• 336
    rahat olun çocuklar, takıntım yok. necati gol atınca üzüleceğimi sananlar beni tanımamış. ben onu kötü futbolcu olduğu için değil, başka takıntılar yüzünden sevmiyordum. bu gece yüzüğü öpmyerek takıntılarımın yarısını sildi, diğer yarısını da saçlarını kestiği zaman silecek, sonra ben her attığı golden sonra bir galatasaraylıya rakı ısmarlayacağım.
  • 94
    doğru değil bu yaptığı. karşıyım. yazılarının ve düşüncelerinin bazılarına katılmasamda bana katkısı olmuş bir adamdır. bu güne kadar kafamda kurumlaştıramadığım bazı konularda kafamı açmama ve düşünce sistemimin reorganizasyonunu yapmama etki etmiştir. özellikle "langırt ligi" deyimini benim beynime soktuğu için kendisine minnettarım. genç kardeşlerimi çok seviyorum fakat en büyük arzum yaşı büyük tribüncülerin bir yerlerde yazmasıdır. tribüne gelemiyorlar. gelenlerde ya gizli saklı takılıyor ya da suya sabuna dokunmadan bir köşede maç seyretmek zorunda kalıyorlar. ancak yazarak hayata katacakları çok şey olduğuna inanmaktayım.

    bu tribünlerin 2002 darbesi ile başlayan sürecin sonucunda daha kötüye gideceğini tahmin ediyordum ve yanılmadım. galatasaray tarihinin en kötü taraftar profili haline geldik. bunun düzeltilebilmesi için etkili kamuoyu imgelerinde yazıp çizecek yaşı büyük taraftarlara çok ihtiyaç olduğuna inanmaktayım.

    2002 darbesi ile başlayan süreç nedeni ile galatasaray tribünlerinde yaşı büyük tek tük insan kaldı. herkes küstü, darıldı ve ayrıldı. ne hikmetse kimsede bir yerlerde yazıp çizmiyor. sadece eş dost arasında lak lak, başka bi numaraları yok. tribünler tamamı ile yeni nesiller ile dolu. onlarda başka tribünün insanlarının çeşitli hesaplarla ürettiği faşist işgalin etkisi altındalar. bu süreci kavrayarak doğru çözümler üretebilmeleri uzak bir ihtimal gibi görünüyor.

    iş bu nedenle görevden kaçmak olmaz. bu yaptığını benim akranım olan sabunlukların yaptığı gibi, bi ufak yan çizmek olarak algılıyorum. kusura bakmasın. benim bu düşüncelerden kurtulmam için acilan kararından vazgeçmesi lazım.

    saygı ve sevgilerimle.
  • 445
    sarı kırmızı formayı giyen bir futbolcunun sakatlanmasına sevinerek, vites yükseltmiştir.

    not: adam şike yapmadı, kadroyu satmadı, kaçmadı, sadece çıkıp futbol oynadı.
    not2: aynı şeyi mahalle takimi abimizin* geçirmiş olduğu bir trafik kazasından sonra sözlük yazarları yapsa uçurulurlardı değil mi?

    söyleyeceklerim bu kadar hakim bey.

    edit: ilgili entry #1103658
  • 454
    hicbir seyle karsilastiramadigi, belki 1000 tane canli macini izledigi, adini koyamadigi, buyuklugunu belirleyemedigi galatasarayliligi (!) bir sekilde ogrenmis olmasina ragmen, bunu ogrenirken saygi nedir, nasil gosterilir derslerini malesef kacirmis bir abinizdir, ya da degildir. zaten insanlar biraz susuyorsa veya kendisine yonelik elestirilere karsi sertlesmiyorsa, bunun tek nedeni de yasidir. ama artik biraz kendisine dikkat etmesi lazim. yoksa ortamin boku cikar yakinda.
  • 545
    katılmadığım yazıları olsa da, okumaktan zevk aldığım cezalı yazar. yazıları babamın yorumlarıyla %100 paralellik gösterdiğinden, düşüncelerini, anlatmaya çalıştıklarını çok rahat anlayabiliyorum. nazmi abiye tek tavsiyem, maç yorumlarını maçtan sonraki gün yazması. üslubu sert, eleştirisi sivri, küfür ediyor... etsin amına koyim, bütün stad küfür ediyor, imparator herkesin önünde emre çolak'a küfür ediyor, fazla kurgulamamak lazım. bence çoğu yalama spor yazarından daha iyi yazıyor bu adam. umarım en yakın zamanda aramıza döner. dönene kadar twitterdan takipteyiz.
  • 365
    tutku acik icin basketbolun mustafa sarp'i dedigi gun iskembeden konusmayi sevdigini anladim, necati ates'i zamaninda amigoları uçağa bindirmedigi icin istemediğindeyse notumu verdim(ki benim notum mantıklı olarak onun umurunda da degildir; öyle de olmalı zaten) yeni transferimiz furkan icin de 10 mac arenada oynasın aniririm diye yazmis; valla abicim bu cocuk oynadıktan sonra ister anir ister kisne kimsenin umurunda olmaz en fazla arenada deli gozuyle bakarlar. yazdigi seyde ne bir ironi ne de bir mübalağa; sadece doğmamış cocuğa vurun kahpeye mantığı var. biliyorum sözlükte çok seveni, saygı duyanı var kusura bakmasınlar.

    not: ipoddan yazıyorum umarım imla ile ilgili problem olmamıştır. şayet olduysa uyarılırsanız sevinirim.
  • 366
    yeni transfer olmuş futbolcular hakkında iddialı söylemlerde bulunmak gibi kötü bir huyu var. ben de miraslav klose başlığında denk gelmiştim; #692991. at yarışlarında "at, atı geçer" diye bir düstur vardır. az çok bu oyunla haşır neşir olan biri bu düsturu benimsemiştir ve asla bir at hakkında "kazanamaz" iddiasında bulunmaz. bu düstur pekâla futbola da uyarlanabilir. "kazma burak" önce gol kralı olur, sonra 5 milyona galatasaray'a transfer olur. sözlüğün en beğenilen entry'lerinden birinde (bkz: #269326) dalga konusu olan umut toulouse'dan kiralanır, takımın skor yükünü çeker ve süper kupa kazandırır. velhasılıkelam futbolda olmaz diye bir şey yoktur. bunu da, şampiyonluk şansı bahis şirketleri tarafından 1'e 250 (türkçesi; s.ksen olmaz) olarak görülmesine rağmen uefa kupası'nı müzesine götüren takımın taraftarı olarak en iyi kendisinin bilmesi gerekmektedir.
  • 595
    fatih terim`i futbolculugundan beri taniyor, bizim gibi salt hocaligi vasitasiyla tanimis degil. bu acidan baktigimda yeni nesil galatasaray taraftari gibi fatih terime tapmasini beklemek sacma ama bu kadar dametal firtina` yaklasimiyla olaylara yaklasmak ne kadar dogru bilemiyorum. italya-turkiye iliskileri bozuldu diye fatih terimi italyaya yollamak dusuncesi gibi. ki fatih hoca gittiginde italya ile kriz filan yoktu 2001 senesi ile 99 arasinda 2 yil var. herhangi bir olaya 1 ay bile yogunlasamayan bir toplum icin uzun bir sure. hele fatih hocanin 2. gelisinde galatasaray`i bitirmek icin kiralik katil olara geldigi dusuncesi cok sagliksiz. fatih terim karakterini hic taniyamamis olmak gerekir boyle bi iftira atabilmek icin.
  • 38
    ülkenin en güzel evlatları hapislerde çürüyor. gün geçmiyorki, güneşin ellerinden biri gözaltına alınmasın. ülkemiz tekelistan, çeteistan, taşların bağlanıp, köpeklerin salındığı güzel ülkemiz. bir futbol vardı, güzel oyun, körlerin, sakatların, kadınların, yaşlıların, ayağa yeni kalkmış bebeklerin bile oynayabildiği güzelim halk oyunu. bir sevda vardı içimizde her birimizin. aslında hepimiz renk tuttuk, takım tutmadık. renklerden renk beğenip, peşine düştük o renklerdeki kumaşlardan yapılan formaların. o formaların içindekileri canımızdan can belledik. her bir şeyden üstün tuttuk. tek kelimeyle sevdik. hesapsız, kitapsız, gönüllü, hiç bir menfaat beklemeden, o stadyumlarda götümüzü yırttığımız futbolcuları sokakta gördüğümüzde yüzümüze bile bakmadıklarını bile bile sevdik. bizim hayranlıkla, onurla, gönençle baktığımız futbolcuların bizi caddede görseler boka bakar gibi bakacaklarını da bilerek seviyoruz işte.

    yaşı 40-50 olanlar hatırlar, içlerinde nice futbolcular da vardır, hiç bir takımda oynamamış. sadece mahalle takımı saflığında, birliğinde, delikanlıca, yiğitçe top koşturmuş niceleri vardır. babalarımızdan korkmasak, krampon, forma alacak paramız olsa en kral takımlarda oynayabilirdik diyen kim bilir kimler vardır. en azından 2. ligte futbol oynayacağıma bankacı olayım, renkleri yakından, tribünden seveyim diyen ben varım aranızda. güzel, basit bir oyun ve onu oynayan ve de seyreden güzel, fakir, kirlenmemiş çocuklar.

    düğmeye basıldı birden. birileri çıktı, elimizden oyuncağımızı aldı. uçurtmalarımızı tellere taktılar. televizyonlar, gazeteler, yangına körük taşıyıcılarla doldu. sevgimizi paraya çevirdiler, gözü doymaz, karnı doymaz, bok yiyesiceler. eskiden yalvararak getirtilen makamlara şimdi yalvararak geliyorlar. hayatında maça gitmemiş adamlar yönetici oluyor. tribünlere 1 gün önceden gitmemiş, sidikli göllü tuvaletlere işememiş, eli purolu, cebi paralı yaratıklar milyonlarca insanın karşılıksız sevgisini sömürüyor. bir düzen tutturmuşlar gidiyor, nerede son bulacağı belli değil. belki hiç son bulmayacak.

    zenginler çaldı oyunumuzu. eskiden sadece gişe gelirleriyle dönen tezhag, şimdi dünya'nın sponsorlarıyla bile dönmez oldu. şimdiki tek bir maç fiatına biz bütün sezon maça giderdik. doymazlar, doyamazlar. kendi egolarını tatmin merkezleri kulüpler. aziz'i kim tanırdı, embesil tüpçü'den kim tüp alırdı, seramikçi adnan tefecilere düşmüştü.

    başkalarının mutsuzluğundan mutluluk duyanlar, bir daha asla mutlu olmayacak olanlardır. parayla alınabilen çeyler ise en ucuz olanlarıdır. bastır parayı al, milyonlarca beşiktaş'lının göz bebeği sandığı tümer'i ortalık karışsın. paran çok kelepir emre'yi al, birde kışkırt, sen olamayacaksın bari galatasaray'da olamasın şampiyon. seni yense bile sahası kapanacak, takımı dağılacak. 0-0 a yatın, anlaşın, taraftarınız üzülmesin. derbi maçını kaybetmedik desinler.

    yok öyle yağma hasan böreği. bazı değerler vardır, ne pahasına olursa olsun çiğnenemez. tümer, fener'e mi gidiyor, evet gitsin gitmesine ama beşiktaş'tan aldığı paraları geri vererek. sen sömür siyah beyazlı sevgiyi, üç dolar fazla veriyor diye sonunun ne olacağını bileceğin maceraya atıl. yıllardır, kapıştırın bizi, kardeşi kardeşe takımı değişik diye düşman edin, sonra bir zamanlar geleceğimizi bağladığımız, adam sandığımız, adam sandırılan emre'yi salın sahaya.

    arda, sabri, volkan, emre belözoğlu, semih, imparatore'nin amansız evlatları. hepimiz biliyoruz maçlara hangi duygularla çıktıklarını. 11 kişilik milli forma için 40 tane adayı alıp kapıştırıyor kendi aralarında. hepsi bir birini boğazlayacak ellerinden gelse. savaşa çıkartıyor maç be maç. sonrasında da karşılaştıklarında, bir birlerini yenemeyeceklerini anladığında da gizli güçlerini ortaya çıkarıyorlar. yalandan kavga ediyorlar, akşam belki aynı barda takılmışlardır. taraftara oynuyorlar. onlar yumruklaşırken, biri hayalarını bize gösteriyor. yalancı, hayalarım ağrıyor demiş. delikanlı olsana lan eşşoleşşek. tanju çolak gibi göstersene, pascal nauma gibi yapsana.

    yıllardır sömürüldüğümüz yetmemiş gibi, kandırılıyoruz. futbolun tepesinde fatih terim, takımların tepesinde şimdiki başkanlar, en büyük takımlarda ahlaksız futbolcular olduğu sürece ben çekildim piyasadan.

    fatih terim defolup gitmeden, volkan ülkeden kovulmadan, sabri takımdan atılmadan, adnan polat ve onun aynısı kara bulutlar dağılmadan, bülent korkmaz kara listeye alınmadan, arda, emre aşık, balta, topal, ayhan haricindekiler değişmeden ben bir daha maça gitmeyeceğimi beyan ediyorum.

    yani kısaca taraftarlık hayatım bitmiştir. artık bundan sonra emekli taraftar olarak sarı kırmızı formayı ve onu sevenleri uzaktan seveceğim. bu aşk burda biter.

    rahat uyu imparatore, rahat uyu adnan polat, rahat ol, oynarken cesur, oynatırken sıçan yürek. elveda sami yen, elveda arda turan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın