• 714
    kendisini híç sevmezdim tarihin en kötü başkanlarından birtanesidir ancak adam gibi adamdır.

    bu ultraslan denen grupçuk bu adama canaydına

    taraftarı satan
    polise bırakan
    olmaz böyle başkan
    siktir ol git özhan

    diye bağırmıyormuydu ? ee rahmetli keşke suçuk ekmek dağıtsaydı belki bunları duymazdı.

    allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun ali aydın'a duduk astıran başkan.
  • 764
    galatasaray spor kulübü'nün 32. başkanı, rahmetli başkanımız.

    öncelikle zor bir mali tablo almıştı 2002 mart ayında ilk geldiğinde. yapılan yanlış sportif ve idari hamleler, kulübü aldığından da zor bir mali uçuruma sürükledi. sonuç tam bir felaket oldu, 100 bin doları ödeyemediği için elinden oyuncularını kaçıran bir kulübe dönüştü galatasaray. (bkz: franck ribery) hatta belki o arada aldığımız 2006 ve 2008 şampiyonlukları olmasa, o dönemki yerli oyuncuların olağanüstü fedakarlıklarıyla kazanılmış bu başarılar olmasa şu an olduğundan da kötü bahsedebilirdik bu dönemden sportif olarak. fenerbahçe belki de 4. yıldızı takmıştı hatta bizim yerimize?

    uzun lafın kısası, benim gördüğüm hem mali hem sportif olarak en zayıf galatasaray'ı yaratan başkandı. her hatasından sonra toparlayacağım, bana inanın bana şans verin dedikçe daha da kötüye gitti işler.
  • 654
    süleyman seba öldükten sonra hakkında birçok kişiden birçok anısını dinledik, okuduk. bunları okurken ve dinlerken, yıllar önce ekşisözlük'te 'deepsilence' nickli yazarın özhan canaydın ile alakalı yazdığı anısı aklıma geldi. gidip tekrar buldum ve okudum, yine gözlerim doldu. şimdi de sizinle paylaşmak istedim.

    --- alıntı ---

    ılık ile serin arası bir bodrum akşamı. "haydi sünger pizza'ya gidelim" diyoruz arkadaşlarla. terasa çıkıyoruz, masamıza geçmek üzereyken köşe masadaki gruba gözümüz takılıyor. "özhan canaydın değil mi o ya" diyorum, "haydi yanına gidelim." arkadaşlarım "ya hu ayıp olur" falan diyor, "yok be" diyorum, "gidip bir merhaba deriz, bir de fotoğraf; o kadar."

    yanına geldiğimizi gören özhan canaydın, büyük bir nezaketle ve insanın tüylerini diken diken eden bir beyefendilikle ayağa kalkıyor, "bir saniye çocuklar" diyor ve ekliyor "müsaadenizle ceketimi giyeyim." ben arkadaşlarıma bakıyorum, onlar bana. kaldı mı gerçekten böyle insanlar diye birbirimize boş bakışlarla soruyor ve dumurdan dumura koşuyoruz.

    "ee çocuklar nasılsınız, neler yapıyorsunuz?" diyor başkan bize. ve bunu o kadar içten yapıyor ki sanırsınız karşımızda koca galatasaray başkanı değil de kankamız var. "sağolun başkanım" diyoruz; "siz de iyisinizdir inşallah." "sağolun" diyor ve gözü o zaman kız arkadaşım şimdi ise eşim olan canıma takılıyor. "siz nasılsınız küçük hanım" diye soruyor; ya hitaba, klasa bakar mısınız. kız arkadaşıma o kadar içten ve sıcak bakıyor ki gören torununa baktığını sanır.

    biraz sohbet ettikten sonra bana dönüp "aman kaçırma bu güzel kızımızı" diyor, "yok efendim kaçırmam" diyorum. efendim hitabını yaparken önce kendime sonra bu saygın bilge adama şaşıyorum. kendime şaşıyorum çünkü o güne değin kullandığım bir hitap şekli değil; özhan bey'e şaşıyorum çünkü bir insanın böylesine bir zarafet içinde olabilmesini aklım almıyor.

    "kusura bakmayın çocuklar, yerimiz olmadığı için sizi masaya buyur edemedim, bir içecek ısmarlayamadım" diyor, bunu derken neredeyse kırılacak kibarlıktan. o bunları söylerken biz adeta şoktan şoka giriyoruz. "estağfurullah başkanım, ne önemi var, sizin elinizi sıkıp gideceğiz zaten" diyoruz.

    biraz daha sohbet ettikten sonra "aman derslerinizden, işinizden geri kalmayın" nasihatlerini de dinliyoruz başkandan. o an aklıma sürekli benim iyiliğimi isteyen ve her konuda bana yol gösteren babaannem geliyor, istemsizce gözlerim doluyor ılık bir bodrum akşamında.

    elini öpüp yerimize geçiyoruz. arkadaşlarla muhabbete dalıyor ve saatlerin nasıl geçtiğinin dahi farkına varamıyoruz. derken bir ses duyuluyor: "haydi iyi geceler çocuklar, iyi eğlenceler." bir anda okulun en disiplinli ama en sevilen hocası sınıflarına dalmış haylaz öğrenciler gibi ayağa fırlıyoruz ve "sağolun başkanım" diyerek teşekkür ediyoruz.

    aradan yarım saat daha geçiyor, masanın en büyüğü olarak garsona "hesap lütfen" diyorum. garson masamıza geliyor ve kulağıma fısıldıyor: "hesabınız kapandı efendim, özhan bey halletti." biz bir kez daha şoke oluyoruz, gözlerimiz doluyor adeta. "ne adam be" diyoruz. ama ödediği hesap için değil, bize davranışlarından ötürü elbet.

    sonra aradan seneler geçiyor, o güzel adam çok ama çok uzaklara gidiyor ve uğruna gece gündüz çalıştığı stadın açılışında şu an galatasaray'ın başkanlık koltuğunu açıkça işgal eden adnan polat tarafından adı dahi anılmıyor. sonrasında konuşan erdoğan bayraktar adlı basit bir müteahhit tarafından "karşımda naif ve güçsüz duruyordu" denerek sözde küçültülmeye çalışılıyor.

    benimse aklımda o rüya gibi gece; şimdi yukarılardan bir yerden bizleri izleyen bu güzel adamı anıyor ve soruyorum: ulan siz kim, sizin adınızın böyle bir adamla aynı cümlede dahi geçebilmesi kim? adnan polat, erdoğan bayraktar kim, özhan canaydın kim?

    elimizde takımlar üstü olan bir tek süleyman seba kaldı; bari onu kırmayalım ve iyi bakalım.
    adettendir editi: beşiktaş'lıyım.

    https://eksisozluk.com/entry/21718251

    --- alıntı ---

    çok başka adamlarmış. hayran olmamak, imrenmemek elde değil.
    nur içinde yatın.
  • 658
    hataları, sevapları bir yana dürüstlüğü, adamlığı, düzgün karakterliği tartışılmayacak güzel insan. böyle güzel insanlara ihtiyacımız olduğu şu günlerde kendisini tekrar rahmetle anıyorum.

    şampiyon olduğumuz 2005-2006 sezonu soyunma odası konuşması her dinlediğimde beni duygulandırır.

    --- alıntı ---

    sağolun...hakikaten çok zorlu bir 4 sene bitirdim, hep beraber bitirdik. 3 sene çok üzüldük, siz de üzüldünüz ama allah büyük, bugün bizi güldürdü, hepimizi güldürdü. şok şükür, hamdolsun deyin. bunu defalarca söyleyin. bu olayın bereketidir. bu bize yüce tanrı'nın bir lütfudur. sizin çalışmalarınızın eseridir. benim ve yönetimimin iyi niyetidir. çok yıprattılar. can-ı gönülden bana bağıramıyorlar, bunun farkındasınız, olsun.. bundan sonra bağırırlar. ben onlara bakacak değilim. ben bu camianın lideriyim, başkanıyım. sevenimiz de olacak, sevmeyenimiz de. ama sizler bugün sizler beni sevilen adam pozisyonuna getirdiniz. onun için teşekkür ediyorum. borcunuzu ödediniz. hepinizden allah razı olsun. ne muradınız varsa versin.

    --- alıntı ---
  • 778
    mucize 2006 şampiyonluğunda staddaydim. kutlamalar sırasında tribünleri geziyordu bizde büyük başkan diyorduk. bir kaç gün sonra, takimin soyunma odası görüntüleri çıkmıştı. orada dışarda bana büyük başkan diye bagiriyorlar, içlerinden gelerek soylemediklerini biliyorum ama yine de bana bunu yasattiginiz için hepinize teşekkür ederim demişti. iyi şeyler yapmak isteyen ama olmamış başkandi. seyrantep anlaşması galatasaray için çok karlı bir anlasmaydi, mustafa sarıgül'ün projesiydi, galatasaray'a büyük paralar kazandirabilirdi ama aziz yıldırım'ın çomak sokması ile ilk ihale iptal edildi ve biz sadece stad ile yetindik. allah rahmet eylesin, umduğumuz gibi bir başkanlık yurutemedi ama hiç bir zamanda koltuk delisi olmadı.
  • 319
    artık ne aleyhine açılan pankartları görebiliyor, ne de aleyhine edilen tezahuratları duyabiliyor..
    biz artık istediğimiz gibi sallarız arkasından "iyi insandı, centilmendi, fairplaydi ama kötü başkandı" falan filan..
    biz onun hakkında konuşabiliyoruz, ama o artık konuşamıyor biliyor musunuz?
    konuşamıyor, duyamıyor, göremiyor. içinde biriktirdiği binlerce cümleyle aramızdan ayrıldı.
    ölüm soğuk. çok soğuk. uzak gibi görünse de o kadar yakın ki bize.. aldığımız nefes kadar.
    güle güle galatasaray'ımın güzel yürekli insanı. asıl sen hakkını helal et..
  • 758
    ölümünün 9. yıl dönümü olan başkanımız.

    döneminin berbat olmasına rağmen böylesine sevgi ve saygı ile anılan başka bir kulüp başkanı var mıdır acaba dünyada?

    aklımda her zaman galatasaray lisesi tevfik fikret salonunda yaptığı son konuşma ile canlanıyor. hakkınızı helal edin dedikten sonra eli kalbinde bir süre salonu selamlamıştı.

    mekanın cennet olsun başkanım.
  • 849
    bursa’nın en büyük tekstil fabrikalarından biesseci’nin haim fresco ile birlikte kurucusu olan eski başkanımız. pek çok ünlü marka adına tekstil ürünleri üretip ihraç etmiştir.

    galatasaray başkanlığı ile tam zamanlı ilgilenebilmek için şirketteki konumunu oğluna devretmiş. kendisinin vefatından sonra 2014’te şirketi iflas ederek kayyum atanmış. oğlu murat canaydın hakkında hileli iflas ve şirketin hortumlandığı iddiaları da gündeme gelmiş ancak yapılan yargılamaların akıbetini bilmiyorum. çalışanlar alacakları için özhan canaydın hatrına 2 sene sabretmiş.

    galatasaray’da parlak bir dönem yaşatmadı. ancak rahmetlinin mirasına da sahip çıkılmamış gibi görünüyor.
  • 761
    ya beni konuşturmayın gözünüzü seveyim. bu kadar mı balık hafızalı olduk bu kadar mı çabuk unutuyoruz geçmişi. bir kişi beceriksiz olabilir çok kötü yönetmiş de olabilir. o zaman deriz ki rahmetli iyi adamdı ama bu gözlerin gördüğü en beceriksiz başkandı. ama canaydın için bu geçerli değil.

    canaydın zamanında popescu ve onunla beraber toplam 7 kişi hapis cezası aldı bratu ve petre transferleri için. türkiyede tabi ki hiçbir şey olmadı orası ayrı.

    konuyu unutanlar için canaydın bratu transferi için yönetim kurulu toplantısında 600 bin dolara transfer yapılması konusunda karar aldırıyor. tam 1 hafta sonra ise aynı bedel anlaşma yapılmış olmasına rağmen 3 milyon 100 bin dolar. aradaki 2,5 milyon dolar başta popescu olmak üzere bir çok kişiye avanta olarak dağıtılıyor.

    sene 2003. bu para o zaman için çok büyük para. aig'den aldığımız 10 milyon dolarla düzlüğe çıkmaya çalıştığımızın hemen ertesi. galatasarayın bu kadar yüklü parasını iç eden, dağıtan adama rahmet okuyamayacağım ne yazık ki.

    pişman oldu mu, tövbe etti mi bilmem. o kendisi ile allah arasında. ama bana sorarsanız iyi bilmezdim...
  • 715
    fatih terim kurbanı olmuş başkandır. terimi getirip kimi istediyse aldı, borç yükü de kulübün o dönemde katlanarak artmaya başladı. sonrasını da toparlayamadı zaten. en azında galatasaray'a aşıktı özhan başkan, başımızdaki hain gibi değildi yani. yine de buna rağmen bulunduğu döneme 2 şampiyonluk sığdırmayı başardı, 2006 ve 2008 olmak üzere. 2008 şampiyonluğu adnan polat dönemine denk gelir ama mart sonrası o yüzden o zamanı da aldım.
  • 785
    çok net hatırlıyorum, seçildiği gün tüm camiaya hitaben; 10 yılda 7 lig ve 3 avrupa kupası sözü vermişti. bunun yanında her yıl bir dünya yıldızı transfer edeceğini de eklemişti. sonrasının hepimiz biliyoruz, en azından yaşım itibariyle ben biliyorum. hayatımızın baharında kanser olacaktık, kafamızda saç kalmayacaktı. kimilerine göre en kötü başkan olmayabilir lakin verdiği uçuk sözler ve icraatlarını yan yana koyunca benim nazarımda uzak ara en başarısız bsskandır. güç bela, 2 milyon 500 bin dolara bonservisi alınan ribery'nin attığı imzanın mürekkebi bile kurumadan, 150 bin dolarlık ödemesi yatırılmadığı içinde marsilya'ya kaptırılması, o gün ki üzüntümü hayatım boyunca unutamam.
  • 822
    özellikle belirtmeye bile gerek yok, çok başarısız bir başkandı ama galatasaray başkanlarının kişiliğini yansıtan bir başkandı. düşünün, ne kadar beyefendi bir adamdı. ezeli rakibinin 6-0'ını ayakta alkışlamış bir adamdı. galatasaray açısından orada da konu kapandı, bitti, gitti. daha ötesi var mı yahu? karşımızdaki hödükleri görünce bazen galatasaray'a acıyorum. çok fazlayız size çok.
  • 726
    iyi bir insandı elbette, allah mekanını cennet etsin. galatasaray başkanlık kariyeri ne yazık ki kötü sürdü kendisinin. dursun özbek şu an sıcağı sıcağına kendisinden kötü yönetiyor diye düşünülebilir ama iki başkanın ayrı ayrı galatasaray'a geliş durumlarını incelemek lazım bu iddiada bulunmadan önce.

    özhan canaydın; 2 yıl önce avrupa şampiyonu olmuş, bir önceki yıl ise şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış bir takımın başına geldi. geldiğinde elindeki malzemeyi en iyi şekilde kullanmasını bilen ve ligi tanıyan bir lucescu vardı. yokluklar içinde takımı şampiyon yapmış ve avrupada ikinci guruptan elenmiş bir lucescu. galatasaray'ın mali durumu berbattı yine. elindeki malzemeyi harika bir şekilde idare eden, şampiyon bir hocayı kovup yerine galatasaray efsanesi fatih terim'i getirdi. yapılan onlarca transfer ve akabinde harcanan para ile zaten kötü olan galatasaray mali durumu daha da kötüye gitti.

    dursun özbek; dördüncü yıldızın takılması akabinde geldi. galatasaray'ın mali durumu berbat ve bir çok komisyon transferi döndüğüne dair iddiaların bulunduğu bir ortamda başa geçti. son şampiyon yapan hocayı en başta desteklese de, taraftarın tepkisiyle ve hamzaoğlu'nun saçma sapan açıklamaları ile yollarını ayırdı. futbol bilgisi pek fazla olmadığı ve yönetiminde de futbol bilgisi iyi adam pek bulunmadığı için cv'sine aldanarak mustafa denizli'yi getirdi. fakat denizli'nin malum mali durumda macerası çok kısa sürdü. akabinde sezonu atlatabilmek için sırasıyla orhan atik ve daha sonra jan olde riekerink isimlerini deneyerek sezonu kapattı. yeni sezonda hoca arayışları fos çıkınca, sezon sonu iyi futbol oynattığı düşünülen jan olde riekerink ile devam edildi. sezon başı gereksiz bölgelere transferler veya futbolculara verilen abartı transfer ücretleri ile takım eksiklerini kapatamadı. akabinde ilk zamanlar ışık verilse de bir türlü oynanamayan iyi futbol, yanlış hamleler sonucu yollar kendisiyle ayrıldı ve karabük'te parıldama gösteren igor tudor ile anlaşıldı.

    iki başkan kıyas edilince bence dursun özbek yönetimi her ne kadar kötü olsa da, özhan canaydın yönetiminin seviyesine gelmiş değil hala. gelmemesi için de tek çaremiz istifa etmesi. bu yüzden yönetim istifa.
  • 789
    fenerbahçe ile galatasaray arasındaki farkın tecessüm ettiği kişidir. fenerbahçe'de başarısız bir başkan iseniz aziz yıldırım olursunuz, ali koç olursunuz. camia sizi o noktaya inmeye zorlar. galatasaray'ın başarısız başkanı ise özhan canaydın'dır. beyefendidir, insani vasıfları üst düzeydedir. galatasaray için elinden gelenin en iyisini yaptığına emin olunandır. tanrı rahmet eylesin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın