    --- alıntı ---

    terim’in emre, semih, hakan gibi oyunculara atlattığı çıta ortada. ama terim, bence esas takdir edilmesi gereken antrenörlük becerisini melo’da gösterdi. brezilya milli takımı’ndan düşmüş, italya’da bidon seviyesine gerilemiş melo, galatasaray’a geldiğinde fiziksel/mental olarak dipteydi. kilo fazlası vardı, zayıfladı. ofansif katkısı sınırlıydı; 10 numarayı aldıktan sonra kendi deyimiyle “ronaldinho gibi hissetmeye” başladı. kumaşı iyi olduğu için, oyunundaki kalite de arttı. melo’nun galatasaray’a geldiğinde en önemli sorunlarından biri de aşırı ve kontrolsüz sertliğiydi. terim onu çok önemli anlarda 2-3 kez oyundan çıkararak bu sertliğine tahammül etmeyeceğini gösterdi. şimdi belki haksızlığa hala tahammülsüz ama oyunu da eskiye göre normalleşmiş durumda.
    işte bir hoca, hakan’ı kazanıyorsa, emre’yi kazanıyorsa, melo gibi kodlanması bitmiş bir adamı bile geliştiriyorsa takım da gelişiyor; ortaya büyük maçlarda hep vasat üstü oyunlar çıkıyor. dün oyunun merkezindeki melo-selçuk, nerdeyse sıfır hata ile oynadılar. melo ilk bir saatte sahanın her yerinde bitiverdi, üstelik hemen her pasında da takımına metre kazandırdı. 43’üncü dakikada araya koşu yapan elmander’i göremeyip geriye pas attığı için üzülen bir adam oldu melo! sizin orta sahanızın göbeğinde de melo gibi bir adam olunca etrafındaki 10 adamı oynatabiliyor; gününde bir melo+10 (veya selçuk+10), beşiktaş’a (ya da 11 eksi fernandes’e) karşı orta sahada üstünlüğü kazanabiliyor. bu da maç kazandırıyor çoğunlukla...

    --- alıntı ---
  • 421
    --- alıntı ---

    rivaldo, barcelona’da 2000-01’de 56, 2001-02’de 33 maç oynadı. nou camp’taki son sezonunda hiç de fena sayılmayacak 14 gol sayısına ulaştı. 2002’de barcelona’dan ayrıldığında henüz 30 yaşındaydı. sadece 11 ay önce ligin son maçının son dakikasında valencia’ya attığı röveşata golünün anıları tazeydi. o anılar, ona yetmedi. barcelona atletik departmanı, bilimsel analizleriyle rivaldo’nun bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını öngörmüşlerdi. gerçekten de rivaldo, bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamadı.
    doğanın kanunu da buydu aslında: galibiyet serisi yakalayan her takım bir yerde duracak, hiçbir takım sonsuza kadar kazanmayacak. her ekip yaşlanacak. hiçbir çıkış sonsuza kadar sürmeyecek, her futbolcu inişe geçecek. bu yılki galatasaray kadrosunun öyküsü de benzer: evet geçen yılı hem şampiyon hem de çeyrek finalist unvanlarıyla kusursuz tamamladılar. ama her futbolcu, her sezon bir yaş daha yaşlanıyor. artık galatasaray 11’inin etraflarına kurulduğu oyuncuların yarıdan fazlası (eboue, sabri, gökhan, hakan, riera, melo, hamit, engin, yekta, sneijder, drogba, umut), rivaldo’nun vedasına neden olan kırılma anlarını yaşıyorlar. bu “kırılma anı” , yani bir oyuncunun artık eskisi gibi olmayacağını anladığınız an, her futbolcuda aynı yaşta olmayabiliyor, doğru. ama üstteki listeye objektif olarak baktığımızda eboue’nin, hamit’in, gökhan’ın, hakan’ın, engin’in, sneijder’ın ve belki daha fazlasının fiziksel ve mental olarak kariyerlerinin çıkış basamaklarında olmadıklarını, inişe geçtiklerini kabul etmek gerek. iyi bir takımda da çıkıştaki oyuncu sayısıyla iniştekinin, yetenekliyle mücadelecinin, yaşlıyla gencin, düşünenle koşanın belli bir denge içinde olması lazım.
    ***
    ligin ilk 7 haftasında bu dengeye sahip olmadığı açıkça gözüken galatasaray’ın temel denge bozucusu sneijder da, aslında henüz 29 yaşında. yani, “pirlo bilal”den bile 11 ay küçük. ama belli ki sneijder, o kırılma noktasına biraz erken yaklaşmış, hatta belki de ulaşmış. zaten sneijder’ı konuşurken öyle kararsızız, resim öyle flu ki, onu 4 kelimeyle tarif et deseniz herhalde şöyle özetlerim: “hiç, galiba, çok, sanki...” çok yetenekli ama sanki güvensiz... hiç koşmuyor; hayır hayır sanki koşuyor ama takıma katkısı olmuyor.
    2000’lerin başında on numaralar (yani geçmiş) rivaldo gibiydi, o kadar iyi oyun kuruyorlardı ki savunma yapmalarına gerek yoktu. sonra model bugüne, yani özil’e döndü, artık on numaralar top rakipteyken de hayatta kalmalılardı. kroos gibi yeni nesil on numaralarsa (yani gelecekse) oyunun iki yönünü de eşit kotarıyorlar. sneijder’2013, şu anda ne geçmişi anımsatıyor, ne bugüne yetiyor, ne de gelecek için ışık veriyor doğrusu. hollandalı eğer böyle devam ederse, tünelin ucu da pek parlak gözükmüyor.

    --- alıntı ---

    yazdığı yazının altına imzamı atarım. sneijder'a bok attığı falan yok. adam bildiğin göte göt diyor. yaptığı analiz o kadar doğru ki, bu analizi aziz yıldırım yapmış ve fenerbahce.org üzerinden yayınlasa yine de "ulan adam doğru yazmış amk" derdim. insanların sneijder'a yöneltilen eleştirilere bu denli tahammülsüz olmalarını anlamıyorum. sneijder geleli 10 gün olmadı canısı, tam bir yıl olacak neredeyse ama ama sasa ilic'in yarısı kadar bile katkı vermedi takıma. kalite olarak belki takımdaki herkesten üstte ama fayda olarak beklenenin çok altında. şunu artık bir kabul edin.

    not: "beklenen" derken, 5 kişi çalımlayıp gol atmasını beklemiyorum. belirteyim.

    ekleme: galatasaray'ın sistem sorunu çektiği doğrudur ama sneijder dediğin adam da emre çolak değil. ben sneijder'ım, faal futbolcular arasında en iyi 50 isim arasında gösteriliyorum diyorsan, yok efendim iki forvet arkası oynayamam, bana iki kanat verin önüme tek forvet koyun, işte yanımda yekta ile oynayamam selçuk'u koyun falan diyemezsin. hadi bunları dedin de babacım mücadele de etmiyorsun ki. her ikili mücadelede yerde. topu alıp 5 metre sürmüyor bile. kaçak oynuyor.

    neyse, sneijder fan'ları gelip lince başlar şimdi, susalım en iyisi.
  • 318
    içimizdeki bazı pollyanna'lar hemen başladılar bu adam dün iyiydi de bugün mü kötü oldu diye. evet bu adam iyiydi bugün kötü oldu. zaten bizi şaşırtan da o. bugüne kadar kimsenin objektifliğinden şüphe etmediği meleke kardeşim ne oldu da birden bir taraflarından sneijder ile selçuk arasında olumsuz birşeyler olabileceğini ima etti. bunu sorun bakalım bi kendinize. bu ligin en fazla gol atan adamı burak yılmaz kaç golünden sonra kendisine asist yapan futbolcuya gitmiş ki? vallahi ben güney altta izliyorum maçları ve kral arenada güney tarafındaki kaleye defalarca gol attı, bunların yarısında tribüne koştu diğer yarısında da yedek kulübesine. o zaman neden bu konuya dikkat çekmedi sevgili meleke kardeşim. aramayın olum bu takımda illa bi sorun, bulamayacakasınız, buldurmazlar.

    daha önce de belirttiğim gibi meleke takip etmekten keyif aldığım tek yorumcu idi. ama yapmayacaksın kardeşim, işkembeden sallamayacaksın, olmayan sorun yaratmaya çalışmayacaksın, düzene yenik düşmeyeceksin. galatasaraya durduğu yerde, hiç haddi değilken laf atan her kim olursa olsun 2 saniyeden fazla sürmez o adamla ilgili fikrimin değişmesi. bu da böyle birşey işte. altında her türlü art niyet ararım. zamanında, melo ile hamite terim adaleti işlemiyor diyerek imparatora sallamaya çalıştığında bendeki kredisini tam bitirmemişti meleke kardeşim ama bu yaptığının objektiflikle ya da iyi niyetle uzaktan yakından alakası yok.

    gökhan zan ile ilgili düşünceleri ise umurumda bile değil, onun "yorum" olduğu besbelli. tamam adam orda kendince yorum yapıyor. ama o kadar.

    herkes haddini bilecek, galatasarayla uğraşmayacak.
  • 661
    17 eylül 2016 galatasaray çaykur rizespor maçını kısa ama öz açıklayan spor yazarı. 50 'de orhan'a gösterilmeyen ikinci sarı kart zaten dünkü hakem tolga özkalfa'nın özeti gibi...

    --- alıntı ---

    defansif forvet: eren derdiyok

    galatasaray'da ilk 3 haftaya göre değişen en önemli şey arzuydu dün gece. selçuk bile sezonun en fazla mücadele ettiği maçını oynadı arena'da.
    belli ki riekerink’in onu oyundan alması aklını karıştırmış, tribündeki de jong ona bazı gerçekleri hatırlatmış.

    dört ciğerli ciğerci

    ama galatasaray bugüne lider girdiyse bunu temel olarak iki adama borçlu: birincisi, dört ciğerli tolga ciğerci. geçen yıl hertha maçlarında da sık sık övgüyle yorumlama şansı bulduğum genç adam, topun kaybedildiği her noktada nasıl birden bitebiliyor, bazı anlarda çözemedim dün gece!
    ikincisi ve daha önemlisiyle eren derdiyok.
    bu övgü attığı goller için değil, yaptığı savunma için. rakibin her çıkışına yetişiyor, maçtan hiç bir an kopmuyor. o ileride basınca arkasındakiler de koşmamaya utanıyorlar adeta.
    inanın dün bruma, sneijder, yasin adam kovaladılarsa bunun bir sebebi de eren’in çabasını arkadan izlemeleriydi. amerikan hokey ligi’nde her yıl “defansif forvet” ödülü verilir. böyle bir ödül süper lig’de verilse, hak eden eren olurdu bu sene.

    coşkuyla, doğru tepkiler

    bu sezon ilk kez takımıyla buluşan tribünler coşkuluydu, oyunun içindeydi. gerek eren’e, gerekse tolga’ya verdikleri destek de akıllıca. taraftar sahada ne olup bittiğini okudu ve doğru tepkiler verdi arena’da.

    spor-toto faul ligi

    bu hafta sonu süper lig’deki 4 maçın tamamını izleme şansı buldum. dört maçtan aklımda kalan en önemli şeyse şu oldu: karabük’te 41, bursa’da 35, alanya’da 46, istanbul’da 36 faul! spor-toto faul ligi sağ olsun; 360 dakikada tam 158 faul izletti bize. 158 faule karşılık çıkan 25 kart var. yani premier lig’de bir kart için 4,5 faul gerekirken, bizde hâlâ 6,5 faul gerekiyor maalesef.
    dün çıkmayan bir kartsa ibretlikti gerçekten: 50’de orhan, bruma’yı ceza alanına girerken arkadan çekerek durdurdu. özkalfa faulü vermese anlarım, “görmedi” derim, “öyle değerlendirdi” derim. ama faulü çalıp kart vermemesi inanılmaz. akıl almaz. o net kartı, orhan’ın sarısı var diye vermediyse yazık. çok yazık. hakem hata yapabilir. yüz kez de yapabilir, bin kez de. hata anlaşılabilir... ama o verilmeyen kart, hata değil. zihniyet arızası. üzüldüğüm konu da bu zaten.

    hikmet karaman devreyi üçe ayirmişti

    maç önü lig tv röportajında ilk yarıyı üçe ayırdıklarını söyledi hikmet hoca: 15 dakika rakibi durduracaklarmış. sonra oyuna ortak olacaklarmış. sonra şans arayacaklarmış...
    maç başladı, 6’ncı dakikada gol oldu! karaman’ın üçe ayırdığı devre planı alt üst oldu sanırım. takımı da ilk yarıyı hiç bir şey yapamadan kapadı zaten. bu yıl galatasaray’a karşı karabük iyi başlamıştı, akhisar da öyle, kayseri de... onlar belli ki üçe ayırmamışlar devreyi!

    maçin yildizi: eren derdiyok

    hem yere, hem havaya hakim. hem de 90 dakika pres yapıyor. sezonun en iyi transferi.

    teknik direktör karnesi

    jan olde riekerink: ligi kaçıncı bitirirse bitirsin, galatasaray taraftarının şimdiden kalbini kazandı kesinlikle. belki dünyanın en iyi antrenörü değil, ama takımın kangren olmuş yaralarını kesip atması takdire şayan.
    hikmet karaman: 4-2-3-1 başladı, hem emrah’ın etkisizliği, hem petrucci’nin çok fazla top kaybı yapması orta sahada takımını çaresizleştirdi. devrede 4-3-3’e döndü, daha dengelilerdi ama puana yetmesi imkansızdı.

    --- alıntı ---
  • 300
    galatasarayla ilgili en objektif eleştirileri yapan şahıs. söylediklerinin çoğunda da haklı çıktı. emre çolak bu kadar ilk 11'i hak etmiyor dedi, sözlükte kendisiyle ilgili beyblade vs. gibi abuk sabuk benzetmeler yapılıyordu. 1-2 hafta sonra doğru olarak kesildi kadrodan tribünlerin tepkisi de azaldı. melo konusunda yüzde bi milyon haklı olduğunu düşünüyorum. bu sezon melo'nun iyi oynadığı maç sayısı 3'ten fazla değil. onun yerine yekta'nın oynadığı maçlarda çok daha iyi top oynadık. dolayısıyla burada da kendisinin haklı çıktığını söyleyebiliriz.

    ligtv'ye gitmesini yadırgasam da bence futbol bilgisini tartışmak abesle iştigaldir. hele türkiye gibi futbolu bilmeyen ya da yorumlayamayan insanların bu işten dünyaları kazandığı bir ülkede yaşamakta isen.
  • 625
    hemen hemen herkesin muzdarip olduğu, yakındığı hamzaoğlu adaletsizliğini eleştirmiş yorumcu.

    hamzaoğlu'na destek çıkan ama yer yer eleştiren yazarlar var burada, onlara saygı duyuyorum ama tıpkı terim gibi hamzaoğlu'nu putlaştırdıktan sonra hatalarını görmezlikten gelen bir kısım yazarlar da var burada. bence bunlar galatasaray'a zarar veriyorlar ve eleştiriye karşı tahammülleri yok. bu eleştiriler olmasa bu takımda sabriler, umutlar fink atar; hamzaoğlu asla kendini sorgulamaz, siz de biliyorsunuz.
  • 822
    http://www.hurriyet.com.tr/...n-45-dakika-40775953

    penaltılar ve kartlar havada uçuşmalıydı yazmış sözde yazar.

    ülker stadında fenerbahçe’ye alışıldığı gibi bedavadan penaltı çıkmadığından ve galatasaray maçı 11 kişi tamamladığından çıldırmış olanlardan... biliyorlar ki hakkaniyetli ve 11’e 11 erkek gibi oynandığında takımları karşımızda çok aciz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın