iyi kötü takip ettiğim 25 yıllık sürede, oluşması adına herhangi bir samimi çabaya denk gelmediğim şey.
ortada bu kadar, en azından düzenlendiği ülke ölçeğinde, büyük paraların döndüğü bir organizasyonun bu kadar umursuzluk içinde olması gerçekten düşündürücü. bu değerin oluşmasını geçtim daha doğru düzgün bir marka bile yaratılamamıştır bu 25 senede.
sponsor ekleri hariç adının süper olması, türkiye'de oynanması ve dört takımın her sezonda yer alması dışında 25 yıldır aynı olan bir tane özelliği daha yok ne yazık ki bu ligin. milletvekilleri ricacı oldu diye küme düşmenin kalkabildiği, 2 hafta sonra oynanacak maçın günün saatinin belli olmadığı, sezon devam ederken hakemlerin yurt dışından gelmesi gibi bir konunun aniden yürürlüğe girebildiği bir ligin markası etiket olarak kalır en fazla.
1990lardaki türkiye ligi bugünkü süper ligden daha "marka" bir organizasyondu. takım sayısı belliydi, fikstürün başı sonu belliydi, maç günleri ve seansları belliydi, takım sirkülasyonu bu kadar fazla değildi... bu liste uzar gider ama aksaklıklar ve olumsuzluklar dahil belli alışkanlıklar ve kendine has özellikler üzerine kuruluydu.
entry tarihindeki ligde ortaya bir marka çıkaracak, taraftarın ve paydaşların zihninde alışkanlık oluşturacak özellikler yok. federasyonun 25 yılda yapıp yapabildiği şey
süper lig forma yazılarında arial font kullanma zorunluluğu ya da sezonluk maç topu ürettirmek gibi bu konuda 195. önem sırasında konularla ilgilenmek.
ortada bir marka olmayınca değer oluşmasını beklemek zaten haksızlık. en fazla ortada dönen bir para olur, onun da adı ciro olur...