• 1
    son zamanlarda galatasaray taraftarının büyük çoğunluğunda gözlemlenen durum. normal gibi görünse de aslında yanlış bir durum. çünkü başarısızlık, yenilgi korkusu direkt başarısızlığa yol açacak bir durum.

    ilk olarak senin gönül verdiğin takımın kuruluş amacı "türk olmayan takımları yenmek." yani bu korku ve bundan doğan "aman şu takım çıkmasın, bu gelmesin" kafası galatasaray'ın kuruluş amacına ters. rakip kim olursa olsun sahada elinden geleni yapmak bu takımın felsefesi.

    ikinci olarak şu var; iyilerle karşılaşmadan gücünü göremezsin ve kendini geliştiremezsin. hayatta da geçerli olan bir durum bu, çevrendekiler seni yukarı çeker. biz de bu iyi takımların arasında olacağız ki onların seviyesine erişmek için çabalayalım. çoğu kişinin düşündüğü gibi doğru düzgün top oynamadan şampiyon oluyoruz, neden? çünkü türkiye ligi takımları berbat durumdalar, doğru düzgün rakibimiz de yok. sebebi bu. şampiyonlar ligi bizim takımın kendini geliştirmesi için bir fırsat. mesela 2018-2019 sezonunda şampiyonlar liginde karşılaştığımız schalke'nin oyun planından etkilenmişti fatih terim ve o oyun planını takımımıza uygulatmaya çalışmıştı. işte direkt rakibin sayesinde gelişim bu.

    son olarak da buranın adı şampiyonlar ligi. uefa'nın 1 numaralı organizasyonu. herhalde iyi takımlar olacak, bundan daha doğal ne olabilir! biz de madem kendimize dünya markası, büyük takım diyorsak, bu takımların arasında olmamız lazım. bu takımlarla mücadele etmemiz lazım. eğer siz takımımızın bu takımlarla rekabet edecek durumda olmadığını düşünüyorsanız burada kendimizi yağlamayı bırakıp, takımı, teknik heyeti ve yönetimi eleştirmeye başlamamız lazım. çünkü eleştirmeden gelişim olmaz. konforlu bölgemiz olan türkiye ligi'ne sıkışıp kalırız.

    madem şampiyonlar ligi'ni kazanmak gibi bir hedefimiz var, bu uğurda her türlü yenilgiye hazır olmalıyız ve bunlardan ders çıkartmalıyız. ancak böyle ulaşılır o hedefe, korkarak değil.
  • 3
    avrupa'da, kupa 1'de yakın tarihe kadar az sayıda maçta farklı mağlubiyetler almıştık. aklıma gelenler; manchester deplasmanı'nda 4-0'lık mağlubiyet, dortmund deplasmanında 4-1'lik mağlubiyet ve chelsea'ye iç sahada kaybedilen 5-0'lık maç. bir de çok uzun yıllar önce münih ve milan maçları var; ama çoğumuz o dönem portakalda vitamindi, onları saymıyorum.

    ancak 2013-14'te,real madrid'den iki maçta 10 gol yenmesi, 2014-15'te dortmund ve arsenal ile eşleşilen grupta her iki takımla oynadığımız 4 maçta 4'er gol yenmesi avrupa arenasında camiada özgüven kırılmasına yol açmış olabilir. özellikle arsenal deplasmanında durum çok daha acı bir hal alabilirdi; hepimiz hatırlıyoruz. ayrıca bu dönemde astana gibi rakiplere karşı üstünlük kuramıyor olmamız da kimlik bunalımına yol açtı. geçen yıl da şampiyonlar ligi arenasında denk gelebilecek en kolay gruplardan birinde yaşanan hüsran, tuzu biberi oldu.

    tekrardan eski kimliğini kazanıp taraftarının geleceğe daha umutlu bakmasını sağlayacak olanlar da futbolcular ve teknik heyettir. her şey onların elinde. ancak şu atmosferde, son 25 avrupa maçında 2 galibiyeti olan bir takımın taraftarına psg ve real madrid gibi iki rakipten neden korkuyorsunuz demek fazla iyimserce geliyor.

    inşallah 1993'te manchester deplasmanında yaptığımız gibi herkesi utandıran bir performans sergileriz. ancak o hırsı, o arzuyu, o ışığı da göremiyoruz.
  • 2
    sahada oynanan oyun ile doğru orantılı bir durum.

    şampiyonlar ligi kuraları temmuz ayının ilk haftası çekilse belki bu tip korkular yaşanmaz. lakin oynanan oyuna, takımın hazırlık kampındaki performansı bir de üstüne ligin ilk iki haftasındaki puan kayıpları eklenince aklın ve mantığın yolu malesef korkuya çıkıyor.

    bizim uefa kupamiz var, asicaz kesicez deli cesaretine gerek yok. kağıt üstünde iyi kadromuz olsa da ne yazık ki takıma güvenmiyoruz. herkes bir heyecan falcao'yu bekliyor ama bizim falcao'dan öte bir seye ihtiyacımız var. o da takım oyunu ve topu ileriye tasiyip doğru orantılı şekilde savunma yapabilmemiz. yoksa sağda messi solda ronaldo bile kurtaramaz bizi.
  • 26
    doğal olan bir duygudur.

    şampiyonlar ligi, zaten her rakip korkutucu olduğu için şampiyonlar ligidir. bugün biz 8 maçlık fikstürümüzün hepsine bakıp zor maç diyorsak, 8 rakibimizin tamamı da bizim için zor maç diyor. liverpool dahi sami yen deplasmanının goygoyunu yapıp madrid ile değiştirecek var mı diyordu hatırlarsanız. bu işin doğası bu, tabii ki bazı takımlar diğer takımlardan daha güçlü fakat önemli olan bu kültürün içinde var olabilmek.

    avrupa ligi gibi bir arenada oynamıyoruz, orada bütçe farkları da oyun farkları da bariz ortada ve her mağlubiyet bizim kalibremizde bir takım için başarısızlık sayılabiliyor. fakat şampiyonlar ligi arenasında, yani hayalimizdeki kendi kalibremizde, her rakip hem dişli hem dişimize göre. bu nüans farkını iyi özümsemek, her maçın tadını çıkartmak, stresli puan hesaplarından ziyade öncelikle buralarda kalıcı olma hedefiyle bir kültürü sahaya yansıtabilmeyi hedeflemeliyiz.

    bugün fikstürümüzde en kolay görünen maç 25 kasım 2025 galatasaray us gilloise maçı. herkes belki de sadece. bu konuda hemfikir. peki usg nasıl bir takım? belçika liginin şampiyona kümesinde; 10 maçlık play off etabında 28 puan toplayıp şampiyon olarak bu turnuvaya gelen, şu anda yine belçika liginin zirvesinde bulunan, geçen sezon avrupa ligine bizimle aynı aşamada ajax'a karşı veda eden bir takım. en kolay takımı fikstürün bu takım, bu kültür, bu futbol. keza rakiplerimizden bodo glimt de uzun süredir çok küçük bir futbol ülkesinden avrupa'yı kasıp kavuran, yarı finaller oynayan, oyuncu yetiştiren ve aynı kültürü her sene sahaya yansıtan makine gibi bir takım.

    biz buralarda var oldukça bütçemiz ve armamızın büyüklüğü sahaya daha rahat yansır. o yüzden asıl amaç buralarda var olmaya devam etmek, nihai amaç ise günün birinde buralarda ismi doğrudan son 8'e, son 4'e yazılan takımlardan biri olmak olmalı. bu da oldukça uzun bir süreci fevkalade istikrarlı geçirmek demek.
  • 12
    korkmak değil ama çekinmek iyidir.
    iyi hazırlanmayı, tedbir almayı getirir peşi sıra.
    "aslanız, kaplanız, 3 atarız, üstüne gazoz ısmarlarız" türü boş lakırdılarla dev aynasına bakmaktansa çekinmek ve plan yapmak doğru olandır.
    gevşekliğin ya da aşırı öz güvenin sonucu fenerbahçe'nin audi cup'ta düştüğü durumun tekrarına kadar gider.
  • 13
    ethiad stadyumu'nda manchester city, anfield'da liverpool, allianz arena'da bayern münih ile karşılaşıyorsan mantıklı olan korku.

    zira bu takımlar bile bu şartlar altında birbirinden korkuyor. 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçı sonrası jose mourinho bile çıkıp "son 10 dakika gerçekten korktum." diyorsa demek ki bu işler o kadar kolay değil.
  • 25
    2013 yılında, şampiyonlar ligi gruplarında karşımızda hepsi prime dönemlerini geçiren ronaldo, ramos, marcelo, bale, di maria, benzema, casillas, pepe gibi oyunculara sahip real madrid vardı.

    bakın tek nefeste sayabildiğimiz yukarıdaki 8 oyuncu dışında dönemin bir ton yıldızı da kadrolarındaydı.

    biz ise real madrid deplasmanına çıkarken kalede eray işcan, defansta gökhan zan, dany, ortada ceyhun gülselam varken bile korkmadan hayal kuruyorduk. "e bizde de drogba var" diyorduk. "sneijder ile selçuk'u da unutma abi" diye ekliyordu arkadan bir ses.

    rakip takımın 11 kişilik yıldızlar karmasına bakıp "biz de drogba var" diyorduk. "bizde de sneijder var" diyorduk. yetmiyordu nefesimiz, çünkü 11 kişiye karşı idare eder 7 kişi, iyi 2 kişi, yıldız 1 kişi, yıldız emeklisi 1 kişi... yetmiyordu nefesimiz abi, ne yapalım ama hayalini kurduruyordu o 1 yıldız ve 1 yıldız emeklisi.

    şimdi kadromuza bakıyoruz: osimhen var abi bizde. sane var abi bizde. barış alper var abi bizde. ilkay da var bizde. sara var, torreira var, davinson var, singo var. artık kendi yıldızlarımızı, kendi starlarımızı tek nefeste sayabiliyoruz. yanlarına da 12 yıl önce kadromuzda olsa yıldız diyeceğimiz ama şimdi "iyi"lere koyabileceğimiz lemina, yunus, jacops, uğurcan'ı ekliyoruz.

    osimhen, sane, singo, ilkay; bunların hiçbiri frankfurt'ta da yok, ajax'ta da yok, bodo'da da yok. bizden iyi takım mı kötü takım mı bunlar sahada karşılık bulacak, ama bizden iyi kadro değil oynayacağımız 8 maçtaki rakiplerimizden 5'i..
  • 7
    1. torbada yer alan takımlar: liverpool, chelsea, manchester city, juventus, bayern münih, zenit, barcelona, paris saint germain.
    galatasarayımız şampiyonlar ligi başladığından beri yani 27 senedir bu torbada yer alan takımlardan 5 tanesi ile bir veya daha çok eşleşti ve chelsea haricinde tamamına karşı en az bir galibiyet aldı. bazılarını birden fazla mağlup etti. city, zenit ve bayern munih ile hiç eşleşmedi.
    2. torbada yer alan real madrid, atletico madrid, dortmund, napoli, shaktar, tottenham, ajax, benfica.
    galatasarayımız son 27 senede bu torbada yer alan takımlardan 4 tanesi ile eşleşti. atletico madrid haricinde hepsine karşı en az bir galibiyet aldı, ki bu torbanın en güçlüsü ve yine rakibimiz olan real madridi birden çok sefer yendi.
    özetle bizim özelliklede içerde yenemeyeceğimiz takım yoktur. mesele rakibin kim olduğu veya ne kadar güçlü olduğu değil, bizim nasıl hazırlanıp, sahada nasıl oynadığımızdır.
  • 6
    22 ekim 2014 galatasaray borussia dortmund maçı'nda yapılan "gücünü tarihinden al" kareografisinden sonra 4 yememiz itibari ile şahsen bünyemde oluşmaya başlamış olandır. böyle bir mesaj sonrası, çok büyük hayal kırıklığı olmuştu bende. sonrası malumunuz gelen kötü sonuçlar, kötü futbol, iyice pekiştirdi maalesef bunu. nitekim kötü futbolla beraber gelen belirli bir sürecin kaçınılmaz sonucu oldu. dileyelim ki tez zamanda yerini eski korkusuz haline bıraksın.
  • 27
    olması gerekendir. ilk yapmamız gereken haddini bilerek oynamak. bunu yapmadıkça sonu hüsran oluyor. rakip kairat bile olsa orası şampiyonlar ligi. full konsantrasyon full ciddiyet olmadıkça seviyemizin çok altında kalırız/kalıyoruz. frankfurt deplasmanına gidip defans çizgisini orta sahaya kadar çekip topu sahiplenirsen 3 geçiş hücumunda 3 gol yersin yine hüsran olur. 2 sene önceki bayern maçı referans mesela. süper oynadın tek kale oynadın ama sonuç bayern kazandı. kazanabilirdik de ama sürdürülebilir değil. dev takımlar bile orta seviye deplasmanlarda geçiş oyunu oynuyor artık. yerimizi bilelim oyunu tutalım ki başarı gelsin. ilk 20 dakika gol yemediğimiz avrupa maçı yok neredeyse. doğru oyunu oynamak bizi küçültmez. kopenhag demeden bodo demeden az alkmaar demeden haddimizi bilerek dengeli oynamalıyız.
  • 39
    biz eskiden sinan gümüş ile porto deplasmanına çıkarken şimdiki gibi gerilmiyorduk.
    maalesef geçen sezonki berbat avrupa karnesi taraftarların özgüvenini kırdı, haklılar da.
    bir çırpıda geçen sezondan rezalet denecek 5 tane eşleşme sayabilirim, 5 ini topla 1 tane frankfurt etmez.
    young boys, rigas, kiev, malmö, az alkmaar...
    maalesef psikolojik kırılma yaşadık.
    kırılan psikolojimizi frankfurt karşısında karakterli bir oyun ile gelecek galibiyet veya beraberlik ile toparlayabiliriz.
    yenilir, yener fark etmez ama cimbom karakterli oyun oynamak zorunda.
    ne olursa olsun karakterli futbol, puan kısmını sonra düşünürüz.
  • 11
    rakiplerden korkmaktan çok, ilk iki torbada yer alan çoğu takımın bizim çok ama çok önümüzde olmasıdır. son yıllarda avrupa kulüpleri ile olan farklar inanılmaz boyutlara çıktı. korkunun da sebebi budur.

    kendi adıma ise kuradan oldukça mutluyum. atarız, yeriz çok da önemli değil. dünya gözüyle süperstar futbol ikonlarını izleme fırsatı yakalayacağım. bizim gibi ülkelerde yaşayan insanlar ömründe kaç defa hazard' ı, mbappe' yi ya da marcelo' yu izleme fırsatı yakalar ki?

    2018 - 2019 şampiyonlar ligi kurasından beni daha çok mutlu etmiştir. gelsin maçlar, heyecanla bekliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın