galatasaray için kısa ve orta vadede hala gerçek dışı bir hedeftir.
bunun söylememin iki temel sebebi var.
1- finansal güç ve istikrar:
ülke ekonomisi bu kadar berbatken kulübün ekonomik istikrara sahip olmasını beklemek olmaz zaten. fakat kulübün ekonomisi de ülkenin durumundan bağımsız olarak içler acısı halde olduğu için bu hedefin önündeki en önemli engel olarak görülebilir. bizi hedeflerimize ulaştırma potansiyeli olan oyuncuları bonservisiyle alamıyoruz, kiraladığımızda parlatıp sonraki sezon yeni oyuncu bakıyoruz. oyuncuyu bir şekilde bonservisiyle transfer etsek bile kulübün ekonomik yapısının kırılganlığından, mevcut sezonda gerçekleşecek olası bir başarısızlıkta iflas etmekle burun buruna yaşıyoruz. bu durum da kulübün hareket alanını inanılmaz daraltıyor. ortak bir akıl ve planlama olmadığı için her yönetim ve teknik heyetin yatırım yaptığı futbolcuların bir sonraki yönetim ve teknik heyet göreve geldiğinde tazminatla gönderiliyor olmasına değinmiyorum bile. kısacası bu hedef finansal imkansızlıklar sebebiyle bizim için uzun bir süre imkansız görünüyor.
2- kulübün planlaması:
yine de asla, asla dememeli insan. kulübü finansal istikrara kavuşturmak için yapılan çalışmalar var elbet. bunlardan en önemlisi, kulübün son zamanlarda scouting ve transfer faaliyetleriyle potansiyelli futbolcuları satın alarak, bonservisinden kar edebilecek şekilde satma eğilimi olarak gösterilebilir. bu kısa vadede (her şey yolunda giderse) kazançlı bir yöntem olarak kalıyor ama orta ve uzun vadedeki risklerine kimsenin dikkat etmediği kanaatindeyim. bunu biraz açalım...
şimdi galatasaray kulübünü bir şirket olarak düşünelim. şirketler eleman alımı yapacakları zaman göz önünde bulundurdukları kriterler vardır. x şirketiyle sabancı grubuna ait bir şirketin üst seviye eleman/yönetici alımında aynı kriterlere sahip olmasını beklemezsiniz. örneğin; x şirketine başvuracak kişilerde 5 yabancı dil şartı aranmazken, sabancı grubunun bir yönetici pozisyonunda bu şart elzem görülebilir. bu sebeple mesleğe yeni başlayan birisi, ilk başvurusunu sabancıya yaptığında red yanıtı alacağını bildiğinden daha alt kademe şirketlerde çalışarak kendisini bir gün sabancıya başvuru yapabileceği seviyeye getirebilmeyi hedefler.
son yıllarda transfer piyasasındaki hareketlerimize bakınca bizim kendimizi tıpkı x şirket gibi konumlandırdığımızı görüyorum. bunu sasha boey'in ropörtajından da anlayabiliyoruz aslında. bu duruma markalaşma perspektifinden bakınca, (eğer hedef şampiyonlar ligini kazanmaksa) çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. zira sporcular kariyer planlamasında galatasaray'a yer vereceklerse kulübün prestji ve konumunu da göz önünde bulunduruyorlar. bu durum bizim oyuncu al-sat ile ekonomik olarak güçlenmemizi sağlarken (ki tüm sorunların çözümü yine olamaz) aynı zamanda şampiyonlar ligini kazanmak için bünyemize almak istediğimiz sporcuları bizden uzaklaştırabilir. o yüzden bu stratejiden ne zaman vazgeçilmesi gerektiğini iyi hesaplamak gerekir.
fakat yarın öbür gün memlekete bir meteor düşer, akıllar başa gelir, biz hem politik hem de sportif olarak hiç olmadığımız kadar iyi yönetilmeye başlarsak ve bu durum da standart haline gelirse, o zaman yukarıdaki nedenler geçersiz olacaktır.
e hadi inşallah...
**edit: yıldızlı bakınız eklendi