1756
türk futbolu onarılamaz yerlere doğru gidiyor. hatta belki de çoktan o noktayı geçti. gelinen aşamada ne hakemlere, ne federasyona ne de bağımsız olması gereken hukuka halk nezdinde en ufak bir güven kalmamış durumda. bu güvensizlik sadece sahayla sınırlı değil, doğrudan topluma yayılıyor.
eskiden rakip taraftarlar bir araya gelip birlikte maç izleyebilirdi. bugün ise öyle bir noktaya gelindi ki, manipülasyonlarla insanlar bilinçli şekilde birbirine düşürüldü. ayrıştırma o kadar derinleşti ki, aynı masaya oturmak bile neredeyse imkansız hale geldi. futbol, birleştirici bir oyun olmaktan çıkıp kutuplaşmanın aracı haline getirildi.
daha vahimi ise şu: açıkça yüz kızartıcı olması gereken suçlar bile artık utanmadan savunuluyor. mafya tipler federasyon başkanı olabiliyor, bir kulübe transfer yapanlar bakanlığa kadar yükselebiliyor. bir kulüp başkanının bahisten milyonlarca euro kazanıp ahlak dersi vermesi, ardından sahtekar sözde spikerlerle alemlere aktığının ortaya çıkması bile normalleştiriliyor. aynı kişinin şirketinin, maç yayınlarındaki görüntüleri yayıncı kuruluşa sağlayan kamera ekiplerine sahip olduğunun açığa çıkması ise kimseyi şaşırtmıyor. tepkisiz kalınıyor.
sonra tüm bunların ardından mağdur edebiyatı başlıyor. taraftar suçlanıyor, kamuoyu hedef gösteriliyor. olan yine türk futboluna oluyor. çünkü bu tabloda kaybeden bir kulüp değil, bir kültür.
toplumda ahlak sınırları artık açıkça aşılmış durumda. eskiden ne olursa olsun bazı noktalarda durulur, “bu kadar da olmaz” denirdi. bugün o eşik de geçildi. ahlak kaybolduğunda, geriye onarılacak bir şey kalmaz. geri dönüşü olmayan bir çöküş başlar.
ortaya çıkan şey. düşmanlaştırılmış bir futbol kültürü, zehirlenmiş bir siyaset dili ve birbirinden nefret eden milyonlar. böyle bir ortamda türk futbolunun kaybetmesi kaçınılmazdır.
eskiden rakip taraftarlar bir araya gelip birlikte maç izleyebilirdi. bugün ise öyle bir noktaya gelindi ki, manipülasyonlarla insanlar bilinçli şekilde birbirine düşürüldü. ayrıştırma o kadar derinleşti ki, aynı masaya oturmak bile neredeyse imkansız hale geldi. futbol, birleştirici bir oyun olmaktan çıkıp kutuplaşmanın aracı haline getirildi.
daha vahimi ise şu: açıkça yüz kızartıcı olması gereken suçlar bile artık utanmadan savunuluyor. mafya tipler federasyon başkanı olabiliyor, bir kulübe transfer yapanlar bakanlığa kadar yükselebiliyor. bir kulüp başkanının bahisten milyonlarca euro kazanıp ahlak dersi vermesi, ardından sahtekar sözde spikerlerle alemlere aktığının ortaya çıkması bile normalleştiriliyor. aynı kişinin şirketinin, maç yayınlarındaki görüntüleri yayıncı kuruluşa sağlayan kamera ekiplerine sahip olduğunun açığa çıkması ise kimseyi şaşırtmıyor. tepkisiz kalınıyor.
sonra tüm bunların ardından mağdur edebiyatı başlıyor. taraftar suçlanıyor, kamuoyu hedef gösteriliyor. olan yine türk futboluna oluyor. çünkü bu tabloda kaybeden bir kulüp değil, bir kültür.
toplumda ahlak sınırları artık açıkça aşılmış durumda. eskiden ne olursa olsun bazı noktalarda durulur, “bu kadar da olmaz” denirdi. bugün o eşik de geçildi. ahlak kaybolduğunda, geriye onarılacak bir şey kalmaz. geri dönüşü olmayan bir çöküş başlar.
ortaya çıkan şey. düşmanlaştırılmış bir futbol kültürü, zehirlenmiş bir siyaset dili ve birbirinden nefret eden milyonlar. böyle bir ortamda türk futbolunun kaybetmesi kaçınılmazdır.

