resim
Metin Oktay
Mevki:Santrfor
Doğum:02.02.1936
Ölüm:13.09.1991 (55)
Uyruk:Türkiye
  • 628
    babam, ben, rahmetli amcam... dedem'in galatasaray aşkıyla almışız isimlerimizi. herkes gibi o da metin oktay hayranıymış. dedem galatasaray maçlarını seyredebilmek için muhasebesinde çalıştığı adana numune hastanesinden ara sıra izin alıp istanbula gidermiş...
    turgay şeren'i, fatih terim'i, metin oktay'ı görmüş ali sami yen'de. ancak metin ismini verdiği ilk oğlunu daha çocuk yaşta kaybedince, metin oktay daha da efsaneleşmiş onun için... metin oktay adını duydukça bizim metin'i hatırlıyorum diyerekten, kardeşimiz gibi severdik dediği futbolcuyu, zamanla oğlunun yerine koymuş. 2002 yılına kadar fanatik bir dedeye sahip olduğum içindir ki; küçük yaşlardan itibaren başladım metin ismini duymaya, galatasaray hikayeleri dinlemeye. örnek alınan insanlar televizyon dizilerindeki karakterler değil, metinlermiş.. 60'lı yıllarda metin demişler çocuklarına, torunlarına. metin'de vücut bulan galatasaray terbiyesi ile büyümüşler, çocuklarını büyütmüşler. ben küçükken bu anlatılanları pek anlayıp, dinlemesem de; zihnime nakış nakış işlenmiş galatasaraylılık. sarı kırmızı renkler... benim gibi nice hikayeler vardır ülkenin her köşesinde. eğer bugün türkiye'nin her yerinde seviliyorsa galatasaray; teşekkürler sana, taçsız kral metin oktay.

    seni ne gördüm, ne izledim, ne duydum... sadece hikayelerini dinledim ve okudum.
    iyi ki varmışsın, iyi ki galatasaraylıymışsın. ruhun şad olsun...
    http://img187.imageshack.us/...31/metinoktaygp3.jpg

    *
  • 1268
    metin oktay şimdilerdeki gerici, futbolcu müsveddelerine karşı, modern futbolun reddiyesiydi.

    f.bahçenin en önemli isimlerinden islam çupi, onun bir maçında attığı golü için “hangisi daha öldürücü? kongo’nun iklimi mi, metin oktay’ın şutları mı?” diye sormuştu. “ensesiyle bile top alır. baldırıyla, oyluğuyla, hatta bademciğiyle” derken haksız sayılır mıydı büyük usta cemal süreya?

    ancak "öldürücü" olan bir özelliği daha vardı metin’in. zamanın iktidar sahibi başbakanı adnan menderes’in ankara’daki davetini siyasi şov olarak görüp takımı gitmesine rağmen buna katılmadığı ve bu baskıya direndiği unutulur mu hiç? peki ya, bu direncin şimdilerde bir "eyyama" döndüğü günlerden geçtiğimiz? yoksa "bizi sevenleri üzmeyelim baba" nasıl olur da "galatasaray’ın teklifi komikti"ye dönüşebilir ki?

    sizce mümkün müdür, 10 haziran 1959’da olduğu gibi dönemin "mithatpaşa"sında, firmalara peşkeş çekilmeden önceki ismiyle inönü’de, maçtan atılıp yeniden çağrılmak, selamlanmak ve bu kadar sevilmek, büyük bir coşkuyla her renkten sahiplenilmek?

    özetle, metin oktay’ın tüm hayat felsefesini reddeden ancak onu anmaktan da, yaşını kutlamaktan da gocunmayan bir güruh ile karşı karşıyayız. elinin tersi ile parayı itenlerden, transfer dolandırıcılığı ile zenginleşen kulüpler, yöneticiler, futbolcular var elimizde…

    islam çupi ustanın dediği gibi, başka kim sevilirdi bu kadar doğduğundan ölümüne kadar geçen kısacık sürede:

    “insan sevgisi, insan dostluğu. sempatikliği, sevecenliği, zarafeti, bir şeyler verme konusundaki tek taraflı yırtınışı ile bir adam sembolü, bir beşeriyet ilahı idi. ben bu bendeki ölüme razı olurdum, keşke metin’i yaşatabilse idi, bu ölüm…’’

    iyi ki doğmuşsun metin oktay!

       
  • 104
    tarık öcal
    14.12.1991, cumhuriyet

    uğursuz 12 eylül'ün, 13'e bağlandığı saatlerde, piyanist arkadaşım pepe ile ziya restoran'ın aşağı barında sonbahar yalnızlığını çorba içerek yaşarken sanki barda ceketini unutmuş bir tavır ile arda uskan içeri girdi. ortalığı toplayan komilere torpil geçip kendisine bir rakı ısmarladı. kara mizah sohbet sürerken, birden bir ışığın düştüğünü hissettik. sessiz sedasız yanımıza gelip, içkisini yudumlayan adam metin oktay'dı. birdenbire benim ve arda'nın hatta rossi'yi de futbolcudan saymayan pepe'nin gözlerinde ışıklar parladı. alın size nostaljinin allah'ı. otuz yıldır barlarda restoranlarda gitar çalarak geçiririm hayatımı. kimin ne kadar alkollü olduğunu ben bilmezsem kim bilir? metin oktay yanımızdaydı. raporlar ne derse desin, biz üçümüz kişiliğimizi koyarak söyleyebiliriz ki metin oktay önceki gece içkiliydi, ama sarhoş değildi. on bir yıl önce 12 eylül gecesi, bütün türkiye sarhoş muydu sanki?
    bizler sanattan konuşuyorduk ya. onun da gözlerimle seyrettiğim birçok golünün bir sanat eseri olduğunu söyledim. 1960'taki efsanevi maçta iskoçya'ya attığı golü, istanbul'da bir akg maçında iki taraftan iki kişi koluna girdiği halde, arkası kaleye dönükken, 90'a taktığı golü anlattım. ve bunların sırrını sordum. "ellerini uzat" dedi. iki elimi uzattım. avuçlarım yere dönüktü. o da ellerini avucuna aldı. "şimdi" dedi, "istediğin elini çek ben yakalayacağım." ellerimi, metin oktay'ın avucundan kurtaramadım. "işte" dedi, "bu reflekstir bana o golleri attıran." sonra ben de ona parmaklarımla bir gitarcı numarası yaptım. benim ona şaşırdığım gibi o da benim tek elle alkış sesi çıkarmama bayıldı."bunlar işin fizik tarafı" deyip nazım hikmet'ten bir şiir okudu. hiçbirimiz ummazdık. tabii ummamak, bizim suçumuz. "işte bu şiiri bilmeyen ne top oynar, ne gitar çalar, işin özü bu kardeşim" deyip boynuma sarıldı. meğer biz futbolculara nasıl bakarsak onlar da biz müzisyenlere öyle bakarmış, ne çok ortak noktamız varmış oysa ki. kartımı istedi. "yarın seni arayacağım" dedi. öpüşerek ayrıldık. gitme vakti gelmişti. yorgunduk. metin oktay'ı, yarım kalmış içkisiyle barda bırakıp arda, pepe ve ben çekip gittik.

    sabah telefon çaldı. metin ağabey diye açtım. pepe'ydi. pepe'nin güzel sesinden ilk defa nefret ettim. metin oktay'ın ölümünü haber veriyordu. senin karşında son golü yiyen kaleci olmak isterdim, metin ağabey, ama son öptüğün insan oldum. ben yine telefonunu bekliyorum. sen aramazsan ben nasıl olsa arayacağım.

  • 343
    soyle bir sey gekmisti basima zamaninda yazmistim.. ozetle iki yasli amcanin metin oktay hakkinda soyledikleriyle ilgiliydi ve ikisi de galatasarayli degildi.. (bkz: #428630)
    dunku maci* izemeye gittim bir kafeye.. tek basimaydim hemen yanimda yasli bir adam oturdu.. yaslilar konusmayi sever ya boylesine can kurban.. irfan aktar'in 65 yillik arkadasiyim ben diyerek basladi. galatasaray'a uye olmanin zorluklarindan bahsetti once. sonra hararetlendi konusmasi. bundan sonrasini onun agzindan yazicam:
    "lig tv var benim evimde, butun maclari izliyorum. biri ikisi degil butun hakemlere bir dikkat et bizimkilere kart gosterirken nasillar fenerliye kart gosterirken nasillar. depar atarak geliyorlar bizimkilerin ustune. hatirla evlat erol ersoy'u. en cok tekmeyi de biz yiyoruz ayrica, saglik kuruluna laf ediyorlar ama oradaki doktorlar bu kadar mi kotu? hayir. ama tekmelere goz yumuluyor. bu bugunku olay degil hem de..."

    burdan sonrasi metin oktay ile alakali *

    "...bak sana bir olay anlatim evlat. metin oktay bu ulkenin en efendi topcusuydu. bir kere kirmizi kart gordu onun da sebebi malum. butun stad metin diye inledi karttan sonra. bir gun karimin calistigi sigorta sirketine gittim, galatasarayli oldugumu biliyorlar, dediler ki metin oktay yukarida. hemen ciktim yanina. o hafta da bursayla oynamisiz mac 1-1 bitmisti. ya dedim metin bursayi nasil yenemediniz? bak evlat yeminle soyluyorum metin bacaklarini bir acti et gorunmuyor morluktan. haklisiniz metin dedim haklisiniz. yani evlat demem o ki bu ulkede birak galatasaray'i metin oktay'i bile korumadilar. bugun olanlara o yuzden sasirmiyorum ben. ama herseye ragmen galatasaray futbolcusu bunlarin karsisinda efendiligini korumali. korumayan da gonderilmeli. biz metin oktay durusunu benimsemisiz bir kere, bu saatten sonra mi vazgececez efendiligimizden.. kulagina kupe olsun evlat bir amca vardi mac izlerken soylemisti dersen ileride birgun ne mutlu bana.."
  • 1308
    maçın başlamasına az bir zaman kalmıştı. takıma stada gitmek için otel lobisinde bekliyordu. tam bu sırada bir adam otelden içeri girip metin oktay'ın yanına geldi. biz de adamın gelişini görmüş, kimdir diye bakıyorduk. eskiden ufak banka defterleri vardı. adam cebinden çıkardığı bir banka defterini metin ağabey'e uzatıp, "bunu imzalar mısın?" dedi. metin abi defteri eline alıp baktı. yüzü allak bullak olmuştu. adama dönüp, "bu da ne demek oluyor?" dedi. biz de bu olaya daha fazla seyirci olarak kalmayıp hemen metin ağabey'in yanına koştuk. hepimiz meraklanmıştık. kağıtta ne yazdığını öğrenmek istiyorduk. kağıtta, "metin'im öldü, kralım çok yaşasın!" yazıyordu.

    metin oktay adama tekrar, "bu ne demek oluyor?" diye sordu. adam, "ben sizi çok seviyorum. allah bana bir erkek evlat verdi. oğlumun adını metin koydum. ama allah ona fazla ömür vermedi. genç yaşta onu benden aldı. siz bu kağıdı imzalarsanız ben de onu oğlumun mezarına koyacağım." dedi.

    hepimiz duygulanmıştık. metin ağabey üzgün babaya dönüp, "bizi oğlunun mezarına götür." dedi. adamcağız böyle bir talep beklemediğinden biraz şaşkınlıkla bir an öylece durdu.

    maçtan sonra biz de metin ağabey'i takip edip onlarla beraber mezarlığa gittik.

    adam yoksul biriydi. oğlunun mezarı da bakımsız ve sadece toprakla çevriliydi. mezarın başında hep beraber dua ettik. metin ağabey oradaki görevlilere mezarın yapılması için talimat verdiğinde zavallı babanın gözleri dolmuştu. bütün masrafları metin oktay kendisi karşıladı.

    orhan ölçen'in "aslan yürekliler" kitabından alıntıdır.

    mevzubahis kitapta metin oktay ile alakalı, dönemin canlı şahitlerinin aktardığı bunun gibi bir çok olay mevcut. gözleri nemli vaziyette okurken söyleyebileceğim tek şey, "şimdi biz böyle bir adamı sevmeyelim; eşe, dosta, çoluğumuza çocuğumuza ve hatta torunlarımıza anlatmayalım da taşa mı dönelim?" olmuştu.

    metin oktay, döneminin en büyük ikonudur. ikon derken şimdiki ikoncan tayfası gibi değil, davranışlarıyla, tarzıyla, sporculuğu ve beyefendiliğiyle gerçek bir idoldür. doğan çocuklara isminin verildiği, onun gibi olması için dualar edilen bir idol.

    tüm bunların yanında bir çoğumuzun aslında galatasaraylı olmasının sebebidir. zira galatasaray'ı bir zümre takımı olmaktan, lise koridorlarına hapsolmuş dar bir çevreden çıkartıp halka mal etmiş, tüm halk tabanında sempatizan kitleleri oluşmasını sağlamış bir efsanedir. 60'lı yılların sonuna kadar yapılan anketlere bakılırsa, bugün türkiye'nin en çok taraftarına sahip olan kulübümüzün(u: ki bunda son 30 yılda elde ettiğimiz olağanüstü başarıların da payı büyültür tabi), aslında çok geniş kitlelerce desteklenmediği açıkça görülür. bu yüzden kendisini ne kadar ansak ve anlatsak az, ne kadar övünsek yetersizdir.

    allah sana rahmet etsin baba, allah taksiratını affetsin, seni cennetine alsın.
  • 1280
    kendisine ait ikonik sag elin kalbin üzerinde oldugu pozun takima son yillarda katilan yabanci oyuncular tarafindan bu kadar cabuk benimsenmesini cok hos buldugum efsanemiz.

    bugün sokaklarda futbol oynayan cocuklar yok belki ama spor okullarinda ya da altyapi karsilasmalarinda gol atan galatasarayli cocuklarin bu sevinci heyecanla yaptigindan adim gibi eminim.

    bizim cocuklugumuzda hagi'nin bileklikleri, carlos'un yanindan akarken yaptigi hareket bizler tarafindan coskuyla taklit ediliyordu, simdi sira bugünün cocuklarinda.

    cok büyüksünüz hem sen hem baba gündüz.
  • 1272
    şimdiki güç delisi, primci, yıldızım, adamım diye geçinen soytarılar ile kıyaslanamayacak büyük efsane.

    1) kendisi öncelikle rakiplere son derece saygılı birisiydi. hatta jübile maçını fenerbahçe ile oynamayı kendisi istemişti.bunu teklif etmek üzere fenerbahçe kulübüne gider ve yönetici eşref aydın ile görüşür ve ikili arasında şöyle bir konuşma geçer.

    metin oktay: ben kariyerimin en güzel en unutulmaz maçlarını fenerbaçe'ye karşı oynadım. eğer siz de kabul ederseniz son maçımı da fenerbahçe'ye karşı oynamak isterim.

    eşref aydın: kabul ederiz fakat bir şartla! fenerbahçe kulübü ve taraftarı her zaman sana hayrandı ve seni fenerbahçe forması ile görmek isterlerdi. 10 dakikalığına da olsa fenerbahçe formasını giyer misin?

    metin oktay: şeref duyarım!

    ve jübile maçında metin oktay ile fenerbahçeli can bartu formalarını değiştirir. kısa bir süreliğinemetin oktay fenerbahçe, can bartu ise galatasaray forması ile mücadele ederler.

    bir fransız futbol dergisi kendisi ile röportaj yapar ve kendisine şu soruyu sorar.

    muhabir: yaklaşık bir yıl önce ezeli rakibiniz fenerbahçe'ye ağları yırtan bir golünüz var. bu gol ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?

    metin oktay: o gol bugün bile hatırlanıyor ise bu fenerbahçe'nin büyüklüğünden dolayıdır.

    2) kendisi asla güçlünün ve paranın yanında değil daima ezilenin yanında yer almıştır.

    işçi partisine oy atar. hatta bunu açıklamıştır.

    deniz gezmiş ve arkadaşları idam edilmesin diye imza toplamıştır. metin kurt bu olayı şu şekilde anlatıyor:

    ''türk futbol tarihinde, taraflı tarafsız tüm sporseverler için metin ağabey efsane bir isimdir… özel yaşamında tüm insanlara karşı derin bir sevgi beslemiş, her zaman dara düşen sporcuların ve dostlarının hızır gibi imdadına –maddi veya manevi- yetişmiştir. deniz gezmiş, hüseyin inan, yusuf aslan’ın idamına karşı yürütülen imza kampanyasına katılarak onların verdiği mücadeleye karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermişti. onun bu yanını insanlarımızın çok azı bilir.''

    chp ve adalet partili vekiller tarafından bir oy deposu olarak görülen metin’e “bizden milletvekili ol” baskısı yapılır. kendisi son derece şık bir cevap verir:

    “ikinizin teklifine de hayır diyorum beyler. benim sahada yaptığım ayak oyunlarının ne değeri olur, ne sözü olur, mecliste sizlerin arasında?”

    3) para ile olan ilişkisini zaten biliyorsunuz.

    1956-1957 sezonu sonunda o meşhur olay yaşanır. fenerbahçe ikinci başkanı müslim bağcılar, metin oktay’ı transfer etmeyi kafasına koymuştur. metin oktay arkadaşları tarafından davet edildiği bir restaurantta müslim bağcılar ile buluşturulur. kendisinden habersiz emrivaki olarak gerçekleştirilen bu buluşmaya metin oktay çok kızar, ancak onun nezaketi meşhurdur. mekanı terk etmez ve müslim bağcılar'ın davetini kırmayarak masaya oturur. bağcılar, kendisine imzalı açık bir çek uzatır. ‘istediğin rakamı yaz, yeter ki fenerbahçe’ye gel. metin oktay kimsenin beklemediği bir şekilde çeki geri uzatır ve o meşhur sözü söyler.

    “ bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba!”

    ayrıca kendisi futbolu bıraktıktan sonra maddi anlamda dara düşen metin kurt'a da yardım eder.

    iyi ki doğdun taçsız kral.
  • 1517
    13 eylül...tesadüf müdür bilinmez; ama bu tarihte çok defa istanbul yolunda olmuştum ailemle. tatil dönüşü işte, klasik. hem ablamın doğum günü olması hem de metin oktay'ın vefat ettiği gün olması sebebiyle ayrı bir anlamı vardı. ablam için küçük bir kutlama yapardık yoldayken ve sonrasında boğaziçi köprüsünü geçerken bu günde metin oktay'ın burada hayatını kaybettiğini söylerdi peder, hüzünlenirdik.

    o günler geçmişte kalsa da anısı hala taze. halen çocukluktan zihnimde kalanlar; köprünün halatları, boğazın güzelliği, metin oktay'ın bu günde orada hayatını kaybetmesinin hüznü, keşke o kadar içmeseydi diye iç geçiriş.

    ruhun şad olsun taçsız kral. seni sevenleri sadece bugün üzdün; ama canın sağolsun.
  • 293
    metin oktay'a;

    protokollerin putlaştırıldığı, şampanyaların havalarda tokuşturulduğu, şampiyonluk törenlerin çılgınca kutlandığı anlarda rastladım sana galatasaraylı olmayanların bile seninle aynı fotoğarta yer almayı şeref bildiği bir insandın. belki de rakiplerinin içinde protokollerde, cemiyetlerde senin farklılığını ortaya koyan en büyük özelliğin; hiç bir ortamın senin mütevazilğini değiştirmemesiydi. rakiplerini futbolundan çok efendiliğinle mağlup ettin. biliyorum ki; şu an yaşayıp da, galatasarayın şampiyon kulüpler kupasını kaldırsan aynı mütevaziliğini yine gösteriridin. sen taraftarlarının her maç öncesi ve sonrasında anılma şerefine unutulmama payesine ulaşmış özel bir insansın.yönetimler adaleti ile kişiler efendiliği ile değer kazanır. ve sen efendilğin ve mütevazilğin ile var olup yaşayacaksın. sen tüm nesillere hem futbolcu hem insan hem de bir beyefendi nasıl olunurun dersini vereceksin.

    ---------bu entry babam tarafından yazılmıştır----------

    ben bu yazıyı editlerken bir de özet istedim kendisinden; şu yolda 3 kişi kavga etse, metin oktay oradan geçse tek bir bakışıyla hepsi kavgayı keser, önünü iliklerdi.

    bu entry iki işaret parmağıyla klavye kullanabilen, bilgisayardan ve teknolojiden uzak olan ama galatasaraylı bir metin i görmüş tarafından girilmiştir.*
App Store'dan indirin Google Play'den alın